> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > Hayberlilerle yapılan anlaşmanın bozulması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hayberlilerle yapılan anlaşmanın bozulması  (Okunma Sayısı 674 defa)
12 Temmuz 2011, 18:48:30
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 12 Temmuz 2011, 18:48:30 »



11— Hayberlilerle Yapılan Anlaşmanın Bozulması:

 

Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.) Hayberlilerle onları mağlup ettiğin­de, onları hayvanlarının taşıyacağı kadar yanlanna yük alarak oradan sür­gün etmek üzere ve altın, gümüş ve silahların Allah Rasûlü'ne (s.a.) bırakılması şartıyla barış anlaşması yaptı. Barış sözleşmesinde Hayberlilerin hiçbir şeyi gizlememelerini ve saklamamalarını şart koştu; eğer böyle bir şey yaparlarsa onların zimmîlik haklarının kaldırılacağını ve anlaşmanın bozulacağını be­lirtti.

Ancak yahudiler, içinde mal ve zinet eşyası bulunan, Huyey b. Ahtab'a ait bir deve tulumunu sakladılar; Huyey bu tulumu, Nadîr kabilesi sürgün edildiğinde beraberinde Hayber'e taşımıştı. Allah Rasûlü (s.a.), Huyey b. Ah-tab'm Sa'ye adındaki amcasına: "Huyey'in Nadîr'den getirdiği tuluma ne ol­du?" diye sordu. O da: "Maişet işleri ve harpler alıp götürdü." dedi. Peygamberimiz: "Aradan geçen zaman az, mal ise ondan çok fazla!" dedi.

Huyey, Kurayzaoğullannın maiyetine girdiğinde onlarla birlikte öldürülmüştü. Allah Resulü (s.a.) onun amcasını konuşturmak üzere Zübeyr'e teslim etti. Zübeyr ona biraz azap dokundurunca: "Huyey'in şuradaki harabede dolaş­tığını gördüm." dedi. Sahabîler gittiler dolaştılar ve harabedeki tulumu bul­dular. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.) anlaşmayı bozdukları için biri Huyey b. Ahtab'ın kızı Safiyye'nin kocası olmak üzere Ebu'l-Hukayk'm iki oğlunu idam ettirdi, yahudilerin kadınlarını ve çocuklarım esir aldı, mallarım (gazi­lere) taksim etti. Onları Hayber'den sürgün etmek istedi. Bunun üzerine adam­lar: "Bırak bizi, bu arazide kalalım. Araziyi ıslah edelim ve yapılması gerekeni yapalım. Biz bu araziyi sizden daha iyi biliyoruz." dediler. Ne Allah Rasü-lü'nün (s.a.), ne de ashabımn bu arazinin bakım külfetini yüklenecek hizmet­çileri vardı. Bu sebeple araziden çıkacak meyve olsun, tahıl olsun herşeyin yarısının Allah Rasûlü'ne verilmesi, diğer yarısının da onlara kalması ve Al­lah Rasûlü'nün (s.a.) onları orada istediği kadar tutması şartıyla araziyi ya-hudilere terketti.[389]

Hz. Peygamber (s.a.) Kurayza yahudilerine yaptığı gibi Hayber yahudi-lerinin umumi olarak hepsini idam ettirmedi. Çünkü Kurayza yahudileri an­laşmayı bozmada hemfikir olmuşlardı. Bunlara gelince; Hz. Peygamber (s.a.), tulumu bilen, onu saklayan ve eğer ortaya çıkarsa zimmîlik haklarının kaldı­rılmasını ve anlaşmanın bozulmasını şart koşanları, kendi canları pahasına şartı kabul etmiş olmalarından dolayı idam ettirmiş, bu konuda diğer Hay-berlilere ilişmemiştir. Zira onların hepsinin Huyey'in tulumunu ve onun bir harabede gömülü olduğunu bilmedikleri kesinlikle malumdur. Aynı şekilde zimmî ve anlaşmalı (muâhed) şahıs da anlaşmayı bozsa ve bu konuda ona başkası destek olmasa bozma hükmü yalnız ona mahsus kalır. [390]

 
12— Bu Olaydan Çıkan Sonuçlar:

 

1— Hz. Peygamber'in (s.a.) araziyi yahudilere çıkanın yarısına karşılık teslim etmesi müsâkat ve müzâraa[391] akitlerinin caiz olduğuna ve ağacın hur­ma ağacı olmasının asla bir tesiri bulunmadığına açık bir delildir. Bir şeyin hükmü onun benzerinin de hükmü demektir. Eğer bir memlekette ihtiyaç mad­desi olan meyve üzüm, incir ve daha başka meyveler ise o memleket hüküm bakımından ihtiyaç teşkil eden meyvesi hurma olan memleketin hükmüyle eşit­tir, arada bir fark yoktur.

2— Tohumun arazi sahibinden olması şart değildir. Çünkü Allah Rasû-lü (s.a.) çıkanın yarısı üzerine anlaşma yapmış, ama onlara asla tohum ver­memiş ve göndermemiştir. O'nun böyle davrandığı kesin olarak bilinmektedir. Hatta bazı ilim adamları demişlerdir ki, tohumun araziyi kiralayandan ol­masının şart olduğu söylense bu görüş, Allah Rasûlü'nün (s.a.) Hayberliler hakkındaki uygulamasına uygun düştüğünden ötürü, tohumun arazi sahibin­den olmasının şart olduğunu ifade eden görüşten daha güçlü olurdu.

Doğrusu, tohumun araziyi kiralayandan olması da, arazi sahibinden ol­ması da caizdir; iki taraftan yalnız birine mahsus olması şart koşulamaz. To­humun arazi sahibinden olmasını şart koşanların müzâraa akdini mudarebe şirketine kıyaslanmalarından başka asla bir delilleri bulunmamaktadır. Di­yorlar ki: Mudarebede sermayenin mülkiyet sahibinden ,işîn de mudaribden (iş yapacak kimseden) olması nasıl şart ise aynen muzâraada da şarttır; yine aynı şekilde müsâkatta da ağacın tarafların ikisinden birinden, yapılacak işin de diğer taraftan olması şarttır. Bu kıyas onlara delil olmaktan, onlar aleyhi­ne delil olmaya daha yakındır. Çünkü mudarebede sermaye, sahibine ait olur ve geri kalanı ortaklar aralarında paylaşırlar. Bu müzâraa akdinde şart ko-şulsa onlara göre akit fasit olur. Tohumu, sermaye mesabesinde görmüyor­lar, diğer yeşillikler mesabesinde görüyorlar. Şu halde onların prensiplerine göre muzâraayı mudarebe gibi düşünmek bâtıldır.

Hem tohum, su ve menfaatler mesabesindedir. Zira tahıl yalnızca tohum­dan meydana gelip yetişmez. Sulama ve emek harcamayı icab ettirir. Tohum arazide ölür. Allah, tahılı tohum yanında su, rüzgâr, güneş, toprak ve emek gibi daha başka parçalardan yaratır. Tohum da bu parçalar hükmündedir.

Öte yandan arazi kırâz (mudarebe) akdindeki sermaye gibidir, sahibi onu müzâri'e ( — tarlayı kiralayan) teslim etmiştir. Tohumun ekilmesi, tarlanın sü­rülmesi ve sulanması mudarib'in emeği gibidir. Bu da tarla kiracısının mudarib'e benzetilerek tohuma arazi sahibinden daha münasip olmasını içab etti­rir. Sünnetin getirdiği uygulama şeriatın kıyasına ve usulüne uygun olan doğru uygulamadır.                                                                                    ;

3— Bu olay, zaman sınırı konmaksızın mutlak surette, hatta İslâm dev­let başkanının dilediği vakte kadar barış anlaşması yapmanın caiz olduğuna delildir. Bundan sonra da bu hükmü yürürlükten kaldıran herhangi bir şey gelmemiştir. Doğrusu da bunun caiz ve sahih olmasıdır. Müzenî'nin rivayeti­ne göre îmam Şafiî bunu açıkça belirtmiştir. Daha başka imamlar da buna parmak basmışlardır. Ancak Hz. Peygamber (s.a.), anlaşmanın bozulduğu­nu bilme konusunda kendisiyle düşmanlarının eşit olması için durumu bildi-rinceye kadar onlara baskın yapıp savaş açmazdı.

4—  Sanığın tâzirle cezalandırılması caizdir ve bu siyaset-i şer'iyyeden-dir. Zira Allah Teâlâ, vahiy yoluyla Allah Rasûlü'üne (s.a.) hazinenin yerini bildirmeye kadirdi. Ama ümmete sanıkların cezalandırılması çığırını açmak ve onlara bir rahmet ve kolaylaştırma olsun diye hükümlerin yollarını geniş­letmek istedi.

5— Davanın doğruluğuna ve yanlışlığına delil getirirken karinelere baş­vurmanın geçerliliği bu olayla gösterilmiş oldu. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.), malın tükendiğini iddia eden Sa'ye'ye: "Aradan geçen zaman az, mal ise on­dan çok fazla!" buyurmuştur.

Aynı şekilde Hz. Davud'un oğlu, Allah Peygamberi Hz. Süleyman da kurdun götürdüğü çocuğun annesini tayinde karineyi delil olarak kullanmış­tır. Kadınlardan her biri o çocuk ötekinin diye iddia etmiş ve geride kalan çocuğun annesi oldukları konusunda birbirleriyle mahkemelik olmuşlardı. Hz. Davud, çocuk yaşlı kadınındır hükmünü verdi. Kadınlar Hz. Süleyman'a çık­tılar. Hz. Süleyman: "Allah'ın peygamberi aranızda ne hüküm verdi?" diye sordu. Onlar da durumu anlattılar. Bunun üzerine Hz. Süleyman: "Bana bir, bıçak getirin, çocuğu aranızda paylaştırayım." dedi. Genç kadın atılıp: "Yap­ma, Allah sana merhamet eylesin! Çocuk, onun oğludur." dedi. Hz. Süley­man çocuğun genç kadına ait olduğuna hükmetti.[392] Genç kadının yüreğindeki merhamet ve şefkat, çocuğun öldürülmesine müsamaha etmemesi ve diğer kadının da çocuğu kaybetme konusunda kendisine eşit olsun diye buna müsamaha göstermesi karinelerini delil olarak esas alıp çocuğun genç kadının oğlu olduğuna hükmetti.

Böyle bir dava bizim şeriatımızda ortaya çıksa Şafiî, Mâlik ve Ahmed'in müntesipleri —Allah onlara rahmet eylesin—: "Bu konuda ebenin sözüne göre işlem'yapılır." derlerdi. Onlar ebeyi, erkek olsun kadın olsun neseb iddiasın­da bulunanın tercihi için bir sebep saymakladırlar.

Arkadaşlarımız diyorlar ki: Bir müslüman kadınla bir kâfir kadın bir ara­da doğum yapsalar; kâfir kadın müslüman kadının çocuğunun kendi çocuğu olduğunu iddia etse aynı şekilde işlem yapılır. Bu konu İmam Ahmed'e so­ruldu, ama çekimser kaldı. Ona: "Ebenin sözünü geçerli görür müsün?" de­diler. O da: "Ne iyi olur!*' cevabını verdi. Ebe bulunmaz da aralarında bir hâkim Hz. Süleyman'ın verdiği şekilde hükmederse elbet isabetli olur. Bu hü­küm kur'a çekmekten daha iyidir. Zira iki dava birbirine her yönden eşit olup da ikisinden birisi diğerine baskın gelmezse ancak o zaman kur'a çekimine gidilir. Ama eşlerden her birinin ev eşyası ve kaplardan kendisine elverişli olan şeyleri iddia etmesi; iki sanatkârdan her birisinin kendi sanatının âletlerini iddia etmesi; başında sarık bulunmayan bir kimsenin, elinde bir sarık ve ba­şında başka bir sarık bulunan ve aynı zamanda düşmanca şiddet gösteren bir kimsenin sangını iddia etmesi... vb. gibi halin, kişinin doğruluğuna muvafa­kati yahut hasmın yemin etmekten çekinmesi yahut levs[393] gibi açık bir ka­rine veya zilyedlikle veyahut bir tek şahitle iki taraftan biri diğerine baskın gelse bütün bunlar kur'a çekimine tercih edilir.

Ebu Abdurrahman en-Nesâî, Hz. Süleyman kıssasını rivayet ettiği bölü­me "Gerçeğin kendisi sayesinde anlaşılması için gerçeğe aykırı düşüldüğü ku­runtusunu veren hüküm bölümü" başlığım koymuştur. Hz. Peygamber (s.a.) bu kıssayı bize gece sohbeti edinelim diye anlatmadı, hükümlerde bu bize ib­ret olsun diye anlattı. Hatta kasâme[394] ile hükmetme ve katil davasında bu­lunanların yeminlerini tercih etme açık karinelere dayanılarak verilen bu tür hükümlerdendi. Hatta ve hatta koca mülâanede[395] bulunduğu halde bundan kaçman ve mülâanede bulunmayan kadın...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hayberlilerle yapılan anlaşmanın bozulması
« Posted on: 29 Mart 2024, 10:24:57 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hayberlilerle yapılan anlaşmanın bozulması rüya tabiri,Hayberlilerle yapılan anlaşmanın bozulması mekke canlı, Hayberlilerle yapılan anlaşmanın bozulması kabe canlı yayın, Hayberlilerle yapılan anlaşmanın bozulması Üç boyutlu kuran oku Hayberlilerle yapılan anlaşmanın bozulması kuran ı kerim, Hayberlilerle yapılan anlaşmanın bozulması peygamber kıssaları,Hayberlilerle yapılan anlaşmanın bozulması ilitam ders soruları, Hayberlilerle yapılan anlaşmanın bozulmasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes