๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 05 Temmuz 2011, 16:37:12



Konu Başlığı: Hayber kalelerinin alınışı
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 05 Temmuz 2011, 16:37:12
8—Hayber Kalelerinin Alınışı:

 

Musa Vh-Ukbe şöyle demiştir: Sonra yahudîler savunma yapmak üzere Kamus adındaki kalelerine sığındılar. Allah Rasûlü (s.a.) onları yirmi güne yakın muhasara altında tuttu. Kalenin bulunduğu yer, sıcağı şiddetli, sağlığa elverişli olmayan bir yerdi. Müslümanlar son derece zorluk çektiler. Açlık­tan dolayı eşekleri kestiler. Fakat Allah Rasûlü (s.a.) müşlümanları eşek etle­rini yemekten nehyetti. (Bu arada) efendisinin davarlarını gütmekte olan Hayber halkından, Habeşli zenci bir köle geldi. Hayber halkım silaha sarıl­mış bir vaziyette görünce, onlara ne yapmak istediklerini sordu. Hayberliler: "Peygamber olduğunu iddia eden şu kişi ile savaşacağız" diye cevap verdi­ler. Peygamberin (s.a.) adının anılması zenci kölenin gönlüne işledi. Davar-larıyla Allah Rasûlü'nün (s.a.) yanına gelerek: "Ne söylüyor, neye davet ediyorsun?" diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.) de: "İslâm'a, Allah'tan baş­ka hiçbir ilâh bulunmadığına ve benim Allah'ın elçisi olduğuma tanıklık et­meye ve sadece Allah'a ibâdet etmeye çağırıyorum" buyurdu. Köle: "Şehadet edip Allah Teâlâ'ya iman edersem bana ne var?" diye sorunca, Peygamberi­miz (s.a.): "Eğer bu iman üzere ölürsen, sana cennet var" şeklinde karşılıkta bulundu ve köle müslüman oldu. Sonra köle: "Ey Allah'ın Peygamberi! Ya­nımda bulunan davarlar emanettir." dedi. Allah Rasûlü (s.a.) ona: "Koyun­ları yanından çıkar ve onları çakıl taşlarıyla taşla! Şüphesiz ki Allah senin adına emanetini yerine getirecektir." buyurdu. Köle de böyle yaptı ve davar­lar sahibinin yanına döndüler. Böylece yahudi, kölesinin müslüman olduğu­nu anladı. Allah Rasûlü (s.a.) müslümanlar arasında ayağa kalkarak onlara nasihatta bulunup, cihada teşvik etti. Müslümanlar ve yahudiler karşılaştık­larında, bu zenci köle de öldürülenler arasında bulunuyordu. Müslümanlar onu karargâhlarına taşıyarak çadıra aldılar. Allah Rasûlü'nün (s.a.), çadır­da kölenin halini görüp sonra da ashaba yönelerek şöyle dediğini söylediler: "Allah, bu köleye ikram edip onu hayra şevketti. Allah'a hiç secde etmediği halde, cennet hurilerinden ikisini başucunda gördüm."

Hammâd b. Seleme'nin Sabit kanalıyla Enes'ten rivayetine göre Allah Rasûlü'ne (s.a.) bir adam gelerek: "Ey Allah Rasûlü! Ben, siyah tenli, çirkin yüzlü, pis kokulu, malı mülkü olmayan bir adamım. Şu yahudilerle öldürü-lünceye kadar çarpışırsam, cennete girer miyim?" diye sordu. Allah Rasûlü (s.a.): "Evet, girersin" buyurdu. Bunun üzerine adam ileri atılarak öldürü-lünceye kadar çarpıştı. Öldüğü zaman, Hz. Peygamber (s.a.) yanına gelerek: "Allah, yüzünü güzelleştirdi, kokunu hoş eyledi ve malını çoğalttı!" dedi; sonra şöyle buyurdu: "Cennet hurilerinden iki zevcesini üzerinden cübbesini çıkarıp, cildiyle cübbesi arasına girerlerken gördüm."

Şeddâd b. el-Hâd anlatıyor: Bedevilerden bir kişi Hz. Peygamber'e (s.a.) geldi ve O'na iman edip, tabî olarak şöyle söyledi: "Ben de seninle beraber hicret edeceğim" Allah Rasûlü (s.a.)de bu bedeviyi kollamalarını bazı saha­bîlerine tavsiye etti. Hayber savaşı vuku bulunca, Allah Rasûlü (s.a.) bazı şeyleri ganimet olarak elde etmiş, onları paylaştırmıştı. Bu paydan bir hisse de bu bedevî için ayırmış ve onun için ayırdığı bu hisseyi sahabîlerine vermiş­ti. Bu bedevî arkalarında koyun güdüyordu. Geldiği zaman ashab payını ken­disine verince, bedevî: "Bu nedir?" diye sordu. Ashab: "Allah Rasûlü'nün (s.a.) senin için ayırdığı paydır" dediler. O payı alarak Hz. Peygamber'e (s.a.) getirip: "Ey Allah'ın Rasûlü! Bu nedir?" diye sordu. Peygamberimiz (s.a.) de: "Senin için ayırdığım hissedir." buyurdu. Bedevî: "Ben, bunlar için sa­na tâbi olmadım! Fakat sana, okla -boğazına işaret ederek- şuramdan vuru­lup öleyim de, cennete gireyim diye tâbi oldum" dedi. Allah Rasûlü (s.a.): "Eğer Allah'a doğru söylüyorsan, O da seni doğrulayacaktır." buyurdu. Sonra bedevî düşmanla çarpışmaya gitti. Bilâhare ölmüş vaziyette Hz. Peygamber'e (s.a.) getirildi. Allah Rasûlü (s.a.): "Bu, o mudur!" diye sordu. Ashab: "Evet odur." dediler. Allah Rasûlü (s.a.): "Allah'a doğru söyledi. Allah da onu doğ­ruladı!" buyurdu. Sonra Hz. Peygamber (s.a,) onu cübbesine sararak, öne koyup namazını kıldırdı ve ona şöyle dua etti:

"Allah'ım! Bu, senin yolunda muhacir olarak çıkıp, sonra da şehit dü­şen kulundur. Ben onun böyle olduğuna şahidim."[744]

Vâkıdî şöyle der: Yahudîler Zübeyr kalesine geçmişlerdi. Bu kale, bir zirvenin tepesinde sağlamca bir kaleydi. Allah Rasûlü (s.a.) orada üç gün kal­mıştı. Bu sırada yahudilerden Azzâl adında bir adam gelerek: "Ey Ebu'l-Kasım! Sen burada bir ay da kalsan hiçlerine gelir. Çünkü onların, yer altın­da su kaynaklan var. Geceleri çıkıp, ondan içiyor sonra kalelerine dönüyor ve böylece senden korunuyorlar. Şayet sen, onların su kaynaklarını kesecek olursan o zaman senin karşına, meydana çıkarlar." dedi. Bunun üzerine Al­lah Rasûlü (s.a.) sularının bulunduğu yere giderek sularını kesti. Yahudiler, suları kesilince kaleden çıktılar ve çok çetin bir şekilde çarpıştılar. Müslüman­lardan birkaç kişi şehit oldu, yahudilerden de on kadar kişi öldürüldü. Allah Rasûlü (s.a.) Zübeyr kalesini fethederek Küteybe, Vatîh ve İbn Ebi'l-Hukayk'ın kalesi Sülâlim'e geçti. Kale halkı çetin bir savunma yaptı. Natât ve Şak böl­gelerinden hezimete uğrayan herkes onların yanına gelmişti. Zira Hayber'in iki tarafı vardı: 1-AIlah Rasûlü'nün (s.a.) önce fethettiği Şak ve Natât ciheti. 2-Küteybe, Vatîh ve Sülâlim tarafı. Küteybe, Vatîh ve Sülâîim kalelerinin halkı, kalelerinden dışarı çıkmadılar. Sonunda Hz. Peygamber (s.a.), onlara karşı mancınık kurdurmaya karar verdi. Allah Rasûlü (s.a.) tarafından on dört gün süreyle muhasara altında tutulan yahudiler yok olacaklarım anlayınca, Hz. Peygamberden (s.a.) sulh istediler. İbn Ebi'l-Hukayk, Allah Rasûlü'ne (s.a.): "İnip, seninle konuşabilir miyim?" diye haber yolladı. Allah Rasûlü de (s.a.): "Evet, inip benimle konuşabilirsin" diye karşılık verdi. Bunun üzerine İbn Ebi'l-Hukayk kaleden inerek Hz. Peygamber'le (s.a.); kalede bulunan yahu-dilerin savaşla kanları dökülmemek, çocukları kendilerine bırakılmak, Hay-ber'den ve Hayber arazisinden çocuklarıyla birlikte çıkıp gitmelerine müsaade edilmek ve sırtlarındaki elbiselerinden başka kendilerine ait olan mal, arazi, altın, gümüş at ve silahlarını Hz. Peygamber'e (s.a.) bırakmak üzere anlaş­ma yaptı. Allah Rasûlü (s.a.): "Eğer herhangi bir şeyi benden gizleyecek olur­sanız, Allah'ın ve Rasûlü'nün himayesi üzerinizden kalkar" dedi. (Onlar da kabul ederek) bu şartlar üzerine anlaşma yaptılar. [745]


[744] Nesâî, 4/60; Tahavî, Şerhti Meâni'l-Asâr, 1/291 Hâkim, 3/595, 596; Beyhakî, 4/15, 16. İsnadı sahihtir.

[745] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/368-370.