Konu Başlığı: Haram talakı geçerli sayanların delilleri Gönderen: Safiye Gül üzerinde 31 Mayıs 2011, 13:15:01 2. Haram Talâkı Geçerli Sayanların Delilleri:
Bunlar şöyle derler: Ey vuku bulmayacağı görüşünde olanlar! Siz, iyice sarpa sardınız ve çoğu talâkı iptal ettiniz. Zira verilen talâkların büyük çoğunluğu bid'at talâk şeklindedir. Büyük imamlara muhalefetle onları karşınıza aldınız, cumnura muhalefetten kaçınmadınız, çoğunluk ashabın ve ondan sonra gelenlerin hilâfına fetva verdikleri görüşünüzle ümmet Serisinde siv-rilip kaldınız. Kur'an ve sünnet sizin görüşünüzün batıllığma delâlet etmektedir. "Eğer onu boşarsa, başka bir koca ile evlenmedikçe artık kendisine helâl olmaz."'[830] âyeti, bütün talâkları içine almaktadır: Yine "Boşanmış kadınlar, bizzat kendileri üç hayız hali (veya temizlik müddeti) beklerler."[831]' âyetinde de bir ayırım yoktur. "Talâk iki keredir."; "Boşanmış kadınların iyilikle faydalandırılmak haklarıdır."'[832] âyetleri hep mutlaktır ve genel (âmm) bir lafızdır. (Haram yolla da olsa) bu da boşanmış kadındır. Lafzın umumu altına bu da girer. Kur'an âyetlerinde geçen bu umumî lafızların, nass veya icmâ olmadan tahsisine gitmek caiz değildir. İbn Ömer hadisi, haram olan talâkın vukuuna birçok önden delildir: 1_ "Müracaat'Ma emredilmesi, bu dağılan nikâh umurunu toplamak demektir. Nikâh umurunu dağıtan da talâkın vukûudur. 2— İbn Ömer'in: "Ve ben de ric'at ettim." sözü ile hadisteki: "Boşadı-ğı bu talâk hesap edildi." ifadesidir. İbn Ömer'in —Eğer Rasûlullah bu talâkı saymadı ise— Hz. Peygamber'e muhalefet ederek, bu boşadığını kadının talâkına sayması nasıl düşünülebilir? 3— İbn Ömer'in, kendisine "O talâk hesap edilir mi?" diye sorduklarında: "Ne dersin, aczedip ahmaklık gösterse de (vuku bulan talâk gider) mi?" demesi. Yani onun acizliği ve ahmaklığı, o talâkın sayılmaması için bir özür olmaz, demektir. 4— ibn Ömer'in: "Onu saymama engel ne var?" demesi. Onun bu sözü, haram talâkın sayılmamasını inkâr anlamındadır. Bu söz, Ebu'z-Zübeyr'in rivayet ettiği sözü de iptal etmektedir. Zira o gerçekten Hz. Peygamber'in bu talâkı reddedip saymadığını görmüş birisi olsaydı, "Onu saymama ne engel var?" sözünü nasıl söyleyebilirdi? 5— İbn Ömer'in görüşü, hayız halinde iken verilen talâkın sayılması şeklindedir. O, olayın kahramanıdır ve dolayısıyla meseleyi herkesten iyi bilen biridir. Sünnete uyma ve muhalefetten kaçınma konulunda da en titiz birisidir. İbn Vehb, CâmV'ınâe, İbn Ebî Zi'b—Nâfi' senediyle İbn Ömer'den nakleder: O (İbn Ömer) karısını hayız halinde iken boşamıştır. (Babası) Ömer, Hz. Peygamber'e (s.a.) durum hakkında sorar. O da: "Oğluna emret karısına ric'at etsin. Sonra kadın temizlenip akabinde hayzını görünceye ve tekrar temizleninceye kadar onu tutsun. Ondan sonra artık isterse nikâhında tutar, dilerse yakınlık etmeden boşar. İşte kadınların, kendisi için boşanmasını Allah'ın emrettiği iddet budur ve o birdir." buyurur.[833] İbn Ömer'in hadisinin lafzı da işte budur. Abdürrezzâk, İbn Cüreyc'den rivayet eder: îbn Cüreyc: Medine'ye gitmek üzere Dârunnedve'ye inmiş olan Nâfi'e adam gönderdik. Biz Atâ ile birlikte idik. "Hz. Peygamber (s.a.) zamanında hayızh iken karısını boşayan Abdullah b. Ömer'in talâkı sayıldı mı sayılmadı mı?" diye sorduk. O: "Evet" dedi.[834]' Hammad b. Zeyd-Abdülaziz b. Suheyb—Enes silsilesi ile rivayet edilir: Hz. Peygamber (s.a.): "Kim bid'at şeklinde boşarsa. onu bid'ati ile ilzam ederiz." buyurur. Abdulbâkî b. Kani, Zekeriyya es—Sâcî—İsmail b.Ümey-ye ez-Zârî—Hammad ve yukardaki senedin aynı ile rivayet etmiştir.[835] Ashab'tan Osman b. Affan ile Zeyd b. Sâbit'in vukuuna dair olan fetvaları sebebiyle görüşleri yukarıda geçti. Talâkın haram olması, üzerine netice ve hükmünün terettübüne mâni değildir. Zıhâr gibi. Zira zıhâr, kötü bir söz ve çirkin bir yalandır, haram olduğunda hiç şüphe yoktur. Bununla birlikte üzerine neticesi —ki keffâret verinceye kadar zevcenin haram olmasıdır— terettüp eder. Aynı şekilde bid'î talâk da haramdır, ric'at edinceye kadar neticesi üzerine terettüp eder. Aralarında bir fark yoktur. İşte îbn Ömer, karısını üç talâkla boşayan kimseye: "Başka bir koca ile evlenmedikçe sana artık haram olmuştur. Bu halinle sen, karını boşaman konusunda Allah'ın emrine isyan etmiş oldun. "[836] demiş ve işlemek sureti ile Rabbine (c.c.) isyan halinde olduğu talâkını geçerli kabul etmiştir. Yine kazif (iftira) de haramdır. Buna rağmen üzerine hükmü terettüp eder ve had uygulanır, şahitliği kabul edilmez vb. Haram nikâhla, haram talâk arasında fark vardır: Nikâh zevcenin helâlliğini ve onun kadınlığından istifade mülkiyetini içerir, dolayısıyla ancak şer'an izin verilmiş şekli ile olur. Zira kadınlıktan istifadede asıl olan haram-lıktır. Ondan ancak Şâri'in mubah kıldığı şey helâl olur. Talâk ise böyle değildir. O kocanın kendi hakkım düşürmesi, mülkiyetini izale etmesi demektir. Bu da izale edici sebebin şer'an izin verilmiş olması üzerine bağlı olmaz. Kişinin malları üzerindeki mülkiyeti; haram olan itlaf, yalan ikrar, günah ve haram yollarda harcayacağını bildiği kimseye hibede bulunmak gibi haram teberru yolu ile zail olduğu gibi, nikâh mülkiyeti de haram olan bu yolla ortadan kalkar. îman bütün akitlerin aslı, en önemlisi,- en şereflisidir. Buna rağmen eğer küfürse, haram olan sözle yok olmaktadır. Bu durumda nikâh akdi, onun izalesi için konulmuş haram talâkla nasıl ortadan kalkmaz? Konuyla ilgili gayr-ı ciddi verilen talâktan başka bir şey olmasaydı o da delil ©lurdu. Çünkü haram olmasına reğmen vukubulmaktadır. Allah'ın âyetleri ile oynamak helâl olur mu? Nitekim Hz. Peygamber (s.a.): "Şf insanların hallerine ne oluyor da, Allah'ın âyetlerini oyuna alıyorlar: "Boşadım, ru-cû ettim; boşadım rücû ettim..." diyorlar." buyurmuştur. Haram olmasına rağmen gayr-ı ciddi (hâzil) kimsenin talakı vâki olunca, ciddi olarak verilen talâkın —haram olmasına rağmen— evleviyetle vuku bulması gerekir. Haram nikâhla, haram talâk arasında bir fark daha vardır: Nikâh bir nimettir. Haramlarla mubah kılınmak istenemez. Onun izalesi ve kadınlığından istifade mülkiyetinin elinden çıkması ise bir azaptır. Dolayısıyla sebebinin haram bir şey olması caizdir. Kadının kadınlığı ile ilgili konularda ihtiyatlı davranılır. İhtiyat ise talâkın vukuunu, ric'at ve akdin yenilenmesini gerektirir. Biz biliyoruz ki, nikâh akdinde, diğer akitlerde aranmayan icab ve kabulle ilgili, veli ve iki şahidin bulunması gibi, rızasına itibar edilen bir kadınsa zevcenin rızasının alınması gibi ek şartlar alınır, iş sıkı tutulur. Fakat nikâhtan çıkışta en kolay şekilde çıkılır, talâkta nikâh sırasında aranan bu şartlardan hiçbirisi aranmaz. Nikaha azimetle girilir, fakat ondan şüphe ile çıkılır. Demek ki bunlar biribirinden çok farklıdır. Birini diğerine kıyaslamak mümkün olmaz. Elimizde başka hiçbir şey olmasa bile sadece eski ve yeni bütün din âlimlerinin "Hayızlı iken hanımını boşadı", "Talâk iki nevidir: Sünnî talâk, bid'î talâk" gibi sözleri ile, İbn Abbas'ın: "Talâk dört şekil üzeredir: İkisi helâl, ikisi haramdır."'[837] sözü delil olarak yine yeter. "Talâk" kelimesinin bu şekilde kullanılması ve taksime tâbi tutulması, onlar katında haram talâkın da gerçek talâk olduğuna delildir. "Talâk" isminin haram talâkı da içine alması, helâl talâkı içine alması gibidir. Eğer haram talâk, bir hakikati olmayan soyut, boş bir söz olsaydı, o zaman "Hanımını boşadı." denmezdi. Zira eğer bu söz boş olsaydı, varlığı ile yokluğu eşit olurdu. Böylesi bir durum için de "boşadı" tâbiri kullanılmaz ve talâk için; vâki olmayan talâk, vâki olan talâk gibi bir ayırım yapılmazdı. Zira mevcut bir mânası olmayan boş sözler, lafzen bir hakikati ve varlığı bulunan bir şeyin kısmı olamazlar. Bu serdettiklerimiz, haram talâkın vukuuna kail olanların yapıştıkları delillerin tamamını oluşturmaktadır. Belki içlerinde, mevcut hilafı bilmediği için, icmâ iddiasında bulunanlar da vardır. [838] [830] Uakara, 2/230. [831] Bakara, 2/228. [832] Bakara, 2/241. [833] İsnadı sahihtir. Bk. I nolu dipnot. [834] Musannef, 10958. Râvileri sikadır. [835] İbn Hazm, Muhallâ, 10/164. Senedi sahih değildir. Müellif ileride açıklayacaktır. [836] Musannef, 10964, 11344. İsnadı sahihtir. Ayrıca bk. Dipnot: 8. [837] Musannef, 10950. Helâl olanlar; temizken veya hâmile iken boşaması, haram olanlar, da; hayızlı ik.n veya cinsi münasebetle bulunduğu temizlik içerisinde boşamasıdır. [838] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 5/329-332. |