> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > Haccın umreye çevrilmesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Haccın umreye çevrilmesi  (Okunma Sayısı 1477 defa)
25 Temmuz 2011, 15:13:12
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 25 Temmuz 2011, 15:13:12 »



15— Haccın Umreye Çevrilmesine Muhalefet Edenlerin Gerekçeleri:

 

Bu hadislere muhalefet edenlerin gerekçeleri vardır: Birinci gerekçe: Bu hadisler neshedilmiştir.

İkinci gerekçe: Bunlar sahabeye özgüdür. Başkalarının, bu hadislerin ortaya koyduğu hükümde onlara ortak olmaları düşünülemez.

Üçüncü gerekçe: Aksine hüküm bildiren hadislerle bu hadislerin çeliş­meleri. Bu hadisler karşısında ortaya koydukları gerekçelerin toplamı bu kadardır.

Şimdi biz bu gerekçeleri teker teker sıralayıp Allah'ın yardım ve tevfi-kiyle bunlarda görülen yanlışlıkları ortaya koyacağız. [440]

 
A) Bu Hadisler Neshedilmiştir:

 

Birinci gerekçe, nesihtir. Nesh için şu dört şeye ihtiyaç varken bunlar­dan hiçbirini ortaya koyamamışlardır. l)^Başka naslara ihtiyaç vardır, 2) Bu naslar bu hadislerle çelişecektir, 3) Bu çelişki yanında hadislere karşı koyabilecek güçte olacaklardır, 4) Bu naslarm, bu hadislerden daha sonra oldukları sabit olacaktır. Nesih iddiasında bulunanlar diyorlar ki: Ömer b. Hattâb es-Sicistânî, el-Firyâbî — Eban b. Ebu Hâzim — Ebu Bekir b. Hafs — İbn Ömer senediyle rivayet eder ki, Hz. Ömer İbnü'l-Hattâb (r.a.) halife olunca: "Ey insanlar! Allah Rasûlü (s.a.) bize müt'ayı (temettü' haccmı) önce helâl, sonra haram kıldı." dedi. Bu hadisi Bezzâr, MüsnetF-inde Hz. Ömer'den rivayet etmiştir.[441]

Hacın umreye çevrilebileceğini mubah görenler diyorlar ki: Şaşılır si­ze! Rüzgârların sarsamadığı sabit dağların karşısına rüzgârların sağa-sola savurduğu heyelan halindeki kum tepesini dikiyorsunuz! Bu hadisin ne se­nedi, ne metni... Senedi, hadisçilere göre bize karşı delil olamaz. Metnine gelince, metinde geçen "müt'a" kelimesi ile Allah Rasülü'nün (s.a.) önce helâl, sonra haram kıldığı müt'a nikâhı kastedilmektedir. Bu kelimenin başka türlü anlaşılması şu sebeplerden ötürü asla caiz olmaz:

1-  Temettü' haccının haram olmadığı konusunda ümmet icmâ etmiş­tir. Temettü' haccı ya farzdır, ya mutlak olarak hac ibadeti şekillerinin en faziletlisidir, ya müstehaptir ya da caizdir. Ümmet arasında bunun ha-ramlığım savunan beşinci bir görüş bulunduğunu bilmiyoruz.

2- Hz. Ömer İbnü'I-Hattâb'm (r.a.) şöyle dediği pek çok yoldan sahih olarak rivayet edilmiştir: "Hac yapsaydım elbet temettü' haccı yapardım." Bu sözü Esrem, Sünen'inde ve başka eserlerinde kaydetmiştir.

Abdürrezzak'm, Musannef adlı eserinde rivayet ettiğine göre (Hz. Ömer'in torunu) Salim b. Abdullah'a: "Hz. Ömer, temettü' haccını yasak­ladı mı?" diye sordular. O da: "Hayır, Allah Teâlâ'nın kitabından sonra ha?" diye karşılık verdi. Abdürrezzak'ın Nâfi'den rivayetine göre, bir adam ona "Hz. Ömer temettü' haccını yasakladı mı?" diye sordu; o da "Hayır" cevabını verdi. Yine Abdürrezzak'ın rivayetine göre îbn Abbas demiştir ki: "Temettü' haccını yasakladığını iddia ettiğiniz bu zâtın —yani Hz. Ömer'in— 'Şayet umre yapsam, sonra haccetsem elbet temettü' haccı ya­pardım, dediğini işittim."

Ebu Muhammed İbn Hazm: "Hz. Ömer'in temettü' haccını yasakla­dıktan sonra bundan vazgeçip temettü' haccı yapılabileceğini söylediği sa­hih olarak rivayet edilmiştir." diyorsa da, kendisince neshedilmiş olduğu sahih olan bu görüşe Hz. Ömer'in geri dönmesi imkânsızdır.

3- Hz. Peygamber (s.a.) kendisine bunun yalnızca o seneyi mi mahsus olduğunu yoksa ebediyyen mi böyle olduğunu soran sahabîye "Hayır, ebediyyen" diye cevap vermişken Hz. Ömer'in bunu yasaklaması imkân­sızdır. Hz. Peygamber'in (s.a.) bu ifadesi, bu konuda neshin olması ihti­malini ortadan kaldırmaktadır. Kendilerinde neshin câri olması imkânsız olan hükümlerden biri budur: Sözünde doğru ve güvenilir olan (Hz. Peygamber'in) devamlılığını ve sürekliliğini haber verdiği hükümde nesih ol­maz. Çünkü O'nun haberinde sözünden cayma olmaz. [442]

 
b) Bu Sahabeye Mahsustur:

 

İkinci gerekçe, bunun sahabeye mahsus olduğu iddiası. Şunları delil göstermişlerdir:

1-  Abdullah b. Zübeyr el-Humeydî,  Süfyan — Yahya b.  Saîd el-Murakkı' senediyle Ebu Zerr'in şöyle dediğini rivayet eder: "Allah Rasû-lü'nün (s.a.) emriyle haccı umreye çevirmek bize mahsustur."[443]

2-  Vekî'nin, Musa b. Ubeyde — Yâkub b. Zeyd senediyle rivayetine göre Ebu Zer diyor ki: "Bizden sonra hiç kimse haccını umreye çeviremez. Zira bu bize, Hz. Muhammed'in (s.a.) ashabına bir ruhsattı."

3-  Bezzâr, Yusuf b. Musa — Seleme b. Fazl — Muhammed b. îshâk — Abdurrahman el-Esedî senediyle Yezîd b. Şerîk'in şöyle dediğini rivayet eder: Ebu Zerr'e: "Siz beraberinde iken Allah Rasûlü (s.a.) nasıl temettü' yaptı?" diye sorduk. O da: "Sizin bununla bir ilginiz yok. Bu —yani temettü'—, yalnız bizim için ruhsat verilen bir şeydir." diye cevap verdi.

4-  Bezzâr, Yusuf b. Musa — Ubeydullah b. Musa — İsrail — İbrahim b. Muhacir — Ebu Bekir et-Teymî — Ebu Bekir'in babası ve Haris b. Süveyd senediyle Ebu Zerr'in hac ve temettü' konusunda "Allah Rasûlü'-nün (s.a.) bize verdiği bir ruhsattır." dediğini rivayet eder.

5-  Ebu Dâvud, Hennad es-Serrî — İbn Ebî Zaide — Muhammed b. İshak — Abdurrahman b. Esved — Süleyman yahut Süleym b. Esved se­nediyle rivayet eder ki Ebu Zer, hacca niyetlenen ve sonra haccı umreye çeviren kişi hakkında şöyle derdi: "Bu, yalnızca Allah Rasûlü (s.a.) ile birlikte bulunan kafile içindir."[444]

6- Sahih-i Müslim'de Ebu Zerr'in şöyle dediği rivayet edilir: "Temettü' haccı yapmak Hz. Muhammed'in (s.a.) ashabına mahsustur." Bir metin­de: "Temettü' haccı bizim için ruhsattı.", bir diğer metinde: "İki müt'a —yani müt'a nikâhı ile temettü' haccı— hâsseten bizim için sahihtir." ve bir başka .metinde ise: "Temettü' haccı sizden ayrı olarak yalnız bize mahsustur." demiştir.[445]

7-  Sünen-i Nesât'ds sahih senedle İbrahim et-Teymî'den onun da ba­basından rivayet edildiğine göre temettü* haccı konusunda Ebu Zer: "Sizin için değil. Size göre bir şey yok. Yalnızca bize, Allah Rasûlü'nün (s.a.) ashabına bir ruhsattır." demiştir.[446]

8-  Ebu Davud ve Nesâî'nin Stfnen'lerinde rivayet edildiğine göre Bilâl b. Haris anlatıyor: "Ey Allah'ın Rasûlü! Haccm umreye çevrilmesi bize mi mahsusdur, yoksa bütün insanlar için genel geçerli bir şey midir?" diye sordum. Allah Rasûlü (s.a.): "Hayır, bize mahsustur." cevabını verdi. Bu hadisi İmam Ahmed de rivayet etmiştir.[447]

9-  Ebu Avâne'nin Müsned'indt sahih senedle İbrahim et-Teymî'den onun da babasiftdan rivayet edildiğine göre, Hz. Osman'a temettü' haccı soruldu; o da cevap olarak: "Bizim içindir. Sizin için değil." dedi.[448]

Sahabeye tahsis edildiğini savunanların gösterdikleri delillerin toplamı işte bu kadar.

Haccm umreye çevrilmesini caiz ve bunun vacip olduğunu söyleyenler diyorlar ki: Bunların hiçbirinde sizin için bir delil yoktur. Çünkü bu saha­be sözleri ya bâtıldır, sözün kendisine nisbet edildiği kimseden asla sahih olarak rivayet edilmemiştir; ya da sahihtir, ancak masum (günahsız ve ha­tasız) olmayan birinin sözüdür, masumun (yani Hz. Peygamber'in) naslan-na onunla karşı gelinemez.

Birincisi; reddedilemez sahih naslara tercih edilmesinden öte el-Murakkı'm rivayeti delil bile olmaz. Onun rivayet ettiği hadisle karşı ko­nulduğunda Ahmed b. Hanbeh "el-Murakkı' el-Esedî de kim oluyor?" demişti. Ebu Zer, Hz. Peygamber'in (s.a.) haccı umreye çevirmeyi emretti­ğini rivayet etmişti. Ondan rivayet edilen 'bu, sahabeye mahsustur' sözü —şayet sahihse—, neticede onun kendi görüşü demektir. İbn Abbas ve Ebu Musa el-Eş'arî: "Bu, bütün ümmet için genel geçerlidir." demişlerdir. O halde Ebu Zerr'in görüşüne bu iki sahabînin sözüyle karşı konulur ve böylece sahih ve sarih naslar selâmet bulur.

Hem sonra bilinmektedir ki, Hz. Peygamber (s.a.), hakkında soru so­rulan ve hacdan çevrilme olan bu umrenin ebediyyen geçerli olacağını, belli bir nesile mahsus olmayacağını ifade etmiştir ki, bu nas ile de sahabeye mahsus olduğu iddiası bâtıl olur. Bu nas, sened bakımından Ebu Zer'den gelen rivayetten daha sahih ve —şayet Ebu Zerr'in rivayeti sahih olsa yine de— ona göre uyulmaya daha lâyıktır.

Hem Allah Rasûlü'nün (s.a.) ashabının, Allah Rasûlü'nün (s.a.) yap­tığı ve emrettiği bir konuda ihtilâf ettiklerini, bir kısmının "mensûh yahut hususîdir." dediğini ve bir kısmının da "ebediyyen bakidir" dediğini gör­sek; neshedildiği yahut hususi olduğunu iddia edenlerin görüşleri, asıl ola­na aykırı düştüğü için kesin bir delil bulunmaksızın kabul edilmez. En azın­dan bu konudaki rivayetler devamlılığını ve genel geçerliliğini iddia edenle­rin görüşleriyle çelişiklik arzeder. İki çekişmeli kişi arasında delil hüküm verir. Çekişme ortaya çıktığında, davayı Allah'a ve Peygamberine (s.a.) iletmek vacip olur. Şu halde Ebu Zer ile Hz. Osman, "Haccı umreye çevir­me neshedilmiştir veya hususîdir." derler ve Ebu Musa ile Abdullah İbn Abbas da: "Bu iş bakidir ve hükmü umumîdir." derlerse, nesih ve hususî­lik iddiasında bulunanların delil göstermeleri gerekir.

Bilâl b. Hâris'in rivayet ettiği merfû hadise gelince; bu hadis yazılmaz (kayda değmez) ve böylesi bir hadisle yukarıda sıralanan sabit direkler rae-sabesindeki sahih hadislere karşı gelinemez.

Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah diyor ki: Babam, 'hacca niyetle­nip ihrama giren kimse şayet Beytullah'ı tavaf eder, Safa-Merve arasında sa'y yaparsa; haccını umreye çevirebilir' görüşündeydi. Temettü' haccı hak­kında, "Allah Rasûlü'nün (s.a.) iki emrinin sonuncusudur." demiştir. Al­lah Rasûlü (s.a.): "Haccınızı umreye çevirin." buyurmuştur. Abdullah sö­zünü şöyle sürdürüyo...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Haccın umreye çevrilmesi
« Posted on: 24 Nisan 2024, 17:40:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Haccın umreye çevrilmesi rüya tabiri,Haccın umreye çevrilmesi mekke canlı, Haccın umreye çevrilmesi kabe canlı yayın, Haccın umreye çevrilmesi Üç boyutlu kuran oku Haccın umreye çevrilmesi kuran ı kerim, Haccın umreye çevrilmesi peygamber kıssaları,Haccın umreye çevrilmesi ilitam ders soruları, Haccın umreye çevrilmesiönlisans arapça,
Logged
25 Temmuz 2011, 15:14:43
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« Yanıtla #1 : 25 Temmuz 2011, 15:14:43 »

yapan kimsenin iki tavaf, iki sa'y yapacağı yolunda İmam Ahmed'den aktarılan rivayetten çıkartılacak kıyas da budur. Durum böyle olduğunda hac yapmak üzere ihrama giren kimse artık hacdan başka bir şey yapmaya niyetlenemez. Temettü' haccına niyetlenmişse artık hem umre ve hem de hac yapmayı kendisine gerekli kılmış demektir. Haccı fes­hetme suretiyle kendisine önce olduğundan daha fazla görev yüklediği için bu caiz olmuştur. Daha faziletli olduğuna göre müstehap demektir. Bu durum, temettuZ yapan kişi (Hz. Peygamber'in emriyle) haccı umreye çe­virdi sananlara problem olmuştur. Oysa durum böyle değildir. Çünkü hac­cı yalnız umreye çevirmek istese, hiç ihtilafsız bu, caiz değildir. Haccı fes­hetme, yalnızca umreden sonra hac yapma niyetini taşıyanlar için caizdir. Temettü' haccına niyetlenen kişi umre ihramına girdiğinde hacca da girmiş demektir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.): "Kıyamete kadar umre hacca dahil olmuştur." buyurmaktadır. Bu sebeple temettü' yapan kimsenin um­re ihramına girmesinden itibaren üç gün oruç tutması caizdir. Bu da o kimsenin o durumda hacda olduğunu gösterir. Bundan sonra hac için ihra­ma girmesi ise tıpkı cünüp kimsenin önce abdest alması, sonra gusletmesi gibidir. Hz. Peygamber (s.a.) cünüplükten dolayı guslettiğinde böyle ya­pardı. Ölen kızını yıkayan kadınlara "Sağından ve abdest organlarından yıkamaya başlayın." buyurmuştur.[489] Abdest organlarım yıkama guslün bir bölümüdür.

İtiraz: Bu üç yönden tutarsızdır:

1-  Haccını feshettiği vakit ilk ihramıyla kendisine yasak olan şeyler, feshetme suretiyle helâl olur. Bu ise kendisine yüklediği (niyetlendiği) gö­revden daha aşağıdır.

2-  İlk olarak niyetlendiği hac şekli, kendisine çevirdiği hac şeklinden daha mükemmeldir. Bundan dolayı birincisi cezaya ihtiyaç göstermez. Kendişine çevrilen ise ceza olarak kurban kesimine ihtiyaç gösterir. İçinde ceza bulunmayan hac şekli, ceza bulunan hac şeklinden daha faziletlidir.

3- Umrenin hacca ilâvesi caiz olmazsa onun hacca bedel yapılması ve haccın umreye çevrilmesi haydi haydi caiz olmaz.

Bu itiraz yönlerine biri toplu, diğeri tafsilatlı olmak üzere iki yoldan cevap verilecektir:

Toplu cevap: Bu yönler tamamen sünnete karşı yapılan itirazlardır. Bu itirazlara ise, şöyle cevap verilir: Vahyi kişisel görüşlere tercih gerekli­dir. Sünnete muhalif her görüş kesinlikle bâtıldır. Bâtıl olduğunu ise, sahih ve sarih sünnete muhalefet etmiş olması ortaya koyar. Kişisel görüşler sün­nete tabidirler. Sünnet, kişisel görüşlere tâbi değildir.

Tafsilatlı cevap: Zaten maksadımız da budur. Biz 'haccın feshi, kıyasa uygundur' görüşünü kabullenmiştik. O halde bu kabullenişin hakkını ver­mek gerekir. Buna göre birinci yönün cevabı: Temettü' haccı —araya ih­ramdan çıkış girmiş olsa da—, içinde hiç ihramdan çıkma bulunmayan ifrâd haccından daha faziletlidir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.), yanında kurbanlık hayvanı bulunmayanlara temettü' haccı yapmak üzere ihrama girmelerini ve ashabına haccı, temettü' haccına çevirmelerini emretmiş, ken­disi de bu hac için ihrama girmiş olmayı temenni etmiştir. Aynı zamanda Allah'ın, kitabında sözü edilen hac şekli de budur. Ümmet bu hac şeklinin caiz, hatta müstehap olduğunda icmâ etmiş, diğerlerinde ise iki görüşe ay­rılmışlardır. Hz. Peygamber (s.a.) de hac için ihrama giren ashabına sonra haclarını temettü' haccına çevirmelerini emrettiğinde onların çekimser dav­ranmaları üzerine kızmıştır. Hem kesinlikle herhangi bir haccın, en hayırlı nesillerin ve âlemlerin en faziletlisi olan. insanların, Peygamberleri (s.a.) ile birlikte yapmış oldukları hacdan daha faziletli olması mümkün değildir. Hz. Peygamber (s.a.) kurbanlık sevketmiş olanlar dışında kalan bütün sa-habîlere, haclarını, temettü' haccma çevirmelerini emretmiştir. Bu tür hac dışında başka bir haccın bundan daha faziletli olması mümkün değildir. Ancak kıran haccma niyetlenip kurbanlık sevkedenin yaptığı hac bundan müstesnadır. Nitekim Allah Teâlâ da Peygamberine kıran haccını seçmiş­tir. Allah'ın, Peygamberi için seçtiği hac kıran haccı; Peygamberin ashabı için seçtiği hac ise temettü' hacadır. Hangi hac bu ikisinden daha faziletli olabilir? Hem Hz. Peygamber'in (s.a.), ashabını, üstün bir hac şeklinden vazgeçirip daha az faziletli ve başkası kendisine tercih edilen bir hac şeklini yaptırması mümkün değildir. Temettü' haccmın ifrâd haccından daha fazi­letli olduğunu gösteren daha pek çok sebep vardır; ancak onları anlatmahin yeri burası değildir. Böylece bu hac şeklinin, feshetme suretiyle kaçırı­lan ihram üzere kalmaktan daha faziletli ve daha tercihe şayan olduğu anlaşılmış ve bununla ikinci yönün asılsızlığı ortaya çıkmış oldu.

"O, kurban kesilmesi zorunlu bir hac şeklidir." sözünüze gelince, bu söz çeşitli yönlerden tutarsız bir sözdür:

a)  Temettü' haccında kurban kesimi, istenilen bir ibadettir ve bu, hac-cın tamamlayıcısıdir. Şükran kanıdır, ceza kam değil. Memleketinde bulu­nan (mukim) kimse için kurban bayramında kurban kesimi nasıl b gün yapılan ibadetin tamamlayıcı sidir, tıpkı bunun gibi kan akıtmayı içeren hac şekli de kurban kesimini içeren bayram yerindedir. Zira o gün kurban kesi­miyle Allah'a yakınlaşma kan akıtma gibidir. Tirmizî ve başkalarının Ebu Bekir Sıddîk'tan rivayetlerine göre Hz. Peygamber'e (s.a.): "Hangi hac daha faziletlidir?" diye sordular. O da: "Acc ve secc" cevabını verdi.[490] "Acc'\ Yüksek'sesle telbiye getirme; "secc", kurban kanı akıtma demek­tir. "İfrâd yapan kimse de bu fazileti elde etme imkânına sahiptir." denir­se şöyle cevap verilir: Yalnız kıran ve temettü' yapanlar hakkında bunun meşru olduğuna dair nas gelmiştir. İfrâd yapan için de müstehap olduğu düşünülse bile onun sevabı nerde, temettü' ve kıran yapanların kestiği kur­banın sevabı nerde?

b)  Şayet bu, ceza kanı olsaydı; ondan yemek caiz olmazdı. Oysa sahih bir rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.), hacda kestiği kurbanın etinden ye­miş; her deveden bir parça etin bir tencereye konmasını emretmiş ve kendi­si onların etinden yemiş, çorbalarından içmiştir.[491] Şayet O'na düşen pay, bir devenin yedide biri ise her deveden yemiş olduğu gözönüne alındığında yüz parça yemiş demektir. Develerden düşen pay, bölüştürme suretiyle bel­li olmamış şayi hissedir. Sahıhayn'da rivayet edilen bir hadise göre de Hz. Peygamber (s.a.), temettü' haccı yapmakta olan hanımları adına kesmiş olduğu kurbandan yemiştir. İmam Ahmed bu hadisi delil olarak kullan­mıştır. Sahihayn'da Hz. Âişe'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Pey­gamber (s.a.), hanımları adına kurban kesti. Sonra onlar adına kestiği bu kurbandan kendilerine gönderdi.[492] Allah Teâlâ, Mina'da kesilen kurban­lar hakkında buyuruyor ki: "Siz de bunlardan yeyin, çaresiz kalmış yoksu­lu da doyurun. "[493] Bu âyet sırf oraya mahsus değilse, kesinlikle temettü' ve kıran kurbanlarını da kapsar. Zira orada meşru olan, temettü' ve kıran kurbanlarının kesimidir. İşte bundan dolayı —Allah daha iyi bilir ya— Hz. Peygamber (s.a.), Rabbinin "yeyin" emrine uymak için her deveden bir parça etin bir tencereye konmasını emretmiş, böylece bütün kestiği kur­banlardan yeme imkânına kavuşmuştur.

c) Cezaya sebeb olan şey, aslında yasaktır. Bir mazeret bulunmaksızın ona kalkışılmaz. Çünkü cezanın sebebi ya bir vacibin terki, yahut bir yasa­ğın çiğnenmesidir. Temettü' haccında ise kurban kesimi ya vacip olarak —İbn Abbas ve bir grup âlim bu görüştedir— yahut müstehap olarak — çoğunluk bu görüştedir— emredilmiş bir şeydir. Şayet temettü' haccı kur­banı ceza kurbanı olsaydı, bir mazeret bulunmaksızın onun sebebini yap­maya kalkışmak caiz olmazdı. O halde onların "ceza kanıdır" sözlerinin asılsızlığı ortaya çıkmış ve anlaşılmıştır ki, bu hac ibadetine ait bir kurban­dır; Allah bu sayede kullarına bir genişlik göstermiş ve sürekli ihramda kalmadan kaynaklanan bir meşakkat bulunduğu için de onun sebebiyle ih­ram sırasında ihramdan çıkmayı mubah kılmıştır. Bu, yolculukta namazı kısaltma ve oruç tutmama, mestler üzerine meshetme yerindedir. Gerek Hz. Peygamber (s.a.), gerekse ashabı hem bunu hem de bunu yapmışlar­dır. "Allah Teâlâ, verdiği ruhsatların yapılmasından hoşlanır. Nitekim ken­disine karşı bir günah işlenmesinden hoşlanmaz."[494] Görüldüğü üzere Al­lah'ın, kolaylaştırdığı ve hafifleştirdiği bir şeyi kulunun yapmasını sevmesi, ona haram kıldığı ve yasakladığı şeyi işlemesinden hoşlanmaması gibidir. Her ne kadar kesilen kurban, iki yolculuktan birinin düşmesinden dolayı rahatlayışa bir bedel ise de bu, hac aylarında gelen kimse için ifrâd haccı ve onu müteakip umre yapmaktan daha faziletlidir. Bedel bazan vacip de olabilir. Meselâ (öğleye) bedel sayanlara göre cuma ile, su kullanma imkâmna sahip olmayan için teyemmüm bedel oldukları halde vaciptirler. Bedel bazan vacip olabildiğine göre, müstehap olması caizlik bakımından daha uygundur. Arada ihramdan çıkılması hepsinin bir tek ibadet olmasını en­gellemez. İfâza tavafı örneğinde olduğu gibi. Zira ifâza tavafı, ittifakla bir rükündür; ancak birinci ihramdan çıkıştan sonra yapılır. Aynı şekilde Mina günlerinde şeytan taşlama da böyledir; tamamen ihramdan çıktıktan sonra yapılır. Ramazan orucunda da geceleri oruç bozulur; ama bu, onun bir tek ibadet olmasını engellemez. Bundan dolayı Mâlik ve başkaları de­mişlerdir ki: Bütün Ramazan ayı için bir tek niyet kâfidir, zira oruç bir tek ibadettir. En iyi Allah bilir.

"Umrenin hacca ilâvesi caiz olmazsa, onun hacca bedel yapılması ve haccın umreye çevrilmesi haydi haydi caiz olmaz." sözünüze gelince; bir değirmen gürültüsü işitiyoruz, ama öğüttüğü unu görmüyoruz! Bu iki şey arasında ne bağlantı var? Elinizde hiçbir sağlam delili bulunmayan bu da­vanın delili nedir? Hem sonra bunu söyleyen şayet Ebu Hanife (r.a.) taraf­tarlarından ise, Ebu Hanife'nin kendisi bu kıyasın tutarsızlığını itiraf etme­mektedir. Şayet başkalarından ise kıyasının sıhhatini ortaya koyması iste­nir; ama buna yol bulamaz. Sonra denir ki: Umre...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes