Konu Başlığı: Hacamat ve dağlama yoluyla tedavi Gönderen: Safiye Gül üzerinde 15 Haziran 2011, 15:23:36 6— Hacamat ve Dağlama Yoluyla Tedavi:
a) Hacamat Yaptırma: Rasûlullah'm (s.a.) bal (şerbeti) içirerek, hacamat yaparak ve dağlama yoluyla tedavi hususundaki tutumu şöyledir: Buharî'nm Sahih'inde, Saîd b. Cübeyr— İbn Abbas kanalıyla Allah Rasûlü'nün (s.a.) şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: "Şifa üç şeydedir: Bal (şerbeti) içmek, kan alma (hacamat) aleti vurma ve ateşle dağlama. Fakat beri ümmetime dağlayarak tedavi olmayı yasaklıyorum."[432] Ebu Abdillah el-Mâzerî der ki: "jmtilâî[433] hastalıklar; demevî, safrayj^ balgamî ve sevdavî türlerinde olur. Şayet imtilâ, demevî türünden olursa tedavisi vücuttan kan aiınmasıyladır. Eğer diğer türlerinden olursa, her hümö^ rü giderecek şekilde uygun bir ishal ilacı ile tedavi edilir. Sanki Allah Rasûlü (s.a.) bal şerbeti tavsiye ederek müshil ilaçlara, hacamatı tavsiye ederek de kan aldırmaya işaret etmiş olmaktadır. Bazı âlimler demişlerdir ki: Hadis-i şerifteki "kan alma aleti vurmakta" ifadesine kan aldırma konusu girmektedir. Tedavi mümkün olmadığında tıbbî müdahalede en son çare dağlamaktır. Nitekim Rasûlullah (s.a.) ilaç olarak dağlamayı da belirtmiştir. Çünkü dağlama, ilaçların kuvvetlerine tabiatlar galebe çaldığı, içilen ilacın fayda vermediği zaman kullanılır. Hadisteki: "Fakat ben ümmetime dağlama ile tedavi olmayı yasaklıyorum." ve diğer bir hadiste yer alan: "Dağlanarak tedaviden tedaviden hoşlanmam. "[434] ifadelerinde, zaruret olmadıkça dağlama ile tedaviyi en son çare olarak değerlendirdiğine işaret yardır. Acele ederek tedaviye dağlamayla başlamayı hoş karşılamamıştır. Çünkü dağlama ile insanın duyacağı elem, hastalığından duyduğu elemden daha fazla olacaktır." Doktorlardan bazısı demişlerdir ki: Mizacî hastalıklar, ya bir hümör sebebiyle veya başka bir sebeple ölür. Hümörlere dayalı hastalıklar keyfiyet olarak, sıcak, soğuk, nemli veya kutu veya bunların ikisinin karışımıyla olur. Bu dört keyfiyetten ikisi etkili (fail) keyfiyettir ki onlar sıcaklık ve soğukluktur. Münfail (etkilenen) keyfiyet de nemlilik ve kuruluktur. İki etkili keyfiyetten birinin münfail bir keyfiyetle birlikte galebe çalması gerekir. Bu bedende mevcut hümörlerin her biri için geçerlidir. Diğer mürekkep hümörlerin de, fail ve münfail olarak iki keyfiyeti vardır. Bu izahtan anlaşılan, mizacî hastalıkların sıcaklık ve soğukluk keyfiyetinde olan ahlatın kuvvelerine tâbi olduğudur. Nübüvvet kelâmı, sıcak ve soğuk keyfiyetlerde olan hastalıkların tedavisinin aslına temsil yoluyla işaret ederek gelmiştir. Şayet hastalık sıcak bir keyfiyete sahipse, bu hastalığı kan aldırarak veya hacamatla kan akıtarak tedavi ederiz. Çünkü kan aldırmada bir hümörün dışarı atılması ve mizacın soğutulması sözkonusudur. Şayet hastalık soğuk bir keyfiyete sahipse ısıtarak tedavi ederiz. Bu özellik bal şerbetinde vardır. Bununla beraber soğuk maddelerin dışarı atılması sözkonusu olduğunda, bal şerbetinde bu vasıf da vardır. - Çünkü bal şerbetinde pişirme, kesme, inceltme, parlatma ve yumuşatma özellikleri vardır. Bu şekilde soğuk hümörün, kuvvetli müshillerin yenilgisinden i emin olarak ve mülayim bir şekilde dışarı atılması sağlanmış olur. Dağlamaya gelince: Hümörlere ait hastalıkların hepsi için geçerlidir. Hastalık keskin olup iki taraftan birine süratle yayılır. O zaman dağlamaya gerek kalmaz. Bazan da müzmin olur ki tedavisi hümör dışarı atıldıktan sonra, dağlama yapılması uygun olan uzuvlara dağlama yaparak olur. Çünkü bu hastalık ancak uzuvda yerleşmiş galiz ve soğuk hümörde olursa müzmin olur ki bedenin mizacını bozar. O uzva gelen tüm maddeleri de cevherine benzei bir şekle sokar. Böylece uzuvda ateş meydana gelir. Dağlama yapılarak oradan bu madde (hümör) çıkarılır. Dağlamada mevcut olan ateş unsuru bu Soğuk maddeyi yok etmiş olur. Bu hadîsten, hümörlerle alâkalı tüm hastalıkların tedavisini öğreniyoruz. Nitekim, "Hummanın şiddeti cehennemin kaynamasından bir parçadır. Dolayısıyla onu su ile soğutunuz."[435] hadisinden de sıcak hastalıklarıü davisini daha önce öğrenmiştik. Hacamata gelince; İbn Mâce'in Sözen'inde zayıf bir râvi olan Cübâre b. Mugallis'in Kesîr b. Süleym kanalıyla Enes b. Mâlik'in (r.a.) Allah Rasû-lü'nün (s.a.) şöyle buyurduğunu naklettiği rivayet ediliyor: "Mîrac gecesinde yanlarından geçtiğim her topluluktan: Ya Muhammed! Ümmetine haca- ; mat yapmayı emret, tavsiyesiyle karşılaştım."[436] Bu hadis Tirmizî'nin Cami'inde İbn Abbas'tan; "Sakın hacamattan vazgeçme, ya Muhammed!" şeklinde rivayet edilmiştir.[437] Sahihayn'da. Tâvus'un îbn Abbas'tan yaptığı rivayette: "Rasûlullah hacamat olmuş ve hacamatçıya ücretini vermiştir."[438] ifadesi vardır, Yine Sahihayn'da, Humeyd et-Tavîl'in Enes'den rivayetine göre Ebu Tay-; be, Rasûlullah'a (s.a.) hacamat yaptı. Ona iki sa' yiyecek verilmesini emret-; ti. Efendileriyle de Ebu Taybe'nin vergisini azaltmaları hususunda konuştu,; daha sonra: "En hayırlı tedavi şekliniz hacamattır." buyurdu.'551 TirmizTnm Câmi'inde Abbâd b. Mansur'dan, tkrime'nin şöyle dediği nakledilmektedir: İbn Abbas'ın hacamatçı üç kölesi vardı. Bunlardan ikisi kendisine ve ailesine hizmet eder, kazanç sağlarlar, üçüncüsü ise kendisini ve ailesini hacamat yapardı. İbn Abbas, Rasülullah'ın (s.a.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Hacamatçı olan köle ne iyi bir insandır. Kan alıyor, dolayısıyla sırt omurgasını hafifletiyor ve görüşü güçlendiriyor." Rasûlullah (s.a.) mî-raca çıktığında, meleklerden her bir topluluğa uğradığında, onlar: "Hacamat olmalısın." dediler. Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Hacamat olmanız için en uygun günler on yedi, on dokuz ve yirmi birinci günlerdin" Allah Rasûlü (s.a.) buyurdu ki: "Tedavide kullandığınız ilaçların en hayırlısı, burundan alınan ilaç (sevt), ağıza konarak alman ilaç (ledûd), hacamat ve müshildir." Rasûlullah'a (s.a.) —Abbas ve arkadaşları, nzası olmaksızın— ledûd içirdiler. Kendine geldiğinde: "Bana kim ledûd içirdi?" buyurdu. Hepsi sustu. Bunun üzerine Abbas (r.a.) hariç evde bulunanların hepsine ledûd içi-rildi." Tirmizî, bu hadis hasen-garib demiştir. Hadisi İbn Mâce de rivayet etmiştir[439] Hacamatın faydalan şunlardır: Hacamat, bedenin sathını fasddan (kan aldirma)daman yararak daha fazla temizler. Fasd ise bedenin derinliklerindeki kanın temizlenmesinde daha uygundur. Çünkü hacamatla deri altlarında olan kan çıkarılır. Ben derim ki: Hacamat ve fasdın hakikati şudur: Her ikisi de zaman, mekân, yaşlar, mizaçlar, sıcak bölgeler ve sıcak zamanlara göre değişir. Kam son derece pişmiş olan sıcak mizaçlı kişilere hacamat, birçok yönden fasddan daha faydalıdır. Çünkü karTfrümörü pişer ve incelirse cesedin dahili sathına çıkar. Bu durumda olan kan, ancak hacamat yapılarak dışarı atılır. Bu sebepten de çocuklar için fasddan daha faydalıdır. Aynı şekilde fasda tahammülü olmayanlar için de faydalıdır. Doktorlar diyorlar ki: Sıcak beldelerde hacamat fasddan daha faydalıdır. Ayın ortasında, yine bu cümleden olarak ortasından sonra, dörtte üçünden sonra hacamat yapmak sünnettir. Çünkü kan bu vakitten önce çoğalmaz ve değişmez. Ay sonunda da sükûnet bulur. Ortasında ve az sonrasında ise son derece çoğalır. Kanun sahibi (İbn Sina) der ki: Ay başında hacamat yapılması tavsiye edilmez. Çünkü hömürler ayın ne başında ne de sonunda çoğalıp harekete geçerler. Çünkü bu vakitlerde azalırlar. Halbuki ayın ortasında, ay doluna} şeklinde olduğundan ışığının çoğalması sebebiyle hümörlerin çoğalma seyri doruk noktasına ulaşır. tp Rasülullah'ın (s.a.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Tedavi olduğunuz şeylerin en hayırlısı hacamat ve fasddır."[440] Yine bir hadiste: "İlacın en hayırlısı hacamat ve fasddır." buyurulmaktadır. f Hadisteki: "Tedavilerinizin en hayırlısı hacamattır." ifadesi, Hica7İilar j ve sıcak bölgelerde yaşıyanlar içindir. Çünkü onların kanlan ince olduğundan dışardaki hararet kanı bedenlerin zahirine çabukça çıkarmağa ve deri altlarında toplamaya meyillidir. Yine sıcak bölge insanlarının beden gözenekleri geniş olup kuvvetleri yerinden oynar vaziyettedir. Onlara fasd yapmak tehlikelidir. Hacamat iradî olarak teferruk-i ittisaldir ki damarlardan külli bir boşalma onu takip eder. Özellikle de fasd yapılamayan damarlara faydalıdır ki, her birisinin fasd yapılmasında Özel bir fayda vardır. Fasd-ı Bâslîk:[441] Ciğer ve dalaktaki hararet, kan hümörünün çoğalmasından ciğer ve dalakta meydana gelen şişkinlik (verem)lere faydalıdır. Akciğer şişkinliklerine, şevsa[442] zatülcenb ve dizin altından kalça kemiğine kadar arızî olarak kan hümöründen gelen her hastalığa faydalıdır. Fasd-ı Ekhal:[443] Demevî mizaca sahip bir kişinin bütün bedeni arızî bîr kân çoğalmasına maruz kaldığında, bu tür kan almakta fayda vardır. Yine tüm vücutta kan bozulması sözkonusu olduğunda da, bu yola başvurulur. Fasd-ı Kîfâl:[444] Başta ve boyunda çok kan bulunması veya kanın bozulmasından dolayı arız olan hastalıklara faydalıdır. Fasd-ı Vedecayn:[445] Dalak ağrısına, astıma,-,ne fes darlığına, baş ağrılarına faydalıdır. Kâhil hacamatı:[446] Omuz ve boğaz ağrılarına faydalıdır. Ahda'ayn hacamatı:[447] Başta ve yüz, dişler, kulaklar, gözler, burun, boğaz gibi başın diğer uzuvlarında kan Enes b. Mâlik (r.a.) der ki: "Rasûlullah (s.a.), iki boyun dahlarmdan ve omuz arasından hacamat yaptırırdı. "[448] Sahihayn'da. Enes b. Mâiik'ten (r.a.) rivayete göre: "Rasûlullah (s.a.) üç defa hacamat olmuştur. Birini omuz arasına, ikisini boyun damarlarına yaptırmıştır. "[449] - Sahih'te Enes'den (r.a.), Rasûlullah'm (s.a.) ihramda iken başındaki ağrısından dolayı başından hacamat yaptırdığı rivayet edilmiştir. [450] İbn Mâce'nin Sünen'inde Hz. Ali'den (r.a.) rivayete göre: "Rasûlullah'm (s.a.) boyun damarlarından ve iki omuz arasından hacamat yaptırmasını söylemek için Cebrail (yeryüzüne) inmiştir. "[451] Ebu Davud'un Sünen'indç CâbİrJuAbdulIah'ın rivayetine göre; "Allah Rasûlü (s.a.) kaba yerinden, orada oluşmuş bir eziklik veya yaradan dolayı hacamat yaptırmıştır. "[452] Doktorlar hacamatın, kamahduve[453] de denilen, kafada bulunan nuk-ra'dan[454] yapılıp yapılamayacağı hususunda ihtilâf etmişlerdir. Ebu Nuaym, "Tıbbu'n-Nebevîadlı kitabında merfû olarak şöyle bir hadis rivayet etmiştir: "Sizin, kamahduvenin cevizinden hacamat yapmanız gerekir. Çünkü (buradan yapılan hacamat) beş hastalığa şifadır." Cüzzamı da bu hastalıkların arasında zikretmiştir.[455] Diğer bir hadiste ise: "Kamahduvenin cevizinden hacamat yapınız. Çünkü (bu bölgeden yapılan hacamat) yetmiş iki hastalığa şifadır."[456] buyurul-muştur. Doktorlardan bir grup da bu bölgeden hacamat yapılmasını güzel bulmuşlar ve şöyle demişlerdir: Buradan yapılan hacamat, gözlerin yuvasından fırlamasına, arızî olarak gözde meydana gelen batmalara, göz hastalıklarının bir çoğuna, kaşların ve göz kapaklarının ağırlaşma ve kaşınmasına faydalıdır. Rivayet edildiğine göre Ahmed b. Hanbel, bu tür bir hastalıktan dolayı kafasının her iki tarafını hacamat yaptırmış, fakat ense çukurundan hacamat yaptırmamıştı. Kamahduveden yapılan hacamatı Kanun sahibi (İbn Sina) da hoş karşılamamış ve şöyle demiştir: "Oradan hacamat yaparak kan aldırmak hakiki olarak unutkanlık getirir. Nitekim efendimiz, velinimetimiz ve şeriatımızın sahibi Hz. Peygamber (s.a.) de aynı hakikata işaret etmiştir. Çünkü dimağın gerisi beyinde hafıza kuvvetinin merkezi olan yerdir. Orada yapılacak olan hacamat ise hafızayı siler süpürür." Başkaları ise buna itiraz etmiş ve şöyle demişlerdir: Bunun hadis olduğu tesbit edilememiştir. Tesbit edilse bile, bu bölgede zaruret olmaksızın yapılacak hacamat ancak dimağın gerisini zaafa uğratır. Fakat kan fazlalığından dolayı hacamat yapılırsa hem tıbben hem de şer'an faydalıdır. Allah Rasû-lü'nden (s.a.), halin gerektirdiği biçimde başının çeşitli yerlerinden hacamat yaptırdığı ve yine ihtiyaç olduğunca vücudunun diğer yerlerinden de hacamat- yaptırdığı rivayet edilmiştir. Çene altından yapılacak olan hacamat; zamanında kullanıldığında diş, yüz ve yutak ağrılarına faydalıdır. Baş ve damakları temizler. Ayağın üstünden yapılan hacamat fasd-ı sâfin[457] yerine geçer. Uyluk ve dizlerde olan yaralara, âdet kanının kesilmesine ve hayalarda meydana gelen kaşıntılara faydalıdır. Göğsün altından yapılacak hacamat; diz çıbanlarına, uyuz ve ufak sivilcelere, ayak ağrısına, basurlara, fîi[458] ve sırt kaşıntılarına faydalıdır. [459] [432] Buharı, 76/3. [433] îmtilâ: Bedende dört hümörden birisinin fazlalaşarak insanda hastalık meydana gelmesidir. Bazan hümörlerin keyfiyet bakımından değer kaybetmesine de bu isim verilir. Bk. Tehânevî, Keşşaf 2/1313. [434] Buharı, 76/17; Müslim, 2205. [435] Daha önce geçti. Bk. Dipnot: I. [436] İbn Mâce, 1/3479. Senedi, Cübâre ve Kesîr'den dolayı zayıf olmakla birlikte, Tirmizî'de J İbn Abbas (2053) ve İbn Mes'ûd (2052) kanalıyla gelen şahidleriyle birlikte hadis sahihtir. [437] Tirmizî, 2053. Senedinde Abbâd b. Mansûr vardır ki, hıfzının yetersizliği ve hafızasının dağılmasından dolayı zayıf bir râvidir. Tirmizî bu hadise Abbâd'dan dolayı, hasen-garib demiştir. Hal tercemesi için bk. Ukaylî, Dua/â, 3/134-137. [438] Buharı, 76/10; Müslim, 1202. 55.'Buharî, 76/13; Müslim, 1577. [439] Hadis daha Önce geçti. Bk. dipnot 53. [440] Bâslîk: Gövde damarıdır ki dirsek içinde olan üç damarın aşağısında olandır. Şayet bu damardan kan alınırsa gövdeye faydalıdır. [441] Bâslîk: Gövde damarıdır ki dirsek içinde olan üç damarın aşağısında olandır. Şayet bu damardan kan alınırsa gövdeye faydalıdır. [442] Şevsa: İnsanı rahatsız edecek derecede, karındaki bir gaz sebebiyle meydana gelen ağrıdır. [443] fazlalığından veya bozulmasından veya her ikisinin de birleşmesinden meydana gelen hastalıklara faydalıdır., Ekhai: Baş ve gövde damarına verilen addır [444] Kî/al: Kolda bir damara verilen addır. [445] Vedec: Boyunda bulunan şah damarıdır. [446] Kâhil: İki omuz arasındaki yağlı kısma verilen addır. [447] Ahdâ: Boyun damarlarından bir damardır. [448] Tİrmizî, Sünen, 2051, Şemail, 2/223; Ebu Davud, 3860; İbn Mâce, 3483; Ahmed b. Han-bel, 3/119, 192. İsnadı sahih olup Hâkim hadise sahihtir demiş, Zehebî de Hâkim'e katılmıştır. [449] Hadisin Sahihayna isnad edilmesi bir yanılma eseri olsa gerektir. Zira bu hadis Sahihayn1-da mevcut değildir. Bir önceki dipnotta hadisin kaynaklan gösterilmiştir. [450] Buharı, 76/14, 15. Abdullah b. Buhayne ve İbn Abbas'tan rivayet edilmiş olup Enes'den değildir. [451] tbn Mâce, 3482. Râvilerinden Asbağ b. Nübâte et-Teymî, zayıf râvilerden olduğundan hadisin senedi zayıftır. Bk. Ukaylî, Dua/â, 1/129-130. [452] Ebu Davud, 3863, Nesâî, 5/193,194. [453] Kamahduve: Başm bitiminde, kafanın üstünde bulunan açık büyüklüğe denir. Bk. Mucemu'l'Vasît, 758. [454] Nukratülkafa: Dimağın sonunda mevcut olan çukura denir. Bk. Mucemu'l-Vasît, 945. [455] Bu hadisi Süyutî, Câmiu's-Sağtr'de, Taberânî, İbnüssünnî ve Ebu Nuam'a isnad etmiş ve zayıf olduğunu belirtmiştir. Hadisi Suheyb rivayet etmiştir. [456] Heysemî, Mecmau'z-Zevâid'de (5/94), hadisi Suheyb'den Taberânî'nin rivayet ettiğini ve râvilerinin sika olduğunu söylemiştir. [457] Safin = Sâk (diz ile ayak arasındaki kısım) içinde topuğa yakm büyük bir damar olup uyluk damarına (verid-i fahzî) dahil olana kadar uzar. Bu damardan alman kana fasd-ı safin denir. Bk. Mucemu'l-Vasİt, 517. [458] Fîl; Cildde ve cild altında, ayak ve dizde çıkan bir hastalıktır ki ufak bir göbek bu^ük ü-ğünde tümsek meydana getirir. Bk. Mucemu'l-Vasît, 709. [459] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/289-295. Konu Başlığı: Ynt: Hacamat ve dağlama yoluyla tedavi Gönderen: Sevgi. üzerinde 31 Ağustos 2015, 02:39:29 Paylaşım için Rabbim Razı olsun. Emeklerinize sağlık kardeşim.Bu konuda bilgim yoktu.Vesileniz ile bilgilenmiş oldum.
Konu Başlığı: Ynt: Hacamat ve dağlama yoluyla tedavi Gönderen: İkraNuR üzerinde 31 Ağustos 2015, 12:40:30 ve aleykumusselam verahmetullah. efendimiz ummetine daglamayı yasaklamış acaba bedene eziyet ediliyor oldugu içinmi yasak koymuşki. allahım hastalarımıza şifalar ihsan eyle ..
|