Konu Başlığı: Habeşistan a hicret Gönderen: Safiye Gül üzerinde 15 Temmuz 2011, 19:48:40 D) HABEŞİSTAN'A HİCRET 1— Birinci Hicret: İşkence ve musibetin şiddeti artınca Allah Teâlâ, müslümanlara Habeşistan'a ilk hicret iznini verdi. Oraya ilk hicret eden Osman b. Af fan oldu. Beraberinde karısı Allah Rasûlü'nün (s.a.) kızı Rukiyye de bulunuyordu. Bu ilk hicret edenler 12 erkek, 4 kadından oluşuyordu: Hz. Osman ve karısı, Ebu Huzeyfe ve kansı Sehle bt. Süheyl, Ebu Seleme ve karısı Ümmü Seleme Hind bt. Ebu Ümeyye, Zübeyr b. Avvâm, Mus'ab b. Umeyr, Abdurrahman b. Avf, Osman b. Maz'ün, Âmir b. Rabîa ve karısı Leylâ bt. Ebu Hasme, Ebu Sebra b. Ebu Ruhm, Hâtıb b. Amr, Süheyl b. Vehb ve Abdullah b. Mes'-ûd. Kafile, Mekke'den gizlice çıkıp yola koyuldu. Sahile ulaştıklan saatte Allah'ın tevfıkiyle iki tüccar gemisiyle karşılaştılar. Tüccarlar onları gemilere bindirip Habeşistan'a götürdüler. Yola çıkışları Hz. Muhammed'in (s.a ) peygamber olarak gönderilmesinin beşinci yılındaki Recep ayına rastlamaktadır. Kureyş de peşlerinden yola çıktılar, denize kadar geldiler. Kafileden hiçbir kimseye yetişemediler. Daha sonra, hicret eden kafileye, Kureyş'in Hz. Peygamber'le (s.a.) uğraşmaktan vazgeçtikleri haberi ulaşınca döndüler. Gündüz bir vakitte Mekke önlerine yaklaştıklarında Kureyş'in Allah Rasûlü'ne (s.a.) eskisinden daha şiddetli düşmanlık göstermekte oldukları haberini aldılar. Emân altında şehre girenler oldu. İşte bu defasında İbn Mes'ûd da Mekke'ye girmiş, namaz kılmakta olan Hz. Peygamber'e (s.a.) selâm vermiş, ama Hz. Peygamber (s.a.) selâmını almamıştı. Bu durum İbn Mes'ûd'un çok gücüne gitmişti. Nihayet Hz. Peygamber (s.a.) ona: "Allah, namazda konuşmayın diye yeni bir emir gönderdi." dedi.[55] Doğru olan budur. İbn Sa'd ve bir grup (tarihçi) İbn Mes'ûd'un Mekke'ye girmediğini, Habeşistan'a gen döndüğünü ve ikinci defada gelenlerle birlikte Medine'ye girdiğini iddia etmişlerdir. Bu iddia şöyle reddedilmiştir: îbn Mes'ûd, Bedir savaşma katılmış ve yaralanan Ebu Cehil'in işini bitirmiştir. Bu hicrete katılanlar ise Cafer b. Ebu Tâ-lib ve arkadaşları ile birlikte Bedir savaşından dört yahut beş yıl sonra Medine'ye gelmişlerdir. Bu görüşü savunanlar diyorlar ki: Şöyle bir itiraz ileri sürülürse: Hayır, îbn Sa'd'm söylediği bu söz Zeyd b. Erkam'ın şu anlattıklarıyla uyum göstermektedir: Biz namazda konuşurduk. Adam, yanındaki arkadaşıyla namazda konuşurdu. "îhlâslı bir halde Allah için namaza durun.*' âyeti[56] gelince bize sükut emredildi ve söz söylemek yasaklandı.[57] Zeyd b. Erkam, Ensar'dan-dır. Sûre ise Medine'de inmiştir. O halde İbn Mes'ûd geldiğinde, Hz. Peygamber (s.a.) namazda iken selâm vermiş, Hz. Peygamber (s.a.) de selâm verip namazdan çıkıncaya kadar onun selâmını almamış ve ona, söz söylemenin haram kılındığını haber vermiştir. Böylece îbn Mes'ûd hadisi ile İbn Erkam hadisi aynı noktada birleşmiş oldu. İtiraza cevap: Bu, îbn Mes'ûd'un Bedir savaşına katılmış olmasını iptal eder. İkinci hicrete katılanlar, ancak Hayber savaşının'yapıldığı sene Cafer ve arkadaşları ile birlikte gelmişlerdir. Şayet İbn Mes'ûd, Bedir savaşından önce gelenlerden olsa, onun gelişinden mutlaka söz edilirdi. Habeşistan muhacirlerinin dönüşlerini anlatan herkes birinci gelişin Mekke'de iken yapıldığını, İkincisinin ise Hayber savaşının vuku bulduğu sene Cafer'le birlikte yapıldığını kaydetmiştir. O halde İbn Mes'ûd bu iki kere dışında ne zaman ve kiminle dönmüştür? Bu konuda İbn îshak da bizim söylediğimiz gibi görüş ileri sürmüştür. Diyor ki: "Allah Rasülü'nün (s.a.) Habeşistan'a hicret eden arkadaşlarına Mekke halkının müslüman olduğu haberi ulaştı. Bu haber kendilerine ulaşınca döndüler. Mekke'ye yaklaştıkları vakit Mekke halkının müslüman olduğu haberinin asılsız olduğunu duydular. Emânla yahut gizlice girenler dışında hiç kimse şehre girmedi. Onlardan şehre girenler ve orada kalarak, Medine'ye hicret edip Bedir ve Uhud savaşma katılanlar şunlardır:..." İbn İshak bunlar arasında Abdullah b. Mes'ûd'un ismini de kaydetmiştir. Soru: Peki, Zeyd b. Erkam hadisini ne yapacaksınız? Cevap: Bu itiraza iki türlü cevap vermek mümkündür: Birincisi: Namazda konuşmak Mekke'de iken yasaklanmıştır. Sonra Medine'de buna izin verildi, sonra yeniden yasaklandı. İkincisi: Zeyd b. Erkam, sahabenin küçükle-rindendir. O ve bir grup insan alışkanlıkları üzere namazda konuşurlardı, yasaklama onlara ulaşmamıştı. Yasak olduğu haberi onlara ulaşınca vazgeçtiler. Zeyd, bu âyet ininceye kadar bütün müsîüman cemaati namazda konuşurlardı diye haber vermemiştir. Bunu haber verdiği düşünülse bile bu onun bir yanılgısı demektir. [58] [55] Şafiî, 1/95; Ebu Davud, 924, Abdullah b. Mes'ûd anlatıyor: Habeşistan'a hicret etmeden evvel Hz. Peygamber (s.a.) namazdayken kendisine selâm verirdik. O da namazda iken selâmımızı alırdı. Habeşistan'dan döndüğümüzde kendisine selâm vermek için geldiğimde O'nu namaz kılarken buldum. Selâm verdim, selâmımı almadı. Bunun üzerine aklıma bin bir düşünce geldi. Oturdum, bekledim. Namazını bitirince yanına vardım. "Doğrusu Allah, dilediği yeni bir emir gönderir. Namazda konuşmamanız da Allah'ın buyurduğu yeni emirlerdendir." buyurup selâmımı aldı. Hadisin senedi hasendir. İbn Hibbân sahih saymıştın. Buharı (21/2-15, 63/37) ve Müslim, (538) şu metinle rivayet etmişlerdir: Hz. Peygamber (s.a.) namazdayken kendisine selâm verirdik. O da selâmımızı ahrdı. Necâşî'nin yanından döndüğümüzde kendisine selâm verdik, selâmımızı almadı. "Ey Allah'ın Rasülü! Namazdayken sana selâm verirdik, sen de alırdın!" dedik. "Doğrusu namaz bir meşguliyettir" buyurdu. [56] Bakara, 2/238. [57] Buhari, 21/2, 65/Bakara (2); Müslim, 539; Tirmizî, 405. [58] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/43-45. |