Konu Başlığı: Gerektiği gibi cihad Gönderen: Safiye Gül üzerinde 15 Temmuz 2011, 20:06:09 5— Gerektiği Gibi Cihad:
Allah kullara, kendisinden gerektiği gibi sakınmalarını nasıl emretmiş-se, gerektiği gibi kendi yolunda cihad etmelerini de öylece emretmiştir.[13] Nasıl ki, O'ndan gerektiği gibi sakınmak O'na itaat edilip isyan edilmemesi, adının anılıp unutulmaması, kendisine şükredilip nankörlükte bulunulmaması ise gerektiği gibi cihad etmek de kulun, kalbini, dilini ve uzuvlarını Allah'a teslim etmek için nefsiyle cihad etmesi ve böylece kendine ait, kendi başına buyruk değil bütünüyle Allah'a ait ve Allah'la birlikte olması; va'dini yalanlamak, emrine isyan etmek ve yasakladığım yapmak suretiyle şeytanı ile cihad etmesidir. Zira şeytan ona ümitler va'deder; mal, şöhret gibi gelip geçici şeyler temenni ettirir, fakir düşmekten korkutur, kötülükleri emreder, takva ve hidayetten iffet ve sabırdan, hasılı imanın bütün güzel huylarından mene-der. Kul, şeytanın va'dini yalanlamak ve emrine isyan etmek suretiyle onunla cihad eder ve böylece bu iki cihaddan bir güç, kuvvet ve destek alır; onun sayesinde Allah sözünün en üstün olması için Allah düşmanlarıyla dış âlemde kalbiyle, diliyle, eliyle ve malıyla cihad eder. "Gerektiği gibi cihad etme" sözünün ne anlama geldiği konusunda selef âlimleri farklı sözler söylemişlerdir: İbn Abbas: "Bu yolda olanca çabayı sar-fetme ve Allah yolunda hiç kimsenin kınamasından korkmama" diyor; Mu-kâtil: "Allah için gerektiği gibi amel edin, O'na gerektiği gibi ibadet edin, anlamındadır" diyor. Abdullah İbnü'l-Mübârek ise: "Nefs ve hevâ ile mü-cahede etmektir." diyor. Bu iki âyet, güç yetirilemeyecek bir şeyi emretmeyi içermektedir zannıyla âyetlerin mensuh olduğunu söyleyenler isabet etmemişlerdir. "Gerektiği gibi cihad etme." ve "gerektiği gibi sakınma" haddi zatında her kulun gücünün yettiği şeydir. Bu da mükelleflerin kudret ve acziyet, bilgi ve cehalet konularındaki durumlarının çeşitliliğinden ötürü farklılık ar-zeder. Şu halde "gerektiği gibi sakınma" ve "gerektiği gibi cihad etme" güçlü, kuvvetli ve bilgili kimseye nisbetle başka bir şey; aciz, cahil ve zayıf kimseye nisbetle daha başka bir şeydir. Bunu emrettikten sonra Allah, peşinden: "O, sizi seçmiştir ve dinde sizin için bir zorluk, bir darlık kırmamıştır."[14] cümlesini nasıl getirdi bir düşün! Hem akşjne cihadı, herkesi kapsayacak şekilde geniş kılmıştır. Nitekim rızkını da her canlıyı kapsayacak şekilde vermiştir. Kula, kulun gücünün yeteceği şeyi yüklemiş ve yine kula, kendisine yetecek nzık vermiştir. Kul, mükellefiyetine güç yetirir; nzkı da kendisine yeter. Allah hiçbir şekilde kuluna, dinde herhangi bir darlık kırmamıştır. Hz. Peygamber (s.a.): "Müsamahakâr, kolay bir hanif dini ile gönderildim." buyur-muştur.[15] Yani bu din tevhîd konusunda dosdoğru, amelde müsamahakâr ve kolaydır. Allah Teâlâ dini, rıziklandırması, affı ve bağışlaması konularında kullarına son derece genişlik tanımış; ruh, bedende kaldığı müddetçe onlara tevbe etme imkânı vermiş; tevbe edebilmeleri için güneş batıdan doğuncaya kadar kapamayacağı bir kapı açmış; her bir günah için onu yok edecek bir kef-faret olarak bir tevbe, bir sadaka yahut günahı silen bir iyilik yahut da haram kıldığı herşeye karşılık onlar için o şeye bedel, ondan daha faydalı, daha hoş, daha lezzetli bir şeyi helâl kılmıştır; bu helâl olan şey o haramın yerine geçer ve böylece kul haramdan müstağnî kalır; helâl ona yeterli olur, dar gelmez. Allah, kullan kendisiyle imtihan ettiği her bir zorluk için birisi o zorluktan önce, diğeri sonra olmak üzere iki kolaylık yaratmıştır. Artık "Bir zorluk, iki kolaylığa asla galip gelemez. "[16] Allah Teâlâ'mn kullarına karşı tutumu böyle olduğuna göre, takat getiremeyecekleri ve güç yetiremeyecekleri şeyden öte onların kapasitelerini aşacak bir şeyle onları nasıl mükellef tutar? [17] [13] Bu emirler şu âyetlerde yer almaktadır. 1) "Ey inananlar! Allah'dan gerek iği gibi korkun. Ancak müslüman olarak ölün." (ÂI-i İmrân, 3/102). 2) "Allah yolurida gerektiği gibi cihad edin. O, sizi seçti. Size dinde bir zorluk yüklemedi." (Hac, 22^78). [14] Hac, 22/78. [15] Hatîb et-Bağdâdî, Tarihu Bağdat'ta. (7/209): "Müsamahakâr, kolay hanîf dini ile gönderildim. Sünnetime muhalefet eden benden değildir." Hadisin senedi zayıftır. [16] Hâkim (2/528), "Şüphesiz zorlukla birlikte bir kolaylık var" âyeti hakkında Hasan el-Basrî'den rivayet eder ki: Peygamber (s.a.) sevinçli, neşeli, gülerek ve şöyle diyerek dışarı çıktı; "Bir zorluk, iki kolaylığa elbette galip gelemeyecektir. 'Şüphesiz zorlukla birlikte bir kolaylık vardır. Şüphesiz zorlukla birlikte bir (başka) kolaylık vardır." Hadisin senedindeki râviler sikadır. Ancak hadis mürseldir. [17] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/22-24. |