๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 07 Haziran 2011, 19:04:32



Konu Başlığı: Fatiha suresi
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 07 Haziran 2011, 19:04:32
67— Fâtihatu'I-Kitâb  Fatiha Sûresi:

 

Ümmü'l-Kur'an, es-Sebu'I-Mesânî... gibi isimleri olan bu sûre tam bir şifa, faydalı bir deva, tam bir rukye, zenginlik ve kurtuluş anahtarı, kuvvetin koruyucusudur. Kadrini bilen, hakkını veren, derdine deva kılmasını bilen, ibraz ettiği yüce mevkiin esrarım bilen kimseler için gam, keder, üzüntü, tasa ve korkuyu defeder.

Bir sahabî Fâtiha'nın bu esrarına vakıf olmuş ve yılan sokan birisine rukye olarak onu okumuştu da, adam hemen iyi olmuştu. Hz. Peygamber (s.a.) ona: "Onun rukye olduğunu sen nereden bildin?" buyurmuştu.

Allah'ın tevfikine nail oiup, basiret nurunun yardımı ile bu sûrenin es­rarına, ihtiva etmiş olduğu tevhide, Allah'ın zat, isim, sıfat ve fiillerine, şeri­atın, kaderin, ahiretin isbatına, Rablık ve İlahlığın tevhidini her türlü şirkten arındırmaya, herşeyi elinde bulundurana tevekkül ve teslime, iki cihan saa­detinin temelini oluşturan hidayet talebinde O'na olan muhtaçlığa, Fâtiha'­nın anlamlarının dünya ve ahiretin yararlarım elde etme ve zararlarını defet­meyle ilişkisini bilirse, tam ve mutlak akıbetin, tam anlamıyla nimetin ona bağlı olduğunu kavrarsa, Fatiha sûresi o kişiyi pek çok ilaç ve rukyeden müs-tağnî kılar, onunla hayır kapılarını açar, şer sebeplerini defeder.

Bu başka bir fıtratın, başka bir akıl ve imanın ortaya konmasına ihtiyaç duyan bir durumdur. Allah'a yemin olsun ki nerde bir fasit söz, bâtıl bid'at varsa, mutlaka Fatiha sûresi en yakın, doğru ve açık bir yolla onun red ve iptalini içerir. Nerede ilahî marifetle, kalplerin amelleri ve onların illet ve has­talıklarının tedavileri ile ilgili bir kapı varsa, mutlaka Fâtihatu'l-Kitap'ta onun anahtarı, ona delalet yeri mevcuttur. Âlemlerin Rabbine doğru yola çıkmış kimselerin konaklarından hiçbir konak yoktur ki, onun başı ve sonu Fâtiha'-da bulunmasın.

Yine yeminle belirtiyorum ki, Fâtiha'nın sânı bundan daha büyük, daha yücedir! Bir kul ona kesin inanıp, sımsıkı sarıldığında, onunla kime hitap et­tiğini anladığında, onu tam bir şifa yerine koyabildiğinde, güçlü bir sığınak, açık bir nur kıldığında, lâyıkı veçhile onu ve gereklerini anladığında ne bid'-ate ne de bir şirke düşmez; ona kalp hastalıklarından hiçbirisi isabet etmez. İsabet edenler de ancak geçici olup, kalıcı olmayanlar kabilinden olur."

O cennet hazinelerinin anahtarı olduğu gibi dünya hazinelerinin de anah­tarıdır. Ne var ki, herkes bu anahtarla açmasını bilemez. Eğer hazine arayıcı­ları bu sûrenin sırrına vakıf olup, mânalarını yakînî olarak kavrayabilseler, böylece bu anahtara dişler yapsalar ve onunla açabilmesini öğrenselerdi, hiç­bir engel hiçbir mâni ile karşılaşmadan dünya hazinelerine mutlaka ulaşırlardı.

Biz bunu laf olsun dîye söylemiyoruz. Aksine bu bir hakikattir. Ancak Yüce Allah'ın bu sırrı pek çoklarından saklı tutmasında büyük bir hikmet vardır. Nitekim yeryüzü hazinelerini gizlemesinde de büyük hikmetler var­dır. Gizli hazinelerin üzerine, insanla onlar arasında bir enge! olmak üzere şeytanî, kötü ruhlar, istihdam edilmektedir. Onları ancak iman hali ile yüce olan, beraberinde şeytanların karşı koyamayacağı silahları bulunan üstün ve şerefli olan ruhlar altedebilir. İnsanların büyük çoğunluğu bu mertebede de­ğildir. Dolayısıyla o ruhlara karşı koyabilecek ve onları altedebilecek güçte değillerdir. Onların ellerinden bir şey alamazlar. Oysa ki kaide "Kim b r düş­man askerini öldürürse, onun teçhizatı öldürene aittir." şeklindedir. [183]


[183] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 5/68-69.


Konu Başlığı: Ynt: Fatiha suresi
Gönderen: Ekvan üzerinde 07 Haziran 2011, 20:59:58

        Biz bunu laf olsun dîye söylemiyoruz. Aksine bu bir hakikattir. Ancak Yüce ALLAH'ın bu sırrı pek çoklarından saklı tutmasında büyük bir hikmet vardır. Nitekim yeryüzü hazinelerini gizlemesinde de büyük hikmetler var­dır. Gizli hazinelerin üzerine, insanla onlar arasında bir enge! olmak üzere şeytanî, kötü ruhlar, istihdam edilmektedir. Onları ancak iman hali ile yüce olan, beraberinde şeytanların karşı koyamayacağı silahları bulunan üstün ve şerefli olan ruhlar altedebilir. İnsanların büyük çoğunluğu bu mertebede de­ğildir. Dolayısıyla o ruhlara karşı koyabilecek ve onları altedebilecek güçte değillerdir. Onların ellerinden bir şey alamazlar. Oysa ki kaide "Kim b r düş­man askerini öldürürse, onun teçhizatı öldürene aittir." şeklindedir.

       Çok ilginç bir açıklama olmuş bu..Rabbim bu surenin şifasından istifade ettirsin, inşaallah..