๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 24 Mayıs 2011, 13:30:28



Konu Başlığı: Efendimizin boşanan kadının haklarının Kuran a uygun hükmü
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 24 Mayıs 2011, 13:30:28
e) Hz. Peygamberin (s.a.) Bâin Talâkla Boşanan Kadının Nafaka ve Mesken Hakkının Bulunmadığına Dair Kur'an'a Uygun Hükmü:

 

Müslim, Sahihinde Fâtıma bt. Kays hadisinde rivayet eder: Ebu Amr b. Hafs, Fâtıma'yı gıyaben bâin talâkla boşamış da, vekili ona arpa göndermiş. Fâtıma buna razı olmamış. Fakat Ebu Amr'm vekili: Vallahi,senin bizde bir hakkın yoktur; demişti. Bunun üzerine Fâtıma, Rasûlullah'a.ts.a.) gelerek bu meseleyi anlatmış. Hz. Peygamber [s.a.): "Senin onda nafaka hakkın yoktur." buyurmuş ve iddetini Ümmü Şerik'in evinde geçirmesini emretmişti. Sonra: "Ümmü Şerîk, ashabımın daima ziyaretine gittikleri bir kadındır. Sen İbn Ümmü Mektûm'un yanında iddet bekle. Çünkü o âmâ bir adamdır. Yanında üstünü çıkarabilirsin. (Nikâh için) helâl olduğun zaman bana bildir!" buyurmuştur. Fâtıma şunları söylemişti: (Nikâha) helâl olduğum vakit kendilerine, Muâviye b. Ebî Süfyân ile Ebu Cehm'in beni istediklerini söyledim. Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurdu: "Ebu Cehm sopasını omuzundan indirmez; Muâviye'ye gelince, o da yoksuldur; hiç malı yoktur. Sen Üsâme b. Zeyd ile evlen!" Ben buna razı olmadım. Sonra (tekrar): "Sen Üsâme b. Zeyd ile evlen!" buyurdu. Bunun üzerine onunla evlendim. Allah onda hayır halk etti; ben de gıpta ettim.[105]

Yine Müslim'in Sahih'inde rivayet edilir:

Fâtıma'yı koc.ası Hz. Peygamber (s.a.) zamanında boşamış ve kendisine düşük bir nafaka vermişti. Fâtıma bunu görünce: "Vallahi, Rasûlullah'a (s.a.) bildireceğim! Şayet benim için nafaka varsa, işime yarayanı alınm; bana nafaka yoksa, ondan hiçbir şey almam!" demişti. Fâtıma şunu söylemişti: Müteakiben bunu Hz. Peygamber'e (s.a.) söyledim de:" Sana ne nafaka vardır, ne de mesken!" buyurdu.[106]

Yine Müslim'in Sahihinde, ondan şöyle rivayet edilir: Ebu Hafs b. el-Muğîre el-Mahzûmî, Fâtıma'yı üç talâk ile boşamış, sonra Yemen'e gitmişti. Aile efradı Fatma'ya: "Senin bizde nafaka hakkın yoktu." demişlerdi. Bunun üzerine Hâlid b. Velîd birkaç kişiyle kalkarak Meymûne'nin evinde bulunan Rasûlullah'a {s.a.) gelmişler ve: "Gerçekten Ebu Hafs, karısını üç talâk ile boşamıştır. Acaba bu kadına nafaka var mıdır?" diye sormuşlardı. Hz. Peygamber (s.a.): "Ona nafaka yoktur ama iddet vardır." buyurmuştu. Fâtıma'ya da: "Nefsin hakkında (yani evlilik hususunda) benden habersiz bir iş yapma!" diye haber göndermiş ve Ümmü Şerik'in evine taşınmasını emir buyurmuştu. Sonra tekrar haber göndererek:"Ümmü Şerik'e ilk muhacirler ziyarete gelirler; sen âmâ İbn Ummü Mektûm'un yanma git! Çünkü baş örtünü attığın zaman seni görmez." buyurmuştur. Bunun üzerine Fâtıma onun yanına gitmiş. İddeti dolunca Rasûlullah (s.a.) kendisini Üsâme b. Zeyd b. Hârise'ye nikâh etmiştir[107]

Yine Müslim'in Sahihinde rivayet edilir: Ubeydullah b. Abdullah b.Utbe anlatır: Ebu Amr b. Hafs b. Muğîre. Ali b. Ebî Tâlib ile birlikte Yemen'e gitmiş, kansı Fâtıma bt. Kays'a, kendisini geri İtalan son talâkla boşadığı haberini göndermişti. Haris b. Hişâm ile Ayyaş b. Rabîa'ya da Fâtıma'ya nafaka vermelerini emretmişti. Bunlar Fâtıma'ya: "Vallahi, senin için nafaka yoktur; meğer ki, hâmile olasın! elemişler. Bunun üzerine Fâtıma Hz. Peygamber'e (s.a.) gelerek bunların söylediklerini O'na anmış, Hz. Peygamber: "Sana nafaka yoktur." buyurmuştu. Fâtıma kendisinden evden taşınmak için izin istemişti, O da izin vermişti. Fâtıma: "Nereye (taşmayım) yâ Rasûlallah?" diye sormuştu. "İbn Ümmü Mektûm'un evine!" buyurmuştu. Bu zat âmâ idi. Fâtıma onun yanında elbisesini üzerinden indirebilir; kendisini göremezdi. Fâtıma'nın iddeti bitince Hz. Peygamber (s.a.) kendisini Üsâme b. Zeyd'e nikahlamıştı. Sonra Mervân bu hadisi sormak için Kabîsa b. Züeyb'i Fâtıma'ya göndermiş; o da hadisi kendisine nakletmişti. Mervân: "Biz bu hadisi bir kadından başka bir kimseden işitmedik; insanları uygularken bulduğumuz mutemed ve sahih hususla amel edeceğiz: demişti. Fâtıma Mervân'm sözünü duyduğu vakit: "Öyle ise sizinle aramızda (hakem) Kur'an vardır. Allah (cc): "Onları —apaçık bir hayasızlık yapmaları hali bir yana— evlerinden çıkarmayın... Bilmezsin, olur ki Allah bunun ardından (gönlünüzde sevgi gibi) bir hal meydana getirir." buyurmuştur. Bu, ric'at hakkına sahip olanıdır. Üç talâktan sonra ne gibi bir hal sözkonusu olabilir? Kadın hamile olmadığı zaman nasıl ona nafaka yoktur, diyorsunuz? Onu niye hapsediyorsunuz?" demişti.[108]'

Ebu Davud, Müslim'in senediyle naklettiği bu hadiste şöyle rivayette bulunmuştur: Ayyaş b. Ebî Rebîa ve Haris b. Hişâm'ın: "Hamile olmadıkça, sana nafaka yoktur! sözleri üzerine Fâtıma, Hz. Peygamber'e (s.a.) geldi ve (durumu ona iletti). Hz. Peygamber (s.a.) : "Hamile olmadıkça, sana nafaka yoktur." buyurdu.'[109]'

Yine Müslim'in Salih'inde rivayet edilir: Şa'bî anlatır: Fâtıma bt. Kays'm yamna girdim de ona Rasûlullah'm (s.a.) kendisine verdiği hükmü sordum. Şu cevabı verdi: "Kocam beni bâin talâkla boşadı. Ben de onu mesken ve nafaka hususunda Rasûlullah'a (s.a.) dava ettim. Ama bana ne mesken verdi, ne de nafaka. (Yalnız) İbn Ümmü Mektûm'un evinde iddet beklememi emir buyurdu." [110]

Yine Müslim'in Sahihinde, Ebu Bekr b. Ebi'1-Cehm el-Adevî anlatır: Fâtıma bt. Kays'ı konuşurken işittim: Kocası kendisini üç talâkla boşamış da Rasûlullah (s.a.) ona mesken ve nafaka vermemiş. (Fâtıma dedi ki): Rasûlullah (s.a.) bana: "Nikâh için helâl olduğun vakit bana bildir!" buyurdu. Ben de kendilerine bildirdim.

Müteakiben Fâtıma'yı Muâviye ile Ebu Cehm ve Üsâme b. Zeyd istemişler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.): "Muâviye yoksul bir adamdır; hiçbir malı yoktur. Ebu Cehm'e gelince, kadınları çok döğen bir adamdır. Lakin Üsâme b. Zeyd!.." buyurdular. Fâtıma eliyle şöyle işaret ederek: Üsâme ! Üsâme!.. dedi. Rasûlullah (s.a.) ona: "Allah ve Rasûlüne itaat senin için daha hayırlıdır." buyurdu. Fâtıma: "Ben de onunla evlendim ve gıpta ettim." dedi.[111]

Yine Müslim'in Sahtfı'inde onun şöyle anlattığı rivayet edilmiştir:

Kocam Ebu Amr b. Hafs b. Muğîre beni boşadığını haber vermek için Ayyaş b. Ebî Rabîa'yı bana gönderdi. Onunla beş ölçek kuru hurma, beş ölçek de arpa yollamıştı. Ben: "Nafakam yalnız bundan mı ibaret? İddetimi sizin evinizde geçirmeyecek miyim?" dedim. Ayyaş: "Hayır." cevabını verdi. Bunun üzerine hemen elbisemi kuşanarak Rasûlullah'a (s.a.) geldim. (Bana): "Kocan seni kaç defa boşadı? " diye sordu. "Üç defa!" dedim. "Doğru söylemiş; sana nafaka yoktur. İddetini amcan oğlu İbn Ümmü Mektüm'un evinde bekle. Çünkü onun gözü görmez. Yanmda elbiseni üzerinden atabilirsin. İddetin bittiği zaman hemen bana haber ver!" buyurdu, [112]'

Nesâî, Sünen'inde bu hadisi bütün tarik ve lânzlarıyla rivayet etmiştir. Bazıları tenkide bir mahal olmayacak sıhhattedir, Bunlarda Hz. Peygamber (s.a.) ona şöyle buyurmuştur: "Nafaka ve mesken, ancak kocası için ric'at etme imkânı bulunan (boşanmış) kadın içindir."[113]'

Aynı hadisi Dârakutnî rivayet etmiştir. Bu rivayette şöyle demiştir: Hz. Peygamber'e (s.a.) geldi ve ona durumu anlattı. Fâtıma sonra şöyle dedi: Bana ne mesken ne de nafaka takdir etti. "Mesken ve nafaka, ancak ric'î talâkla boşanan kadın için sözkonusudur." buyurdu. Bu lâfzı Nesâî de zikretmiştir. Her ikisinin isnadı da sahihtir.[114]

Yüce Allah şöyle buyurur: "Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda onları iddetlerini gözeterek boşayın ve iddeti sayın; Rabbiniz olan Allah'tan sakının; onlan — apaçık bir hayasızlık yapmaları hali bir yana— evlerinden çıkarmayın, onlar da çıkmasmlar. Bunlar Allah'ın sınırlandır. Allah'ın sınırlarını kim aşarsa, şüphesiz kendine yazık etmiş olur. Bilemezsin, olur ki, Allah bunun ardından (gönlünüzde sevgi gibi) bir hal meydana getirir. Kadınların iddet süreleri biteceğinde onlan ya uygun şekilde alıkoyun, ya da uygun bir şekilde onlardan ayrılın. İçinizden de iki âdil şahit getirin. Şahitliği Allah için yapın... Allah her şey için bir ölçü var etmiştir, "[115]

Yüce Allah bu âyetlerde, iddet süreleri bitiminde eşlerini tutmak ya da uygun bir şekilde onları salıvermek haklarına sahip kocalara, kanlarını evlerinden çıkarmamalarını, eşlerine de çıkmamalarını emretmektedir. Dolayısıyla bu emir, boşadıktan sonra artık kocaları için rücû hakkı bulunmayan zevcelerin çıkarılmalarının cevazına delil olmaktadır. Yüce Allah, bu boşanmış kadınlar hakkında birbirinden ayrılması mümkün olmayan, birbirleriyle bağlantılı hükümler getirmiştir:

1 — Kocalar, onlan evlerinden çıkaramazlar.

2 — Kadınlar da kocalarının evlerinden çıkamazlar.

3 — İddet dolmadan önce, kocalan kendilerini iyilikle tutabilmek ya da güzellikle salıvermek haklarına sahiptirler.

4— İki âdil şahidin tutulması. Bu şahitler, ya vacip ya da müstehap olarak rlc'at üzerine tutulurlar. Yüce Allah: "...Bilemezsin, olur ki, Allah bunun ardından (gönlünüzde sevgi gibi) bir hal meydana getirir." ifadesiyle bunun hikmetine ve bu hükürmerirTric'î talâkla boşanmış kadınlar için olduğuna işaret buyurmuştur. Yüce Allah'ın bu âyetteki "Bilemezsin, olur ki, Allah bunun ardından (gönlünüzde sevgi gibi) bir hal meydana getirir. " buyruğundan maksat, kocanın boşadığı kansına müracaatta bulunmasıdır. Selef uleması ve onlardan sonra gelenler âyeti böyle tefsir etmişlerdir.

İbn Ebî Şeybe, Ebu Muâviye — Davud el-Evdî vasıtasıyla eş:Şa'bî'nin bu âyet hakkında: "Belki sen pişman olursun ve senin rücû etme imkânın olur." dediğini nakleder. Dahhâk ise âyeti: "Umulur ki, iddet içerisinde boşadığı kansına rücû eder." şeklinde açıklamıştır. Atâ, Katâde, Hasan böyle söylemişlerdir. Fâtıma bt. Kays'ın: "Üç talâktan sonra ne gibi bir hal olabilir." şeklindeki sözü daha Önce geçmişti. Bunlar da açıkça delâlet eder ki, âyett. sözkonusu edilen talâk, hakkında bu hükümler sabit olan ricl talâktır. Hâkimler hâkimi ve rahmetiyle her şeyi kuşatan Yüce Allah'ın hikmeti, bu hükmü gerektirmiştir; ola ki, koca daha sonra pişman olur, aralarına şeytanın ekmiş olduğu şer ve nefsine uyma gibi durumlar ortadan kalkar da karısına tekrar rücûda bulunur. Nitekim İmam Ali b. Ebî Talib şöyle demiştir: "Eğer insanlar, talâk konusunda Allah'ın emrine uyacak olsalardı, hiçbir adam, asla boşadığı bir kadının arkasına düşmezdi."

Sonra Yüce Allah bu boşanmış kadınlann iskan edilmeleri emrini zikretmiş ve şöyle buyurmuştur: "Onları gücünüz nisbetinde kendi oturduğunuz yerde oturtun."'[116] Burda da geçen zamirlerin mercileri hep aynıdır ve hepsinin hükümleri birbiriyle bağlantılıdır. Hz. Peygamber*in (s.a.):"Nafaka ve mesken, ancak kocası için ric'at etme imkânı bulunan (boşanmış) kadın içindir." sözü Allah'ın kitabından çıkarılmıştır ve onu tefsir etmekte, ondan Yüce Allah'ın muradını açıklamaktadır. Böylece Allah'ın kitabıyla Hz. Peygamber'in hükmü arasındaki uygunluk ortaya çıkmış olmaktadır. Doğru kıyas da aynı şekilde bu ikisine muvafıktır ve onlara muhalif değildir. Şöyle ki, nafaka sadece zevce için sözkonusudur. Kadın ondan ayrıldığı zaman artık kocaya yabancı olmakta ve diğer yabancı kadınlann hükmünü almaktadır. Geriye sadece beklemesi gereken iddet kalmaktadır. Bu ise nafakayı gerektirmemektedir. Nitekim şüphe ya da zina yolu ile cima edilen kadına (bekleyeceği iddettten dolayı) nafaka gerekmemektedir. Nafaka sadece, kadının kadınlığından istifade imkânından dolayı gerekmektedir. Bâin talâkla boşanmış kadının iddeti içerisinde ise, kocanın ondan istifadesi imkânı kapanmaktadır. Eğer nafaka sadece iddette bulunduğu için gerekmiş olsaydı, Ölüm iddeti bekleyen kadın için de gerekirdi. Zira iddet olmaları bakımından aralannda asla bir fark bulunmamaktadır. Zira her birisi kocasından ayrı düşmüştür ve ondan iddet beklemektedir. Her ikisinden de istifade imkânı kalmamıştır. Yine eğer ona mesken gerekseydi, bu kez nafaka da gerekirdi. Nitekim böyle diyenler de vardır. Nafaka değil de sadece mesken hakkı vardır, şeklindeki bir görüşe gelince, -hem nass hem de kıyas buna manidir. Bu görüş, Abdullah b. Abbas ve öğrencileri, Câbir b. Abdillah, fakih sahabî hanımlardan birisi olan Fâtıma bt. Kays — ki bu hanım konu ile ilgili münazaraya da giriyordu— gibi zevata aittir. Ahmed b. Hanbel ve tâbilerinin, İshâk b. Râhûyeh' ve tâbilerinin, Davud b. Ali ve tâbilerînin ve diğer hadis ehlinin görüşleri de bu olmaktadır.

Fukahamn bu konu hakkında üç görüşü bulunmaktadır ve her üçü de İmam Ahmed'den rivayet halinde gelmiştir: Birincisi az önce zikredilen görüştür.

İkincisi:
Bâin talâkla boşanmış kadın için hem nafaka hem de mesken hakkı vardır. Bu da Ömer b. el-Hattâb, İbn Mes'ûd ve Küfe fukahasının görüşü olmaktadır.

Üçüncüsü:
Nafaka hakkı yoktur, sadece mesken halikı vardır. Bu da Medine âlimlerinin görüşü olmaktadır. İmam Mâlik ve İmam Şafiî de bu görüştedirler. [117]


[105] Müslim, 1480.

[106] Müslim, 1480 (37).

[107] Müslim, 1480 (38).

[108] Müslim, 1480(41).

[109] Ebu Davud, 2290.

[110] Müslim, 1480 (42J.

[111] Müslim, 1480 (42).

[112] Müslim, 1480 (48).

[113] Nesâî, 6/144. İsnadı sahihtir.

[114] Dârakutnî, s.434 ; Nesâî, 6/144. Müellifin de ifade ettiği gibi isnadı sahihtir-;

[115] Talâk, 65/1-3.

[116] Talâk.65/6.

[117] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 6/116-121.