๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 25 Haziran 2011, 12:58:15



Konu Başlığı: Ebu Zer in yalnız yürüyüşü
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 25 Haziran 2011, 12:58:15
6— Ebu Zer'-İn Yalnız Yürüyüşü:

 

Ebu Zer'in (r.a.) devesi ayak diretip yavaşlayınca, Ebu Zer eşyasını tına aldı ve yürüyerek Hz. Peygamber'in (s.a.) izini takibe başladı. Rasûlül-lah (s.a.) bir ara konaklamıştı. Müslümanlardan biri "Ey Allah'ın Rasûlü! Surda bir adam tek başına yürüyor." dedi. Rasûlullah (s.a.) da: "Ebu Zer olmalı." diye karşılık verdi. Biraz daha bakıp kim olduğunu anlayınca, ora­dakiler: "Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'a yemin olsun ki o, Ebu Zer'dir." dedi­ler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.) buyurdu ki: "Allah, Ebu Zer'e rahmetiyle muamele etsin! O tek başına yürür, tek başına ölür ve yalnız olarak diriltilir."[108]

tbn İshak, Abdullah b. Mes'ûd'dan şu rivayette bulunur: Hz. Osman, Ebu Zer'i Rabeze'ye sürünce, orada öldü. O esnada yanında, yalnızca hanı­mı ve uşağı vardı. Ölmeden önce hanımına ve uşağına kendisini yıkamaları­nı, kefenlemelerini sonra cesedini yolun ortasına bırakmalarını ve. ilk geçe­cek kafileye: "Bu Rasûlullah'ın sahabesi Ebu Zer'dir, defni için bize yardım ediniz." demelerini vasiyet etti. Ölünce vasiyetini yerine getirdiler, onu yo­lun ortasına bıraktılar. Abdullah b. Mes'ûd, Iraklılara ait bir kafileyle umre­ye giderken çıkageldi. Yol üzerindeki cenaze onlan korkuttu ve neredeyse deve, cesedini çiğneyecekti. Ebu Zer'in uşağı kalktı, yanlarına vardı ve dedi ki: "Bu cesed, Rasûlullah'ın (s.a.) sahabesi Ebu Zer'indir. Defnedilmesi için bana yar­dımcı olunuz." Abdullah b. Mes'ûd, ağlamaya ve şöyle konuşmaya başladı: Rasûlullah (s.a.) doğru söyledi. "O, tek başına yürür, tek başına ölür ve yal­nız olarak diriltilir." Sonra Abdullah b. Mes'ûd ve kafiledeki arkadaşları inip Ebu Zer'i defnettiler. Daha sonra Abdullah b. Mes'ûd oradakilere, Tebük seferinde Hz. Peygamberin (s.a.) Ebu Zer hakkında söylediği sözü nakletti.[109]

Ben derim ki: Bu kıssanın sıhhatinde şüphe vardır. Zira Ebu Hatim îbn Hibbân, Sahik'inâe ve diğer eserlerinde Ebu Zer'in vefatı olayını anlatmış ve Ümmü Zer'in şöyle söylediğini nakletmiştir: Ebu Zer'in vefatı yaklaşınca ben ağladım. Ebu Zer: "Niçin ağlıyorsun?" dedi. "Niçin ağlamayayım? Sen bu şekilde çöllerde vefat edeceksin, yanımda ne seni kefenleyecek bir kumaş parçası, ne de defnedebilecek bir imkân var." dedim. Bunun üzerine deki ki: "Ağlama sana bir müjdem var! Ben Rasûlullah'ın (s.a.) benim de içinde bu-lunauğum bir cemaata şöyle dediğini işitmiştim: 'Sizden biriniz çölde vefat edecek ve müslüman bir topluluk onun vefatında hazır bulunacaktır.' O ce­maatta bulunanların her biri,ya bir köyde veya bir topluluk içinde vefat etti. Rasûllullah'ın (s.a.) işaret ettiği kimse benim. Allah'a yemin olsun ki ben, ne yalan söyledim, ne de söylediğim bir söz yalanlandı. Sen yolu gözetle." Dedim ki: "Nasıl olur? Hacılar gitti, yolcu kalmadı." Dedi ki: "Sen git ve gözetle." Daha sonra Ümmü Zer şöyle dedi: Bir kum yığınına yaslanmış olarak yolu gözetliyordum. Bazan da gelip Ebu Zer'in hastalığıyla ilgileniyor­dum. Biz bu vaziyette iken bineklerinin üzerinde kartallar gibi yükselen bir grup insan gördüm. Onlara işaret ettim, hızla bana gelip durdular ve dediler ki: "Hayrola, neyin var?" "Bir müslüman ölmekte, onu kefenlememiz gerekecek" dedim. "Kim o?" diye sordular. "Ebu Zer." dedim. "Rasûlul­lah'ın (s.a.) sahabesi mi?" dediler. "Evet" dedim. "Anamız babamız ona feda olsun!" diyerek süratle yanına geldiler. Ebu Zer onlara dedi ki: "Müj­deler olsun size! Ben Rasûlullah'ı (s.a.) benim de içinde bulunduğum bir top­luluğa şöyle derken işittim: 'Sizden biriniz çölde vefat edecek ve mü'min bir topluluk onun vefatında hazır bulunacaktır.' O cemaatte bulunanlardan her biri, bir topluluk arasında (bir yerleşim merkezinde) ölmüştür. Allah'a ye­min olsun ki ben ne yalan söyledim, ne de bir sözüm yalanlandı. Yanımızda bana ya da kanma ait bir kumaş parçası bulunsaydı ondan, başkasıyla kefen-lenmezdim. Allah aşkına sizden şunu istiyorum. İçinizden emîr, arîf (emir yardımcısı), berîd (posta tatarı) veya nakîb olarak görev yapan biri varsa be­ni kefenlemesin!" Ensar'dan bir genç dışında herkes buna benzer görevlerde bulunmuşlardı. O genç dedi ki: "O sözünü ettiğin kişi benim amcacığım. Se­ni, şu üzerimdeki örtü ve annemin dokuduğu heybemin kumaşlarıyla kefen­leyeyim." Ebu Zer ona: "Beni, sen kefenle." dedi. Ensardan olan genç ke­fenledi, hep beraber namazını kıldılar ve defnettiler. Bu topluluğun tamamı Yemenli idi.[110]


[108] Îbn Kesîr (4/14), Yûnus b. Kesîr—Muhammed b. tshâk—Büreyde b. Süfyân—Muhammed b. Kâ'b el-Kurazî—tbn Mes'ûd yoluyla rivayet etmiştir. Büreyde b. Süfyân el-Eslemî ha­diste kuvvetli değildir. Bununla beraber tbn Kesîr, bu hadisin hasen olduğunu söylemek­tedir. Hâkim (3/50, 51) hadise sahih demiştir. Zehebî de ona katılır, fakat mürsel olduğu­nu İlâve eder.

[109] tbn Hişâm, 2/524. Senedinde Büreyde b. Süfyân bulunduğu için zayıf kabul edilmiştir.

[110] İbn Hibbân, Sahih, 2260. Senedi hasendir. Bk. Mecmau'z-Zevâid, 9/331, 332.

İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/91-93.