> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > Deliller ve münakaşaları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Deliller ve münakaşaları  (Okunma Sayısı 993 defa)
30 Mayıs 2011, 12:44:58
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 30 Mayıs 2011, 12:44:58 »



2— Deliller ve Münakaşaları:

 

"Haram klimanın tamamı boştur, bir şey gerekmez." diyenler, görüşle­rini şu şekilde deüllendiriyorlar: Yüce Allah helâl ve haram kılma yetkisini kula vermemiştir. Ona sadece, bir şeyin helâl ya da haram olmasını gerekti­recek, talâk, nikâh, bey' (satış), âzad gibi sebepleri ortaya koyma yetkisini tanımıştır. Bunun ötesinde, "Şunu haram kıldım, o bana artık haramdır." demek gibi bir tutuma girmesi kişinin kendi işi değildir. Yüce Allah: "Dille­rinizin yalan olarak vasfettiği şeyler hakkında 'Bu helâldir, bu da haramdır.' demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş oluyorsunuz..."[952] ve yine: "Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek, Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun..."[953] buyurmaktadır. Yüce Allah, kendisi­nin helâl kıldığı bir şeyi haram kılma yetkisini Peygamberine bile tanımayın­ca, başkalarına bu yetki nasıl tanınabilir?

Hz. Peygamber (s.a.) "Emrimiz üzere bulunmayan her iş merdudtur."

buyururlar.[954]' Bu haram kılma işi de böyledir, dolayısıyla merdud ve bâtıl) olur.

Zİra helâli haram kılmakla, haramı helâl kılmak arasında bir fark yoktur. Nasıl ki bu ikincisi boş ve bâtıldır, birincisi de öyledir.

Kişinin karısına: "Sen bana haramsın." demesi ile, yiyecek için: "O bana | haramdır.*' demesi arasında bir fark yoktur.

"Sen bana haramsın." sözüyle kişi, ya onu haram kılmak için bir tasar­ruf kurma (inşâ) amaçlamaktadır, ya da onun haramlığını haber vermekte­dir (ihbar). Kişinin helali haram kılma yetkisi olmadığı için birinci ihtimal mümkün değildir. Böyle bir tasarruf ancak, helâli helâl, haramı haram kılan, şer'î ahkâmı vaz'eden Allah'a aittir. Eğer ihbar ise, yalan söylemiş olur. Netice itibarıyla bu söz ya bâtıl bir inşâ ya da yalan bir haberdir. Her ikisinin de bir anlamı yoktur.

Bunun dışındaki diğer sözlere baktığımızda, onların çelişkili, tutarsız, bir kısmı diğer kısmını reddeden sözler olduğunu görürüz. Allah ve Rasûlü'-nden bir delil olmadıkça bu sözlerden hiçbiriyle zevce haram olmaz. Eğer haram kılarsak iki suç işlemiş oluruz: Birinciye haram, başkalarına helâl kılmış oluruz. Asıl olan, helâlliğin zevaline dair icma ya da Allah ve Rasûlü'nden gelen kesin bir delil bulunmadıkça, nikâhın devamına hükmetmektedir. Bunlar da olmadığına göre, haram kılma işinin boş ve üzerine bir şey lâzım gelmeye­ceği görüşünü benimsemek durumu ortaya çıkmaktadır.

Bu grubun delilleri bunlardır.

"Her halükârda üç talâktır." görüşünde olanlar adına şöyle bir delil geti­rilebilir: "Haram lılma" sözü talâktan kinaye kılınır: Talâkın en üst şekli de üç talakla boşamaktır. Kadınların kadınlığından istifade konusunda ihti­yatlı davranabilmek için en üst şekline yorulur.

Sonra biz, bu ifadeyle haramlığı konusunda kesin kanaate sahip bulu­nuyoruz; ama bu haramhğın zihar gibi keffâretle izale edilebilecek bir haramlık mı, ya da hulu' gibi yeni bir akdin giderilebileceği haramlık mı, veyahut üç talâkta olduğu gibi ancak başka bir kocayla yapacağı yeni bir evlilik ve zifa­fın giderebileceği bir haramlık mı olduğu konusunda şüpheliyiz. Bu (sonun­cusu) kesindir, diğerlerinde ise şüphe vardır. Şüphe ile helâl olmaz.

Hem sonra ashab;  ifadeleri hakkında bunların üç talâk olduğuna dair fetva vermişlerdir. İmam Ahmed: "Bu, Hz. Ali ve İbn Ömer'den gelen sahih görüştür." diyor. Malumdur ki "haliyye" ve "beriyye " kelimelerinin ifade edeceği anlam nihayet "haramhk"tır. Dolayısıyla haram-Iığı açıkça söylediğinde, onun üç talâk olması öncelikle sabit olmalıdır. Hem haram kılan insanın düşüncesinden, onu üç talâksız haram kılma fikri geçmez. Böylece bu söz üç talâkın verilmesi konusunda (kinaye değil) örfî bir hakikat olmuş olur.

Hem sonra tek talâk, ancak ivazlı (hulu') veya zifaftan önce verilen talâk­la, veyahut da bir bâin talâkın verilebileceği görüşünde olanlara göre, kayıt­lanması durumunda haram kılabilir. Tek bir bâin talâkla haram kılmak kayıt­lıdır. Haram kılma ifadesi mutlak zikredilir ve kayıtlanmazsa; zifaf öncesi, sonrası; ivazlı, ivazsız sabit olabilen mutlak haramlığa yorulur ki o da üç talâk­tır.

"Zifaf sonrası söylendiğinde üç talâk, zifaf öncesi ise bir bâin talâk lâzım gelir." diyenlerin delili ise şudur: Zifaf vaki olan kadını ancak üç talâk haram kılar. Zifaf gerçekleşmemiş kadını ise bir talâk haram kılar, onun hakkında birden fazlası, haramlığı için gerekli değildir.

Bunlara, koca, bir bâin talâkla da zifafda bulunduğu karısını ayrı kıla­bilir şeklinde bir itiraz yapılır. Buna yetersiz bir cevap vermişler ve: "Bâin olduğu belirtilen bir talâkla gerçekleştirilen ayrı kılma, kayıtlı bir ayrı kılma­dır. Haram kılma ise öyle değildir. Çünkü onunla ayrı kılma mutlaktır. Bu ise ancak üç talâkla gerçekleşir." demişlerdir. Bu kadarhk bir cevap, onları itirazı kabulden kurtaramaz. Çünkü haram kılma neticesinde gerçekleşecek ayrı kılmada kayıtlama, " = Sen bir bâin talâkla boşsun!" demekten daha ileri bir durumdur. Çünkü bâin talâkın gayesi haram kılmak­tır. Bu ise "haram kılma"yı bizzat tasrih etmiştir. Dolayısıyla haram kılma sözü, ayrı kılma konusunda "Sen bâin bir talâkla boşsun." sözünden daha önceliklidir.

"Zifaf gerçekleşsin, gerçekleşmesin her ikisi için de bir bâin talâk gere­kir." görüşünde olanların mesnedleri şudur: "Haram kılma", dil bakımın­dan bir sayı bildirmez. Sadece haramlığı doğuracak bir ayrılığı gerektin. Koca, zifaftan sonra karısını bedelsiz olarak da bir talâkla bâin kılabilir. Meselâ: "Sen bâin bir talâkla boşsun." diyebilir. Zira ric'at, kocanın hakkıdır; kullan­madığında bu hakkı düşer. Kadından aldığı bir ivaz (bedel) karşılığında karı­sını ayrı kılma hakkına sahip olduğuna göre, bedelsiz ayırmaya da hakkı olur. Zira bedelden vazgeçmesiyle iyilikte bulunan biri olur. ivaz, koca lehine bir hak mevzuudur, aleyhine değildir. Bedeli düşürür ve ayrı kılarsa buna hakkı olur.

"O ric'î bir talâktır." diyenlere gelince; bunların dayanakları şöyledir: Haram kılma mutlak olarak mülkiyetin kesilmesi demektir. Bu anlamda, bu ifadeden kesinliği belli olan bir talâkın kastedilmesi doğru olur. Birden fazlasına ise lâfızda bir temas bulunmamaktadır. Dolayısıyla gerektirici bir delil olma­dan birden fazlasının isbatı caiz olmaz. Lâfzın kullanılışı bir talâk hakkında mümkün olunca, gereği yerine getirilmiş olur. Bir talâktan fazlası için gerek­tirici bir unsur yoktur.

Bunlar şöyle diyorlar: Ric'î talâkla boşanmış kadını, kocasına mahrem kabul edenlerin prensiplerine göre bu gerçekten açıktır. O takdirde şöyle deriz: Haram kılma, ric'î yollu haramlıktan da, bâin yollu haramlıktan da daha umumîdir. Daha umumî bir mânaya delâlet eden, daha hususî olan şeye delâlet etmez. İsterseniz bunu siz şöyle söyleyiniz: "Daha umumî olan, daha hususî olanı gerektirmez." veya "Daha hususî olan, daha umumî olanın gereklerin­den değildir." ya da "Daha umumî olan, daha hususî olanı neticelendirmez."

"Ne murad ettiği sorulur. Zıhar mı, ric'î talâk mı, bâin talâk mı veya yemin mi? Ne murad etmişse o vuku bulur." diyenlerin yaklaşımları da şöyle­dir: Bu lâfız özel olarak talâkı gerçekleştirmek için konulmuş değildir. Aksi­ne talâk, ahar ve îlâ arasında muhtemeldir. Niyetle bunlardan birisine çevrildiği zaman, o ifadeyi uygun bir anlamda kullanmış olur. Dolayısıyla da murad ettiği mânaya yorulur. Ne öteye gidilir, ne de geri kalınır. Bu ifadeyle cariye­sinin âzad olmasına niyet etmesi durumunda da aynı şekilde, cariye âzad olur. Aynı şekilde zevcesine îlâda bulunmaya, cariyesine yeminde bulunmaya niyet edecek olsa, niyeti ne ise kendisini bağlar. Bizzat kadının kendisinin haramlı-ğma niyet ettiğinde ise, aynı lâfızla kendisine yemin keffareti gerekir. Kur'-an'ın zahiri ile Müslim'in rivayet ettiği İbn Abbas hadisi bunu âmirdir. Hadis şöyledir: İbn Abbas: "Kişi karısını haram kıldığı zaman, o bir yemin olur; keffâret verir." demiş ve: "Sizin için Allah Rasûlü'nde güzel bir örnek vardır." âyetini okumuştur.[955] Bu, Mücâhid'in zıhar hakkında söylediği: "Onu mücerred söylemesiyle zıhar keffareti gerekir." ifadesine benzemektedir. Aslın­da bu görüş Şafiî'nin görüşü olmalıdır. Çünkü o, hemen akabinde boşama-dığı zaman keffareti gerekli görmektedir. Bunlar devam ediyorlar: Şu da var ki lâfız, hem inşâ, hem de ihbara muhtemeldir. Eğer ihbarî anlamda kullan­mışsa, uygun bir kullanımda bulunmuş olur, dolayısıyla kabul edilir. Eğer haram kılıcı bir tasarruf kurma (inşâ) amaçlamışsa-, o zaman, o ifadeyle kadını haram kıldığı sebebin ne olduğu sorulur: Eğer üç talâk veya bir veya iki talâk kasdettim derse, kabul edilir. Çünkü hem lâfız buna elverişlidir, hem de niyet bitişmiştir. Eğer zıhara niyet etmişse, aynı şekilde o da doğru olur. Çünkü bu ifade ile zıharın gereğini tasrih etmiş olmaktadır. Zira: "Sen bana anamın sırtı gibisin.*' demenin gereği haram kılmaktır. Dolayısıyla "haram kılma'* lâfzı ile buna niyeti durumunda zıhar olur. "Haram kılma" sözünün niyetle birlikte talâka delâlet etmesi, yine niyetle zıhara delâlet etmesinin üstünde değil­dir. Mutlak olarak kadının haramlığına niyet etmesi durumunda ise, yemin olur, keffâret gerekir. Çünkü bu, kadından "haram kılma" ifadesiyle uzak durması demektir. Bu da aynen yeminle ondan kaçınıp uzak durması gibidir.

"O, talâka niyet etmedikçe zıhardır." diyenlerin yaklaşımları şöyledir: Lâfız haram kılma için konulmuştur. O kötü bir söz ve iğrenç bir yalandır. Çünkü kulun helâl-haram kılma yetkisi yoktur. O sadece üzerine helâl ya da haramlığm bineceği sebepleri ortaya koyabilir. Allah'ın helâl kıldığını haram kılmakla, o kötü ve iğrenç bir yalan söylemiş olmaktadır. Böylece o, "Sen bana anamın sırtı gibisin." demiş gibi olur. Hatta "Sen bana haramsın" sözü, zıhar olmaya daha lâyıktır. Çünkü, kişi karısını kendi mahremlerinden biri­ne benzetince, ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Deliller ve münakaşaları
« Posted on: 25 Nisan 2024, 19:46:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Deliller ve münakaşaları rüya tabiri,Deliller ve münakaşaları mekke canlı, Deliller ve münakaşaları kabe canlı yayın, Deliller ve münakaşaları Üç boyutlu kuran oku Deliller ve münakaşaları kuran ı kerim, Deliller ve münakaşaları peygamber kıssaları,Deliller ve münakaşaları ilitam ders soruları, Deliller ve münakaşalarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes