> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > İsimlerinin açıklanması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İsimlerinin açıklanması  (Okunma Sayısı 1013 defa)
12 Ağustos 2011, 17:16:52
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 12 Ağustos 2011, 17:16:52 »



7__ İsimlerinin Açıklanması:

 

Muhammed: "Hamide" kökünden gelen "Hammede" fiilinden türe­tilmiş ism-i mef'ûl ( = edilgen çatı)dür. Övgüyle karşılanacak huyları çok olana "Muhammed" denir. Bu yüzden "Mahmûd" kelimesinden daha mü­balağalıdır. Zira "Mahmûd" kelimesi asıl kökü üç harfli olan (-sülâsî mücerred) fiilden türetilmiş; "Muhammed" kelimesinin ise mübalağa ifade etmesi için harfleri artırılmıştır. O halde "Muhammed" övülen diğer in­sanlara göre daha çok övülen, yüceltilen demektir. Hem onun, hem dinin ve hem de ümmetinin Tevrat'ta ifade edilen övülmüş üstün niteliklerinin çokluğundan dolayı olacak ki, —Allah daha iyi bilir ya— bu yüzden Tev­rat'ta bu adla anılmıştır. Hatta övülen niteliklerinin çokluğundan dolayı Hz. Musa (a.s.) bu ümmetten olmayı temenni etmiştir. Bu anlama şahid olacak hususları orada (yukarıda adı geçen eserde) anlattık. Ayrıca işi ter­sine çeviren, Hz. Peygamber'in (s.a.) Tevrat'taki adının Ahmed olduğunu söyleyen Ebu'l-Kâsım es-Süheylî'nin[133] yanılgısını da açıkladık.

Ahmed: "Ef'ale" vezninde ism-i tafdîldir (yani ismin daha üstünlük, en üstünlük bildiren halidir -Ş.Ö.). Bu da yine "hamd" kökünden türetil-, mistir. Fail ( = etken çatı) mi, mef'ûl (edilgen çatı) mü anlamında olduğun-j da insanlar görüş ayrılığına düşmüş; kimisi, fail anlamında olduğunu yanij onun Allah'a hamdedişi, diğerlerinin hamdedişinden daha fazladır, anla-j mına geldiğini söylemiştir. Bu durumda anlamı:  "Rab-I bine hamdedenlerin en çok hamdedenidir." olur. Bu görüşü şundan tercih ediyorlar: İsm-İ tafdîl, gramer kaidelerine uygun ( = kıyası) olarak mef'ûlj ( = nesne) üzerinde gerçekleşen fiilden değil, fail ( = özne)in yaptığı fiildenj türetilir.

Diyorlar ki: Üzerinde gerçekleşen darb = vurma işi gözönüne alınarak; ne "Zeyd ne dövülmüştür!", ne "Zeyd,| Amr'dan daha dövülmüştür" denir; ne de"Suyu ne de içi-rilmiştir!" ve  "Ekmeği ne de yedirilmiştir!" vs. denir. Çün-j kü ism-i tafdîl ile fiil-i taaccüb ( = şaşkınlık ve hayret ifade eden fiil) yal-j nızca lâzım ( = geçişsiz) fiilden türetilir. Bundan dolayı "feale" ve "feile" vezinlerinden "feule" veznine aktarıldığı takdir edilir. Bu sebeple hemzej ile mef'ûle geçişli yapılır.  Şu  halde hemzesi  geçişlilik içindir.  Meselâ:  "Zeyd ne zarif!" ve"Amr ne cömert!" ör­neklerinde olduğu gibi. Bu iki kelimenin (ezrafe ve ekrame) aslı vedir. Hem şu da var ki, taaccub edilen şey aslında faildir. Doiayı-| siyla fiilinin müteaddî ( = geçişli)  olmaması gerekir.l "Zeyd, Amr'ı ne dövdü!" vb. örneklere gelince buradaki edrabe taaccubl fiili, "feaîe" vezninden "feule" veznine aktarılmıştır. Sonra iş bu halde! iken hemze ile geçişli kılınmıştır. Bunun delili Arapların lâm ile getirerek demeleridir.    Şayet    geçişli    olarak    kalsa   idi denirdi. Çünkü bu fiil, bir mef'ûle doğrudan doğruya, bir başkasına ise geçişlilik hemzesi ile geçişlidir. Araplar mef'ûle geçişlilik sağlayan hemze-ile geçişli kıldıklarında diğerine ise lâm ile geçişli kıldılar. İşte bu durum; ism-i tafdîl ile fiil-i taaccüb, mef'ûl üzerinde gerçekleşen fiilden değil, failin yaptığı fiilden türetilirler, demelerini icap ettirmiştir.

Ötekiler bu konuda onlara karşı gelerek diyorlar ki: İsm-i tafdîl ile fiil-i taaccübün hem failin yaptığı fiilden, hem de mef'ûl üzerinde gerçekle­şen fiilden türetilmeleri caizdir. Bunun Arapçada çok kullanımı caizliğinin en açık delillerinden di r. Arap:"Şu şeyle ne kadar da meşgul oldu!" der ki, buradaki "eşgale" "şugile = meşgul oldu" kelimesinden gelmekte olup "meşgul" anlamındadır. Aynı şekilde Araplar:  "Şu şeye ne kadar meftun oldu!" derler ki buradaki "Şu şeye meftun oldu, gönlünü kaptırdı" cümlesinde olduğu gibidir ve "Gönlü kaptırılmış" anlamındadır ki, bu yalnız ve yalnız mef'­ûl için kurulmuştur."O bana ne kadar sevimli!" derler ki, bu da mefûlün fiilinden ve sana mahbûb olmasından bir taaccübdür."O bana ne kadar menfur!" ve "O bana göre ne kadar kızılan biri!" cümleleri de böyledir.

Burada Sîbeveyh'in (v.180/796) sözünü ettiği meşhur bir mesele var­dır: Hoşlanmayıp nefret eden sen isen: "Ona ne kadar buğ-zettim!"; seven sen isen: "Onu ne kadar sevdim!" ve kızan sen isen: "Ona ne kadar kızdım!" dersin. Ama nefret edilen sen isen:  "Ona göre ben ne kadar menfur biriyim!"; kızı­lan sen isen:  "Ona göre ben ne kadar kızılacak biriyim!" ve sevilen sen isen:  "onun tarafından ne kadar sevilen biri­yim!" dersin. Böylece mef'ûl üzerinde gerçekleşen fiilden taaccüb eden sen olursun. O halde "lâm" ile olan fail içindir; "ilâ" ile olan mef'ûl içindir. Nahivcilerin (gramercilerin) çoğunluğu bu şekilde sebep gösterip değerlen­dirmiyorlar. Sebep olarak söylenen —Allah daha iyi blir ya— şudur: "Lâm", anlam itibariyle fail içindir. Meselâ: "bu kimin?" sorusuna"Zeydin" cevabı verilir, lâm ile getirilir. "İlâ" ise anlam itibariyle mef'ûl içindir.  "Bu kitap (yahut mektup) kime ula­şacak?" sorusuna cevaben: "Abdullah'a"dersin. Bunun sırrı şudur: Aslında "lâm" mülkiyet ve bir şeye aidiyet (= ihtisas) bildirmek içindir. İstihkak ise ancak mâlik ve hak sahibi olan faile aittir. "İlâ" ise gayeye (sona) eriş ifade eder. Gaye, fiilin icap ettirdiği şeyin sonudur ve mef'ûle daha lâyıktır. Çünkü fiilin icap ettirdiği şeyin tamamındandır. Şâir Kâ'b b. Züheyr'in Hz. Peygamber (s.a.) hakkında söylediği şu beyitler mef-ûlün fiiline taaccüb örneklerindendir:

"Artık o, kendisiyle konuştuğum vakit benim gözümde -daha önce bana: 'Sen yakalanıp öldürüleceksin' denildiğinden— peşpeşe inlerin sıra­landığı Asser vadisindeki korulukta mesken edinmiş yatıp duran arslanla-

rın kralından daha korkulacak halde idi.[134]

Buradaki  kelimesi "korktu" kelimesinden değil  "korkuldu" kelimesinden gelmektedir ki"korkunç ve tehlikeli yer" anlamındadır. Aynı şekilde:  "Zeyd ne kadar çılgın!" cümlesindeki  kelimesi de "delirdi, çıldırtıldı" kelimesinden gelmektedir ki  "deli, çarpılmış, çıldırtılmış" anlamın­dadır.  Bu Kûfelilerin ve onlara katılanların görüşüdür.

Basralılar diyorlar ki: Bunların hepsi kaide dışıdır, itimad edilemez. Bunlarla kîdeleri altüst edemeyiz. Araplar arasında kullanıldığı kadarıyla kalmaları gerekir.

Kûfeliler diyorlar ki: Bunun gerek nesir, gerekse nazım şeklinde arap-ların konuşmalarında çokça rastlanması, kaide dışı olduğunu söylemekten bizi ahkoyar. Zira kaide dışı olan, onların kullanımlarına ve konuşmala­rında sık sık geçene aykırı düşen demektir. Bu ise onlara aykırı düşmemek­tedir. Sizin, fiilin "feule" vezninde olması gerektiği ve bu vezne aktarıldığı, şeklindeki düşünce ve yorumunuza gelince, bu delilsiz bir söz söylemedir ve keyfîliktir. Tutunduğunuz hemze ile geçişlilik sağlama deliline gelince,, bu konuda iş sizin savunduğunuz gibi değildir. Bu yapıda hemze geçişlilik için değil, yalnızca taaccüb ve tafdîl ( = üstün tutma) anlamını göstermek içindir. Meselâ "fail" kelimesindeki elif, "mef'ûl" kelimesindeki mim ve vâv harfleri; iftiâl veznindeki ve mutavaat için olan vezinlerdeki tâ harfi ve bunlara benzer asıl kökü üç harfli olan fiile, yalın halindeki anlamından fazla bir anlam taşıdığım göstermek için getirilen ilâve harfler gibidir. İşte bu hemzeyi çeken, fiilin geçişli kılınması değil bu sebeptir.

Diyorlar ki: Bunun delili şudur: Hemze ile geçişli kılınan fiilin harf-icer ve şedde ile de geçişli yapılması caizdir. Meselâ:"Onu oturttum" ve  "Onu ayağa kaldırdım" vb. örnekler­de olduğu gibi. Burada hemze yerine başkası geçemez. Böylece hemzenin yine sırf geçişlilik için olmadığı anlaşılmıştır. Çünkü geçişlilik sağiayan "bâ" harfi ile bir arada getirilir. Meselâ  "ne kadar cömert!" ve.. "Ne kadar güzel!" örneklerinde böyle olmuştur. Bir fiil üze-> rinde iki geçişlilik birleştirilemez.                                                               

Hem Araplar şu cümleleri kullanırlar:  "Ona ne dir­hemler verdi!" ve  "Ona ne elbiseler giydirdi!" Buradaki

taaccüb fiilleri "verdi" geçiş "giydirdi" fiillerindendir. Anlam bozulacağından dolayı "el uzatıp almak" anlamındaki  ke­limesine aktarılıp sonra ona geçişlilik hemzesi getirildiğini düşünmek doğru olmaz. Çünkü taaccüb atv'dan yani el uzatıp almaktan değil, i'tâ'dan ( = vermekten) kaynaklanmaktadır. Ondaki hemze, taaccüb ve tafdîl hem-zesidir ve fiilindeki hemzesi hazfedilmiştir. Şu halde bu hemzenin geçişlilik için olduğunu söylemek doğru olmaz.

Diyorlar ki: vb. örneklerde olduğu gibi Iâm ile geçişli yapılmıştır, sözünüze gelince; burada lâm'ın getirilmesi, söylediğiniz gibi fiilin lâzım (-geçişsiz) olmasından kaynaklanmıyor. Fiil, tasarruftan ( = çekimden) men olunmakla zayıfladığı ve fiillerin yollarından dışarı bir yola sevkedilip görev ve amelini ifadan zayıf kaldığı için destek olarak Iâm getirilmiştir. Nasıl ki ma'mûlü (yani i'rabında etkili olduğu kelime) kendisinden Öce geldiğinde ve yan cümle olduğunda fiil Iâm ile takviye edilir, tıpkı aynı şekilde burada da Iâm ile takviye edilmiştir... Gördüğünüz gibi tercih edilecek görüş budur.

Artık maksada dönelim. Diyoruz ki: "Ahmed" kelimesinin takdiri, birincilerin görüşüne göre: "İnsanların Rabbini en çok hamdedeni" şeklinde; bunların görüşüne göre ise "Övülmeye insanların en lâyık ve en münasibi" şeklindedir. Bu durumda anlam itibariyle "Muhammed" gibi olur. Ancak aralarındaki fark şudur: "Muhammed" kelimesi, "övülen nitelikleri çok olan"; "Ahmed" kelimesi ise "O övülen, başka övülenlerden daha üstündür." anlamındadır. Şu hal­de çokluk ve nicelik bakımından "Muhammed", özellik ve nitelik bakı­mından da "Ahmed"dir. Hz. Peygamber (s.a.), lâyık olan öteki insanlar­dan daha çok övülmeye lâyık ve diğerlerinin lâyık olduğundan daha üstün övgüye lâyıktır. İnsanların yaptığı en çok ve en üstün övgüler ona yapılır. Böylece her iki ismi de mefûl üzerinde gerçekleşmektedir. Bu, hem onu övgüde daha edebî ve daha yerinde ve hem de anl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İsimlerinin açıklanması
« Posted on: 29 Nisan 2024, 06:45:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İsimlerinin açıklanması rüya tabiri,İsimlerinin açıklanması mekke canlı, İsimlerinin açıklanması kabe canlı yayın, İsimlerinin açıklanması Üç boyutlu kuran oku İsimlerinin açıklanması kuran ı kerim, İsimlerinin açıklanması peygamber kıssaları,İsimlerinin açıklanması ilitam ders soruları, İsimlerinin açıklanmasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes