๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 06 Ağustos 2011, 13:51:25



Konu Başlığı: Cuma orucu
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 06 Ağustos 2011, 13:51:25
32.  Cuma Orucu:

 

Tek olarak yalnızca cuma günü oruç tutmak mekruhtur,imam Ah-med'in açık ifadesi böyledir.                                                   

el-Esrem anlatıyor: Ebu Abdillah'a (Ahmed b. Hanbel) cuma günü oruç tutma meselesini sordular. O da yalnızca o güne mahsus olmak üzere oruç tutmayı yasaklayan hadisi söyledi. Sonra ardından dedi ki: "ancak tutmakta olduğu oruç o güne denk gelmişse caizdir. Yalnızca o güne mah­sus olarak oruç tutmak ise caiz değildir."

Bu sözler üzerine sordum: "Bir adam, bir gün oruç tutuyor, bir gün yiyor, iftarı perşembeye, orucu cumaya ve yine iftarı cumartesiye rastgeli-yor. Bu durumda yalnızca cuma orucu tutmuş gibi mi oluyor?" İmam Ahmed, bu soruma karşılık: "Caiz olmayan, kasden o güne özgü olmak üzere oruç tutmaktır. Sadece cuma günü kasıtlı oruç tutmak mekruhtur."

Mâlik ve Ebu Hanîfe o gün oruç tutmayı diğer günlerde olduğu gibi mubah saymışlardır. Mâlik diyor ki: "İlim ve fıkıh adamlarından ve ken­dilerine uyulan imamlardan hiçbirinin cuma günü oruç tutmayı yasakladı­ğım işitmedim. O gün oruç tutmak güzeldir. İJim adamlarından birisinin o gün oruç tuttuğunu gördüm, onun bu konuyu araştırdığını sanıyorum."

İbn Abdilber der ki: Cuma orucu konusunda Hz. Peygamber'den (s.a.) nakledilen hadisler birbirini tutmamaktadır. İbn Mes'ûd (r.a.), Hz. Pey-gamber'in (s.a.) her ay üç gün oruç tuttuğunu naklediyor ve: "Cuma günü O'nun iftar ettiğini çok az görmüşümdür" diyor. Bu hadis, sahihtir[1007]İbn Ömer'in (r,anhüma) de "Allah Rasûlü'nün (s.a.) cuma günü iftar etti­ğini hiç görmedim" dediği rivayet ediliyor. Bu hadisi İbn Ebî Şeybe, Hafs b. Gıyâs - Leys b. Ebî Süleym - Umeyr b. Ebî Umeyr - îbn Ömer senediyle zikretmiştir.[1008]

İbn Abbas da devamlı o gün oruç tuttuğunu nakletmiştir.

Mâlik'in sözettiği ilim adamının Muhammed b. el-Münkedir (v. 130/|47) olduğunu söylüyorlar. Bazıları ise Safvan b. Süleym'dir (v. 132/749) diyorlar:

ed-Derâverdî, Safvân b. Süleym'den naklen Cûşem oğullarından bir adamın, Ebu Hureyre'nin Hz. Peygamber'den (s.a.) şu hadisi rivayet etti­ğini işittiğini naklediyor: "Kim cuma günü oruç tutarsa, ona, dünya günle­rine benzemez ay gibi berrak ve parlak on ahiret günü sevabı yazılır."[1009]

Cuma orucunda aslolan bir hayır ameli olmasıdır. Yalnızca muhalifi bulunmayan bir delille yasaklanabilir.

Derim ki: Asla kusur bulunamaz bir sıhhatte olan muhalif-sahih hadis vardır. Buharî ve Müslim'in Sa/i/Tî'lerinde Muhammed b. Abbad'dan nak­lediliyor: Muhammed diyor ki; Câbir'e: "Allah Rasûlü (s.a.) cuma orucu­nu yasakladı mı?" diye sordum,  "Evet" cevabını verdi.[1010]

Müslim'in Sahihimde Muhammed b. Abbâd'ın şöyle dediği rivayet edil­mekte: Câbir b. Abdullah'a, Beytullah'ı tavaf ettiği bir sırada; "Allah Ra­sûlü (s.a.) cuma orucunu yasakladı mı?" diye sordum. "Şu yapının Rabbi-ne yemin ederim ki, evet." diye karşılık verdi.'[1011]

Buharî ve Müslim, Ebu Hureyre'den naklediyor: Hz. Peygamber'in (s.a.) şöyle buyurduklarını işittim: "Hiçbiriniz bir gün öncesinde yahut bir gün sonrasında oruç tutmadıkça cuma günü oruç tutmasın." Bu lâfızla Buharî rivayet etmiştir.[1012]

Müslim'in Sahih'indc Ebu Hureyre'den naklediliyor: Hz. Peygamber (s.a.) buyurdular ki: "Geceler arasında yalnız cuma gecesini ibadete ayır­mayın. Günler içinde yalnız cuma günü oruç tutmayın; ancak birinizin tut­tuğu oruç o güne denk gelirse tutabilir."[1013]

Buharî'nin Sahih'inde, Peygamberimizin hanımı Cüveyriye bt. Hâris'-den naklen anlatıldığına göre Hz. Peygamber (s.a.), bu hanımının oruçlu olduğu bir cuma günü yanına girdiğinde ona soruyor: "Dün oruç tuttun mu?" "Hayır" cevabını alıyor. "Peki yarın tutmak istiyor musun?" sorusuna:  "Hayır" cevabını alınca da "Orucunu boz" diyor.[1014]

Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde İbn Abbas'tan naklen Hz. Peygam­ber'in (s.a.) şöyle buyurdukları naklediliyor: "Yalnız cuma günü oruç tut­mayın." [1015]

Yine Müsned'de nakledildiğine göre; Cünûde el-Ezdî anlatıyor: Bir cuma Ezd kabilesinden yedi kişiyle birlikte Hz. Peygamber'in (s.a.) huzuruna girdim. Ben sekizincileri idim. Hz. Peygamber (s.a.) kahvaltı yapıyordu. "Kahvaltıya buyrun" dedi. Biz: "Oruçluyuz, ey Allah'ın Rasûlü!" dedik. "Dün oruç tuttunuz mu?" diye sordu. "Hayır" diye karşılık verdik. "Pe­ki, yarın tutacak mısınız?" diye sordu; bu sefer de: "Hayır" cevabını ver­dik. "O halde orucunuzu bozun." dedi. Artık Hz. Peygamber (s.a.) ile beraber yedik. Cuma vaktinde hitap etmek için minbere çıkıp oturduğunda bir kap su istedi, minber üzerindeyken halkın gözü önünde suyu içti. Bu davranışıyla Hz. Peygamber (s.a.), cuma günü oruç tutmadığını halka gös­termek istemişti.'[1016]

Yine Müsned'dc Ebu Hureyre'den nakledilen bir hadiste Hz. Peygam­ber (s.a.) buyururlar ki: "Cuma günü, bayram günüdür. Bayram gününü­zü, oruç günü haline getirmeyin. Ancak o günden önceki veya sonraki günde oruç tutacaksanız o gün de tutabilirsiniz."[1017]

İbn Ebî Şeybe, Süfyân b. Uyeyne - İmrân b. Zabyân - Hukeym b. Sa'd senediyle Hz. Ali b. Ebî Tâlib'in (r.a.) şöyle dediğini nakleder: "Her­hangi biriniz ay içerisinde bazı günlerde nafile oruç tutarsa perşembe günü oruçlu olsun, cuma günü oruç tutmasın. Çünkü o gün, yemek, içmek ve zikir günüdür. Allah o kimse için iki yararlı günü bir araya getirmiş olur: 1) Oruç tuttuğu gün, 2) Müslümanlarla beraber ibadet ettiği gün."[1018]

İbn Cerîr, Muğîre'den naklen İbrahim (en-Nehaî)'nin şu sözünü zikre­der: "Onlar (sahabe) cuma orucunu, namaza güç elde etmek için mekruh sayarlardı."

Derim ki: Cuma orucunun niçin mekruh olduğunda gözönünde bulun­durulacak üç husus vardır:

1-  Birisi (İbrahim en-Nehaî'nin zikrettiği) bu husus. Ancak ek olarak, bir gün önce veya sonra oruç tutulduğunda mekruhluğun ortadan kalkma­sı burada problem olmaktadır.

2- O gün bayram günüdür. Hz. Peygamber (s.a.) buna işaret etmiştir. Bu husus illet gösterildiğinde iki problem ileri sürülüyor: 1) Bayram günü oruç tutmak haram olduğu halde cuma günü oruç tutmak haram değildir. 2) Mekruhluk, yalnız o güne özgü olarak oruç tutmamakla ortadan kalk­maktadır. Bu iki probleme şöyle cevap verilir: Cuma günü yılın bayramı değil, haftanın bayramıdır. Haramhk sadece yılın bayramında oruç tutma­da sözkonusudur. Bir gün önce yahut sonra oruç tutarsa o gün cuma ve bayram olduğu için oruç tutmuş olmaz. O güne mahsus oruç tıkmaktan doğan kusur ortadan kalkmış olur. Hatta cuma oruç tuttuğu günler arası­na bağımlı olarak girmiş olur. İmam Ahmed'in (r.h.) Müsned'mûe, Nesâî ve Tirmizî'nin Sürtenlerinde Abdullah b. Mes'ûd'dan rivayet ettikleri: "Cu­ma günü Allah Rasûlü'nün (s.a.) iftar ettiğini çok az görmüşümdür." ha-disi[1019] -şayet sahihse- buna bağlanır. Eğer bu hadis sahihse o zaman Hz. Peygamber'in (s.a.) oruç tuttuğu günler arasına, cuma bağımlı olarak gi­rerdi; yoksa yalnız o güne mahsus oruç tuttuğu olmazdı diye yorumlamak belirginleşir. Çünkü kendisinden nakledilen yalnız o güne mahsus oruç tut­mayı yasaklayan sahih hadis vardır. Buharî ve Müslim'in Sahihlerinde ri-| vâyet edilen yasaklayıcı sabit hadisler nerede, Sahih sahihlerinden hiçbiri­nin rivayet etmediği ve Tirmizî'nin de garîblİğine hükmettiği cevaz hadisi nerede! Açık ve sahih hadislere nasıl karşı gelebilir, sonra da onların önü­ne geçebilir?!

3-  Sedd-i zerîa[1020]: Dinde olmayan şeyleri dine katma ve dünyevî iş­lerden tamamen sıyrılarak bazı günleri ibadete ayırmak suretiyle Hıristiyan ve yahudilere benzeme vesilesi olan kapıları kapamak. Buna ek olarak şöy­le de denebilir. Bu günün, diğer günlerden üstünlüğü açık olduğundan do­layı o günde oruç tutmaya çağıran sebep güçlüdür. Halkın birbirlerine ba­karak cuma orucunu sürekli hale getirmeleri ve diğer günlerin orucu için düzenlemedikleri tören ve merasimleri düzenlemeleri büyük ihtimaldir. Bu­rada da şeriattan olmayanı şeriata katma sözkonusudur. Bu amaçla -Allah en iyi bilendir ya- geceler arasında yalnız cuma gecesini ibadete ayırmak yasaklanmıştır. Çünkü bu gece, en faziletli gecelerden biridir. Hatta bazı­ları, Kadir gecesinden de üstün saymıştır. İmam Ahmed'den gelen bir riva­yet bu görüş doğrultusundadır. Böyle olduğu içindir ki o geceyi ibadete ayırmak ihtimali büyüktür. Sâri' bu yüzden vasıtayı kesti ve o geceyi iba­dete ayırmayı yasaklamakla bu kapıyı kapadı. Allah en iyi bilendir.

Soru: Başka bir günü oruca ayırma konusunda ne dersiniz?

Cevap: Pazartesi, arefe ve aşure günü gibi bizzat Şâri'in belirlediği günleri ayırmak sünnettir. Cumartesi, salı, pazar, çarşamba gibi başka bir günü ayırmak ise mekruhtur. Bunların en mekruh ve harama en yakın olanı da oruç tutmak, tazim göstermek için kâfirlerin bayram günlerini ayırmalarına en çok benzeyenidir. [1021]


[1007] Ahmed, Mtisned, 1/406; Tirmizî, 742; Nesâî, 4/204; Ebu Davud, 2450, Senedi ha-sendir. Bu hadis cuma günü oruç tutmayı yasaklayan hadislerle çelişmez. Çünkü şöyle açıklanabilir. Hz. Peygamber (s.a.), cuma şayet oruç tuttuğu günler arasında kalırsa o gün orucunu bozmazdı. Bu da yalnız cumaya mahsus olmak üzere tutulan orucun mekruh sayılmasına zıt değildir. Böylece Hz. Peygamber'in (s.a.) söz ve fiili uzlaştınlmış olur.

[1008] Heysemî, Mecmau'z-Zevâid'de (3/200) bu anlamda bir hadis rivayet etmiş ve rivayet edenlerin Ebu Ya'lâ ile Bezzâr olduğunu söylemiştir. Hadis zayıftır.

[1009] Hadis sayıftır.

[1010] Buhari, 30/63; Müslim, 1143.

[1011] Müslim ,1143.

[1012] Buhari, 30/63; Müslim, 1144.

[1013] Müslim ,1144.

[1014] Buharî, 30/63; Ebu Davud, 2422.

[1015] Müsned,  1/288. Hadis zayıftır.

[1016] Ahmed ve Hâkim (3/608). Hafız İbn Hacer, îsâbe'de (1198) Nesâî'nin rivayet ettiği­ni söylüyor. Hadis zayıftır.

[1017] Ahmed, 2/303, 532; Hâkim, 1/437. Bu hadis zayıfsa da bu anlamda Buharî ve Müslim'in rivayet ettikleri bir hadis yukarıda geçti.

[1018] Senedi zayıftır.

[1019] Yukarıda geçti. Bkz. dipnot: 108.       

[1020] Sedd-i zerîa: Tamlama olarak bir şeye ulaşmayı mümkün kılan yolu, sebebi, vasıta­sı, fırsatı, bahaneyi tıkamak anlamına gelir. Terim anlamı ise, dış görünüşleri itiba­riyle mubah olan fakat harama götüren, her türlü sebep ve vasıtaların önünü kes­mek anlamına kullanılır. Meselâ, müşriklerin arasında onların putlarına sövmek ya­saklanmıştır. Çünkü onlar da karşı tarafın ilâhına -AJiah'a- söverler. Bu prensip daha çok malikîler ve hanbelîlerce kullanılmıştır. Daha geniş bilgi için, bk. İbnü'l-Kayyim el-Cevziyye, I'îâmu'l-Muvakkıîn, C.III, s.147-171. Şevkini, Îrşâdul-Fuhûi, 246-248.

[1021] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/389-393.