> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > Liândaki diğer hükümler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Liândaki diğer hükümler  (Okunma Sayısı 1091 defa)
26 Mayıs 2011, 14:01:57
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 26 Mayıs 2011, 14:01:57 »



7— Liândaki Diğer Hükümler:

 

İbn Abbas'ın sözü: "Rasûlullah (s.a.) aralarını ayırdı ve çocuğun baba adı ile çağrılmamasına, ne kadın na de çocuğa zina isnadında bulunulmama-sına hükmetti. Kim kadına veya çocuğuna zina isnadında bulunursa üzerine iftira cezası gerekeceğini bildirdi. Talâk yoluyla ayrılmadıklarından, ölüm sebe­biyle iddet içinde de olmadığından, kadın lehine, koca üzerine mesken ve nafa­ka sabit olamayacağına hükümde bulundu." şeklinde idi.

Sehl de: "Çocuğu anasının adı ile çağrılırdı. Sonra Allah'ın farz kıldığı üzere çocuğun anneye, annenin de çocuğa varis olması uygulanagelen sünnet oldu." demişti.

Yine o: "Liânda bulunanların ayrılması ve bir daha ebedî olarak bir araya gelememeleri sünnet halinde devam etti." demişti.

Zührî, Sehl b. Sa'd'den: "Rasûlullah (s.a.) aralarını ayırdı ve: Bir daha ebedî olarak bir araya gelemezler, buyurdu" dediğini nakletmişti.

Olayda koca: "Ya Rasülullah! Ya (mehir olarak verdiğim) malım (ne olacak)?" diye sormuş. Hz. Peygamber de: "Sana mal yok. Eğer kadın hakkın­da doğru söylediysen, o, fercinden helal olarak istifaden karşılığında olur. Eğer yalan söylediysen, bu mal talebi senin için ondan daha uzaktır." buyur­muştu.

Bu ifadeler on hüküm içermektedir:

Birinci hüküm: Liânda bulunan eşler ayrılır: Bu konuda beş görüş bulun­maktadır:

Ayrılık yalnız başına zina isnadında (kazif) bulunmasıyla meydana gelir. Bu Ebu Ubeyd'in görüşüdür. Cumhur ona bu hususta muhalefet etmiş, sonra kendi aralarında ihtilâfa düşmüşlerdir: Câbir b. Zeyd, Osman el-Bettî, Muham-med b. Ebî Süfre ve Basra fukahasından bir grup: "Liânla ayrılık asla vuku bulmaz.*' görüşündedirler. îbn Ebî Süfre: "Liân evlilik bağını kesmez." demiş­tir. Bunlar görüşlerine delil olmak üzere şöyle diyorlar: Hz. Peygamber (s.a.) liân sonrasında Uveymir'in verdiği talakı tepki ile karşılamamiştır. O kadına talak vermiş ve zina ettiğini söylediği bir kadını nikâhında tutmaktan ve onu tutmakla kendisinin yalan söylediğine bir delil ikame etmiş olmaktan kendi nefsini tenzih etmiştir. Hz. Peygamber de onun bu yaptığını şer'î uygulama (sünnet) kılmıştı.

Ulemanın büyük çoğunluğu, bunlara karşı çıkmış ve: "Liân ayrılığı gerek­tirir." demişlerdir. Daha sonra bunlar kendi aralarında üç mezhebe ayrılmış­lardır:

Birincisi: Ayrılık sadece kocanın liânda bulunmasıyla —kadın lianda bulunmasa bile— gerçekleşir. Bu görüş, İmam Şafiî'nin yalnız başına benim­sediği görüşlerinden birisidir. Şöyle delil getirmektedir: Bu, söz ile hasıl olan bir aynlıktır. Dolayısıyla talakta olduğu gibi sadece kocanın sözüyle gerçekleşir.

İkinci mezheb: Her İkisinin liâm ile birlikte gerçekleşir. Karşılıklı Hânla­rı tamamlandığında ayrılık hasıl olur, hâkimin ayırmasına gerek yoktur. Ebu Bekir de bunu tercih etmiştir. İmam Mâlik ve Zahirîlerin görüşleri de bu doğrul­tudadır. Bunlar görüşlerini şöyle delillendirmişlerdir: Şeriat, karşılıklı liânda bulunan eşleri ayırma hükmünü getirmiştir. Sadece kocanın liânda bulunma­sıyla bunlar, karşılıklı liânda bulunmuş olmazlar. Hz. Peygamber eşlerin arasını sadece liân işi tamamlandıktan sonra ayırmıştır. Liânm tamamlanmasından önce ayrılığın hasıl olacağım söylemek, sünnetin delâlet ettiği şeye ve Hz. Peygamber'İn uygulamasına ters düşer. Hem "liân" kelimesi ayrılığı gerek­tirmez. Zira bu, ya kadının zina ettiğine dair yapılan bir yemindir ya da buna bir şehadettir. Bunların her ikisi de ayrılığı gerektirmez. Şeriat, Hânın tamam­lanmasından sonra aralarının ayrılması hükmünü, sadece açık bir maslahat­tan dolayı getirmiştir. Bu maslahat da şudur: Yüce Allah eşler arasına sevgi, muhabbet ve şefkat koymuş, her birisini diğeri için bir huzur ve sükun kaynağı kılmıştır. Bu İse zina isnadıyla ortadan kalkmıştır. Koca, karışım rezillik rüsvay-lık ve ar makamına dikmiştir. Eğer isnadında yalancı ise, onu rezil rüsvay etmiş, ona bühtanda bulunmuş, ona onulmaz bir yara açmış, hem kendisi­nin, hem de kavminin başlarını eğdirmiş ve herkesin gözü önünde namusunu lekelemiştir. Eğer kadın yalancı ise, kocanın yatağına ihanet etmiş, bir fahi­şenin kocası olmak şeklinde büyük bir ar duymasına, rezil rüsvay olmasına maruz bırakmış, başkasından aldığı çocuğu ona nisbet etmliştir. Bütün bunlar­dan sonra, aralarında evliHkten istenen saygı, sevgi, muhabbet, huzur ve süku­nun hasıl olma imkânı kalmamıştır. Bu durumda eşler arasını ayırmak ve

< bunları ebediyyen birbirlerine haram kılmak İslâm şeriatinin güzel yönlerin­den olacaktı, öyle de oldu. Görüldüğü üzere bu, sadece kocanın Hânının bir kısmı üzerine terettüp etmeyeceği gibi, liânın bir kısmı üzerine de terettüp etmez' (tamamı üzerine terettüp eder).

Sonra liân, tarafların yeminleri ile sabit olan bir fesihtir, ihtilâf anında taraflardan birisinin yanaşmaması durumunda bey' akdinin feshedilemeye-ceği gibi, burada da tek tarafın yeminleri ile fesih gerçekleşmez.

Üçüncü mezheb: Ayrılık ancak Hânın tamamlanması ve hâkimin ayır­ması ile gerçekleşir. Bu da Ebu Hanife'nin mezhebidir. İmam Ahmed'den gelen iki rivayetten birisi de böyledir. el-Hırakî'nin sözünün zahirinden anla­şılan da budur: O şöyle diyor: "Ne zaman ki liânda bulunurlar, hâkim arala­rını ayırır ve bir daha ebedî olarak bir araya gelemezler."

Bu görüşün sahipleri, hadiste geçen, İbn Abbas'm: "Hz. Peygamber (s.a.) aralarını ayırdı." sözünü delil olarak kullanmışlardır. Bu ifade, ayrılığın tefrik­ten önce hasıl olmadığını içerir. Yine Uveymir'in: "Eğer onu tutarsam, üzerine iftira etmiş oldum ya Rasûlallah!" deyip de Hz. Peygamber'İn emrinden önce, huzurunda üç talâkla onu boşamasını da delil olarak kullanmışlardır. Bu iki açıdan delil olmaktadır: Birincisi: Bu ifade, liân sonrasında kocanın zevcesi­ni tutma imkânı olduğunu gerektirir. İkincisi de talâkın vukuu. Eğer ayrılık (tefrikten önce) sadece liân ile sabit olsaydı, bu iki durumdan hiçbirisi sabit olmazdı. Sehl b. Sa'd'ın hadisinde: "O (karısını) üç talâkla boşadı ve Hz.Peygamber onu icraya koydu." ifadesi de bulunmaktadır. Bunu Ebu Davud rivayet etmiştir.[1040]

Hâkimin tefrikine ihtiyaç duymadan, sadece Hânın tamamlanmasıyla ayrı­lığı gerekli görenler şöyle demektedirler: Liân —ilerde de bahsedeceğimiz gibi— ebedi haramhğı gerektiren bir tasarruftur. Dolayısıyla, süt emme durumun­da olduğu gibi haramhğı doğması hakimin ayırmasına bağlı değildir. Hem ayrılık, hâkimin fefrikine bağlı olmasaydı, o takdirde ayıp ve nafaka temi­ninde bulunamama sebepleriyle tefrikte olduğu gibi, eşlerin istememesi duru­munda, ayrılığa gidilmemesi caiz olur.

İbn Abbas'ın, "Hz. Peygamber (s.a.) aralarını ayırdı." sözü üç şeye muhtemeldir: 1) Ayırma tasarrufu kurma, 2) Ayrılığı bildirme, 3) Ayrılığın gereği olan bedenî ayrılıkla erkeği bağlama (ilzam).

Uveymir'in: "Onu eğer tutarsam, üzerine iftira etmiş oldum." sözüne gelince, bu onun liândan sonra şer'an zevcesini nikâhında tutmağa mezun (izin­li) olduğuna delâlet etmez. Aksine, her ne kadar durum artık ayrılığa yüz tutmuşsa da, bizzat kendisi de ona koşmuş mânası çıkmaktadır. Verdiği üç talâk ise, zaten vuku bulmuş ayrılığı perçinlemekten başka bir katkı getirme­miştir. Çünkü kadın zaten üzerine ebedi olarak haram olmuştur. Talâk ise bu haramlık için sadece bir tekittir. Sanki o, "Bundan böyle artık o bana helâl olmaz." demiş gibi olur. Talâkın koca aleyhine icraya konması ise, onun gereği olan haramhğı ortaya koymak, yerleştirmek demektir. Zira kadın Hân ile artık ebedî olarak kocaya haram olunca, üç talâk Hânla zaten vukubul-muş olan haramhğı tekit demek olur. Onu icraya koyması işte bu demektir. Hz. Peygamber (s.a.) tepkiyle karşılamayip, konuştuğu şeyi ve onun gereğini tasviple karşılaşınca, bu Hz. Peygamber tarafından gerçekleştirilen bir icra olarak sayılmıştır. Hem Sehl, Hz. Peygamber'in: "Talâkın vaki oldu." şeklin­deki bir sözünü de nakletmemiştir. O sadece olaya tanık olmuş, Hz. Peygam­ber'in talâkı tepkiyle karşılamadığını gözlemiş ve bunun bir icra olduğunu zannetmiştir. Yaptığımız izah açısından da onun böyle bir neticeye varması doğrudur.

. İkinci hüküm: Liândan doğan ayrılık fesihtir; talâk değildir.

İmam Şafiî, Ahmed ve onlar doğrultusunda düşünenler bu görüştedir­ler. Bunların delilleri şöyledir: Liân ayrılığı, ebedî haramhğı gerektiren bir ayrılıktır. Dolayısıyla süt emme neticesinde meydana gelen ayrılık gibi fesih olur. Sonra "liân" sözcüğü talâk konusunda sarih değildir, koca onunla talâka da niyet etmemiştir, dolayısıyla Hânla talâk vuku bulmaz. Eğer "liân" talak hakkında sarih ya da kinaye lafızlardan olsaydı, sadece kocanın Hânda bulun-masıyia talâk gerçekleşir, kadının Hânına da bağlı kalmazdı. Yine eğer o talâk olsaydı, kendisiyle zifafda bulunulmuş eş için bedelsiz bir talâk olduğu ve üç niyeti de bulunmadığı için ric'î bir talâk olacaktı. Sonra talâk kocanın elin­dedir; dilerse boşar, dilerse tutar. Bu fesih ise, bizzat şeriatın emri gereğidir ve kocanın ihtiyarı ile değildir. Öbür taraftan üstelik karşılıklı rıza neticesin­de hulû yolu ile meydana gelen ayrılık, sünnet, sahabe kavilleri ve Kur'ân'ın delâleti ile talâk değü de fesih olmaktadır. Bu durumda liân neticesi meyda­na gelen ayrılık nasıl talâk olabilir?

Üçüncü hüküm: Ebedî haramlık: Liân sonrası ayrılık ebedî haramhğı gerektirir ve eşlerin bir daha asla birleşmeleri mümkün değildir. Evzaî, Zebîdî— Zührî—Sehl b. Sa'd senediyle, Hânda bulunan eşlerle ilgili olayı nakletmiş ve râvi Sehl: "...ye Rasûlullah (s.a.) aralarını ayırdı ve: 'Bir daha ebediyyen bir araya gelemezıer...' buyurdu." demiştir.[1041]

Beyhakî de Saîd b. Cübeyr hadisinde İbn Ömer'den, Hz. Peygamber'in: "Liânda bulunan eşler ayrıldığı zaman, bir daha ebedi olarak bir araya gele­mezler." buyurduğunu nakleder[1042]

Hz. Ali ile Abdullah b. Abbas'ın ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Liândaki diğer hükümler
« Posted on: 19 Nisan 2024, 00:26:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Liândaki diğer hükümler rüya tabiri,Liândaki diğer hükümler mekke canlı, Liândaki diğer hükümler kabe canlı yayın, Liândaki diğer hükümler Üç boyutlu kuran oku Liândaki diğer hükümler kuran ı kerim, Liândaki diğer hükümler peygamber kıssaları,Liândaki diğer hükümler ilitam ders soruları, Liândaki diğer hükümlerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes