๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 12 Temmuz 2011, 18:44:30



Konu Başlığı: Cihad döneminde insanlar
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 12 Temmuz 2011, 18:44:30
YEDİNCİ BÖLÜM
CİHAD DÖNEMİNDE İNSANLAR
CİHADIN FARZ KILINMASI ÜZERİNE HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.) İNSANLARA KARŞI TUTUMLARI

 
1— Kâfirlere ve Münafıklara Karşı Tutumları:


 

Allah Teâlâ'mn, Hz. Peygamber'e (s.a.) vahyettiği ilk emri, "Yaratan Rabbinin adıyla oku!" emriydi. Bu, peygamberliğinin başlangıcındaydi. Al­lah Teâlâ, kendi kendisine okumasını emretmişti; o zaman henüz tebliğ et­mesini emretmemişti. Sonra "Ya eyyuhe'l-müddessir= Ey örtüye bürünen! Kalk da uyar." [411] âyeti inmiştir. Allah Teâlâ, O'nu "Oku!" emriyle nebî, "Ya eyyuhe'l-müddessir" âyetiyle de rasûl tayin etmiştir. Bundan sonra ya­kın akrabalarını uyarmasını, sonra kavmini, sonra civarlarındaki Arapları, sonra da bütün Arapları, en sonunda da bütün insanları uyarmasını emret­miştir. Peygamber oluşundan sonra on küsur sene savaşmaksızın ve cizye al­maksızın İslâm'a çağırma görevini yerine getirmiştir. Kendisine bu süre içinde; (kâfirlerin yaptıklarına) aldırmaması, sabretmesi ve affetmesi emrediliyordu.

Sonra hicret etmesine ve savaşmasına izin verildi. Daha sonra da Allah Teâlâ, kendisine savaş açanlarla savaşmasını ve kendisinden uzak durup sa-vaşmayanlara ilişmemesini emretti. Nihayet, din tamamıyla Allah'ın olunca­ya kadar müşriklerle savaşması emredildi. Cihad emrinden sonra, O'na göre kâfirler üç gruba ayrılmış oldu:

1-  Barış ve ateşkes yapılanlar,

2-  Savaşılanlar,

3-  Zimmîler.

Anlaşma ve banş yapılanlara karşı anlaşma müddetini tamamlaması ve sâdık kaldıkları sürece anlaşmaya bağlı kalması; ihanet etmelerinden korkârsa, onlara karşı anlaşmalarını bozması, ancak anlaşmayı bozduğunu karşı tara­fa bildirinceye kadar onlarla savaşmaması emredildi. Bu arada anlaşmasını bozanlarla savaşması da ayrıca emrolundu.

Berâe (Tevbe) sûresi, işte bütün bu hallerin hükmünü açıklamak için in­di. Bu sûrede Allah ehl-i kitabtan olan düşmanlarla, cizye vermelerine ya da İslâm'a girmelerine kadar savaşmasını; kâfirlerle ve münafıklarla cihad et­mesini, bunlara sert ve şiddetli davranmasını emretti. O da kâfirlere karşı kı­lıç ve mızrakla, münafıklara karşı da delille ve dille cihad etti.

Adı geçen sûrede, kâfirlerle yaptığı anlaşmalara uyması ve (gerekirse) on­lara karşı anlaşmalarını bozması emredildi. Yine Allah burada, anlaşma ya­pılanları da üçe ayırdı:

1- Savaşilmasmı emrettikleri. Bunlar, anlaşmalarım bozup anlaşma doğ­rultusunda hareket etmeyenlerdir. Hz. Peygamber (s.a.) onlarla savaştı ve on­lara galip geldi.

2- Süre tayin edilmiş bir anlaşma yapıldıktan sonra anlaşmayı bozup da O'nun düşmanlanna yardım etmeyenler. Allah Teâlâ, Hz. Peygamber'in (s.a.) bunlar için anlaşma süresini tamamlamasını emretmiştir.

3- Aralarında herhangi bir anlaşma olmayan ve Hz. Peygamber (s.a.) ile savaşmayanlar veya mutlak bir anlaşmaya sahip olanlar. Allah Teâlâ Ra-sûlü'ne (s.a.) bunlara dört ay süre tanımasını emir buyurmuştur. Bu dört ha­ram ay çıkınca onlarla savaşmıştır. Bu dört ay, Allah Teâlâ'nın şu âyet-i kerimesinde sözettiği aylardır: "Yeryüzünde dört ay daha dolaşm."[412] Bu dört ay ise, şu âyette geçen haram aylardır: ('Haram aylar çıktığında, müşriklerle savaşınız."[413] Burada sözü edilen haram aylar, tesyîr aylandır[414]

Başlangıcı Allah Rasülü'nün (s.a.) insanlara tebliğ günü olup o da Zil-hicce'nin onuncu günüdür, ki bu konunun insanlara tebliğ edildiği en büyük hac günüdür. Sonu da Rabîulâhir'in onuncu günüdür. Bu aylar, şu âyette sözü edilen dört ay değildir: "Allah'a göre ayların sayısı, gökleri ve yeri ya­rattığı günde takdir ettiği gibi on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır."[415] Sözkonusu dört aydan biri tek olarak, üçü birbirinin peşisıra gelir: Recep, Zilkade, Zilhicce, Muharrem. Müşrikler bu dört ayda gezip dolaşamadılar, çünkü mümkün değildi. Zira bu dört ay peşpeşe gelmiyordu. Allah Teâlâ, onlara ancak dört ay süre tanıdı ve peşinden bu ayların çıkışından sonra Ra-sûlü'ne (s.a.) müşriklerle savaşmasını emretti. Rasûlullah (s.a.) da anlaşma­sını bozanla savaştı, anlaşması olmayana veya dört aylık mutlak (şartsız) anlaşması olana süre verdi ve anlaşmasına bağlı kalanların anlaşma süresini tamamlamasını emretti. İşte bunlann tamamı müslüman oldu; tanınan süre­ye kadar küfürleri üzere kalmadılar. Zimmîlere de cizye koydu.

Berâe (Tevbe) sûresinin inişinden sonra artık kâfirler O'nun nazannda, şu üçünden biri olarak kesinleşmiş oldu:

1- O'nunla savaşanlar,

2-  Barış yapılanlar,

3-  Zimmîler.

Sonra, anlaşma ve banş yapılanlar İslâm'a döndü ve onlar da ik: oldular:

1-  Savaşanlar,

2-  Zimmîler.

Peygamber (s.a.) ile savaşanlar O'ndan (s.a.) korkuyorlardı

Böylece Hz. Peygamber (s.a.) açısından dünyada yaşayanlar üçe mış oluyordu:

1-  Kendisine inanan müslümanlar,

2-  Kendisiyle anlaşıp, emân sahibi olanlar,

3-  Kendisinden korkup savaşanlar.

Münafıklara karşı tutumu ise şöyleydi: Rasûlullah (s.a.), münafıkların dışa vurduklarını ve açıkladıklarını kabul etmekle, gizlediklerini ve sırlarını Allah'a havale etmekle, onlarla ilim ve delille cihad etmekle emrolundu. Al­lah Teâlâ, Rasûlü'ne (s.a.), onlardan yüz çevirmesini ve onlara karşı sert dav­ranmasını, kendilerine güzel ve fasih ifadelerle tebliğde bulunmasını emretti; onların cenaze namazlarını kılmasını, kabirleri başında durmasını yasakladı. Ve Allah Teâlâ, Rasûlullah (s.a.) münafıklar için istiğfar etse de kendisinin onları affetmeyeceğini haber verdi. İşte, düşmanı olan kâfir ve münafıklara karşı Allah Rasûlü'nün (s.a.) tutumu bu idi. [416]


[411] Müddessir, 74/1-2.

[412] Tevbe, 9/2.

[413] Tevbe, 9/5.

[414] İbn Kesîr (2/335), bu âyetin tefsiri hakkında şunları söyler: Müfessirler, buradaki "ha­ram ayların" hangileri olduğu konusunda ihtilâf etmişlerdir. İbn Cerîr et-Taberî, bu ay-lann Allah'ın şu âyetinde zikredilenler olduğu görüşündedir: "Onlardan dördü haram aylardır. İşte bu dosdoğru dindir. Aylar hususunda kendi kendinize zulmetmeyiniz." {Tev­be, 9/36). Bunu Ebu Cafer el-Bâkır söylemiştir. Ancak İbn Cerîr et-Taberî: "Onlar hak-

kında, haram ayların sonuncusu Muharrem'dir." demiştir. Bu görüşü, Ali b. Ebı Talha, İbn Abbas'tan nakletmiştik Dahhâk da bu görüştedir. Ancak bu pek tutarlı değildir. An­latımdan çıkan o ki, İbn Abbas'ın görüşü, kendisinden nakledilen el-Avfî rivayetindeki görüşü olup bu görüş aynı zamanda Mücâhid, Amr b. Şuayb, Muhammed b. Ishak, Ka-tâde, Süddî ve Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'in de görüşüdür. Onlara göre bu haram aylardan maksat, Allah'ın şu sözüyle parmak bastığı dört tesyir ayıdır: "Yeryüzünde dört ay gezip dolaşın." {Tevbe, 9/2). Sonra da şu sözüyle: "Haram aylar çıktığında..." (Tev­be, 9/5). Yani: Size onlarla savaşmayı haram kıldığımız ve kendilerine mühlet verdiği­miz dört ay geçince, onları nerede bulursanız, kendileriyle savaşın. Çünkü (gramer bakımından) harf-i tarifin daha önce sözü geçene dönmesi, mukadder (tasarlanan) bir şeye

dönmesinden daha uygundur.

[415] Tevbe, 9/36.

[416] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/197-200.