๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 04 Ağustos 2011, 16:44:18



Konu Başlığı: Cenazenin yıkanması ve kefenlenmesi
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 04 Ağustos 2011, 16:44:18
4— Cenazenin Yıkanması ve Kefenlenmesi:

 

Öldüğü vakit ölünün üzerini örtmek, 'gözlerini yummak, yüzünü ve bedenini kapamak Hz. Peygamber'in (s.a.) âdeti idi. Osman b. Maz'ûn'u öpüp ağlamasında olduğu [1237] gibi bazan ölüyü öptüğü de olurdu. Ebu Be­kir Sıddîk (r.a.) da Hz. Peygamber'in (s.a.) vefatından sonra üzerine ka­panmış ve onu öpmüştü.[1238]

Yıkayıcının, lüzumuna göre ölüyü üç, beş defa yahut daha fazla yıkamasını; son yıkayışta ise kâfur denilen bir koku kullanılmasını emrederdi. Savaş meydanında ölen şehidleri yıkatmazdı.[1239] İmam Ahmed'ın rivayeti­ne göre Hz. Peygamber (s.a.) onların yıkanmasını yasaklamıştır. Şehitler­den deri ve demir eşyaları soyar, onları elbiseleri ile gömer [1240] ve cenaze namazlarını kılmazdı.

İhramlı biri öldüğü zaman su ve sidr (Arabistan kirazı ağacının yapra­ğı) ile yıkanmasını, ihram giysileri olan izâr ve ridâ adı verilen iki parça kumaşa kefenlenmesin! emretmiş ve güzel koku sürülmesini, başının örtül­mesini yasaklamıştı.[1241]

Ölüyü kefenleme işini üzerine alan kimseye, ölünün kefenine önem göstermesini ve beyaz kumaşlarla kefenlemesini emrederdi. Kefenin pahalı kumaşlardan olmasını yasaklardı. Şayet kefen bütün bedeni örtmeye yet­meyecek kadar kısa olursa başını Örter ve ayaklan üzerine yeşil ot kordu. [1242]


[1237] Ebu Davud, 3163; Tirmizî, 989; tbn Mâce, 1456. Tirmizî "Bu hadis hasen-sahihtir" diyor. Heysemî, Mecmau'z-Zevâid'dç (3/20) Muaz b. Rabîa'dan bir destek (şâhİd) hadis rivayet ediyor ve: "Bu hadisi Bezzâr rivayet etmiştir, tsnâdı hasendir." diyor.

[1238] Buharî, 23/3.

[1239] Buhari, 64/26. Allah Rasûlü (s.a.), Uhud şehidlerini bir kefen içinde iki kişiyi bir mezara koyarak defnediyor, sonra: "Hangisi daha çok Kur'an biliyor?" diye soruyor, birisine işaret edilince onu kabrin ön kısmına yerleştiriyor ve:  "Ben, kıyamet günü bunlara şahidim." diyordu. Uhud şehitlerinin guslettirilmeden kanlarıyla gömülmele­rini emretmiş, cenazelerini küdırmamıştı.

[1240] Ebu Davud, 3134; İbn Mâce, 1515; Abdürrezzak, Musannef, 6579; Tahâvî, 1/284; Beyhakî, 4/15. Bunların İbn Abbas'tan rivayetlerine göre Allah Rasûlü (s.a.), Uhud şehidlerinin üzerlerinden demir ve deri eşyaların alınmasını ve kanlı elbiseleriyle gö­mülmelerini emretmişti. Hadisin senedinde geçen Atâ b. Sâİb'in sonradan şuurunu kaybettiği söylenmiştir. Şehidin cenaze namazının kılınmayacağı görüşü Mâlik, Şâfıî ve Ahmed'in görüşüdür. Ebu Hanîfe ve arkadaşları, Sevrî, Müzenî, Hasan el-Basrî, İbnu'l-Müseyyeb ve îshak ise şehidin cenaze namazının kılınacağı görüşündedirler. Çünkü Hâkim'in (2/119, 120) Câbir'den rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.), Hz. Hamza'nın cenazesinin başına gelip namazım kıldı. Sonra diğer şehidler getirilip Hz. Hamza'nın yanına konuldu. Hz. Peygamber (s.a.) onların da cenazelerini kıldırdı. Bu konuda sahih senedle Ahmed b. Hanbel (1/363) İbn Mes'ûd'dan; îbn Mâce (1513), Dârakutnî (2/474), Hâkim (3/198), Beyhakî (2/12) ve Tahâvî (1/290) İbn Abbas'tan; yine Tahâvî (1/290) kavî senedle Abdullah b. Zübeyr'den hadis rivayet etmektedir. Bu son rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.), Hz. Hamza'nın cenaze namazım dokuz tekbirle kıldırmış; sonra diğer şehidler getirilip önüne saf saf dizildi, onların -ve bu arada onlarla birlikte Hz. Hamza'nın da- cenaze namazlarım kıldırdı. Müellif (r.h.), Tehzîbü's-Sünen (4/295) adlı eserinde diyor ki: Doğrusu bu konuda, her iki türlü de rivayetler bulunduğu için şehidlerin cenaze namazlarının kılınıp kıhnmaması ser­besttir. İmam Ahmed'den gelen rivayetlerden biri de bu şekildedir. Onun usulüne ve mezhebine en uygun olan da budur.

[1241] Buhari, 28/21; Müslim, 1206 (99). tbn Abbas'tan gelen bu rivayete göre Hz. Peygam-ber'in (s.a.) yanındaki ihramlı bir adamm boynunu devesi kırdı, adam öldü. Allah Rasûlü (s.a.):  "Su ve sidr ile yıkayın, (üstündeki izar ve ridâdan oluşan) iki parça lbise ile kefenleyin, güzel koku sürmeyin, başını örtmeyin. Çünkü kıyamet günü tel-biye eder bir vaziyette diril t'ıiecektir." buyurdu.

[1242] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/479-480.


Konu Başlığı: Ynt: Cenazenin yıkanması ve kefenlenmesi
Gönderen: ceylannur üzerinde 13 Ekim 2011, 11:48:35
Şehid'in Yıkanması
Savaş alanında kâfirler tarafından öldürülen şehitler cünüp bile olsalar yıkanmaz, sadece kefen olmayan uygun bir elbiseyle kefenlenir. Elbise eksik gelirse tamamlanır. Sünnet kefeni üzere fazla gelen elbise ise çıkarılır. Kanları ile gömülür. Kanlardan hiç bir şey yıkanmaz. Zira Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Şehitleri yıkamayınız. Çünkü her yara ve her kan damlası kıyamet günü etrafa misk kokusu yayar. " Rasûlullah (s.a.s.), Uhud şehitlerini kanlarıyla defnetmeyi emretti. Onları yıkamadılar ve namaz kılmadılar. İmam Şâfiî şöyle demiştir: "Şehitleri yıkamamanın ve namazlarını kılmamanın nedeni, yaraları ile 'a kavuşmaları içindir." Kanlarının kokusu, misk kokusu olunca 'ın onlara olan bu ikramı, onları bu namazdan müstağni kılmıştır. Bu durum, yaralar içinde savaşan ve düşmanın geri dönmesinden korkan, bir an önce ailelerine kavuşmayı, ailelerinin de onlara kavuşmasını arzulayan müslümanlara kolaylık sağlamıştır. Şehitlerin namazlarını kılmamaktaki hikmet şudur: Namaz ölülere kılınır. Şehitler ise diridir. Veya namaz bir şefaattir. Şehitlerin de buna ihtiyacı yoktur. Kâfirler tarafından öldürülmeyen fakat cihat sırasında vefat edenler hakkında şehit* sözü kullanılmıştır.
Ancak bunlar yıkanır ve namazları kılınır. Rasûlullah (s.a.s.), hayatta iken, bunlardan ölenleri yıkamış; müslümanlar da daha sonra şehid düşen Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (r. anhum)'yi yıkamışlardır.
Eğer su bulunmazsa ölüye teyemmüm verdirilir. 'û Teâlâ şöyle buyuruyor: " Eğer su bulamazsanız teyemmüm ediniz." (en-Nisâ, 4/43; el-Mâide, 5/6). Rasûlullah (s.a.s.) "Yeryüzü bana mescid ve temiz kılındı." (Buhârî, Teyemmüm 1, Salat 56; Müslim, Mesâcid, 3; Ebû Dâvud Salat, 24). buyurmuştur. Eğer ölü yıkandığı zaman dağılma tehlikesi varsa yine teyemmüm verdirilir. Yabancı erkekler arasında ölen kadın ile yabancı kadınlar arasında ölen erkeğe de teyemmüm verdirilir. Ebû Dâvud ve Beyhâki'nin de Mekhûl'den rivayet ettiği hadise göre; Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Kadın, kendisi ile beraber başka kadın olmadığı halde erkekler arasında ölürse; erkek de kendisi ile beraber başka erkek olmadığı halde, kadınlar arasında ölürse, her ikisine de teyemmüm ettirilir ve gömülürler. Her iki durumda da su bulunmamış sayılır. "
Cenazenin Kefenlenmesi Ölü, yıkandıktan sonra, kefenin ıslanmaması için kurulanır.
Kefen üç çeşittir: 1- Erkeğe göre, "kamis", boyun kökünden ayaklara kadar olur. Yen ve yakası olmaz. Etrafı uygulanmaz. 2- "İzar" ile "Lifâfe", baştan ayağa kadar uzun olur. Lifâfe en üste geleceği ve baş ve ayak uçlarından düğümleneceği için izardan daha uzun tutulur.
Kadında baş örtüsü ile göğüs örtüsü fazla olacağından kadında sünnet olan kefen beş kattır. 3-Yeterli sayılan kefendir ki erkeğe göre izar ile lifâfe'den ibaret olmak üzere iki kat, kadına göre ise bir de baş örtüsü ile üç kattır. Ancak zarurete binaen kadın ve erkek için "setre"; yeterli ne bulunursa ona sarılacak şeydir. Nitekim sahabeden bir kısmı zarûretden dolayı sahip oldukları elbiseleriyle kefenlenip defnolunmuşlardır.
Malın azlığı ve varislerin çokluğu söz konusu olunca ikinci kefenleme; mal çok varisler az ise birinci tür kefenleme yapmak sünnettir. Kefen-i zarûret ise hiçbir malı olmayan için düşünülebilir. Zarûret olmadıkça tek kefene sarılmaz. Kefenin beyaz pamuklu bezden olması daha faziletlidir. Yenisi veya yıkanmış olmasında fark yoktur. Kefenler, içine ölü sarılmadan önce tütsülenir. Ancak beşten fazla tütsülenmez.
Kadının saçları örgü edilerek göğsü üstünde toplanır. Onun üzerine başörtüsü yüzüyle beraber örtülür.