๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 12 Haziran 2011, 18:18:28



Konu Başlığı: Birleşme adabı
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 12 Haziran 2011, 18:18:28
2— Birleşme Âdabı:

 

Cinsî birleşmeden önce, kadınla oynamak, onu öpmek ve dilini emmek gerekir. RasûluUah (s.a.), karısıyla oynar ve oriu öperdi.

Ebu Davud, Süne/finde Hz. Âişe'yi Öptüğünü ve dilini emdiğini rivayet eder.[814]

Câbir'den rivayete göre, RasûluUah (s.a.), oynaşmadan birleşmeyi ya­saklamıştır.

Bazan bütün eşleriyle bir gusülle birleşirdi, bazan da her defasında gus-lederdi. Müslim, Sahih'ınde Enes'ten Rasülullah'ın (s.a.) bütün eşlerini do­laştığını ve sonunda bir gusül yaptığını rivayet eder.[815]

Ebu Davud, Sözen'inde Rasülullah'ın (s.a.) mevlâsi Ebu RâfiMen şunu rivayet eder: Rasûlullah bir gecede bütün eşlerini dolaşır ve her birinden son­ra guslederdi. Bunun üzerine: "Ey Allah'ın elçisi! Bir gusül yapsaydın ya!" dedim. Şöyle buyurdu: "Böylesi daha anndmcı, temizleyici ve iyileştiri-cidir.[816]

Cinsî birleşme yapanın, gusülden önce yeniden birleşme yapmak isteme­si durumunda, iki birleşme arasında abdest alması meşru kılınmıştır. Nite­kim Müslim, Sahih'inde Ebu Saîd el-Hurdî'den Rasûİuİlah'ın (s.a.) şöyle bu­yurduğunu rivayet eder: "Sizden biri eşiyle birleşir, sonra yeniden birleşmek İsterse abdest alsın."[817]

Birleşmeden sonraki gusül ve abdestte, dinçlik, gönül hoşluğu, birleşmeyle dışarı atılanların yerinin doldurulması, tam temizlik ve arınma, birleşmeyle yayılmasından sonra bol sıcaklığın bedende toplanması, Allah*ın sevdiği te­mizlik ve sevmediği pislikten arınma gibi birleşmeyi, sağlığı ve kuvvetleri ko­rumayı en güzel şekilde gerçekleştiren durumlar vardır.

En yararlı birleşme, sindirimden sonra, bedenin sıcaklık ve soğukluk, ku­ruluk ve rutubet, boşluk ve doluluk yönlerinden normal olduğu zamanda ya­pılandır. Bedenin dolu olması durumundaki zarar, boş olmasındaki zarardan daha kolay ve azdır. Rutubetin çokluğundaki zararı kuruluğundaki za­rarından, sıcaklığındaki soğukluğundaki zararından daha azdır. Şehvet art­tığı ve zorlama, düşünce veya sürekli bakış sonunda ortaya çıkmayan tam sertleşme olduğu zaman birleşilmelidir. Birleşme arzusunu zorlamamalı, nefsi buna teşvik etmemelidir. Meninin çokluğu kişiyi hareketlendirdiği ve arzusu doruktayken hemen birleşilmelidir. Yaşlı ve küçük gibi şehveti olmayanlar­la, hastayla, çirkin görüntülüyle, hoşlamlmayanla birleşmeden kaçınılmalı­dır. Böyleleriyle birleşmek, kuvvetleri zayıflatır, birleşmenin özelliğini zayıf­latır. Doktorlardan: "Dulla birleşmek, bakireyle birleşmekten daha yararlı ve sağlığı daha koruyucudur." diyen yanılıyor. Bu, fâsid bir kıyastır. Bazı doktorlar da bundan sakındırıyor. Bu, akıllı insanlann görüşüne ve tabiat ile şeriatın birleştiğine aykırıdır.

Bakireyle birleşmede özellik, birleşenler arasında tam bir yapışma, ka­dının kalbinin erkeğin sevgisiyle dolması, arzusunu onun dışında bir erkekle paylaşmama sözkonusudur, bunlar dulda yoktur. Nitekim Rasûlullah (s.a.) Câbir'e: "Bakireyle evlenseydin ya!" buyurmuştur. Yüce Allah, cennet ehli­nin kadınları hûrulerin'i, verilenden başkasının dokunmadığı kadınlar olarak yaratmıştır. Hz. Âişe, Rasûlullah'a (s.a.): "Ne dersin? Şayet biri yenilmiş, diğeri yenilmemiş ağaca uğrasaydın, deveni hangisinde doyururdun?'* dedi­ğinde, Rasûlullah: "Yenilmemiş ağaçta." cevabını verdi.[818] Hz. Âişe bunun­la, kendisinden başka bakire olmadığını kastediyor.

Sevilen kadınla birleşmenin, çok meni boşaltmakla birlikte, bedeni za­yıflatması azdır. Hoşlanılmayan kadınla birleşme, az meni boşaltması yanın­da, bedeni gevşetir ve kuvvetleri zayıflatır. Âdet gören kadınla birleşme, ta­biata ve şerîata aykırıdır. Çok zararlıdır. Bütün doktorlar bundan sakındırır.

Birleşme şekillerinin en güzeli, oynaşma ve öpüşmeden sonra, yatmış va­ziyette erkeğin kadının üstünde olduğu şekildir. Nitekim Rasûlullah (s.a.): "Çocuk yatağındır."[819] buyuruyor. Bu şekil, erkeklerin kadınlara hâkimi­yetinin tamamlanması yollarındandır. Yüce Allah: "Erkekler kadınlara hâ-kimdirler."[820] buyurur. Bir beyitte şöyle denir:

"İstediğimde beni taşıyan yatak olur, îşim bittiğindeyse yaltaklanan bir hizmetkâr."   

Yüce Allah şöyle buyurur: "Onlar sizin, siz de onların örtüşüsünüz."[821] En mükemmel ve güzel örtü, bu şekilde olandır. Çünkü erkeğin yatağı onun örtüşüdür. Kadının yorganı da onun örtüşüdür. Bu üstün şekil, işte bu âyet­ten alınmıştır. Böylelikle, karı-kocadan her birinin'diğerine örtü olduğu şek­lindeki benzetme güzelleşmiş olur. Burada başka bir yön daha vardır ki o da, kadının bazan erkeğin üstüne eğilmesi ve ona örtü gibi olmasıdır.

Şair şöyle diyor:[822]                       

"Yataktaki erkek, kadının boynunu örttüğünde, kadın örtünür, üstün­de bir elbise bulunmuş olur."

Birleşmenin en kötü şekli, kadının üstte olması ve erkeğin sırtüstü yata­rak birleşmesidir. Bu, Allah'ın kadın ve erkeğe, hatta erkek ve dişi türlerine vermiş olduğu tabiî şekle aykırıdır. Böylesinde birtakım kötülükler vardır. Meninin bütünüyle çıkması zorlaşır. Organda bir miktar kalabilir, bu da bo­zulur ve çözülür, zararlı olur. Ayrıca, erkeklik organına kadının organından salgılar akabilir. Bunun yanısıra, rahim çocuk doğurmak için suyu kapsama­ya ve orada toplanıp birleşmeye imkân bulamaz. Bütün bunların yanında, kadın, tabiat ve şeriat açısından pasif durumdadır. Aktif duruma geçerse, tabiat ve şeriatın gereğine aykırı davranmış olur. Ehl-i kitab, kadınlarıyla yan yata­rak birleşirler ve bu kadın için daha kolaydır, derlerdi.

Kureyş ve Ensâr, kafaları üzerine yatardı. Yahudiler bu durumlarını ya­dırgadılar. Bunun üzerine: "Kadınlarınız sizin tarlanızdır, tarlanıza istediği­niz gibi gelin."[823] âyeti indi.[824]

Sahihayn'da Câbir'den rivayete göre Yahudiler "Erkek karısıyla arka­sında durup önden birleşince, çocuk şaşı olur." derlerdi. Bunun üzerine "Ka­dınlarınız sizin tarlanızdır, tarlanıza istediğiniz gibi gelin." âyeti indi. Müs­lim'in rivayetinde "İster yüzü üstüne kapanarak, isterse yüz üstü kapamayarak birleşir. Ancak birleşme, zürriyet yeri olan, bir tek yerden olur. "| İlavesi vardır[825]                                                         

Arkadan birleşme, hiçbir peygamberin dilinde mubah kılınmamıştır. Se­leften birine böyle bir durumu nisbet eden yanılıyor. Ebu Davud'un Sünen'-inde Ebu Hureyre'den rivayete göre, Rasûlullah (s.a.): "Karısına arkadan bir­leşen mel'undur." buyurmuştur[826]

Ahmed ve Ibn Mâce'deki bir lafız ise: "Allah eşiyle arkadan bir

bakmaz." şeklindedir.'[827]                                                           

Tirmizî ve Ahmed'in bir lafzında: "Âdet görenle ve arkadan birleşen veya kâhine başvurup bunu doğru kabul eden, Muhammed'e (s.a.) indirileni in­kâr etmiş demektir." şeklindedir[828]

Beyhakî'nin rivayeti ise şöyledir: "Erkek veya kadınlarla arkadab  birleşenler küfre girmiş olur."

VekTin Musannef inde, Zem'a b. Salih—İbn Tâvûs—babası—Amr b. Dinar—Abdullah b. Yezid senediyle su rivayet yer alır: Hz. Ömer, Rasûhıl-lah'ın (s.a.) şöyle buyurduğunu söylemiştir: Allah gerçeği söylemekten haya etmez. Kadınlarla arkadan birleşmeyin."[829]

Tirmizî'de Ali b. Talk'tan, Rasûlullah'ın şöyle buyurduğu rivayj

lir: "Kadınlarla arkadan birleşmeyin. Çünkü Allah gerçeği açıklamaktan ha­ya etmez. "[830]

İbn Adî'nin Kâmil'ınde, el-Muhamilî—Saîd b. Yahya el-Umevî— Muhammed b. Hamza—Zeyd b. Refî—Ebu Ubeyde—merfûan Abdullah b. Mes'ûd senediyle şu hadis vardır: "Kadınlarla arkadan birleşmeyin. "[831]

Hasan b. Ali el-Cevherî, merfûan Ebu Zer'den şu hadisi rivayet etti: "Er­kekler veya kadınlarla arkadan birleşen, küfre sapmıştır."

îsmail b. Ayyaş, Süheyl b. Ebî Salih—Muhammed b. el-Münkedir— merfûan Câbir'den şu hadisi rivayet eder: "Allah'tan haya edin. Çünkü Al­lah, gerçeği açıklamaktan haya etmez. Kadınlarla arkadan birleşmeyin." Dâ-rakutnî bu hadisi aynı yolla, şu sözlerle rivayet eder: "Allah gerçeği açıkla­maktan haya etmez. Kadınlarla arkadan birleşmen helâl değildir."[832]

Bağavî şöyle diyor: Hudbe, Hemmâm'dan şunu rivayet eder: Katâde'-ye, karısıyla arkadan birleşenin durumu soruldu. Şöyle dedi: Amr b. Şuayb— babası—dedesi senediyle Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Bu, küçük lûtîliktir."

Ahmed'in MüsnecTinde Abdurrahman—Hemmâm—Katâde—Amr b. Şuayb—babası—dedesi senediyle de aynı hadis yer alır.[833]

Yine Müsnedyde îbn Abbas'tan şu rivayet vardır: "Kadınlarınız sizin tarlanızdır." âyeti, Ensâr'dan bir grup hakkında indi. Rasûlullah'a (s.a.) ge­lip konuyu sorunca, onlara şöyle buyurdu: "Her halükârda kadınla önden birleş."[834]

Yine Müsned'ds İbn Abbas'tan şu rivayet vardır: Hz. Ömer, Rasûlul-lah'a gelip, "Ey Allah'ın elçisi! Mahvoldum." dedi. Rasûluİlah: "'Seni mah­veden nedir?" diye sordu. Hz. Ömer: "Dün gece değirmenimi değiştirdim." dedi. Rasûlullah ona hiçbir cevap vermedi. Bunun üzerine: "Kadınlarınız sizin tarlanızdır. Tarlanıza istediğiniz gibi gelin." âyeti indi. Önden veya ark da durarak birleş, ama âdet görürken ve arkadan birleşmekten sakın."[835]

Tirmizî'de İbn Abbas'tan merfûan şu rivayet vardır: "Allah, bir erk veya kadınla arkadan birleşen adama bakmaz."[836]

Ebu Ali el-Hasan b. el-Huseyn b. Duma'nın merfûan Berâ b. Âzib'te şu rivayeti vardır: "Bu ümmetin on kişisi Allah'ı inkâr etmiştir: 1) Katil, 2) Sihirci, 3) Deyyus, 4) Kadınla arkadan birleşen, 5) Zekât vermeyen, 6) İmkâ­nı olduğu halde hacca gitmeden ölen, 7) İçki içen, 8) Fitne peşinde koşan, 9) Harb ehline (düşmana) silah satan, 10) Nâmahremiyle evlenen."[837]

Abdullah b. Vehb şöyle der: Abdulah b. Lehî'a ve Mişrah b. Ha'ân, Ukbe b. Âmir* den, Rasûlullah'in (s.a.) şöyle buyurduğunu rivayet ederler: "Ka­dınlarla arkadan birleşen merûndur."[838]

Haris b. Ebî Üsâme'nin MüsnecTinâs, Ebu Hureyre ve İbn Abbas'tan şu rivayet vardır: Vefatından önce okuduğu son hutbede Rasûlullah (s.a.) şun­ları söyledi: "Bir kadınla, erkekle veya çocukla arkadan birleşen, kıyamet günü kokusu leşten daha pis olduğu halde haşrolunur, cehenneme girene ka­dar insanlar ondan acı duyar, Allah onun ecrini iptal eder, hiç kimseden fid­ye ve şefaat kabul etmez, ateşten bir tabuta sokulur, üstüne ateşten çiviler çakılır." Ebu Hureyre: "Bu, tevbe etmeyen içindir." demiştir.

Ebu Nuaym el-Isbahânî, Huzeyme b. Sabit'ten merfûan şunu rivayet eder: "Allah gerçeği söylemekten haya etmez. Kadınlarla arkadan birleşmeyin."[839]

Şafiî der ki: Amcam Muhammed b. AH b. Şafiî, bana Abdullah b. Ali b. es-Sâib—Amr b. Uhayha b. el-Cellâh—Huzeyme b. Sabit senediyle şunu rivayet etti: Bir adam Rasûluüah'a kadınlarla arkadan birleşmeyi sordu. "Helâldir" dedi. Adam dönünce, hemen çağırdı ve: "Nasıl dedin? Önünden mi, arkasından mı? Evet, arkasından mı, arkasına mı? Hayır, olamaz. Allah gerçeği açıklamaktan haya etmez. Kadınlarla arkadan birleşmeyin." buyurdu[840]

Rebîder ki: Şafiî'ye, "Ne dersin?" diye soruldu. Şu cevabı verdi: "Am­cam sıkadır. Abdullah b. Ali, sikadır. Ensârî'yi, yani Arnr b. el-Cellâh'ı iyi olarak anmıştır. Huzeyme, sikahğından şüphe edilmeyen biridir. Bu konuda izin veremem, bilâkis yasaklarım."

Ben derim ki: Selef ve imamlardan, mubah olduğunu nakledenlerin yan­lışlığı işte buradan doğmuştur. Çünkü onlar, arkada durup önden birleşmeyi mubah görmüşlerdir. Arkada durur ama birleşme yapmaz. îşiten, ismin "den" ile "de" hallerini karıştırmış ve aralarında fark olmadığını sanmıştır. Selefin mubah kıldığı işte budur. Onlara karşı yanlışlık yapanlar, çok çirkin ve kötü yanlışlık yapmışlardır.

Yüce Allah: "Onlarla Allah'ın emrettiği yerden birleşin." buyurmuştur. Mücâhid şöyle der: îbn Abbas'a bu âyeti sorduğumda şu cevabı verdi: "Âdet gördüğünde ayrılan yer, emredilen yerdir." Ali b. Ebî Talha ondan naklen şöyle diyor: "Önden birleşin demektir. Bundan başkası sanmayasın."

Âyet, arkadan birleşmenin haram olduğunu iki yönden göstermektedir:

1— Yüce Allah, "ekin yeri" olan yerden birleşmeye izin vermiştir. Bu da, arka değil, çocuğun doğduğu yerdir. "Ekin yeri", "Allah'ın size emret­tiği yerden" ve "tarlanıza dilediğiniz şekilde gelin" âyetinden çıkarılır. Ka­dınla arkasında durup önden birleşmek de yine âyetten çıkarılmıştır. Çünkü Allah "dilediğiniz şekilde", yani ister önde, ister arkada durarak istediğiniz şekilde buyurmuştur. îbn Abbas'a göre, "Tarlanıza gelin", önden birleşin demektir.

Yüce Allah, geçici olarak çıkan sıkıntı dolayısıyla önden birleşmeyi ha­ram kıldığına göre, (neslin kesilmesine) maruz kalma kötülüğünün ve mut­lak sıkıntı yeri olan arkadan birleşme haydi haydi haramdır. Ayrıca (sıbyan-cılığa yol açar).

Kadının kocasında onunla birleşme hakkı vardır. Kadınla arkadan bir­leşmek onun hakkını ortadan kaldırır, arzusunu giderrriez, gayesini sağlamaz.

Arka, bunun için hazırlanmamış ve yaratılmamıştır. Birleşme için hazır-lanan öndür. Önden vazgeçip arkadan birleşenler, Allah'ın hikmet ve şeriâ-tinden uzaklaşmış olurlar.

2—  Bu, erkeğe de zararlıdır. Filozof ve diğer gruplardan aklı başında tabipler bunu yasaklar. Çünkü kadının Ön kısmı, birikmiş suyu çekmekte özel bir duruma sahiptir, erkek de bu şekilde huzur bulur. Arkadan birleşme bü­tün suyu çekmeye yardım etmez. Tabiî duruma aykırılığı dolayısıyla bütün biriken dışarı çıkmaz.

Tabiata aykırılığı dolayısıyla çok yorucu hareketleri gerektirdiğinden, yi başka bir yönden daha zararlıdır.

Orası pislik ve temizlenme yeridir. Erkek bu şekilde kendisine zarar ver

Bu, kadına da zararlıdır. Çünkü böylesi tabiate aykırı ve uzaktır, kad. böyle durumdan hoşlanmaz.

Bu, yapana ve yapılana üzüntü, gam ve nefret doğurur.

Bu, yüzü kızartır, gönlü karartır, kalbin nurunu söndürür, azıcık fer seti olanın tanıyacağı bir sima şeklinde yüze vahşi bir görünüm kazandırır.

Hiç şüphesiz bu, yapan ve yapılan arasında nefret, hoşnutsuzluk ve iliş­kinin kopması sonuçlarım doğurur.

Allah'a samimi tevbe dışında, yapan ve yapılanın durumunda sonradan ıslah olmayacak derecede bir kötülük ortaya çıkarır.

Bu, her ikisinden de iyilikleri alır, onları kötülüklerle doldurur. Arala­rındaki sevgiyi alıp, yerine nefret ve lânetleşmeyi getirmesi gibi.

Bu, nimetlerin yok olup, belâların gelme sebeplerinin en önemlilerinden-dir. Çünkü, Allah'ın yapana lanet, nefret ve yüzçevirmesini, yüzüne bakma­masını gerektirir. Bundan sonra hangi iyiliği umar, hangi kötülükten emin olabilir? Allah'ın lanetlediği, sevmediği, yüzçevirdiği ve bakmadığı bir kulun hayatı ne halde olur?

Bu, hayayı bütünüyle ortadan kaldırır. Haya, kalplerin can damarıdır. Kalp bunu kaybedince, çirkini beğenir, iyiyi kötü görür. Bunun sonunda, kö­tülüğü daha da katmerleşir.

Bu, Allah'ın yarattığı tabiatın dışına çıkarır, insanı tabiatından uzaklaş­tırır. Bu tersyüz edilmiş bir tabiattır. Tabiat tersyüz olunca kalp, eylem ve hidayet de tersyüz olur. Bunun sonunda kötü iş ve durumları iyi görür. Elin­de olmayarak durumu, eylemi ve sözü bozulur.

Başkasının yapmadığı, kabalık ve cür'eti ortaya çıkarır. Başkasının yapmadığı hafiflik, rüsvaylık ve aşağılık doğurur.

İnsana, başkalarının hoşnutsuzluk, nefret ve azarlamasını, onu küçük görmeleri gibi gözle görülen durumları ortaya çıkarır. Dünya ve âhiret saa­deti tutumunda ve getirdiğini izlemekte, dünya ve âhiret helaki tutumuna ve getirdiğine aykırılıkta bulunan kişiye Allah'ın salât ve selâmı olsun! [841]


[814] Ebu Davud, 2386; Ahmed, 6/123, 234. Senedinde Muhammed b. Dinar el-Ezdî vardır, ez­beri kötüdür. Şeyhi Sa'd b. Evs el-Abdî'nin yanlışlıklan çoktur.

[815] Müslim, 309.

[816] Ebu Davud, 219; tbn Mâce, 590. Senedi hasen olabilecek durumdadır.

[817] Müslim, 308.

[818] Buharî, 9/104.

[819] Buharî, 5/278; Müslim, 1457. Hz. Âişe'den.

[820] Nisa, 4/34. .

[821] Bakara, 2/187.                                                                       

[822] Bu şair, Nâbiga el-Ca'dî'dir. Beyit Divan'ında, s. 81'de; eş-Şi'r ve'ş-Şu'arâ'da s. 296'dadır

[823] Bakara, 2/223.

[824] Ebu Davud, 2164. Râvileri suçadır. Ahmed (6/305, 310, 318), Tirmizî (2983) ve Dârimî (I/256)'de Ümmü Seleme'den benzer ve senedi sahih bir şahidi vardır.

[825] Buharî, 8/143; Müslim, 1435.

[826] Ahmed, 2/444, 479; Ebu Davud, 2162. Bûsırî, isnadını sahih görmüştür. İbn Adtf|(|l/2I1) ile Taberânî'nin Evsât ve Mecmâ'mda. (4/299), Ukbe b. Âmir'den rivayet edilen şahidi vardır, senedi hasen bu hadisle güçlenir.

[827] Ahfned, 2/272, 344; İbn Mâce, 1923. Tirmizî'de, îbn Abbas'tan rivayet edilen hasen se-nedli bir şahidi vardır, onunla güçlenir. İbn Hibbân (1302) bunu sahih görmüştür.

[828] Tirmizî, 135; İbn Mâce, 639; Ahmed, 2/408, 476; Ebu Davud, 3904; Dârimî, 1/259. Ebu Hureyre'den ve senedi kuvvetli olarak rivayet edilmiştir.

[829] Zem'a b. Salih zayıftır. Münzirî, et-Tergîb ve't-Terhîb (3/200)'de verir ve: "Bunu Ebu Ya'lâ, ceyyid bir isnadla rivayet etmiştir" der. Heysemî, Mecmau'z-Zevaid'de (4/298, 299) verir, Taberânî'nin el-Mu'cemu 'l-Kebîr'\nde ve Bezzâr'da da bulunduğunu belirtir ve: *'Ebu Ya'-lâ'nın râvileri, Sahih râvileridir. Ya'lâ b. Yemân ise sikadır." der.

[830] Tirmizî, 1165. Dârimî, 1/260. Tirmizî bunu hasen, îbn Hibbân ise sahih görmüştür. Hu-zeyme b. Sâbit'in rivayet

ettiği bir şahidi vardır. Bu, Şafiî (2/360), Ahmed (2/213) ve Ta-havî (2/25)'de yer alır. Senedi sahihtir. İbn Hibbân (1299) ile Hulâsatu'l-Bedri'l-Münîr'dv İbnu'l-Mulakkın bunu sahih görmüş, İbn Hacer, Fethu'i-BârFde (8/142), isnadı iy^hadis­lerden olduğunu belirtmiştir.

[831] Ebu Ubeyde, babasından dinlememiştir. Aynı konuda Ahmed'de yer alan ve râvileri sika olan Hz. Ali'nin rivayet ettiği bir hadis vardır.

[832] Dârakutnî( 3/288. Heysemî, Mecmau'z-Zevâid1 de bunu zikretmiş ve: "Hadisi Taberanî ri­vayet etmiştir, râvileri sikadır." demiştir.

[833] Ahmed, 6706, 6976. İsnadı sahihtir. Bu hadisi Münzirî, et-Tergîb ve't-Terhîb, (3/200)'de zikreder ve Bezzâr'a nisbet eder, râvilerinin sahih olduğunu söyler. Heysemî, Mecmau'z-Zevâid'de (4/298) verir. Taberânî'nin Evsâfına atıfta bulunur ve: "Ahmed'in râvileri, Sa­hih râvİIeridir." der. Bu görüşleri incelenmeye değer. Çünkü muhaddislerin terminolojisin­de âşinâ olunan, bu terimin Buharı ve Müslim'in birlikte veya îek başlarına rivayetlerini aldıkları râviler için kullanılmasıdır. Buharı ve Müslim birlikte veya ayrı ayrı, Amr b. Şu-âyb'da*n asla rivayette bulunmuş değillerdir. Taberî (2/234), Ahmed (6968) ve Beyhakî (7/199), Katâde'den Ukbe b. Vessâc—Ebu'd-Derdâ senediyle, Ebu'd-Derdâ'nın şöyle de­diğini naklederler: "Bunu sadece kâfir yapar." Senedi sahihtir.

[834] Ahmed, 1/268. Senedinde Rüşd b. Sa'd vardır, zayıftır. Ama şahidi daha önce geçti.

[835] Ahmed, 1/297; Tirmizı 2984. Senedi hasendir.

[836] Tirmizî, 1165, isnadı hasendir. îbn Hibbân (1302) ise bunu sahih görmüştür.

[837] Bunu Süyûtî, el-Câmiu's-Sağîr'de zikretmiş ve îbn Asâkir'e nisbet etmiştir, zayıf olduğu­nu da belirtmiştir.

[838] Senedi hasendir. tbn Adî bunu, Kâmil (l/2U)'de vermiştir. Az önce de geçtiği gibi, Ebu Hureyre'den rivayet edilen şahidi vardır.

[839] Hıtyetu't'Evliyâ, 8/376. Senedi zayıftır.

[840] Sahih bir hadistir. Şafiî, 2/260. Ondan da Beyhakî (7/196), Tahavî (2/25), Nesâî (İşret'te) ve îbn Hibbân (1299, 1300) bu hadisi verirler. Îbnu'l-Mulakkın, Hulâsatu'l-Bedri'l-Münîr'fe'-, İbn Hazm, el-Muhalla'ûd. (10/70) bunu sahih, Münzirî (3/200) de iyi görmüştür.

[841] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/460-457.