๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 28 Temmuz 2011, 14:42:07



Konu Başlığı: Aşure orucu
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 28 Temmuz 2011, 14:42:07
5— Aşure Orucu:

 

Aşure orucuna gelince, Hz. Peygamber (s.a.) bu günün orucunu, di­ğer günlerin orucuna tercih ediyordu. Medine'ye gelince, yahudilerin aşure günü oruç tuttuğunu ve bu güne hürmet ettiğini gördü ve: "Biz Musa'ya (a.s.) daha lâyığız" buyurarak, aşure günü oruç tuttu ve bu günde oruç tutulmasını emretti. Bu, Ramazan orucu farz kılınmazdan önce idi. Rama­zan orucu farz kılınınca: "Aşure orucunu dileyen tutar, dileyen de terke-der."[173] buyurdu. [174]


a) Bu Konudaki İtirazlar:


 

1- Bazı âlimler buna karşı çıkarak şöyle demişlerdir: Rasûlullah (s.a.) Medine'ye ancak Rebîlevvel ayında geldi, nasıl tbn Abbas "Hz. Peygam­ber (s.a.) Medine'ye geldiğinde yahudilerin aşure günü oruç tuttuğunu gördü" diyebilir?

2- Bu konuda başka bir itiraz, Sahihayrfda sabit olan Hz. Âişe hadisi­dir. Hz. Âişe anlatıyor: Kureyş, cahiliyye döneminde aşure günü oruç tu­tardı. Hz. Peygamber (s.a.) da tutardı. Medine'ye hicret edince aşure günü oruç tuttu ve bu gün oruç tutmayı emretti. Ramazan orucu farz kılınınca: "(Aşure orucunu) dileyen tutar, dileyen terkeder."[175]' buyurdu.

3-  Bir başka itiraz da yine Sahihayn'da geçen bir hadistir: Abdullah b. Mes'ûd, öğle yemeğindeyken Eş'as b. Kays yanma geldi. İbn Mes'ûd:, Ebu Muhammed, yemeğe buyur. Eş'as: Bugün  aşure günü değil mi? İbn Mes'ûd: Aşure günü nedir, bilir misin? Eş'as: Nedir? İbn Mes'ûd dedi ki: O, Ramazan orucu farz kılınmazdan önce Rasûlullah'ın (s.a.) oruç tut­tuğu bir gündür. Ramazan orucu farz kılınınca, onu terketti.[176]

Müslim, Sahih'inât İbn Abbas'tan rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (s.a.) aşure günü oruç tutup, başkalarına da oruç tutmayı emredince: Ya Rasûlullah! Bu, yahudilerin ve hıristiyanlann hürmet ettiği bir gündür de­diler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.): "İnşallah önümüzdeki yıl dokuzun­cu gün oruç tutarız." buyurdu. Rasûlullah (s.a.) bir sonraki yılın aşuresi gelmeden vefat etti.[177]

Bu da gösteriyor ki Rasûlullah'ın (s.a.) aşure günü oruç tutması ve başkalarına da tutmalarını emretmesi vefatından bir yıl önce idi. Önceki hadiste, bunun Medine'ye gelişinde tutulduğu ifade ediliyor. İbn Mes'ûd, aşure orucunun Ramazan orucunun farz kıhnışıyla terk edildiğini haber ver­mektedir. Yukarıda geçen îbn Abbas hadisi buna muhalefet etmektedir. Farziyeti terk olundu denilemez, çünkü Sahihayn'da, Muâviye b. Ebi Süf-yan'dan rivayet olunduğuna göre zaten farz kılınmamıştır. Muâviye der

ki: Rasûlullah'ı (s.a.) şöyle buyururken işittim: "Bu, aşure günüdür. Allah Teâlâ bu günde oruç tutmanızı farz kılmamıştır. Ama ben oruçluyum. Di­leyen oruç tutsun, dileyen tutmasın."[178] Muâviye bunu kesinlikle Mekke fethinden sonra işitmiştir.

4- Bir başka itiraz Müslim'in, Sahihimde Abdullah b. Abbas'tan yap­tığı şu rivayettir: Rasûlullah'a (s.a.): "Yahudiler ve hıristiyanlar bu güne hürmet ediyorlar" denildiğinde, şöyle buyurdu: "Gelecek yıla çıkarsam, dokuzuncu gün oruç tutacağım." Rasûlullah (s.a.), bir sonraki yılın aşure­sini göremeden vefat etti. Sonra yine Müslim, Sahihimde Hakem b. A'-rac'dan rivayet etmiştir: Hakem anlatıyor: Abdullah b. Abbas'ın yanına vardım. Zemzem kuyusunun başında ridasım yastık yapmış yatıyordu. Aşure orucu hakkında bana bilgi verir misin? dedim. îbn Abbas: Muharrem hilâ­lini gördüğünde saymaya başla, dokuzuncu gün gelince oruç tut, dedi, Ra­sûlullah (s.a.) bu orucu böyle mi tutardı? deyince; Evet, dedi.[179]

5-  Bir başka itiraz: Aşure orucu İslâm'ın ilk günlerinde farz idiyse Rasûlullah niçin kaza etmelerini emretmedi, halbuki geceden niyet etmeleri gerekirken edememişlerdi; farz değil idiyse Müsned'de ve diğer hadis kitap­larında değişik yönlerden gelmiş rivayetlerde geçtiği gibi Rasûlullah (s.a.) bir şeyler yemiş olanların o andan itibaren oruca başlamalarını nasıl emir buyurmuş olabilir? Gerçekten de Hz. Peygamber (s.a.), o gün bir şeyler yiyen kişilerin, günün geri kalanında oruç tutmasını emir buyurmuştu.[180] Bu durum ancak farz olan oruç için böyle olabilir. Bir de İbn Mes'ûd'un "Ramazan orucu farz kılınınca aşure orucu terkedildi, ama müstehab ola­rak kaldı" sözü nasıl sahih olur?

6-  Bir başka itiraz, İbn Abbas'ın aşure günü olarak Muharrem'in do­kuzuncu gününü belirlemesi ve Rasûlullah'ın (s.a.) da böyle oruç tuttuğu­nu haber vermesi: İbn Abbas, Hz. Peygamber'in (s.a.): "Aşure günü oruç tutunuz, yahudilere muhalefet etmek için de ya bir gün öncesinde ya da bir gün sonrasında oruç tutunuz."[181] buyurduğunu rivayet etmiştir. Bunu İmam Ahmed kitabında böyle kaydetmektedir. Oysa yine İbn Abbas (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.) Muharrem'in onuncu günü, aşure orucu tut­mamızı emretti." demektedir. Hadis Tirmizî'dedir.[182]

 
b) Bu İtirazlara Cevap:                                            

 

Allah'ın yardımı, desteği ve muvaffak kılması ile bu itirazların cevabı şöyledir:

1-  Hz. Peygamber'in (s.a.) Medine'ye geldiğinde yahudileri aşure gü­nü oruç tutarken gördüğüne dair birinci itiraza gelince, bu rivayette onları oruç tutar halde bulduğu günün, hemen geldiği gün olduğuna dair bir şey yoktur. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.) Medine'ye RabıuIevvelMn on ikinci pazartesi günü gelmiştir. Fakat bunu ilk öğrenişi, Medine'ye gelişinden son­raki ikinci yılda olmuştur. Eğer ehl-i kitap, oruçlarım kamerî takvime göre hesaplıyorsa, Rasûlullah Mekke'de iken durum böyle değildi. Güneş takvi­mine göre hesaplıyorsa, zaten itiraz tamamıyla yok olur. Allah Teâlâ'nın Hz. Musa'yı (a.s.) kurtardığı gün, Muharrem'in onuncu günü olan aşure, günüdür. Ehl-i kitap o günü güneş takvimine göre tesbit etmiş olur ki bu ise Hz. Peygamber'in (s.a.) Rabîulevvel ayında Medine'ye gelişine rastla­maktadır. Ehl-i kitabın orucu güneş takvimine göre hesaplanmaktadır. Müs­lümanların orucu ise kameri takvime göredir. Hacları ve aylar dikkate alı­narak yerine getirilen vacip veya müstehap ibadetlerinin tamamı da böyle­dir. Artık Hz. Peygamber'in (s.a.): "Biz Musa'ya sizden daha lâyığız" buyurmasıyla, bu güne hürmet gösterilmesi ve bu günün belirlenmesinde öncelik hakkının kime ait olduğuna dair hüküm açıklığa kavuşmuş oldu. Hıristiyanlar, oruçlarını belirleme konusunda onu yılın değişik aylarına te­sadüf eden bir mevsimine denk getirmekle hata ettikleri gibi; yahudiler de güneş takvimini kullandıklarından güneş takvimine göre seneyi dolaşan aşure gününün yıldönümünü belirlemede hata ediyorlardı.

2-  Kureyş, cahiliye döneminde aşure günü oruç tutardı, Hz. Peygam­ber (s.a.) de tutardı, şeklindeki ikinci itiraza gelince; Kureyş'in bu güne hürmet ettiğinde hiç şüphe yoktur. O günde Kabe'ye örtü çekiyorlar ve o günde oruç tutmayı da hürmetin tamamlayıcısı kabul ediyorlardı. Fakat onu hilâllere göre hesap ediyorlardı. Halbuki yahudilere göre Muharrem'in onuncu günü idi. Hz. Peygamber (s.a.) Medine'ye geldiğinde, yahudileri bu onuncu güne hürmet eder ve oruç tutar halde buldu da sebebini sordu. Yahudiler: "Bugün, Allah Teâlâ'nın Hz. Musa'yı ve kavmini Firavun'dan kurtardığı gündür." dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) da: "Biz Mu­sa'ya sizden daha lâyığız, daha yakınız." dedi ve bugünün hürmetini kabul edip destekleyerek hem kendisi oruç tuttu, hem de ashabının oruç tutması­nı emir buyurdu. Hz. Peygamber (s.a.), kendisinin ve ümmetinin Hz. Mu­sa'ya (a.s.) yahudilerden daha lâyık ve yakın olduğunu haber vermiştir. Hz. Musa (a.s.) Allah'a şükretmek için o gün oruç tutmuşsa, biz bu konu­da ona uymaya yahudilerden daha yakın ve daha lâyığız. Özellikle şu: "Şe­riatımız aksini söylemedikçe; bizden öncekilerin şeriatı bizim de şeriatımız-dır." prensibini düşündüğümüzde.

Hz. Musa'nın (a.s.) o gün oruç tuttuğunu nereden biliyorsunuz? deni­lirse, biz deriz ki: Sahihayn'da. sabit olduğuna göre Rasûlulah (s.a.), bunu yahudilere sorduğunda onlar: Bugün, Allah'ın Musa'yı ve kavmini kurtar­dığı, Firavun'u ve kavmini boğduğu, büyük bir gündür. Musa, Allah'a şükretmek için o gün oruç tuttu, biz de bu günde oruç tutarız, dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) "Biz Musa'ya sizden daha yakın ve daha lâyığız." dedİ[183] ve hem oruç tuttu hem de oruç tutulmasını emir buyur­du. Onları bu konuda destekleyip yalanlamayınca, Hz. Musa'nın (a.s.) o gün, Allah'a şükretmek için oruç tuttuğu böylece anlaşılmış oldu. Aşure gününe gösterilen bu hürmet, hicretten önce gösterilen hürmete eklendi ve bu günün değeri daha da arttı. Hatta Rasûlullah (s.a.), o gün oruç tutul­ması için, o ana kadar yemiş olanların da o andan itibaren oruca başlama­sı için çarşı-pazarda tellâl çağırttı. Görünen o ki, Hz. Peygamber (s.a.) onlara bunu zorunlu kılmış ve ileride geleceği gibi onlara bu aşure orucunu farz kılmıştır.

3- Hz. Peygamber'in (s.a.) Ramazan orucu farz kılınmadan önce aşu­re günü oruç tuttuğunu ve Ramazan orucu farz kılınınca onu terkettiğini gösteren üçüncü itiraza gelince; bundan kurtuluş yoktur. Çünkü Ramazan orucundan önce aşure günü oruç tutmak farzdı. Bu durumda müstehab oluşu değil, farz oluşu terk edilmiş olur. Böyle olduğu ortaya çıkar ve kesinleşir. Çünkü, vefatından bir yıl önce kendisine yahudilerin oruç tuttu­ğu söylendiğinde Rasûlullah (s.a.): "Gelecek yıla çıkarsam ^dokuzuncu gün oruç tutacağım" demiştir, ki bu "onuncu günle birlikte" anlamına gelir. Yine Hz. Peygamber (s.a.): "Yahudilere muhalefet ediniz. Ya bir gün Ön­cesinde ya da bir gün sonrasında oruç tutunuz."[184] buyurmuştur. Yani aşure günüyle birlikte. Bunun, işin sonunda söylendiğinde şüphe yoktur. Fakat ilk zamanlarda Hz. Peygamber (s.a.), kendisine bir şey emredilme­yen konularda ehl-i kitaba uymaktan hoşlanırdı. Böylece aşure orucunun müstehablığmın terkedilmediği anlaşılmaktadır.

Aşure orucu farz kılınmadı diyen kişi iki şeyden birini kabul etmelidir: Ya müstehab oluşu terkedilmiştir demelidir —ki o zaman müstehablık diye bir şey kalmaz — ya da bunu söyleyen Abdullah b. Mes'ûd'un şahsi görü­şü budur ve o aşure günü oruç tutmanın müstehap olduğunu bilmiyordu demelidir ki bu uzak bir ihtimaldir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.) ashabını, o gün oruç tutmaya teşvik etmiş ve aşure orucunun geçmiş yıhn günahları­na keffaret olacağını haber vermiştir.[185]' Sahabe-i kiram da Hz. Peygam-ber'in (s.a.) vefatına kadar1 aşure orucuna devam etmişler ve O'ndan (s.a.) aşure orucunu yasakladığına ve mekruh olduğuna dair bir harf bile rivayet etmemişlerdir. Bundan da müstehap oluşunun değil, farz oluşunun terk edildiği anlaşılmaktadır.

Buharî ve Müslim'in, sıhhatinde ittifak ettikleri Muâviye hadisine gö­re, aşure orucunun farz olmadığı ve kesinlikle farz kılınmadığı açıktır, de­nilirse şöyle cevap verilir:

a)  Muâviye hadisi, bu orucun farziyetinin sürekli olmadığını ve onun artık şimdi farz olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu hadis, daha önce var olup da sonradan neshedilen bir farziyetin olmadığını ifade etmi­yor. Daha önceleri farz olup da sonra farziyeti neshedilmiş bir oruç olması halinde "Allah Teâlâ onu bize farz kılmadı" demek imkânsız değildir.

b) İkinci cevap da şudur: Nihayet olumsuzluk geçmiş zamanı ve bugü­nü genel olarak kapsamış olabilir. Dolayısıyla geçmişte farz kılmışının de­lilleri geçmişe tahsis olunur ve farzın devamında olumsuzluktan vazgeçilir.

c)  Üçüncü bir cevap: Hz. Peygamber (s.a.) aşure orucunun farziyyeti ve vücubiyeti konusunda Kur'an'dan yararlanarak olumsuz bir ifade kul­lanmıştır.  Buna,  Hz.  Peygamber'in (s.a.)  "Allah Teâlâ onu bize farz kılmadı" sözü delildir. Bu, âyetten başka, bir delille farz kılınmasına engel değildir. Allah Teâlâ'nm kullarına farz kıldığı, Hz. Peygamber'in (s.a.) ashaba farz kılındığını haber verdiğidir. Nitekim Allah Teâlâ "Oruç size farz kılındı." buyurmuştur. Hz. Peygamber (s.a.) ise, Allah Teâlâ'nm farz kıldığı oruca dahil olduğunu vehmedenlerin kuşkusunu gidermek için aşure orucunun Allah Teâlâ'nm farz kıldığı oruca dahil olmadığını haber vermiş­tir. Önceden tutulması emredilip de sonra bu farz oruçla neshedilen aşure orucunun emredilmesiyle bunun arasında bir çelişki yoktur. Bunu şu husus da ortaya koyar: Muâviye bu sözü Hz. Peygamber'den (s.a.) Mekke fet­hinden sonra, Ramazan orucunun farziyetinin kesinleşmesi ve aşure orucu­nun farziyetinin de neshedilmesinin akabinde işitmiştir. Aşure orucunun emredilişine ve o ana kadar yiyenlerin hemen oruca başlamaları için tellâl çağırtıhşma şahit olanlar, Rasûlullah'm Medine'ye gelişinde Ramazan oru­cu farz kılınmadan önce buna da şahit oldular. Ramazan orucu, hicretin ikinci yılında farz kılındı ve RasûMlah (s.a.) dokuz Ramazan oruç tut­tuktan sonra vefat etti. Aşure orucunun emredildiğine şahit olanlar, buna, Ramazan orucu farz kılınmadan önce şahit olmuşlardır. Farziyetinin kaldı­rılışının haber verildiğine şahit olanlar ise, buna Ramazan orucu farz kılın­dıktan sonra, işin sonunda şahit olmuşlardır. Bu metod izlenmezse bu bö­lümdeki hadisler çelişir ve çatışır.

Geceden niyet edilmemiştir ki nasıl farz olsun. Zira Hz. Peygamber (s.a.): "Oruca geceden niyet etmeyen oruç tutmamıştır."[186]' buyurmuş­tur, denilirse; ona da şöyle cevap veririz:

Bu hadisin, Hz. Peygamber'in (s.a.) sözü mü yoksa Hz. Hafsa ve Hz. Âişe'nin sözü mü olduğunda ihtilâf vardır. Hz. Hafsa hadisim, Ma'-mer, Zührî, Süfyan b. Uyeyne ve Zührî'den rivayette bulunan Yunus b. Yezîd el-Eylî bu hadisi mevkuf olarak rivayet ederken, bazıları da merfû olduğunu söylemişlerdir. Hadisçilerin çoğunluğu; mevkuf olması daha doğ­rudur, demişlerdir. Tirmizî: "Bunu Nâfi', İbn Ömer'den, onun sözü ola­rak rivayet etti." demiştir. Hadisçilerden bir kısmı, merfû olarak rivayet eden râvinin güvenilirliği ve adaletli oluşu sebebiyle hadisin merfûluğunu sahih kabu! etmişlerdir. Hz. Âişe hadisi de merfû ve mevkuf olarak rivayet edilmiş ve merfû oluşunun sahih olup olmadığında ihtilâf edilmiştir. Merfû oluşu sabit olmazsa zaten konuşmaya gerek yoktur. Merfû olduğu sabit ise, hadisin Ramazan orucunun farz kılınmasından sonra söylendiği anlaşı­lır. Öyleyse bu, aşure günü orucunun emr ediliş inden sonradır ve bir vacib hükmünün yenilenmesidir —ki bu da geceden niyet etmektir—, yoksa Al­lah Teâlâ'nın hitabıyla sabit olan bir hükmü neshetmek değildir. Aşure günü orucunun gündüz yapılan bir niyetle geçerli sayılması, Ramazan oru­cunun ve geceden niyet etmenin farz kılınmasından öncedir. Sonra Rama­zan orucunun farz kıhnmasıyla aşure orucunun farziyyeti nesholundu ve geceden niyet etmenin farziyyeti yenilendi. Bu birinci görüştür.

İkincisi ise Hanefîlerin görüşüdür. Aşure günü orucunun farziyyeti iki şeyi kapsamaktadır: Aşure günü orucunun farziyyeti ve bu oruca gündüz niyet etmenin caiz olması. Sonra bir farzın muayyenliği diğer bir farzla nesholundu. Fakat oruca gündüz niyet etmenin yeterli oluşu neshedilme-den kaldı.

Üçüncü görüş, farzın bilgiye bağlı oluşudur. Aşure orucunun farz kı­lındığı gündüz öğrenilmiştir; bundan ötürü, geceden niyet etme imkânı yok­tur. Nitekim niyet, farz yenilendiği ve bu durum öğrenildiği vakit farz kı­lındı. Eğer böyle olmasaydı güç yetirilemez bir teklif olurdu ki, bu imkân­sızdır. Bu yolu tutanlar diyorlar ki: Buna göre Ramazan hilâlinin görüldü­ğü, gündüz vakti delille sabit olunca farziyeti öğrenmenin hemen peşinden yapılan bir niyetle orucun geçerli sayılması da böyledir. İşte oruca gündüz niyet etmenin aslı, aşure günü orucudur. Bu ise üstadımızın (îbn Teymiy-ye'nin) görüşüdür. Gördüğünüz gibi bu, en doğru ve şeriatın usul ve kaide­lerine en uygun görüş olup, pek çok hadis-i şerif buna delil olmakta, dağıl­dığı zannedilen parçalarım bir araya toplayıp zaruret olmadığı halde nesih vardır iddiasından kurtarmaktadır. Bunun dışındaki görüşler, şeriatin kai­delerinden bazılarına veya bazı rivayetlere aykırı düşmekten kurtulamaz. Hz. Peygamber (s.a.) farz kılınan kıble değişikliği kendilerine ulaşmadığın­dan, nesholunan kıbleye (Mescid-i Aksâ'ya) yönelerek namaz kılan bazı Küba ahalisine, bir kısmını bu şekilde kıldıkları namazlarını iade etmeleri­ni nasıl emir buyurmadı ise; yine aşure orucunun farz kılınışı hakkındaki haber kendilerine ulaşmadığından, ya da farz kılmış sebebini öğrenmeye imkân bulamadıklarından ötürü yeyip içen kişilere de öylece aşure orucunu kaza etmelerini emir buyurmadı. Hz. Peygamber (s.a.), farz olan geceden niyet etmeyi terketmiştir, denilemez. Çünkü geceden niyet etmenin farz ol-ması, geceden niyet edilecek amelin farz kılmışının bilinmesine bağlıdır. Bu ise gayet açıktır.

Bu görüşün, şöyle söyleyenin görüşünden daha sahih olduğunda da şüphe yoktur: Aşure orucu farzdı. Gündüz vakti niyet etmek suretiyle tu­tulması yeterliydi. Sonra farziyyetine ait hüküm nesholundu, dolayısıyla farziyyetine ilişkin diğer hükümler de neshedilmiş oldu. Onlardan birisi de bu oruca, gündüz niyet etmenin caiz olmasıydı. Çünkü farziyyetine iliş­kin hükümler kendisine tâbidir. Tâbi olunan ortadan kalkınca, tâbi olanlar ve kendisiyle ilişkili hükümler de onunla birlikte ortadan kalkar. Gündüz­den yapılan bir niyetle farz orucun tutulmasına yeterli sayılması, bugünün özelliklerine ilişkin hükümlerden değildi. Aksine farz kılınan oruca ilişkin hükümlerdendi. Farz oruç, ortadan kalkmamış, ancak tayin olunduğu me­kân değişmiştir. Bir yerden bir yere taşınmıştır. Gündüzden niyet etmenin geçerli olup olmaması asıl orucun tayininden değil, tâbilerindendir.

"Aşure orucu hiç farz kılınmadı" diyenin görüşünden de üstadın gö­rüşü daha sahihtir. Çünkü oruç tutma emri sabittir. Emrin genel bir ilanla kuvvetlendirilmesi, ayrıca yemiş olanların da hemen o andan itibaren oru­ca başlamalarının emredilmesi oruç tutma emrini iyice pekiştirmiştir. Bü­tün bunlar açıktır, farziyyetini güçlendirmektedir. İbn Mes'ûd: "Ramazan orucu farz kılınınca aşure orucu terkedildi." diyor. Daha önce yukarıda geçen ve daha başka delillerle müstehap olarak kaldığı malumdur. Böylece terk edilenin aşure orucunun farziyyeti olduğu ortaya çıkmıştır. İşte bu konuda insanlar, anlattığımız bu beş türlü görüştedirler. Allah en iyisini bilendir.                                                                           

4- Dördüncü itiraza gelince: Hz. Peygamber (s.a.): "Gelecek yıla sağ çıkarsam, dokuzuncu gün oruç tutacağım." buyurmuş ve bir sonraki yıla ömrü vefa etmemişti. İbn Abbas ise: "Rasülullah (s.a.) dokuzuncu gün oruç tutardı" diye rivayet etmiştir. İbn Abbas hem onu hem bunu rivayet etsin, her ikisi de sahih olsun ve aralarında çelişki bulunmasın, nasıl olur? İbn Abbas'm, Hz. Peygamberdin (s.a.) dokuzuncu gün oruç tuttuğunu ve gelecek yıla sağ çıkarsa, yine dokuzuncu gün oruç tutacağını haber vermiş olması, ya da Peygamber'in (s.a.) niyetlenmesine ve vâdetmesine dayana­rak O'nun böyle.yaptığını haber vermiş olması mümkündür. Mukayyed bir ifade ile bundan haber vermesi sahih olur. Yani sağ kalsaydı, böyle yapar­dı, diye haber verebilir. Tuttuğunu biliyorsa, o zaman da mutlak bir ifade ile haber vermesi sahih olur. Her iki ihtimale göre de bu iki hadis birbirini nakzetmez.                                                                       

5-  Beşinci itirazın cevabı yeterince verildi.

6- Altıncı itiraza gelince, îbn Abbas'ın: "Hazırlan ve dokuzuncu gün olunca oruç tut" sözü idi. İbn Abbas rivayetlerinin tamamı üzerinde düşü­nen kişinin kafasında bu itiraz yok olur ve onun ne kadar geniş bir ilme sahip olduğunu anlar. Çünkü o, aşure orucunu yalnız dokuzuncu güne tahsis etmemiş, sadece soruyu sorana: "Dokuzuncu gün oruç tut" demiş­tir. Bütün insanların "aşure günü" kabul ettiği Muharrem'in onuncu gü­nünü, soru soranın da aşure günü olarak bilmesiyle yetinmiş ve soru sora­na onuncu günle birlikte dokuzuncu gün de oruç tutması gerektiğini bildir­miş ve Rasûlullah'ın (s.a.) da böyle oruç tuttuğunu haber vermiştir. Ya böyle yapmış olmalıdır —ki evlâ olan budur—, ya da Hz. Peygamber'in (s.a.) fiilini aşure orucunu emretmesine ve gelecekte onu tutmaya niyetlen­mesine hamletmiş olmalıdır. İbn Abbas'ın diğer rivayetleri de buna delil­dir: "Ondan ya bir gün öncesinde ya da bir gün sonrasında oruç tutu-nuz"[187] hadisini de; "Rasûlullah (s.a.) bize aşure orucunu, Muharrem'­in onuncu günü tutmamızı emretti." hadisini de rivayet eden odur. İbn Abbas'tan gelen bütün bu rivayetler hem birbirini doğrulamakta hem de desteklemektedir. [188]


[173] Buharî, 30/69; Müslim, 1125 (115). Hz. Âişe hadisidir.

[174] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/85.

[175] Kaynağı daha Önce gösterildi.

[176] Buharî, 65/24; Müslim, 1127.

[177] Müslim, 1134.

[178] Mâlik, Muvatia, 1/299; Buharî, 30/69; Müslim, 1129.

[179] Müslim, 1133.

[180] Ahmed, 4/388; Nesâî, 4/192; İbn Mâce, 1735. Muhammed b. Sayfî hadisidir. Sene! hasendir. Buharî, 30/69; Müslim, 1135. Seleme b. el-Ekvâ' hadisidir.

[181] Ahmed, Müsned, 1/241; İbn Huzeyme, 2095. Senedinde İbn Ebu Leylâ vardır. Hafızası zayıftır. Abdürrezzak, (7839), aynı yolla Beyhakî (4/287), İbn Abbas'ın sözü olarak "Do­kuzuncu ve onuncu gün oruç tutun, yahudilere muhalefet edin." şeklinde rivayet etmek­tedir. Bu mevkuf rivayetin senedi sahihtir.

[182] Tirmizî, 755. Râviieri sikadır, ancak hadiste Hasan el-Basri'nin muan'an rivayeti vardır ki, bu durumda tedlîs sözkonusudur.

İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/86-88.

[183] Kaynağı daha önce gösterildi.

[184] Kaynağı daha önce geçti. Bk. Dipnot (149) Merfû hadis olarak zayıftır.

[185] Müslim, 1160.

[186] Ebu Davud, 2454; Nesâî, 4/196; Tirmizî, 730; Ibn Mâce, 1700; Dârimî, 2/6; Ahmed, 6/287, Dârakutnî, s. 234; Tahâvî, s. 325; Beyhakî, 4/202. Hz. Âişe hadisi olup isnadı sahihtir, ancak hadis imamları merfû ve mevkuf oluşu konusunda ihtilâf etmişlerdir. Çoğunluğu, mevkuf olduğu görüşündedirler. Dârakutnî (2/172) ve Beyhakî (4/203), Hz. Âişe hadisini, Abdullah b. Abbâd'ın da içinde bulunduğu bir senedle rivayet etmişler­dir ki, bu zât meşhur değildir ve senedde geçen Yahya b. Eyyûb da sağlam bir râvi değildir.

[187]  Bu rivayeti "ya bir gün öncesinde ya da bir gün sonrasında" lafzıyla Beyhakî (9/287),rivayet etmiştir. Daha önce de geçtiği gibi senedi zayıftır

[188] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/88-94.


Konu Başlığı: Ynt: Aşure orucu
Gönderen: Ceren üzerinde 25 Aralık 2014, 18:44:46
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Rabbim bizlere de aşure oruçlarını tutmayı nasip etsin inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Aşure orucu
Gönderen: Ramazan. üzerinde 25 Aralık 2014, 18:56:31
Arkadaşlar bnm bildiğim kadarıyla:  Peygamberimiz Muharrem ayında bir gün Medineye gittiğinde yahudilerin oruç tuttuğunu görmüştür.Onlara neden tuttuklarını sormuştur onlarda :Bu, çok büyük bir gündür. Bugünde Allah, Musa ile kavmini kurtardı ve Firavun ile kavmini ise suda boğdu. Musa'da bir teşekkür ifadesi olarak (bu­gün de) oruç tuttu. Dolayısıyla biz de bugünün anısına bu orucu tutuyoruz''demişler. Peygamberimizde:'' Biz Sizden Musa (a.s.) daha yakınız'' diyerek oruç tutmuştur.Ve bize de oruç tutmamızı emretmiştir.Benim bildiğim kadarıyla böyle olmuştur.Yanlış bir şey söylediysem de görmezden geliniz.


Konu Başlığı: Ynt: Aşure orucu
Gönderen: semih7/a üzerinde 29 Aralık 2014, 23:09:55
Bu konuda orucun nasil tutulmaya baslandigini ogrenmis oldum ..


Konu Başlığı: Ynt: Aşure orucu
Gönderen: Hafsa Nur 6.D üzerinde 31 Aralık 2014, 06:21:07
Muharrem ayının onuncu günü Aşûre günüdür. Muharrem ayı, Kur'an-ı kerimde, kıymet verilen dört aydan biridir. Muharremin birinci günü oruç tutmak, o senenin tamamını oruç tutmak gibi faziletlidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur.) [Müslim]

Bu ayın en kıymetli gecesi de Aşûre gecesidir. Allahü teâlâ, birçok duaları Aşûre günü kabul etmiştir. Hazret-i Âdem'in tevbesinin kabul olması, Hazret-i Nuh'un tufandan kurtulması, Hazret-i Yunus'un balığın karnından çıkması, Hazret-i İbrahim'in ateşte yanmaması, Hazret-i İdris'in canlı olarak göğe çıkarılması, Hazret-i Yakub'un oğlu Hazret-i Yusuf'a kavuşması, Hazret-i Yusuf'un kuyudan çıkması, Hazret-i Eyyüb'ün hastalıktan kurtulması, Hazret-i Musa'nın Kızıldeniz'i geçmesi, Hazret-i İsa'nın doğumu ve ölümden kurtulup, diri olarak göğe çıkarılması Aşûre günü oldu.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Aşûre günü Nuh aleyhisselamın gemisi, Cudi dağına indirildi. O gün Nuh ve yanındakiler, Allahü teâlâya şükür için oruçlu idiler. Hayvanlar da hiç bir şey yememişti. Allahü teâlâ denizi, beni İsrail için, aşûre günü yardı. Yine Aşûre günü Allahü teâlâ Adem aleyhisselamın ve Yunus aleyhisselamın kavminin tevbesini kabul etti. İbrahim aleyhisselam da o gün doğdu.) [Taberani]

Öteden beri Kureyş de, Resulullah da Aşûre günü oruç tutardı. Medine’ye gelince de yine o gün oruç tuttu ve tutulmasını emretti. (Buhari, Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)
Rabbim bizlerede aşure orucunu tutmayı nasip etsin inşallah..


Konu Başlığı: Ynt: Aşure orucu
Gönderen: MELİKE 7D üzerinde 10 Mart 2015, 18:18:17
Aşure orucuna gelince Hz. Peygamber (s.a.) bu günün orucunu di­ğer günlerin orucuna tercih ediyordu. Medineye gelince yahudilerin aşure günü oruç tuttuğunu ve bu güne hürmet ettiğini gördü.


Konu Başlığı: Ynt: Aşure orucu
Gönderen: İkraNuR üzerinde 27 Haziran 2015, 16:22:09
selamün aleyküm. efendimiz s.a.v. bugunun  hürmetini  ve kıymetli oldugunu bizlere yukarda belirtmş. bizlerde bugunn arefe gününü oruçlu ve sevabını alanlardan olalım inşllh. allahıma emanetsiniz.


Konu Başlığı: Ynt: Aşure orucu
Gönderen: Rüveyha üzerinde 22 Ekim 2015, 08:29:57
Ve aleykumusselam.Aşure orucunu ayrıntısıyla okumuş olduk İnşaAllah.Rabbim hakkıyla da amel etmeyi nasip eylesin.Rabbim razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Aşure orucu
Gönderen: Sevgi. üzerinde 22 Ekim 2015, 09:43:15
  Ve Aleykümüsselăm. Bu güzel bilgileri edinmek çok güzel fakat uygular isek dahada mükemmel olur elhamdülilah. Rabbim Razı olsun bilgiler için kardeşim..