Konu Başlığı: Âmiroğulları heyetinin gelişi Gönderen: Safiye Gül üzerinde 18 Haziran 2011, 10:57:01 2— Âmiroğullan Heyetinin Gelişi:
Âmiroğulları heyeti, Rasülullah'ın (s.a.) Âmir b. Tufeyl'e bedduası, Allah Teâlâ'nın Rasûlü'nü onun ve Erbed b. Kays'ın şerrinden korumasıyla ilgili konular da daha önce zikredilmişti. Beyhakî'nin ed-Deİâil adlı eserinde, Yezîd b. Abdiüah Ebi'l-Ulâ'nın şöyle söylediğini rivayet etmiştir: Babam, Âmiroğulları heyeti içerisinde Hz. Peygamber'e (s.a.) geldi ve: "Sen seyyidimizsin; bizden üstünsün ve güçlüsün." dediler. Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: "Tamam tamam! Söyleyin sözünüzü, şeytan sizi âlet etmesin. Seyyid Allah'tır."[219] İbn İshak, bir rivayetinde şöyle demiştir: Âmiroğulları heyeti Rasüîul-lah'a (s.a.) geldiğinde, aralarında Âmir b. Tufeyl, Erbed b. Kays b. Cez' b. Hâlid b. Cafer ve Cebbar b. Selmâ b. Mâlik b. Cafer de vardı. Bu üç kişi kavimlerinin reisleri ve şeytanlarıydılar. Allah düşmanı Âmir b. Tufeyl, hainlik ve hile yapmak düşüncesiyle Rasûlullah'ın (s.a.) yanma geldi. Kavmi ona: "Ey Âmir! Herkes müslüman oldu." demişti O da: "Vallahi bütün Araplar benim arkamdan gelinceye kadar durmamaya karar verdim. Ben mi, bu Kureyşli gencin arkasından gideceğim?" dedi. Sonra Erbed'e demişti ki: "Adamın yanına (Rasûlullah'i kastediyor) geldiğimiz zaman ben O'nu meşgul ederim; O'nu meşgul ettiğim zaman sen de kılıçla işini bitir." Rasûlullah'a (s.a.) geldikleri zaman Âmir: "Ey Muhammed! Gel, başbaşa kalalım." dedi. Rasûlullah (s.a.): "Tek olan Allah'a iman etmedikçe olmaz vallahi!" dedi. Âmir tekrar: "Ey Muhammed! Gel başbaşa kalalım." dedi. Rasûlullah (s.a.) da yine: "Tek olan Allah'a iman edip başkasını O'na şirk koşmaktan vazgeçmedikçe olmaz vallahi!" dedi. Hz. Peygamberdin (s.a.) teklifini reddettiğini görünce -tehdit ederek-: "Vallahi, ben de burayı atlılarla ve piyade askerlerle dolduracağım!" dedi. O dönüp gidince Rasûlullah (s.a.): "Allah'ım! Beni, Âmir b. Tufeyl'den koru!" diye dua etti. Rasûlullah'ın (s.a.) yanından çıktıkları zaman Âmir, Erbed'e dedi ki: "Sana yazıklar olsun Ey Erbed! Nerde kaldı sana emrettiğim şey? Vallahi, yeryüzünde senden daha çok korktuğum kimse yoktu. Allah'a yemin olsun ki, bu günden sonra artık senden hiç korkmuyorum!" Erbed dedi ki: "Sana hiç aldırış etmiyorum. (Hakkımda karar vermek için) acele etme. Vallahi ne zaman bana emrettiğin şeyi yapmak ,iste-diysem sen, onunla benim arama girdin. Kılıçla sana mı vursaydim?'F Sonra beldelerine doğru yola çıktılar. Yolda Allah Teâlâ, Âmir bl Tu-feyl'in boynuna taun hastalığı musallat etti ve SelûloğuUarından bir kadının evinde canını aidi. Arkadaşları yola çıkıp Âmiroğulları topraklarına kadar geldiler ve: "Ey Erbed, neler oldu?" diye sordular. Erbed dedi ki: "Beni bir şeye ibadet etmeye çağırdı. Keşke şimdi yanımda olsaydı da O'na (Rasûlullah'a) şu okumla atış yapıp öldürseydhn!" Bu sözü söyledikten bir veya iki gün sonra devesiyle giderken, Allah (c.c.) onun ve devesinin üzerine yıldırım gönderdi, ikisini de yaktı. Erbed, Lebîd b. Rabîa ile ana bir kardeş idiler. Lebîd, kardeşi için ağladı ve ağıt söyledi.[220] Sahih-i Buharı'de rivayete göre Âmir b. Tufeyl, Hz. Peygamber'e (s.a.) geldi ve dedi ki: "Seni şu üç teklif arasında muhayyer bırakıyorum: 1) Ya şehirliler senin, köylerin ahalisi benim olur, 2) Yahud hepsi senin olur, ama ben sana halife olurum, 3) Yahut bunlardan hiçbirini kabul etmezsen, ben Gatafan ahalisinden bin tane al kısrak süvarisini önüme katarak sana hücum ederim." Akabinde bir kadının evinde iken taun hastalığına tutuldu ve: "Deve taununa benzer bir şişlik; hem de Selûl ailesinden bir kadının evinde! İşte bu hiç olmadı." diyerek hayıflandı. "Getirin atımı!" dedi, atının sırtında öldü.[221] [219] Ahmed b. Hanbel, 4/25; Ebu Davud, 4806. Mutarrif b. Abdullah ve babası yoluyla rivayet etmiştir. Senedi sahihtir. Ebu Davud'daki rivayet şöyledir: Babam dedi ki: Âmiroğulları heyetiyle Hz. Peygamber'e (s.a.) gittim. "Sen seyyidimiz (efendimiz)sin." dedik. O da: "Seyyid, Allah tebâreke ve teâlâ'dır." buyurdu. "En faziletlimiz ve en kudretlimiz-sin." dedik. "Sözünüzü söyleyiniz veya bir kısmını söyleyiniz. Şeytan sizi âlet etmesin." buyurdu. Hattabî der ki: "Seyyid, Allah'tır." sözüyle hakiki mânada seyyidliğin (efendiliğin), Allah'a âit olup bütün mahlûkatm onun kölesi olduğunu kasdetmiştir. Kanaatımı-za göre, onları böyle söylemekten menetmesi yeni müslüman olmaları sebebiyledir. Yoksa Rasûlullah (s.a.): "Ben, âdemoğlunun seyyidiyim." buyurmuş, Hazrecliler'e de: "Seyyİ-diniz (efendiniz) için ayağa kalkınız." demiştir. Bu sözüyle de Sa'd b. Muaz'ı kasdetmiştir. Yeni müslüman olmaları sebebiyle peygamberlikteki efendiliği, dünya ölçüleriyle anladıkları efendilik gibi zannedebilirlerdi. Onların tazim ettikleri, emirlerine boyun eğdikleri reisleri vardı ve onlara "sâdât = efendiler" diye isim veriyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.) onlara kendisini nasıl öveceklerini ve bu konudaki edebi Öğretti ve dedi ki: "Dindaşlarınızın söylediği gibi söyleyiniz ve bana Allah'ın (c.c): 'Ey nebî. Ey rasûl' diye hitap ettiği gibi siz de 'nebî' ve 'rasûF diye hitap ediniz. Kendi reislerinize ve büyüklerinize hiiap ettiğiniz gibi 'seyyid' diye hitap ederek beni onlara benzetmeyiniz. Ben onlardan herhangi biri gibi değilim. Çünkü onlar size, dünyalık sebeplerle efendi oluyorlar. Halbuki ben ne-bîlik ve rasûlhık sebebiyle efendinizim. O halde beni, 'nebî' ve 'rasül' diye isimlendiriniz." "Bir kısmını söyleyiniz." sözünde, kısaltma vardır. Bu duruma göre mânası: "Söyleyecek Içrinizİn bir kısmını terkediniz." demektir. Böyle demekle sözlerini kısa kesmelerini istemiştir. Şair şöyle demiştir: "Bazı şeyleri söylemek bana yakışmaz, çünkü tecrübelerim ve nesebimi belirtmem beni o sözlerde» müstağni kılar." İbn Esîr der kî: Rasûlullah (s.a.): "Şeytan sizi âlet etmesin." sözüyle şunu kasdetmiştir: İçinizden geldiği gibi konuşunuz. Sanki şeytanın elçisiymişsiniz ve onun dilinden ko-nuşuyormuşsunuz gibi kendinizi zorlamayınız. [220] İbn Hişâm, 2/568, 56 [221] Buharî, 64/30; Ahmed b. Hanbel, 3/210. Enes b. Mâlik hadisinden rivayetiştır. İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/155-157. |