Konu Başlığı: Allah ın müslümanlara yardımı Gönderen: Safiye Gül üzerinde 08 Temmuz 2011, 17:28:42 6- Allah'ın Müslümanlara Yardımı:
Müşrikler meydana çıkıp, iki taraf birbirini görünce Rasûlullah (s.a.) şöyle du: "Allah'ım! İşte Kureyşliler; kibirleriyle, gururlanyla, böbürlenmeleriy-le geliyorlar. Sana meydan okuyarak ve Rasûlü'nü yalanlayarak geliyorlar." Namaz kıldı, ellerini kaldırıp Rabbinden zafer nasib etmesini dileyerek şöyle dua etti: *Allah'ım; bana vadettiklerini yerine getir. Allah'ım; Sana verdiğin sözü vs va'dini hatırlatıyorum." Arkasında durmakta olan Ebu Bekir Sıddîk dedi ki: "Ey Allah'ın rasûlü! Müjdele artık! Nefsim kudret elinde olana (Allah'a) yemin ederim ki, Allah sana vadettiklerini mutlaka yerine getirecektir."[455] Müslümanlar da Allah'tan zafer ve yardım istediler. O'na muhlis olduklarını gösterdiler ve tazarrûda bulundular. Allah Teâlâ, meleklerine şöyle vah-yetti: "Şüphesiz Ben, sizinle beraberim; iman edenleri destekleyin. Ben inkâr edenlerin kalplerine korku salacağım."[456] Allah Teâlâ, Rasûlü'ne de: "Ben size birbirinin peşisıra bin melekle yardım ederim."[457] diye vahyetti. Âyette geçen ( f-" ) lafzı "mümiddiküm" şeklinde dal harfi kesreli olarak ve "mümeddeküm" şeklinde dal harfi fethalı olarak okunmuştur.[458] Denildi ki: Anlamı, onlar (melekler) size tabidirler, demektir. Yine denildi ki: Birbirinin peşisıra gönderilmişlerdir, bir defada gelmemişlerdir, anlamınadır. Şayet, Allah Teâlâ burada, onlara bin melekle yardım ettiğini zikrediyor; Âl-î İmrân sûresinde ise: "Mü'minlere Rabbinizin size gönderilmiş Üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi, diyordun. Evet, eğer sabrederseniz ve sakınırsanız ve onlar da hemen üzerinize gelirlerse Rabbiniz size nişanh beş bin melekle imdad edecektir. "[459] buyurmuştur. Bu iki âyetin arası nasıl bulunur? denilirse; şöyle cevap verilir: Allah'ın bu üç bin ve beş bin melekle yaptığı yardım konusunda iki görüş ileri sürülerek ihtilâf edilmiştir: 1— Bu yardım, Uhud savaşında idi ve yardım bir şarta bağlıydı. Şart ortadan kalkınca yardım da ortadan kalktı. Dahhâk'm ve Mukâtü'in görüşü budur. îki rivayetten biri İkrime'den yapılmıştır. 2— Bedir Savaşında idi. Bu da İbn Abbas, Mücâhid ve Katâde'nİn görüşüdür. Bir grup müffessir de îkrime'den yapılan diğer rivayeti tercih etmişlerdir. Bunların delili, âyet-i kerimenin siyakının buna delâlet etmesidir. Çünkü Allah Teâlâ: "Andolsun ki» siz zayıf bir durumda iken Bedir'de Allah size yardım etmişti. Allah'tan sakının ki şükredesiniz. O zaman sen, îman edenlere: 'Rabbinizin size gönderilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi?' diyordun. Evet, eğer sabreder ve sakınırsanız..." âyetinden[460] "Allah bunu (yani bu yardımı) ancak size müjde olsun ve kalpleriniz yatışsın diye yapmıştır." âyetine[461] kadar (bu olayı hikâye) buyurmuştur. Bu görüşe sahip olanlar şöyle demişlerdir: Yardım istediklerinde, Allah tam üç bin melekle, sonra da sabredip sakındıkları için tam beş bin melekle yardım etmiştir. Bu tedriç ve yardımın birbirini takip etmesi, gerçekleşmesi; beklenenin en güzeli, onların gönüllerini güçlendiren ve bir defada gelmesinden daha sevindiricidir. Bu, vahyin birbirini takip etmesi ve birbirinin peşisıra aralıklı olarak inmesi gibidir. Birinci grup ise şöyle demiştir: Olay Uhud savaşının anlatımında geçmektedir: Ancak, Uhud savaşı anlatılırken Bedir savaşından antiparantez söze-dilmiştir. Zira Allah Teâlâ: "Mü'minleri savaş için duracakları yerlere (mevzilerine) yerleştirmek üzere erkenden evinden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir. Sizden iki taife (takım) bozulup geri çekilmek üzere idi. Halbuki Allah onların velisiydi. Mü'minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler."[462] buyurdu. Ondan sonra da: "Andolsun ki, siz zayıf bir durumda iken Bedir'-de Allah size yardım etmişti. Allah'tan sakının ki şükredesiniz."[463] buyurarak onlara, zayıf, güçsüz bir durumda iken kendilerine Bedir'de yardım ettiği zamanki nimetini hatırlattı. Sonra yeniden Uhud savaşının anlatımına dönerek, Rasûlü'nün (s.a.) sahabeye söylediği sözü haber verdi: "Rabbinizin, yollanan üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi?"[464] Daha sonra, şayet sabredip sakınırlarsa "kendilerine beş bin melekle yardımda bulunacağım" va'detti. Buradaki (birinci) söz, Rasûlü'nün sözüdür; Bedir savaşındaki yardım konusundaki söz ise bizzat Allah'ın sözüdür. Uhud'da yardıma gönderilen beş bin melek, Bedir'de yardıma gönderilen ise bin melektir. İlki bir şarta bağlıdır, (Yani müslümanlarm sabredip sakınmaları şartına bağlıdır); öbürü (Bedir'deki) ise mutlaktır, (yani herhangi bir şarta bağlı değildir). Âî-i İmrân sûresinde anlatılan, Uhud'un uzunca anlatımıdır. Bedir savaşı ise bu sûrede i'tirâzî (antiparantez) olarak zikredilmiştir. Enfâl süresindeki kıssa da detaylı ve uzun olarak Bedir savaşının hikâyesidir. Şu halde Âî-i İmrân'da anlatılan Enfâl'de anlatılandan başkadır. Nitekim Allah'ın "...onlar da hemen üzerinize gelirlerse..."[465] sözü bunu açıklar. Mücâhid: "O (hâdise) Uhud savaşıdır." demiştir. Bu da, sözü edilen yardımın Uhud savaşında olmasını gerektirir. "Bu sayıdaki yardım, Bedir savaşında; onları üzerlerine getirmesi ise uhud savaşında idi." demesi doğru değildir, Allah en iyisini bilir. [466] [455] Müslim, 1763: Hz. Ömer'den rivayet etmiştir: "Bedir savaşında Rasûlullah (s.a.) müşriklere baktı; onlar 1000, ashabı ise 319 kişiydi. Allah'ın Peygamberi (s.a.) kıbleye yöneldi, sonra ellerini kaldırdı ve Rabbine hafif bir sesle yalvarmaya başladı: "Allah'ım! Bana verdiğin sözü tut, va'dini yerine getir. Allah'ım! İslâm ehlinden olan bu topluluk yok olursa, yeryüzünde Sana İbadet edecek kalmaz." Ellerini kaldırmış ve kıbleye yönelmiş olarak Rabbine seslenmeye devam etti, hatta ridası omuzlarından düştü. Ebu Bekir geldi, rİdasım aldı, omuzlarına koydu. Sonra arkasında durdu ve dedi ki: Ey Allah'ın Rasûlü; Rabbine bu kadar dua yeter. O, sana vermiş olduğu sözü yerine getirecektir..." Hadisi, Tirmizî ve Ali b. el-Medİnî sahih görmüşlerdir. Ayrıca Ahmed b. Hanbel (1/30, 32), Ebu Davud, Buharî (64/4), Tirmizî ve İbn Cerîr et-Taberi, İbn Abbas'tan şöyle rivayet etmişlerdir: Hz. Peygamber (s.a.) Bedir savaşında: "Allah'ım; (peygamberlere) yardım sözünü ve (bana özel) zafer va'dini yerine getirmeni Senden isterim. Allah'ım; eğer Sen (şu bir avuç müslümanm helakini) diliyorsan, Sana ibadet eden bulunmayacaktır." diyordu. Ebu Bekir, elini tuttu ve: Bu kadar dilek yetişir, dedi. Rasûlullah (s.a.) çadırdan: "(Bedir'deki) bu topluluk yakında muhakkak hezimete uğrayacak ve onlar (Kureyş) likalarına dönüp gidecekler." (Kamer 54/45) âyetini okuyarak çıktı. [456] Enfal,8/12 [457] Eniâl, 8/9. [458] îbn Kesîr, Ebu Amr, Âsim, tbn Âmir, Hamza ve Kisâî "mürdifine" şeklinde dal harfini kesralı; Nâfi ve Âsım'dan naklen Ebu Bekr "mürdefîne" şeklinde, dal harfini fethali okumuşlardır. [459] ÂI-i İmrân, 3/124. , [460] Âl-i İmrân, 3/123, 125. [461] Âl-i İmrân. 3/126. [462] Âl-i îmrân, 3/121. [463] Âl-i îmrân, 3/123. [464] Âl-i İmrân, 3/124. [465] Âl-i İmrân, 3/125. [466] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/220-222. |