> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > Ailene dön sözünün hükmü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ailene dön sözünün hükmü  (Okunma Sayısı 2095 defa)
30 Mayıs 2011, 12:42:52
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 30 Mayıs 2011, 12:42:52 »



E) "AİLENE DÖN!" SÖZÜNÜN HÜKMÜ

 
1— Hz. Peygamber'in (s.a.) "Ailene dön!" Sözünü Kullanması:

 

Sahih-i BuharVdc sabit olduğu üzere, Cevn'in kızı Hz. Peygamber'in yanı­na geldiği vakit, Hz. Peygamber kendisine yaklaşınca kadm: "Senden Allah'a sığınırım!" demişti. Hz. Peygamber ona: "Son çok yüce birine sığındın. (Kalk!) Ailene git!" buyurdu.[958]

Sahihayn'da sabit olduğuna göre, Hz. Peygamber (Tebük seferine mazeret­siz katılmayan) Kâ'b b. Mâlik'e (r.a.) gelmiş ve karısından uzak durmasını emretmişti. Kâ'b da karısına: "Ailene git!" demişti.[959]

Bu ifadenin hükmü hakkında ulema ihtilâf etmişlerdir. Zahirîler: "Talâk değildir. Bununla niyet etse de, etmese de talâk vuku bulmaz." demişlerdir. Bunlar, Hz. Peygamber'in, Cevn'in kızı ile nikâh akdi yapmadığını, sadece onu istemek üzere çağırttığım söylemişlerdir. Buna, Sahih-i Buharfde bulu­nan şu hadisin de delâlet ettiğini ifade etmişlerdir: Ham'za b. Ebî Üseyd, baba­sından nakleder: Ebu Üseyd, Hz. Peygamberle birlikte idi. Cevniyyeli kadın getirilmişti. Konuk kadın bir hurmahk içerisindeki Ümeyye bt. en-Numan b. Şerâhîl'in evinde ağırlandı. Beraberinde biniti de vardı. Hz. Peygamber, yanına girdi ve ona: "Nefsini bana hibe et!" buyurdu. O da: "Kraliçenin nefsini çoba­na hibe ettiği görülmüş mü?" dedi. Hz. Peygamber elini sakinleşmesi için üzerine koymak maksadıyla ona doğru uzattı. Kadın: "Senden Allah'a sığı­nırım." dedi. Hz. Peygamber: "Gerçekten güçlü bir yere sığındın!" buyur­du. Sonra çıktı ve: "Ey Ebu Üseyd! Ona iki elbise giydir ve onu îilesine gönder!" buyurdu.[960]

Sahih-i Müslim'de Sehl b. Sa'd'den şöyle nakledilir: Rasûlullah'a (s.a.) Araplardan bir kadının lafını ettiler. O da Ebu Üseyd'e, kadına haber gönder­mesini emir buyurdu. Ebu Üseyd kadına haber gönderdi. Kadın gelerek Benî Sâide'nin kalesine misafir indi. Derken Rasûlullah (s.a.) çıktı ve kadının yanına gelerek içeri girdi. Bir de ne görsün, kadın boynunu eğmiş. Rasûlullah (s.a.) kendisiyle konuşunca kadın: "Ben senden Allah'a sığınırım" dedi. O da: "Ben seni kendimden sığındırdım" "dedi. Bunun üzerine ashab kadına: "Bu kim biliyor musun?" dediler. Kadın: "Hayır!" cevabım verdi. "Bu Rasûlullah'-dır. Seni istemeye geldi." dediler. Kadın: "Ben bu İşte şanssızlığa uğradım." dedi.[961]

Derler ki: Bütün bunlar hep aynı olayla ve aynı kadınla ilgili haberlerdir ve Hz. Peygamber'in o kadınla henüz evlenmemiş olduğu da gayet açıktır. Hz. Peygamber onun yanma, sadece kendisini istemek için girmiştir. [962]

 
2— Bu Sözün Hükmü:

 

Çoğunluk fukaha ise —dört imam vb. bunlardandır—: "Hayır, bu lâfız talâka niyet etmesi durumunda talâk lâfizlarındandır." demişlerdir. Nitekim Sahih-i Buharfde, babamız İsmail aleyhisselam'ın, bu ifadeyle karısını boşadığı sabittir: Babası (Hz. İsmail'in) hanımına: "Kocana söyle, kapısının eşiğini değiştirsin!" demişti. Bunun üzerine Hz. İsmail (a.s.) de: "Eşik sensin. Babam bana senden ayrılmamı emretmiş. Ailene git!" demişti. [963]

Hz. Âişe hadisi ise, Hz. Peygamber'in kadın üzerine akit yapmış oldu­ğunda sarih gibidir. Çünkü o: = Hz. Peygamber'in yanı­na alındığında" ifadesini kullanmıştır. Bu ise kocanın ailesi yanına girmesi demektir. Hz. Âişe'nin: "Hz. Peygamber ona yaklaştı." ifadesi de bunu destekler. .

Ebu Üseyd hadisine gelince, nihayet burada: "Nefsini bana hibe et!" ifadesi bulunmaktadır. Bu söz, daha önceden Hz. Peygamber'in onu nikah­lamış olmadığı anlamına gelmez. Hz. Peygamber'in bu sözü, akit için değil de zifaf talebi jçin söylemiş olması pekâla mümkündür.

Sehl b. Sa'd hadisine gelince; akit bulunmadığı hususunda en sarih olanı budur. Çünkü bu hadiste: "Hz. Peygamber ona geldiğinde: Bu Rasûlullah'tır. Seni istemeye geldi, dediler." ifadesi vardır. Anlaşılan, bu kadın Cevniy-yeli kadındır. Çünkü Sehl, hadisinde: "Ebu Üseyd'e, kadına haber gönder­mesini emretti. O da haber gönderdi." demektedir. Dolayısıyla olay hep aynı olaydır ve Hz. Âişe, Ebu Üseyd ve Sehl etrafında dönmektedir. Bunlardan her biri aynı olayı rivayet etmiştir. Lâfızları aşağı yukan birbirine yakındır. Geriye sadece, "Seni istemek için geldi" sözüyle "Yanına girip de ona yakla­şınca..." sözü arasındaki çelişki kalmaktadır. Ya iki ifadeden birinde hata vardır, ya da "yanma girmek" ifadesi, kocanın hanımı yanına girmesi anla­mında değil, genel anlamda girmek manasınadır. Bu da muhtemeldir.

Hz. İsmail kıssasıyla ilgili İbn Abbas hadisi ise sarihtir. Bu lâfız hem cahi-liye, hem de İslâm dönemlerinde, öteden beri kadını boşamak için kullanılan talâk lâfızlanndandır. Hz. Peygamber onu değiştirmemiş, kabulle karşılamıştır. İslâm'ın öncüleri olan ashab: "Sen haramsın." "Emrin elindedir", "Tercih et", "Seni ailene hibe ettim", "Sen haliyye (boşanmış biri)sin, benden hali oldun", "Sen beriyye (uzak)sin, seni ibra ettim", "Sen ibra edilmişsin", "İpin boynundadır", "Sen haramsın (hirc)"[964] (sırasıyla arapçalan:)

ifadeleriyle talâk îkâında bulunmuşlardır. Hz. Ali ve îbn Ömer: = Sen haliyyesin demek üç talâktır." demişlerdir. Hz. Ömer ise: "Bir ric'î talâktır." der. Muâviye; karısına; "Eğer evden çikarsan sen haliyyesin." diyen adamla eşini ayırmıştır. Hz. Ali, İbn Ömer ve Zeyd: = Sen beriy-yesin." ifadesi hakkında "üç talâktır" derlerken Hz. Ömer: "Bir ric'î talâk­tır." demiştir. Hz. Ali, ifadesi için: "Üç talâktır." Hz. Ömer ise: "Bir talâktır." demişlerdir. "Emrin elindedir", "Sen bana haramsın" tâbir­lerinin izahı sırasında ashabın görüşleri'daha önce geçmişti.

Yüce Allah, talâkı zikretmiş, fakat onun için bir lâfız belirlememiştir. Buradan da Allah'ın konuyu insanların örfüne bıraktığı anlaşılır; insanların örfünde hangi lâfız talâk mânası ifade ediyorsa, niyet bulunduğunda o lâfız­la talâk gerçekleşmiş olur.

Lâfızların bizzat kendileri maksut değillerdir. Bunlar o lâfzı söyleyenin maksadını göstermesi için kullanılır. Kişi bir mânaya gelen bir lâfzı söyledi ve o mânayı da kasdetti mi, üzerine hükmü terettüp eder. Bunun içindir ki, İranlı, Türk, hintli ve benzerlerinin kendi dilleri ile verdikleri talâklar vuku bulur. Hatta bunlardan biri, Arapça sarih talâk lâfızlarından birisini, mânasini bilmeden telaffuz edecek olsa, asla bir şey lâzım gelmez. Çünkü mânası­nı bilmediği, içeriğini de kasdetmediği bir şeyi söylemiştir. Kâ'b b. Mâlik hadisi; bu ve benzeri lâfızlarla, niyet olmadıkça talâkın vuku bulmayacağına delâlet etmektedir.

Doğrusu, bu ister sarih ister kinaye olsun bütün lâfızlarda geçerlidir. Âzad ve talâk lâfızları arasında bir fark da yoktur. Şayet bir kimse: "Benim kölem hürdür, zina etmez." veya "Benim cariyem hürdür, fahişelik yapmaz." dese, aklından da âzad etme fikri geçmese, niyet de etmese bununla asla azad işi gerçekleşmez. Yine bir kimse karısı ile birlikte iken, yolda ayrılsalar ve kendi­sine: "Karın nerede?" diye sorulsa da: "Ondan ayrıldım." dese; veya saçını taraşa da: " - Onu taradım." dese (bu söz Kur'an'da talâk için kulla­nılıyor) ve bu sözlerle talâkı kasdetmese, kadın boş olmaz. Yine kadını serbest, tamamen kendi haline bıraksa ve onun durumunu haber vermek amacıyla: "O taliktir (yani serbest)." dese; bununla da boş olmaz. Yine aynı şekilde, kadın bağlanmış olsa da, iplerinden çözülse, koca da; "Sen taliksin" dese, yani bağlarından boşanmışsın demek istese kadın boş olmaz. Bütün bunlar İmam Mâlik ve bazı şekillerinde İmam Ahmed'in görüşleridir, bazıları da imamın ele aldıklarının benzerleridir. Bunlarla niyet etmedikçe ve talâkı göste­ren bir lâfzı söylemedikçe talâk vuku bulmaz. Eğer bu ikisinden (yani niyet ve lâfız) sadece biri bulunursa ne talâk ne de âzad vuku bulmaz. Lâfızların sarih ve kinaye şeklinde ikiye ayrılması, her ne kadar asıl konumu bakımın­dan sahihse de, tamamen şahıs, zaman ve mekâna göre farklılık arzederler. Nice sarih lâfız başka bir yöre halkınca kinaye olabilir, ya da bir zaman ve mekânda sarih olan bir lâfız, başka bir zaman ve mekânda kinaye olabilir. Realite bunun şahididir. Meselâ, lâfzını ele alalım: Hemen hemen hiçbir kimse bu sözcüğü ne sarih ne de kinaye yollu talâk için kullanmamak­tadır. Bu durumda kalkıp: "Kim bu sözcüğü kullanırsa onun karısı boş olur; ister niyet etsin, ister etmesin. Çünkü şer'î örf ve kullanış şekli vardır. (Yani Kur'an'da bu anlamda kullanılmıştır).'" demek asla caiz olmaz. Çünkü böylesi bir iddia hem şer'î açıdan, hem de kelimenin kullanılışı bakımından yanlış bir iddiadır. Kelimenin kullanılışı açısından yanlıştır; çünkü hemen hemen hiçbir kimse karısını boşamak için bu kelimeyi kullanmamaktadır. Şer'î açıdan da yanlıştır; çünkü Kur'an bunu talâktan başka mânada da kullanmıştır. Allah şöyle buyurur: "Ey iman edenler! Mü'min kadınları nikahlayıp da henüz dokunmadan onları boşarsanız, onları iddet müddetince bekletmeniz gerek­mez. O halde onları faydalandırın (mut'a verin) ve onları güzel bir şekilde serbest   bırakın."[965]   Buradaki   "tesrîh = snl 'st bırakma" kesinlikle talâk değildir. Aynı şekilde " = ayrılık" kelime­sini Şâri\ talâktan başka mânada da kullanmıştır: "Ey Peygamber! Kadın­ları boşadiğınizda, onları iddetleri içinde boşayınız... Müddetlerini doldur­duklarında onları ya güzelce tutun, veya onlardan uygun bir şekilde ayrı­lın. "[966] Bu âyette geçen) "=tutmak"tan maksat, ric'attir. = Ayrılık" ise, ric'atte bulunmamak demektir; yoksa ikinci bir talâkın verilmesi anlamında değildir. Bunda asla bir ihtilâf da yoktur. Dolayısıyla, "Bu ifadeyi telaffuz eden kimsenin karısı boş olur. Mânasını ister anlasın, ister anlamasın." demenin bir anlamı yoktur. Her ikisi de bâtıllıkta aynıdır. Tevfik Allah'tandır. [967]


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ailene dön sözünün hükmü
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:12:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ailene dön sözünün hükmü rüya tabiri,Ailene dön sözünün hükmü mekke canlı, Ailene dön sözünün hükmü kabe canlı yayın, Ailene dön sözünün hükmü Üç boyutlu kuran oku Ailene dön sözünün hükmü kuran ı kerim, Ailene dön sözünün hükmü peygamber kıssaları,Ailene dön sözünün hükmü ilitam ders soruları, Ailene dön sözünün hükmüönlisans arapça,
Logged
21 Kasım 2016, 21:20:28
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 21 Kasım 2016, 21:20:28 »

Esselamu aleykum.Peygamber efendimiz bosanan kadınların ailesine gondeilmesini emir etmistir.Rabbim razi olsun bilgilerden...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

21 Kasım 2016, 21:23:10
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.662


Site
« Yanıtla #2 : 21 Kasım 2016, 21:23:10 »

Ve aleykümüsselam Rabbim bizlerin ilmini artırsın Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes