๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Yetişkin Din Eğitimi => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 15 Temmuz 2010, 17:10:15



Konu Başlığı: Yaşayarak Eğitme Yöntemi
Gönderen: Zehibe üzerinde 15 Temmuz 2010, 17:10:15
C. Yaşayarak Eğitme (Örnek Olma) Yöntemi
 

Hz. Peygamber'in rahmet olma özelliğini topluma ka­zandırma çalışmasına bir eğitim yöntemi olarak bakıldığında, onun, en çok örnek olma ve yaparak-yaşayarak eğitme yön­temleri ile benzeştiğini söyleyebiliriz. Aslında kaynakların bildirdiğine göre Hz. Muhammed'in hayatının tamamı mükemmel bir örnektir. Onun bu durumu İslâm prensiplerini an­latmak için de bir öğretim metodudur. [19] Böyle bir yaşama tar­zının tek bir hedefi olmasından çok, bir çok hedefinin var­lığından söz etmek daha doğrudur. Bunların birisi de insanları eğitmektir. Çünkü insanlar kişinin söz ile söylediğini, kendi hayatında uygulamasından çok etkilenmekte ve onun bu c munu model olarak kabul etmekte zorlanmamaktadır.

Hz. Muhammed'in eğitiminde bizzat göstererek ve uy­gulayarak öğretme belirgin şekilde görülen bir özelliktir. O öğüt vermekten çok, tatbikata önem vermiştir. Bizi bu hükme götürecek çok önemli bir anekdottan söz edilmektedir. Hz. Mu-hammed, bir gün cemaate namaz kıldırmak isterken minbere çıkar ve cemaat de ona uyup namaz kılar. Bundan maksadı, cemaatten herkesin onun nasıl namaz kıldığını iyice görmele­rini ve onun fiillerini, yaptıklarını müşahede edip iyice kav­ramalarını sağlamaktı. Nitekim namazı kıldırdıktan sonra cemaate dönüp bu uygulamasının sebebini şöyle açıklar:

"Ey insanlar! Minber üzerinde durup size imamlık yap­mamın sebebi şu idi: Bana uymanızı iyice sağlamak ve nasıl namaz  kıldığımı  öğrenmenizi  kolaylaştırmak  istedim." [20]

Kur'ân'ın davranış örnekleri ile eğitimi, onun genel eği­tim metodlarından biridir. Çünkü Kur'ân, insanlara çeşitli davranış şekillerini zaman zaman örnek olarak vermekte, in­sanların onları taklit etmesini istemektedir. Böylece bilgiyi nazarî olmaktan çıkarmakta, pratiğe çok yaklaştırmaktadır. Bu yöntemle öğrenme olayının gerçekleşebileceğini Kur'ân bi­ze, Rasûlullah(s.a.v.)'ın davranışlarından İslâm'ı öğrenebile­ceğimizi, onun hayatının bize örnek olduğunu belirtmek sure­tiyle  anlatı:

"Ey insanlar! Andolsun ki sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Allah Rasûlü'nde pek güzel bir Örnek vardır." [21]

Âyette belirtildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) bize İs­lâm'ı sadece teorik olarak öğretmemiş, aynı zamanda hayatın bütün safhalarında, ne şekilde tatbikata konacağını bizzat kendi davranışları ile göstermiştir. Böylece örnek hareketler­le Müslümanlara ders vermiştir.'  [22]İşte bu örnek davranışlar, Ashabın İslâm'ı daha kolay anlamasına ve tatbik etmesine sağlamıştır. Kur'ân bu gerçeği belirtmekte ve İslâm'ı anlamak isteyenlere Hz. Peygamberin hayatını örnek göstermektedir. Öğretme konusundaki bu yaklaşım bizim için de bir örnek teşkil etmektedir. Böylece İslâm'ı öğretme olayı tam olarak gerçek­leşmiştir. Örneksiz eğitim, tam ve mükemmel olarak ortaya çıkmaz. [23]   Başarı da ancak sınırlı olarak gerçekleşir.

Çocuk eğitiminde de örnek hareketlerin son derece önem­li yeri vardır. Çocuk kendisine öğretilen, tavsiye edilen dav­ranışların bir örneğini yakın çevresinde, özellikle ailesinde rmek ister. Bu, onun için bir Öğrenme kolaylığı olduğu gibi kna ve tatmin olması için de bir ihtiyaçtır. Eğer çevresindeki hareketler kendisine söylenenin aksini gösterirse itimadı kay­bolur. Giderek üzerindeki eğitim zorlaşır ve etkisini kaybeder. Dış tezahürler, teveccühkâr bir bakış, tatlı bir tebessüm, sevgi dolu bir söz, bir hareket çocuğun kalbini kazanır. Fakat, onu asıl bağlayan günlük davranıştır. Eğer eğitimcinin hareketle­ri davranış kurallarına uymuyorsa, onu hemen farkeder ve bunu binevi alçalma olarak algılar. Siz, onu küçük ödevlerini yapmaya sevk ediyorsanız, o, sizin büyük ödevlerinizi devamlı olarak yaptığınızı görsün. O zaman yalnız sizi sevmekle kalmaz, aynı zamanda size inanır da. [24]

Yapılmasını tavsiye ettiği bir şeyi kendisi tatbik etme­yen bir eğitimcinin düştüğü çelişkiyi Kur'ân şöyle ifade eder:

"Ey insanlar! Yapmadığınız şeyi niçin söylersiniz!? [25]

Bu âyette, teori ile pratiğin arasındaki irtibatın çok kuvvetli olması gerektiği, bizzat eğitimci tarafından tatbik edilmeyen tavsiyelerin, muhatap üzerinde müspet etki yarat­mayacağı ve bunun bir tutarsızlık olduğu anlatılmaktadır. Ay­nı mânâyı tamamlamak üzere bir başka âyette şöyle buyurul-maktadır:

"Kitabı okuyup durduğunuz halde, kendinizi unutur da başkalarını mı iyilikle emredersiniz?  Düşünmezmisiniz?"[26]

Ayette,  iyilik: yapılmasını isteyip de kendisi iyilik yapmayan kişilerin bu gayretlerinin faydasızlığı ve böyle bir tutumun, ahmaklığın bir çeşidi olduğu zarif bir şekilde belirti­liyor ve bu konuda insanlar, Özellikle eğitimciler uyarılıyor. Böyle bîr hareket şu üç noktadan yerilmiştir:

1-İyiliği emretmek suretiyle başkasını bu iyiliğin sonuç­larından faydalandırıp, kendi nefsini bu faydadan uzak tut­mak bir çelişkidir.

2-Başkasma vaaz ve nasihat verip, kendisinin, kendi nasihatini dinlememesi, kişinin söylediklerini fiilen tekzip etmesidir.

3-Verdiği nasihatin aksini yapmak, o nasihatin değeri­ni düşürür. Herkesin ondan uzaklaşmasına sebep olur. [27]

Bu âyette kendisinin yapmadığı bir şeyi başkasına tav­siye etmenin tutarsızlığı vurgulanmış, yapılmayan davranış­ların tavsiye edilmesi dînen yasaklanmıştır. [28]

Böyle bir yöntemi yasaklamayıp ince bir şekilde tutar­sızlığını belirtmek, onun eğitim değerinin olmadığını gözler önüne sermek içindir. Sözlerimizin eğitim değeri kazanabil­mesi için, en azından kendimizden o sözlerin zıddı davranışlar sudur etmemesi gerekir. Tabiî en güzeli o sözlerin davranışla­rımızla tamamlanmasıdır. Özellikle çocuk eğitiminde buna dikkat etmek gerekir. Çünkü çocuk da sözlerimizle hareketle­rimiz arasında bağı anlayıp değerlendirebilecek bir idrake sahiptir.

Şu söz ve davranışların eğitim değeri olduğunu kim iddia edebilir?:

"Ben sana küfür etme demedim mi geri zekâlı?" veya "Kardeşini niçin dövüyorsun. Gel bakayım buraya deyip ku­lağını çekmek veya dövmek. [29] Bunlar olumsuz örnekleri sun­manın çok oturmuş misalleridir.

Konu ile ilgili âyetlerden biri de şudur:

"Doğrusu, ben kendisini Allah'a verenlerdenim diyen, yararlı iş işleyen ve Allah'a çağıran kimseden daha güzel sözlü kim vardır?" [30]

Âyette en güzel sözün Allah'a davet olduğu, fakat bu davetin ancak bazı esaslar üzerine oturtulursa, en güzel söz olma özelliğini kazanacağı belirtiliyor. Bu esaslar da şunlar­dır:

Davet, kuru bir sözden ibaret kalmamalı, aynı zamanda davet edenin hali, sözüne uygun olmalıdır. Yani, önce kendisini düzeltmelidir. [31] Âyet aynı zamanda, kalben yapılması istenen bir işin lisânen de söylenmesi gerektiğine işaret etmektedir. [32]

Hz. Muhammed, insanlara teklif ettiği hususları her­kesten önce kendi nefsinde, herkesin yapabileceğinden daha

fazla olarak uyguluyordu. Şüphesiz, bu durum, davet olunan­lara tesir eden önemli bir faktör olmuştur. Umman meliki el-Culendî'ye Rasûlullah'ın İslâm'a davet mektubu ulaştığı za­man, Hz. Peygamber'in hayatı hakkında bilgiler edinen meli­kin sözleri şöyledir:

"Allah bana bu ümmî peygamberle delâlet etmiştir. O peygamber hiç bir iyiliği ilk önce kendisi uygulamadan emret­miyor, hiç bir kötülüğü de kendisi terketmeden yasaklamıyor."

Peygamberimiz Veda Hutbesi'nde faizi yasaklarken ilk kaldırdığı faizin, amcası Abdülmuttalip oğlu Abbas'ın faiz alacağı olduğunu, kan davası gütmesi yasaklarken de ilk kaldırdığı kan davasının amcazadesi Râbia'nm kan davası olduğunu vurgulu bir şekilde ilân eder.

Söz ile davranış arasında uygunluk, muhatabın ikna olması için şart olan güvenilirlik vasfını ortaya çıkarır. Mekkeliler, Hz. Peygamber Efendimizin nübüvvet öncesi ve sonrası hâlini ve yaşayışını gayet güzel biliyorlardı. Bundan dolayı, peygamberliğinde temel fikrine karşı koyarak tevhidi kabul etmemek, yayılmasını engellemek için her türlü yola başvur­dukları halde, şahsî yaşayışı hakkında en küçük bir ithamda dahi bulunamıyor, onun "el~Emîn"Iİğini kabul etmek mecbu­riyetinde kalıyorlardı. Çünkü o, sözü ile işi Örtüşen, güvenilir bir kişi idi.

însanlar örnek görmek isterler. Pedagojide, örnek alma­nın büyük değeri vardır. Her taklit olayı, hareket ve davranışlar, âdet ve alışkanlıklar şeklinde yaşayışa intikal eder.nu kuraldan her eğitim faaliyetinde istifade edilir. Meselâ ueuna eğjtim vermek isteyen bir aile, ona "taklit edilecekyi örnekler" göstermek zorundadır. İslâm'ın emrettiği esasları ciddî ve samimî olarak aile büyükleri yaparsa, çocuklar önce bunları bilinçsiz olarak taklit edeceklerdir. Bu taklit giderek kuvvetli bir alışkanlık haline gelecektir. Çocuklukta kaza­nılan iyi alışkanlıklar, bütün hayat süresince devam eder. öğretmen okulda, eğitimci muhatapları karşısında hal ve ta­vırları, fikirleri ve sözleriyle daima Örnek olmalıdır. Bunlar yapılmadıkça eğitim ve öğretim için ne kadar gayret sarfedil-irse edilsin, tesirsiz kalmaya mahkûmdur. Genel kaide olarak diyebiliriz ki, tebliğ beşikten mezara kadar devam eden bir alıştırma ve iyi örnek olma işidir. [33]

Yaşayışıyla güzel örnek olma kaidesinin etkisini gayet iyi bilen Peygamber Efendimiz, bizzat kendisi hayatıyla ör­nek teşkil ettiği gibi, İslâm'a davet ettiği insanların İslâmî yaşayışı görerek fikir ve kanaatlerini ona göre tayin ve tespit etmelerine imkân ve vesileler hazırlıyordu. Bedir Gazvesi'n-de ele geçirilen esirlerin topluca bir yerde mahpus tutulmaları yerine birer birer Ashâb-ı Kirâm'a dağıtılarak misafir edil­meleri  [34]başka bir takım fayda mülâhazaları yanında büyük ölçüde, esirler Sahâbe'nin İslâm'ı yaşayışına vâkıf olsunlar diye olsa gerektir. İslâm düşmanı Benû Hanîfe reisi Sümâ-ıe nin Müslüman olmasına Hz. Peygamber'in güzel muamelesi,

karşılıksız affı yanında mescitte bir direğe bağlı kaldığı [35] müddet zarfında İslâmî tatbikatı görerek hakikati idrak et­mesi de müessir olmuştur diyebiliriz. Taif Heyeti geldiği za­man, onları müslümanların Kur'ân okumalarını, ibadetlerini ve yaşayışlarını görsünler diye mescidin hemen yanında misa­fir ettiğini biliyoruz. Bütün bunlar, hep onların görerek eğitil­melerini sağlamak içindir.

"Daha ilk çağlarda Aristo, daha sonra İbn-i Sînâ öğre­timde örneklerin önemine dikkat çekmiş, eski Romalılar da "Sözün yolu uzun, fakat örneklerin kısa ve etkilidir." demek suretiyle örnek vermenin eğitimdeki vazgeçilmez yerini belir­tmeye çalışmışlardır." [36]

Sonuç olarak, eğitimcinin muhatabı üzerinde müspet bir tesir icra edebilmesi için, kendisinin samimi olması ve sözleri­ni tatbik etmesi, düşündüklerini de söz ile ifade edebilmesi gerekmektedir, diyebiliriz. Çocuğun da verilen bu eğitimi ala­bilmesi için, muhatabına inanması ve hem zihinsel, hem de bedensel olarak bu hareketleri taklit edebilecek bir gelişim çizgisine ulaşmış olması gerekir.

Şimdi, yaşayarak eğitmenin muhataptaki alt yapısını oluşturan taklit ve özdeşleşme eğilimi üzerinde kısaca duralım: [37]


Konu Başlığı: Ynt: Yaşayarak Eğitme Yöntemi
Gönderen: Nur-u Yehma üzerinde 10 Ekim 2018, 10:52:47
Bir insana bir şeyi anlatmadan önce etki bırakmasını istiyorsak biz o davranışla özdeşleşmiş olmalıyız ki anlattığımız zaman fiili olarak örnek olalım. Sözün yolu uzun, fakat örnekler kısa be etkilidir. Daha iyi etki bırakır.


Konu Başlığı: Ynt: Yaşayarak Eğitme Yöntemi
Gönderen: Ceren üzerinde 10 Ekim 2018, 15:54:03
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ...


Konu Başlığı: Ynt: Yaşayarak Eğitme Yöntemi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 10 Ekim 2018, 16:47:35
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doğru yoldan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Yaşayarak Eğitme Yöntemi
Gönderen: üsveihasene üzerinde 10 Ekim 2018, 22:27:30
"Doğrusu, ben kendisini Allah'a verenlerdenim diyen, yararlı iş işleyen ve Allah'a çağıran kimseden daha güzel sözlü kim vardır?"Rabbim ayeti celileye mazhar eylesin...


Konu Başlığı: Ynt: Yaşayarak Eğitme Yöntemi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 11 Ekim 2018, 00:42:02
Aleyküm Selâm.  Peygamber Efendimiz bizlere her yönüyle mükemmel örnektir. Bizlerde herdaim Peygamberimizi kendimize örnek alıp çevremizdekilere güzel örnek olmaya gayret edelim inşaAllah. Bilgiler için Allah Razı olsun

🌸 Allahümme Salli Alâ Seyyidina Muhammed'in Ve Alâ Âli Seyyidina Muhammed 🌸