๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Yetişkin Din Eğitimi => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 15 Temmuz 2010, 16:59:02



Konu Başlığı: Tevhîdin İnanç Boyutu
Gönderen: Zehibe üzerinde 15 Temmuz 2010, 16:59:02
a. Tevhîd'in İnanç Boyutu:
 

Allah'ı zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde tek varlık olarak kabul etmek ve böylece inanmak, Tevhidin inanç boyu­tunu oluşturur. Dinin temeli budur. Tevhîd inanç konusunda hiç­bir boşluk kabul etmez. Onun için önce ulûhiyyete ait özellikleri Allah'tan başka varlıklardan soyutlamak, sonra söz konusu hususlann, yalnızca Allah'a ait olduklarını kabul etmek de­mektir. Nitekim bu, "Lâ ilahe illallah" şeklinde formüle edi­len Tevhîd ifadesindede yer almıştır. Burada İlâh makamında sadece Allah'ı kabul etmek, O'ndan başka her şeyin O'nun dı­şında olduğuna inanmak bir esas olarak getirilmiştir. Bu inanç Allah'tan başka her varlığı düşünceden ve gönülden çıkarmayı gerektirir.

Duyulur âlemin dışında kalma özelliği sebebiyle beş du­yu ile algılama imkânımız olmayan Yüce Yaratıcı'yı algıla-yabümemiz ancak O'nun bize kendini anlatması ile mümkün olmuştur. Bu anlatım insanların O'nunla ilişkisini de belirler. Bunun için Yüce Allah varlığına ait nitelemeleri değişik keli­me ve kavramlarla insanların anlamasına uygun şekilde açıklamıştır. Toplu olarak Allah'ın isimleri (sıfatlan) olarak a-nılan bu nitelemeler O'nu algılamamıza yardımcı olur.

Biz burada O'nun güzel isimlerini sayacak değiliz. Bu konuda hazırlanmış güzel eserler vardır. [191] Bunlar okunarak konu ile ilgili gerekli bilgiler edinilebilir. Biz sadece işin ö-nemli gördüğümüz bir yönüne değineceğiz.

Kur'ân ve hadislerde Yüce Allah'ın kendisini tanıttığı ve âlimlerin 99 sıfatla tespit ettiği bu isimlerin çok büyük bir kısmı O'nun rahmet ve merhametini vurgular. O bize kendisini böyle tanıtır. İçlerinde azab edici yönünü haber veren sıfat beşi geçmez. Bu bakımdan şu, rahatlıkla söylenebilir ki, İlâhî irade kendisinin bir rahmet ve merhamet okyanusu olarak ta­nınmasını istemektedir. Halbuki geleneksel eğitim olgusu hep Allah korkusu üzerine kurulduğundan insanlar Yüce Allah'ı rahmet ve merhamet edici nitelemelerle değil, cezalandırıcı ve azab edici nitelemelerle algılamakta ve öyle tanımakta­dırlar. Bu çok yanlış bir uygulamadır. Sonuçta insanın korunma, sığınma, esirgenme gibi temel ihtiyaçlarını gidermek im­kânından mahrum kalmasına yol açmaktadır.

Allah'ı gönlünde hissetmek ise O'nun denetim ve kont­rolünü her an üzerinde hissedebilmektir. [192]