Konu Başlığı: Siyasî Suçlulara Rahmet Gönderen: Zehibe üzerinde 14 Temmuz 2010, 13:22:25 1. İnkarcılara Rahmet
a. Siyasî Suçlulara Rahmet Rasûlullah(s.a.v.)'ın tebliğ görevi ile ilgili olarak en sert davrandığı kişilerin, kendisine ve İslâm'a iftiralar atan, söz sanatı ile meşgul olan şairlerin ve edebiyatçıların olduğu söylenebilir. Bu kimseler o zamanın basın yayın organları gibi çalışıyorlardı. Her ne kadar edebî bir sanat dalı ile meşgul gibi görünüyorlarsa da, yaptıkları işin sonucuna bakıldığında kamuoyunu kışkırttıkları ve İslâm'a karşı yönlendirdikleri anlaşılıyordu. Bu faaliyetler, henüz yeni yeni yayılan İslâm için çok kötü sonuçlar veriyordu. Böylece fitneye sebep oluyorlar, insanları tahrik ve savaşa teşvik ediyorlardı. Ayrıca Ra-sûlullah(s.a.v.)'ı ve dîn'i tahkir ediyorlar, zaman zaman da ihanet ediyorlardı. Hz. Peygamberin bunlara tepkisi çok sert olmuştur. Bir kısmına suikast timleri göndermiş, bazıları için ölüm emri vermiştir. Mekke'nin fethinde de nice azılı düşmanlarını affettiği halde, bunlardan bir kaçım af dışı bırakmıştır. Bunlarla ilgili uygulamaların sonucunda, bazıları öldürülmüş, Müslüman olan ve af dileyenler de sınırsız ve kuşatıcı rahmetin bir gereği olarak affedilmişlerdir. Özellikle Mekke'nin fethi olayında, bunlarla ilgili kararlar açıkça görülebilir. Arabistan'da tüm diğer şairleri gölgede bırakan iki şair vardı. Bunlardan birisi Lebid diğeri ise bir önceki neslin en iyi şairlerinden biri olan Zübeyrb. Selman'm oğlu Ka'b idi. Ka'b'ın kardeşi Büceyr (r.a.) Hudeybiye'den sonra Müslüman olmuştu. Fakat Ka'b yeni dini şiddetle reddediyor ve Hz. Peygamberi aşağılayan şiirler yazıyordu. Peygamber (s.a.v.) bu nedenle bu şiirleri yazanı öldürenin Allah rızası için bir hayır yapmış olacağını ilân etmişti. Büceyr (r.a.) daha önceden ümitsizlikle kardeşini Peygamber'e gidip ondan af dilemeye teşvik etmişti. "O pişman olarak kendisine dönen kimseyi öldürmez" demişti. Bu teklifi reddeden Ka'b, Mekke'nin fethinden sonra, yine önceki düşünceleri doğrultusunda bir şiir yazmıştı. Fetihten sonra insanların İslâm'a girmesiyle Ka'b, yeryüzünün kendisi için daraldığını hissetti. [489] Bu durum karşısında kardeşinin tavsiyesine uyarak Medine'ye geldi, sabah namazı sırasında Rasûlullah(s.a.v.)'ın yanına gitti ve huzuruna diz çöküp oturdu. Elini de Rasûl-i Ekrem'in eli üzerine koydu. Rasûlullah onu henüz tanımıyordu. Kâ'b, Rasûlullah(s.a.v.)'a hitaben: "Ka'b tevbe etmiş bir Müslüman olarak huzuruna gelmiş, senden ernan dilemektedir. Sen onun bu arzusunu kabul eder misin?" dedi. Bu sözleri duyan Ensar'dan bir Sahâbî hemen ileri atılıp: "Yâ Rasûlallah! Müsaade et de şu Allah düşmanının boynunu vurayım" dedi. Fakat Rasûl-i Ekrem, "Ona dokunma, çünkü o geçmişteki hal ve hareketlerinden tevbe ederek yanımıza gelmiştir" buyurdu. Böylece Ka'b affedildi. Ka'b bu vesileyle söylediği Lâm redifli kasidesinin (Kasîde-i Bürde) baş kısmında şöyle diyordu: "Suâd benden ayrıldı, artık kalbim hastadır. Onun peşinde şaşkın bir köle, aşkının zincirine vurulmuş ve bir daha kurtarılamamış bir esirdir." Bu güzel kaside sebebiyle Rasûlullah mübarek hırkasını ona hediye etmiştir. [490] Hz. Peygamber, Mekke'yi fethettiği zaman ilân ettiği umumî affın dışında tuttuğu İnsanlardan birisi de Abdullah b. Hatal idi. Asıl adı Abdu'1-Uzza b. Hatal olan bu kişi Müslüman olduktan sonra Abdullah ismini almıştır. Hz. Peygamber, onu Ensâr'dan birisi ile yanında kölesi olduğu halde tahsildar olarak göndermişti. Müslüman olan köle yemeğini hazırlıyor, onun hizmetlerini yapıyordu. Abdullah köleyi Öldürüp irtidâd etti; Mekke'ye kaçtı. Oraya yerleşip büyük bir şevkle de Hz. Peygamber aleyhinde şiirler yazdı. Bunun üzerine Hz. Peygamber, görüldüğü yerde onun öldürülmesini emretmişti. Mekke fethedildiği zaman da af dışı tutuldu. O gün, bir adam Rasûlullah'a gelerek, Abdullah b. Hatal'm Kabe'nin örtüsüne sarılıp saklandığını haber verdi. Peygamberimiz (s.a.v.) de onun öldürülmesi emrini verdi. Abdullah b. Hatal yaptığı kötülüklerin bedelini böylece ödedi. Abdullah b. Hatal'ın iki tane cariyesi vardı: Bunlar da kendisinin yazmış olduğu, Peygamber (s.a.v.)in hakkındaki hicviyelerini, Mekkelilerin önünde şarkı şeklinde söyleyerek onlara öğretirlerdi. Hz. Peygamber bunların da öldürülmesini emretmişti. Biri öldürüldü; öteki kaçarak izini kaybettirdi. Bir taraftan da Rasûlullah'tan eman talep etti. Daha sonra Müslüman olup Hz. Ömer'in hilâfetinin sonuna kadar yaşadı. [491] |