Konu Başlığı: Kureyşe Rahmet Gönderen: Zehibe üzerinde 14 Temmuz 2010, 13:15:32 a. Kureyş'e Rahmet
Bunların ilki Mekke'nin Fethi'nden sonra, Peygamberlik görevi sırasında kendisine en büyük muhalefeti yapan ve onun görev yapmasını engelleyen Mekke'de oturan ve kendisinin de mensubu olduğu Kureyş kabilesine olan muamelesidir. Hz. Peygamber inkarcıların helaki için hiçbir zaman beddua etmemiştir. Müslim'de geçen Ebû Hureyre rivayetine göre; bir defasında kendisine "Ey Allah'ın Rasûlü, müşrikler için beddua ediniz dendiğinde "Ben bir azap olarak değil, sadece bir rahmet olarak gönderildim." [494] buyurmuştur. Ondan yüz çevirip gurura kapılanlara karşı, adaletli olmayı emretmesi sebebiyle, Hz. Muhammed (s.a.v.) onlara da rahmet olmuştur. İslâm'da onîann dine girmesi için zorlanması söz konusu değildir. Bu da onlar için ayrı bir rahmettir. islâm, dîn'İ yaymak için savaş yapmaz. Onun yöntemi hikmet, güzel öğüt ve güzel usullerle mücadeledir. Bu da ancak barış ortamında yapılır. Adından da anlaşılacağı üzere esenlik ve barışı hedefleyen bir din olması sebebiyle, barış ortamında (Hudeybiye'den sonra) çok büyük bir hızla yayılmış, Hudey-biye'den Mekke'nin Fethi'ne kadar geçen iki yılda, daha önceki on dokuz yıla göre, yayılmasını ikiye katlamıştır. Hudey-biye'ye 2.000 kişi ile gelen Rasûlullah, Mekke'nin Fethi'ne 10.000 kişi ile gelmiştir. Onun için asıl fetih, Hudeybiye Ban-şı'dır. Zaten Kur'ân'da da Fetih adı verilen sûre Hudeybiye Barışını anlatır. Fetih terimi Hudeybiye Barışı için kullanı- Ur. Onun için Hudeybiye Barışı, Arabistan'ın fethinin gerçekleştirildiği olaydır. îbn Mesud "Siz fetih olarak Mekke'nin fethini kabul e-diyorsunuz. Halbuki biz asıl fetih olarak Hudeybiye anlaşma-sim sayarız [495] demiştir. Bir barış dini olan İslâmiyet ancak iki halde savaşa izin verir: 1- Müslümanlarla din konusunda savaşanlara karşı, 2- Müslümanları yurtlarından çıkarmak isteyenlere karşı. Bunları yapmayan herkese iyilik yapmak ve adaletle muamele etmek emri vardır. "Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Allah, adaletli olanları sever. Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım e-denleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa, işte zalimlar onlardır. " [496] Bu sınırlar içinde İslâmiyet herkesle barışık yaşar. Kureyş bu sınırları tecavüz ettiği için, Peygamberimiz onlarla savaşmış ve sonunda Mekke'yi fethetmeye karar vermiştir. Kureyş onu her türlü kötülük ve sıkıntılara maruz bırakmıştı. Kureyş'in azgınları ve önde gelenleri, fakirler ve alt tabakadaki insanlar da azgınlıktan geri durmamışlardı. Israrla onun üzerine gelmelerine rağmen, O, karşılık vermeye yanaşmamış, istediğini yapabilecek konuma geldiğinde de onları bağışlamıştı, Mekke'nin fethîyle galip geldiğinde, Mekkeliler önünde toplandılar. Onlara sordu: "Benim için ne tahminde bulunuyorsunuz?" Onlar "senden hayır umarız sen iyi bir amcanın oğlusun! Bizleri affedeceğini ümit ediyoruz. întikam alacak olursan da haklısın, doğrusu biz sana kötülük etmiştik" dediler. Hz. Peygamber (s.a.v.) onlara şöyle buyurdu: "Ben sizlere Yusuf'un kardeşlerine dediği gibi diyorum: "Artık siz geçmişteki işlerinizden dolayı cezalandırılacak değilsiniz. Hatta azarlanacak da değilsiniz, Allah sizi bağışlar. O, merhametlilerin merhametlisidir. " [497] O gün genel af ilân etti. Herkesin kendi evini, Kabe'yi ve Kureyş'in başkanı Ebû Süfyan'm evini güvenli yer ilân etmek suretiyle yaygın bir güven duygusu oluşturdu. Kaos ve anarşinin önünü aldı. Hata ve yanlışlıkla cana kıydırmadı. Mekke'nin Fethi'nin İslâm'ın yayılmasında çok büyük tesiri olmuştur. Fetihten sonra kabileler grup grup gelerek İslâm'a girmişlerdir. Rahmet olma yönteminin kapsam ve mahiyetini iyi anlayabilmek için Mekke fethindeki af dışı bırakma uygulamasının yakından bilinmesi gerekir. Mekke fethedildiği gün, Peygamberimiz, bütün Mekke ahalisini çok ağır sabıkalarına rağmen affetmiş, onların mal, can, ırz emniyetlerini garanti etmiş, ancak on amansız düşmanını bu aftan hariç tutmuştu. Rasûluîlah'm kara liste ilân etmiş olmasına rağmen, sonradan af dileme fırsatı bulanların istisnasız hepsini affetmiş olmasına bakılırsa, bu ilanın Mekke'yi "kan"dan korumak için alınmış bir tedbir olduğu söylenebilir. Böylece hem onların düşmanlıklarından çok çeken Müslümanlara psikolojik bir rahatlama imkânı vermiş, hemde Mekkelilerde "Bunlar dışında kimse öldürülmeyecek" düşüncesiyle bir rahatlama sağlanmıştır. Böylece şahsî kin ve intikam hesaplan da önlenmiş oldu. Kara liste ilânından, başka bir gaye de, bu kişilere "Kaçın!" mesajıdır. Nitekim iki kişi dışında hepsi kaçmış, bir sığmak bularak gizlenmiş, hissiyatın yatışması, ortalığın sükûnete kavuşmasından sonra, eman verenlerin garantisinde Hz. Peygamber(s.a.v.)'in huzuruna çıkarak affa mazhar olmuşlardır. Rasûlullah bunların mutlaka öldürülmesini isteseydi, "Hemen kaçın!" anlamına gelen böyle bir ölüm listesi ilân etmez, onları yakalatır veya özel timlere sessiz sedasız infaz ettirebilirdi. [498] Fetih'ten sonra Kureyş'in affı, hatta kara listeye girenlerin bile affı, İslâm'ın diğer kabilelerde kabul edilmesine sebep olmuş, onlar da endişesizce Müslüman olmuşlardır. Bir tarafıyla siyasî olan mahkûmlara uygulanan af, en güzeli Hz. Peygamber(s.a.v.)'in Mekke'nin fethi sırasında ölüme mahkûm ettiği on kişide görülür. Bunların bîr çoğu o gün kaçarak veya saklanarak hayatlarını kurtarmışlardır. Sonrada araya giren ricacılar, şefaatçiler sebebiyle de affa uğramışlardır. Hz. Peygamber(s.a.v.)'m bu uygulamasından anlaşılıyor ki, siyasî cezaların asıl maksadı, şahsı ortadan kaldırmak değil, onun zararını bertaraf etmek, onun yaptıklarına benzeyen başka eylemleri önlemektir. Onların pişman olmaları, İslâm'a girmeleri gibi Rasûlullah'ın arzu ettiği istikamette gelişmeler olunca, Peygamberimiz onların affı ve kazanılması hususunda tereddüt göstermemiştir. Hz. Peygamber(s.a.v.)'in meseleye bakışı, söylediğimiz gibi olmasaydı, ağır cezaya mahkûm ettiklerini asla affetmez, üzerlerine ısrarla ve şiddetle giderek eninde sonunda onları yakalatıp, hak ettikleri cezayı verebilirdi. [499] |