๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Yetişkin Din Eğitimi => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 14 Temmuz 2010, 13:37:33



Konu Başlığı: Çocuklarla Oyun Oynama
Gönderen: Zehibe üzerinde 14 Temmuz 2010, 13:37:33
3. Çocuklarla Oyun Oynama
 

Hz. Peygamber (s.a.v.) evde çocukları bazen sırtına, ba­zen karnının üstüne alır, onları eğîendirirdi. [412]Onları özleyince özel olarak onları görmeye ve sevmeye eve gelir, onları öper­di. [413]Onlarla oyun oynarken ellerini yere koyarak binit olur, onları sırtına bindirir, evin içinde gezdirirdi. Onlara binit olu­şunu hiçbir komplekse kapılmadan "Sizin binitiniz ne güzel, siz de ne güzel binicilersiniz" [414]iyerek değerlendirir, böylece hem onları eğlendirir, hem de iltifat ederdi. Zaman zaman da ellerinden tutar, ayakları veya dizleri üzerine bastırarak

onları hopiatırdı [415]aman zaman da "Ey Rabbim onlara mer­hamet et. Çünkü ben de onlara merhametliyim"[416]diye dua ederdi.

Hz. Peygamber çocuklara İlgisini mescitte de gösterirdi. Hz. Zeynep'ten kız torunu Umâme'yi namazda omuzuna alır, rükûa gittiğinde yere koyar, kalktığında tekrar omuzuna alır­dı [417]ecdede iken Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin gelip sırtına binerlerdi. Hz. Peygamber secdeden kalkarken onları yumuşak bir şekilde alıp yere koyardı. Secdeye gidince onlar yine sırtına binerlerdi. Bu durum, namaz bitene kadar böyle devam eder-di. [418]Bazen de onlar kendi istekleriyle ininceye kadar secdeyi uzatırdı. [419]

Bir defa da hutbe okurken camiye Hz. H n'la Hz. Hüseyin'in girdiğini görmüş, sözüne ara vermiş, aşağrya inerek onları kucağına almış, sonra hutbeye devam etmiştir. [420]Çocuk ağlaması işitince annesine sıkıntı vermesin diye namazı kısa kestiği biie olurdu. [421]

Hz. Fatma yanma girdiğinde ayağa kalkar, elinden tu­tar, onu öper ve yanma oturturdu. [422]leden olarak, evlendireceğinde Hz. Fatma'ya danışmış, [423] az da olsa çeyiz vermiş [424] gerdek öncesi ona ve Hz. 1Ali'ye hayır duada bulunmuştu. [425] Ev içi huzursuzluk anlarında da, Hz. Pey­gamber araya girip, Hz. Fatıma ile Hz. Ali'yi banştırmıştı. [426]

Hz. Peygamber(s.a.v.)'in çocuklarına bir alâkası ise, on­ları çeşitli durumlarda koruma şeklinde olmuştur. Mesela kız­larını evlendirirken hem damat seçiminde, hem mehir tespiti ve güzel bir düğün yaptırmada, Lorn de kumalı evliliğe rıza göstermemede bir baba olarak çocuklarını koruması söz konusu­dur. Şöyle ki, Hz. Peygamber Hz. Fatıma'ya ona ayrı ayrı talip olan Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'e, küçüklüğünü söyleyerek müspet cevap vermemiş [427] Hz. Ali ile evlendirilince de mehir tespitinde ve gerdek öncesinde çok yakından alâkadar olmuş­tu. [428] Yine bu cümleden olarak, Hz. Peygamber (s.a.v.) kızları hususunda çok kıskanç davranır, kızlarını kuma üzerine evlen­dirmediği [429] gibi, evli kızlarının üzerine kuma getirilmesine de şiddetle karşı çıkmıştı. Kızların üzerine ikinci bir evlilik yapmayacaklarına dair damatlarından söz aldığı nakledil­mektedir. Verdiği sözde durup kızının üzerine ikinci bir evlilik yapmayan Ebu'1-Âs'ı övgü ile yad ederken, Hz. Fatıma'nm Üzerine kuma getirmek isteyen Hz. Ali'ye şiddetle karşı çık­mıştı. [430] Aslında birden fazla evlilik haram değildir. Hz. Peygamber bu olayda bir baba hassasiyeti ile hareket etmişti.

Evlendirdikten sonra da çocuklarına karşı cömert davranmış­tır. Hz. Fatıma'ya "Malımdan dilediğini benden iste. Ben seni Allah'a karşı hiçbir şeyden  müstağni kılmam" [431]demiştir.

Çocuklarını dövmek şöyle dursun, sert bir söz dahi soyle-meyen Hz. Peygamber, bir hadis-i şerifinde de "Çocuklardan kalem kaldırılmıştır" [432] diyerek onların yaptıkları yanlış ve hatalı işlerden dolayı sorumlu tutulamayacaklarını ve ceza­landırılmayacaklarını bildirmiştir. Onun hayatında çok ender olarak çocukları eğitim açısından ikaz ettiği iki olaya rastla­nır. Bunlar da şunlardır:

Rasûlullah öncelikle görgü kurallarına uyma hassasiye­tinden dolayı bir iki olayda çocukları ikaz etmiştir. Bunlardan birinde, Rasûlullah(s.a.v.)'ın zevcelerinden Ümmü Seleme'nin, önceki kocası Ebû Seleme'den olan oğlu Ömer b. Ebî Seleme, Rasûlullah(s.a.v.)'ın terbiyesinde iken bir gün yemekte elini tabağın her tarafında dolaştırıyordu. Rasûlullah (s.a.v.) da ona: "Evlât! Allah'ın ismini an, sağınla ye, önünden ye!" diye­rek ikazda bulundu. [433]

Benzerî bir olayda Hz. Peygamber (s.a.v.), Besmele çek-meksizin yemeğe el uzatan bir kız çocuğunun elinden tutup onu ikaz etmiştir. [434]

Hz. Peygamber çocuklara karşı duyarlılığını onların ad­larına karşı bile göstermiş, onlara güzel adlar konmasını ve onların bu güzel adlarla çağrılmasını istemiş, beğenmediği ad­ları değiştirmiştir. Değiştirdiği ve yerine koyduğu adlar şun­lardır:

Hazn - Sehl                 Zahm - Beşîr               Âsî - Mutf

Harb adından Özellikle kaçmış, üç torununa verilen bu adı her defasında güzellik anlamına gelen, Hasan, Hüseyin ve Muhassin'le değiştirmiştir. [435]

Çocukları bu kadar seven Hz. Peygamber kendi çocukla­rına doyamadan onları kaybetmiştir. Onlardan üçünü Kasım, İbrahim, Tahir, küçük yaşlarda iken; diğer üçünü Zeynep, Ru-kiye, Ümmü Gülsüm, ise kendi sağlığında kaybetmiş, yalnız Hz. Fâtıma ondan sonra vefat etmiştir.

Hz. Peygamber ölüm olaylarında da çocuklarının yanı başındadır. Hz. Rukiye öldüğünde Hz. Peygamber kabrin ya­nına oturmuştu. Hz. Fatıma da yanındaydı, ağlıyordu. Hz. Pey­gamber ise bir bez parçası ile Hz. Fatıma'nm gözyaşlarını si-liyordu. [436] Hz. Ümmü Gülsüm defnedil irken, toprak atarak a-ralıkların kapatılmasını emrediyor ve şöyle buyuruyordu:

"Bunun bir yaran yok. Ama geride kalanların gönlünü hoş  eder!" [437]

Hz. İbrahim'in vefatında ise dikkati çekecek kadar ağ­lamış, Ashabın bu durumu yadırgaması üzerine de "Göz ağlar, kalp hüzünlenir, dil ise Allah'ı zikreder [438]diyerek hassa­siyetini belirtmiştir. [439]