๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Vaaz Projeleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 17 Eylül 2010, 16:31:22



Konu Başlığı: Yaşlılara Karşı Görevlerimiz
Gönderen: Zehibe üzerinde 17 Eylül 2010, 16:31:22
YAŞLILARA KARŞI GÖREVLERİMİZ


Bahattin AKBAŞ

I- Konunun Plânı
A.   İnsanın biyolojik devreleri
B.   Yaşlılık hali
C.   Kur’an’da yaşlılara saygı
D.   Hadislerde yaşlılara saygı
E.   Yaşlılara karşı görevlerimiz
1.   Yaşlılara ilgi ve  saygı göstermek
2.   Onların hayır duasını almak
3.   Gündelik hayatımızın her alanında (sözgelimi toplu taşım araçları, alış veriş merkezleri ve bunun gibi sosyal mekanlarda) yaşlılara öncelik tanımak.
F.   Yalnızlık ve Huzurevi Ziyaretleri

II- Konunun Açılımı ve İşlenişi
Konuya insanın biyolojik devreleri açıklanarak başlanır. Doğan, büyüyen ve gelişen insanoğlunun bir gün yaşlanacağı belirtildikten sonra yaşlanmanın, bu dünyadaki geçici hayatın kaçınılmaz bir gerçeği olduğu hatırlatılır. İnsanoğlunun âciz, ölümün muhakkak, Yüce Allah’ın bakî ve kudretinin sonsuz olduğunu vurgulanır.  Daha sonra ilgili ayet ve hadislerle bu gerçek ifade edilir. Vaazın akışı içerisinde yaşlılıkla ilgili söylenmiş güzel sözlerden, konu ile ilgili hikayelerden örnekler sergilenir. Vaazın sonunda yaşlılara karşı ne gibi görevlerimiz olduğu, huzurevleri ziyaretlerinin önemi  anlatılır.

III- Konunun Özet Sunumu
Yüce Allah’ın (c.c.) koyduğu kanun gereği insan, doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Yaşlanmak ve ölüm kaçınılmazdır. Ömrümüz olduğu sürece yaşlanmak her insanın başına gelecek bir hakikattir.
Uzun ömür sürmek, insanı aldatmamalıdır. Çünkü uzun yaşamak meziyet değildir. Önemli olan, güzel hatıralar bırakarak yaşayabilmektir. Bu konudaki ilahî uyarılar da şu şekilde gelmektedir:
Önümüzde uzun yıllar var gözükebilir; ama bu durum bizi aldatmamalıdır. Yaşadığımız her anın kıymetini bilmeli ve en iyi şekilde onu değerlendirmeliyiz. Unutmamalıyız ki, bizim için dün geçmiştir. Yarına çıkacağımız ise kesin değildir.
Bize düşen, içerisinde bulunduğumuz zamanı en güzel ve hayırlı bir biçimde değerlendirmek ve salih amel sahibi olarak dolu dolu yaşamaktır.
İnsan yaşlandıkça emellerinin gençleştiği ifade edilir. Ne tûl-u ömür, ne de tûl-u emel (uzun ömür ve uzun emelli olmak arzusu) bizleri aldatmamalıdır.
Hiç şüphe yok ki, bugünün gençleri, yarının yaşlılarıdır. Bugün gençliği, sağlığı, gücü kuvveti yerinde olanların, bu nitelikleri ömür boyu koruyamayacakları açıktır. Bunların zamanla zaafa uğraması kaçınılmazdır. Öyle ise, bizim de bir gün yaşlanacağımızı göz önüne alarak yaşlılara, özellikle ana babamıza, dedelerimize, ninelerimize saygılı davranmalı ve bu konuda çocuklarımıza ve gençlerimize örnek olmalıyız.
Gençliğinde büyüklere saygı duymayanların, yaşlandıklarında küçüklerinden saygı beklemeleri muhaldir.
Yaşlılara hürmet ve ihtimam göstererek onların gönüllerini ve dualarını almak önemli bir insanlık borcudur. Onlara güzel ve tatlı söz söylemek, merhamet ve tevazu göstermek ihmal edilmemesi gereken dînî bir vecibedir.

IV- Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Ayetler
وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنْ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا
“Rabbin, sadece kendisine ibadet etmenizi, ana babaya da iyi davranmanızı kesin olarak emreder. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf” bile deme. Onları azarlama. Onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek üzerlerine kanat ger ve de ki: Ey Yüce Rabbim! Küçükken onlar beni nasıl koruyup yetiştirdilerse, Sen de onları esirge.” 
وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِ أَفَلآ يَعْقِلُونَ
“Kime uzun ömür verirsek biz onun yaratılışını (gençliğini, güzelliğini) bozar, gücünü azaltır, beli bükük hale getiririz. Onlar bunu hiç düşünmezler mi?” 
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةً يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْقَدِيرُ

“Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir” ,âyeti de insan bedeninin, hayat süresi içinde uğradığı iniş çıkışları ifâde etmektedir.

V- Konu İşlenirken Başvurulabilecek Bazı Hadisler
وعَنْ أبِى هُريرة رضى اللّه عنه أنَّ رَسُولَ اللّهِ قالَ: رَغِمَ أنْفُهُ رَغِمَ أنْفُهُ رَغِمَ أنْفُهُ، قِيلَ مَنْ يَا رَسُولَ اللّهِ ؟ قالَ: مَنْ أدْرَكَ وَالِدَيْهِ عِنْدَ الكِبَرِ أوْ أحَدَهُمَا ثُمَّ لَمْ يَدْخُلِ الْجَنّةَ.

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün:
"Burnu sürtünsün, burnu sürtünsün, burnu sürtünsün" dedi.
"Kimin burnu sürtünsün ey Allah'ın Resulü?" diye sorulunca şu açıklamada bulundu:
"Ebeveyninden her ikisinin veya sâdece birinin yaşlılığına ulaştığı halde cennete giremeyenin." 
عَنْ أَنَسٍ رَضِى اللهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ‏ يَكْبَرُ ابْنُ آدَمَ وَيَكْبَرُ مَعَهُ اثْنَانِ حُبُّ الْمَالِ، وَطُولُ الْعُمُرِ ‏
Enes b. Malik’den Rasulullah’ın s.a.v. şöyle dediği bildirilmiştir: "Âdemoğlu yaşlandıkça şu iki şeyi gençleşir: Mala ve uzun yaşamaya düşkünlük."
لَيْسَ مِنَّا مَنْ لَمْ يَرْحَمْ صَغِيرِناَ وَلَمْ يُوَقِّرْ كَبِيرَنَا.

“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” 
عَنْ أنَسِ بْنِ مَالِكٍ قالَ: قالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيهِ وسَلَّمَ: ماَ أكْرَمَ شاَبٌّ شَيْخاً لِسِنِّهِ إلاَّ قَيَّضَ اللهُ لَهُ مَنْ يُكْرِمُهُ عِنْدَ ِسنِّهِ
“Her hangi bir genç, bir kimseye yaşlı olduğu için ikramda bulunursa, Allah o gence, yaşlılığında kendisine ikramda bulunacak birini nasip eder.”
Aşırı yaşlılıktan Allah’a sığınan Hz. Peygamber  bir devlet başkanı olarak güçsüzlerin ve yaşlıların bakımını üstlenmiştir. Bu konudaki bir hadis şöyledir:
عَنْ أبِي الدَّردَاءِ قالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيهِ وسَلَّم يقول:
اُبْغُونِي فِي ضُعَفاَئِكُمْ فَإنَّماَ تُرْزَقُونَ وَتُنْصَرُونَ بِضُعَفاَئِكُمْ.

"Güçsüz ve düşkünleri araştırıp bana getirin, (ihtiyaçlarını karşılayayım). Çünkü siz ancak içinizdeki güçsüzler sayesinde yardım görüyor ve rızıklandırılıyorsunuz." 
عَنْ عَبْدِ اللهِ ِبْنِ عمرِو بنِ العاصِ رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما قال: قالَ رَسولُ اللّهِ :
الرَّاحِمُونَ يَرْحَمُهُمُ اللّهُ تَعالَى! اِرْحَمُوا مَنْ فِي الأرْضِ يَرْحَمْكُمْ مَنْ فِي السَّمَاءِ الرَّحِمُ شِجْنَةٌ مِنَ الرَّحْمَنِ مَنْ وَصَلَهَا وَصَلَهُ اللّهُ وَمَنْ قَطَعَهَا قَطَعَهُ اللّهُ تَعالىَ.

Abdullah İbn-i Amr İbni'l-Âs (r.a.) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semâda bulunanlar da size rahmet etsinler. Rahim (akrabalık bağı) Rahmân'dan bir bağdır. Kim bunu korursa Allah onunla (rahmet bağı) kurar, kim de koparırsa, Allah da ondan (rahmet bağını) koparır."
Hz. Ebû Bekir’in babası Ebû Kuhâfe, pîr-i fâni olduğu halde, henüz Müslüman olmamıştı. Gözlerinin feri kalmamış, yolunu göremiyordu. Oğlu Hz. Ebu Bekir ihtiyar babasının elinden tutarak Peygamber’in huzuruna getirdi. Herkese karşı saygı gösteren büyük Peygamber: "İhtiyarı niçin buralara kadar zahmete koştun?   O’nu kendi halinde bıraksaydın, biz onun ayağına giderdik", dedi. Onu önüne oturttu. Elini göğsünün üzerine koyarak ona İslâm’ı telkin etti. İşte O, yaşlılara böyle muâmele ederdi.

VI- Yararlanılabilecek Bazı Kaynaklar
Buhârî, Cihâd, 67; Müslim, İman,93; Zekât, 115; Ebû Dâvûd, Cihad, 70;
İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, DİB. Yay. Ankara ,2004;
Toplumun Temelini Sarsan Belli Başlı Problemler, Lütfi Doğan, DİB,. Yay. Ankara, 2000;
İlmin Işığında İslamiyet, Afif A. Tabbara, çev. Mustafa Öz İstanbul, 1981;
Fikret Karaman, “Hasta, Yaşlı ve Engelleri Korumak”, Diyanet Aylık Dergi, Nisan-Mayıs 1999, sy. 101, s.55;
Fahri Kayadibi, “Yaşılara saygı” Diyanet Aylık Dergi, 1998, sy.91, s.33;
Şükrü Özbuğday, “Yaşlılara Saygı Bütün İnsanlara Saygı Demektir” Diyanet Aylık Dergi, 2003, sy.147, s. 25

Dipnotlar:

  İsrâ,17/23,24
  Yâsin,36/68
  Rûm,30/ 54
  Müslim, Birr,45/ 9, (III, 1978)
  Buharî, Rikak, 81/5, (VII,172)
  Tirmizi, Birr,25/15, (IV,322)
  Tirmizi, Birr, 25/75, (IV, 372
  Ahmed İbn Hanbel, Müsned, II, (185)
  Tirmizi, Cihad, 21/24, (IV,206)
  Tirmizi, Birr, 25/16, (IV,323-324)
  İbn Hişam, es-Sîretü’n-Nebeviyye, Kahire 1955, II, 405-406; A.H.Berki, O. Keskioğlu, Hz. Muhammed ve Hayatı, D.İ.B. Yayını, Ankara 1972, Sh. 330