๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Hal Dili => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 27 Temmuz 2011, 16:50:03



Konu Başlığı: Salih Amel
Gönderen: Zehibe üzerinde 27 Temmuz 2011, 16:50:03
Hâl Dili


Ekim 2009 130.SAYI
 

Abdullah S. DEMİRTAŞ kaleme aldı, HÂL DİLİ bölümünde yayınlandı.

Salih Amel

İrşad kutuplarımızdan Seyyid Abdülhakim Hüseynî k.s. hazretleri şöyle buyurur:

“Her türlü haramı yapmaya, her türlü günahı işlemeye müsait iken, her kim bunlardan, Allah’ın razı olmadığı işlerden kendini muhafaza eder, nefsinin yönünü Allah’a çevirir ve onu salih amellere, namaza, oruca, Allah’ın hoşlandığı şeylere yöneltirse, O’nun yanında çok ama çok makbul olur! Alemlerin Rabbi böyle bir yönelişten ne kadar da hoşnut olur! Gerçek manada mücahit böyle kimselerdir. Allah yanında makbul, Allah indinde pehlivan böyleleridir.”

Seyyid Abdulhakim Hüseynî, Sohbetler


Her Şeyi Allah’tan Bilmek

Şeyh Sadî Şirazî k.s. şöyle der:

“Kaza ve kader Allah’tandır. Görünen sebeplere güvenmek körlüktür. O dilemedikten sonra vesileler bir işe yaramaz.

Allah Tealâ balda şifa yaratmıştır ama her derde deva olacak kadar değil. Balın şifası yaşayanlar içindir; ölecek hastaya bir çare olamaz, çünkü ecelin ilacı yoktur. Otlar da devadır ama ölümcül hastaya değil.

Daha yaşaması mukadder olan kimse ilaçtan bir fayda görür. Yoksa göç emrini almış olana ne ilaçtan vefa ne baldan şifa vardır.”

Şeyh Sadî Şirazî, Bostan, Semerkand Yayınları

Rabbanî Alim


Büyük arif Bayezid-i Bistamî k.s. şöyle der:

“Kitapta yazılanları ezberleyen kimse hakikatte alim değildir; çünkü ezberlediğini unuttuğu zaman cahil olur. Gerçek ilim sahibi ezber yapmadan ve ders okumadan ilmini dilediği an yüce Rabbinden alır Kendine ledün ilmi verilir. Bu mertebeye ulaşan kimseye ise âlim-i rabbanî denir.”

Abdülmecîd Hânî, Hadâikü’l-Verdiyye

Niyeti Arındırmak

Mevlâna Halid k.s hazretleri Hak Tealâ’nın rızasını talep edenlerin öncelikle şunlara dikkat etmesi gerektiğini söyler ve şöyle buyurur:

“Her şeyden önce ve bütün işlerde yapılması gereken en lüzumlu şey, niyet ve ihlâsın düzeltilmesidir. Çünkü istenilen bir şeyi elden kaçırmamak için, Allah Tealâ’ya olan yakınlığın uzaklığa, rızasının gazaba dönüşmemesi için mutlaka niyetin düzeltilmesi, kötü düşüncelerden arındırılması ve ihlâs sahibi olunması gerekir.”

Mevlâna Halid, Risâle-i Hâlidiyye

Gerçek Hürriyet

İmam Şa‘rânî k.s. hazretleri şöyle der:

“Sen oruç, namaz, hac ve diğer farzları mükemmel bir şekilde, layıkıyla yerine getirdiğin vakit bu farz ibadetler senin nefsinden kurtulup gerçek hürriyete sahip olmanı sağlar. Çünkü Allah Tealâ ancak farz kıldığı, emrettiği şeylerin yerine getirilmesi durumunda kullarından razı olur. Bu sebeple Allah Tealâ’nın farz kıldığı şeyleri yapmamak, gevşeklik göstermek kulların başını eğer, nefsini zelil eder ve onları eşyaya köle yapar.”

İmam Şa‘rânî, Fethu’l-Mübîn

Kim Samimi?

İkinci bin yılın yenileyicisi İmam Rabbanî k.s. şöyle buyurur:

“Şeklen namaz kılan, oruç tutan çok kimse vardır; fakat İslâm’ın koyduğu sınırları gözeten, haram ve şüpheli şeylerden sakınan takva sahibi kimseler pek azdır. Haklı ile haksız, samimi olan ile samimi olmayanın arasını ayıran ölçü, işte bu takva ve sakınma, yüce Allah’tan gerçek manada korkma, saygı duyma halidir.”

İmam Rabbanî, Mektubat,

Yağmur Damlası


Şeyh Sadî Şirazî k.s. şöyle buyurur:

“Ey insan! Yüce Mevlâ seni topraktan yarattı; sen de toprak gibi alçak gönüllü ol. Sana büyüklenme yaraşmaz. Yüzünü alçak tut, baş kaldırma, hırsa kapılma, dünyayı yakma. Madem ki Allah seni topraktan var etmiş; ateşe benzeme. Ateşin mizacı kibir ve gururdur. Ateş vaktiyle başını dik tutup kibirlenirken toprak acz ve tevazu gösterdi. Onun için ondan mel’un şeytanlar yaratıldı, topraktan ise şerefli insan yaratıldı.

Bak bu konuda bir örnek vereyim: Buluttan denize bir damla düştü. Damla denizin genişliğini görünce utandı, kendinin hiçbir kıymeti olmadığını sandı ve ‘Denizin olduğu yerde ben ne oluyorum? Doğrusu o varken ben yokum.’ dedi.

Damla kendisini böyle hor görünce bir sedef onu yuttu, sulara karışıp telef olmadı. Sedef onu bağrına basarak naz ile besledi, felek onun işini öyle güzel yürüttü ki, padişahların taçlarına layık çok kıymetli iri bir inci oldu.

Damla alçak gönüllülüğü sayesinde çok değer kazandı, yokluk kapısını çaldığı için varlık buldu.”

Şeyh Sadî Şirazî, Bostan

Gerçek Tasavvuf Nedir?

Şam’daki tasavvuf büyüklerinden birine, “Gerçek tasavvuf nedir?” diye sordular, o da şöyle cevap verdi:
“Bizden önceki dervişlerin hali idi ve şöyleydi: Görünüşte dağınık görünseler bile, manen toplu ve birlik idiler. Zamanımızın sufileri ise görünüşte toplu, hakikatte ise dağınıktırlar.”

Eğer ikide bir gönlün başka yerlere gidiyorsa, yalnızlıkta bile huzur bulamazsın. Allah Tealâ’nın dışındaki şeyleri gönlünden çıkardınsa, dünya işleriyle uğraşırken bile O’nunla baş başa sayılırsın.

Şeyh Sadî Şirâzî, Gülistan

Pusula


Büyük arif İmam Kuşeyrî k.s. hazretleri manevi yola adım atan bir müridin ilk olarak sadık ve samimi olması gerektiğini ve alacağı terbiyenin sağlam bir temel üzere kurulması için bunun şart olduğunu söyler ve
şöyle der:

“Bu konuda bu yolun büyükleri şöyle demişlerdir:

– Bu yola girenler ancak işin temeli olan usulleri zayi ettikleri için Hakk’a ulaşmaktan mahrum oldular.

Üstadım Ebu Ali Dekkâk k.s. hazretlerinin şöyle dediğini işittim:

– Bu yola giren müride, başlangıçta şunlar gerekir:

Kendisi ile Allah Tealâ arasındaki itikadı düzeltmek, sağlam bir inanca sahip olmak,

Boş zan ve şüphelerden arınmış, saf bir kalbe sahip olmak,

Sapkınlık ve bid‘atlardan uzak durmak,

Sağlam delillere dayalı ilimle amel etmek.”

İmam Kuşeyrî, Risâle


Mürşide Saygı

Seyyid Taha k.s. hazretleri vakar ve heybet sahibiydi. Taşıdığı manevi nurun güzellikleri insanın içine işler, kalbine tesir eder, gözler onu süzerdi. Onun meclisinde kalpler bambaşka huzur bulur, gönüller rahatlardı. Kimse hata yapmak istemez, yüce huzurda edep ile boyun bükerdi. Eller kendiliğinden kenetleniverirdi. Halifesi Seyyid Sıbğatullah Arvasî k.s. hazretleri, mürşidi Seyyid Taha hazretlerinin kendisine şöyle buyurduğunu naklediyor:

“Aç aslanın elinde bir tavşan nasıl korkarsa, sen de mürşidinden öylece korkup çekinmelisin. Çünkü ben de mürşidim Mevlâna Halid k.s. hazretlerinden çok korkar, saygı duyardım. Bu korku sevgiden ileri gelir. Kalpteki manevi hastalıklarla birlikte küfrü de yok eder.”

Altın Silsile


Konu Başlığı: Ynt: Salih Amel
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 14 Ağustos 2011, 10:12:07
“Sen oruç, namaz, hac ve diğer farzları mükemmel bir şekilde, layıkıyla yerine getirdiğin vakit bu farz ibadetler senin nefsinden kurtulup gerçek hürriyete sahip olmanı sağlar. Çünkü ALLAH Tealâ ancak farz kıldığı, emrettiği şeylerin yerine getirilmesi durumunda kullarından razı olur. Bu sebeple ALLAH Tealâ’nın farz kıldığı şeyleri yapmamak, gevşeklik göstermek kulların başını eğer, nefsini zelil eder ve onları eşyaya köle yapar.”

İbadetlerimizi layıkıyla yapabilmeyi diliyorum Rabbimizden.Selam ve dua ile.