> Forum > ๑۩۞۩๑ İslamda Bayanlar Dünyası (Tıbbi & İlmi Konular) ๑۩۞۩๑ > Müslüman Bayanlar ve İslami ilimler > Üyelerimizin Paylaşımları (İlmihal) > Mihrin Böylesi
Sayfa: [1] 2   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mihrin Böylesi  (Okunma Sayısı 3496 defa)
22 Haziran 2009, 18:30:53
imam hatiplim

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 363


« : 22 Haziran 2009, 18:30:53 »



Yaratılış hikmetlerine binâen hanımlar, ulvî bir vazife olan anneliğin gerektirdiği müstesnâ bir duygu derinliği ile donatılmışlardır. Bu yüzden çok hissî ve nâzik varlıklardır. Maddî yapıları da erkeğe göre daha zayıftır. Toplum hayatında, bir erkek kadar dirençli ve kuvvetli değildirler. Kazanç ve geçim noktasında da ekseriyetle kocalarına tâbî durumdadırlar.
Bu bakımdan nikâh rûhâniyeti altında meşrû bir âilenin temelleri atılırken hanımların bu zayıflıklarına mukâbil, onlara Cenâb-ı Hak tarafından özel bir ikrâm olarak “mihir” hakkı lutfedilmiştir.
Bilindiği üzere mihir, bir hanımla evlenmek isteyen erkeğin, o kadının şahsına, kadının isteği ve kendisinin imkânları nisbetinde ödediği bir nevî “evlilik teminâtı veya ikrâmiyesi”dir. Kadın, bu mihirle boşanma veya ölüm gibi durumlarda belli bir müddet de olsa kendi ihtiyaçlarını karşılayacaktır.
Mihir, başlık parası değildir. Çünkü başlık parası, kadının baba veya velîsine ödenirken, mihir, kadının bizzat kendisine ödenmektedir. Zaten İslâm’da başlık parası diye bir şey de yoktur!
Mihir, maddî ve dünyevî bir teminattır. Lâkin bütün insanlığın asıl ve en büyük ihtiyacı, âhirette fayda verecek mânevî teminatlaradır. Maddî imkânın verilmesindeki gâye de, kadının mânevî hayatını korumak, yâni iffet vasfını ve hanımlık haysiyetini muhâfaza etmek içindir. Bu bakımdan Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- nikâhta imkânı olanların hem maddî, hem de mânevî mihirler ile kadınların haklarını teslîm etmelerini tavsiye etmişlerdir. Fakat maddî imkânsızlık durumunda, hâlet-i rûhiyesi müsâit olan takvâ ehli hanımlara da, dünyevî bir metâdan ziyâde, uhrevî bir kazanç olacak bir mihre râzı olmalarını telkîn etmişlerdir.
Asr-ı saâdette yaşanan şu hâdise, bunu ne güzel îzah eder:
Bir kadın, Peygamber Efendimiz’e müracaat ederek kendisini “hibe” etmek sûretiyle O’nunla evlenmek istediğini bildirdi. Allah Rasûlü’nün sessiz kalması üzerine de, ashâb-ı kiramdan biri çıkıp bu kadına tâlip oldu. Peygamber Efendimiz, tâlip olan sahâbîye:
“–(Mihir olarak) verebilecek neyin var?”buyurdu.
Sahâbî:
“–Hiçbir şeyim yok!..” dedi.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Git, basit bir yüzük bile olsa bul, gel!” buyurdu.
Adam gitti, bir müddet sonra tekrar geldi:
“–Vallâhi yok, hiçbir şey bulamadım, basit bir yüzük bile… Ama şu izârım (elbisem) var, yarısı onun olsun.” dedi.
Adamın belden yukarısını örtecek bir elbisesi bile yoktu. Bunun üzerine Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Bir tek izârınla ne yapabilirsin ki?! Onu sen giysen, bundan kadına bir şey kalmaz, o giyse sana bir şey kalmaz!..” buyurdu.
Adam oturdu. Bir hayli oturduktan sonra nihâyet ayağa kalktı. Peygamber Efendimiz onu yanına çağırdı. Kendisine:
“–Ezberinde Kur’ân’dan ne var?”buyurdu. O da:
“–Şu sûre, şu sûre var.” diye ezberindeki bütün sûreleri saymaya başladı. Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Kur’ân’dan ezberlerine karşılık, onu sana nikâhladım.”buyurdu. (Buhârî, Nikâh, 49)
Bu kıssadan çıkarılabilecek iki ehemmiyetli ders bulunmaktadır:
Birincisi, bir hanım sahâbînin Allah Rasûlü’ne olan muhabbet, bağlılık ve teslîmiyetidir. Çünkü bu muhabbet ve bağlılık, onu hiçbir maddî karşılık beklemeden kendisini Allah Rasûlü’ne “hibe” etmeye kadar götürmüştür.
Bilindiği gibi Cenâb-ı Hak, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e mahsus olmak üzere, kendisini Peygamber’e hibe eden kadınlarla evlenmesine izin vermiştir. Bu mevzûdaki âyet-i kerîme şöyledir:
“Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allâh’ın Sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan câriyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin Sen’inle beraber göç eden kızlarını Sana helâl kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini Peygamber’e hibe eden (bağışlayan)mü’min kadını, diğer mü’minlere değil, sırf Sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık)…” (el-Ahzâb, 50)
Bu âyet-i kerîme mûcibince, kendisini Allah Rasûlü’ne hibe edecek kadar O’nu çok seven bu hanım, Allah Rasûlü’nün sükûtu ile karşılaşmıştı. Şüphesiz ki bu sükût da, o hanımın hassas yüreğini yaralamamak içindi.
Peygamber Efendimiz’in bu sessizliğini dikkate alan, ashâb-ı kiramdan bir zât, Allah Rasûlü’nden izin isteyerek bu hanıma tâlip oldu. Burada yine o gönlü yüce hanımın, Peygamber Efendimiz’e ne büyük bir teslîmiyet hâlinde olduğu görülmektedir. O, Allah Rasûlü’nün müsaade ve teşvik etmesini, kendisi için âdeta bir emir telâkkî etmiş ve bu fakir sahâbî ile evlenmeye râzı olmuştur.
Kıssadaki ikinci ehemmiyetli nokta ise, bu hanımla evlenmeye tâlip olan şahsın, dünyevî bakımdan hiçbir şeye mâlik olmamasıdır. Hatta basit bir yüzüğe bile…
Maddî yönden bu kadar sıkıntıda olan birisi ile evlenmek, bir hanım için, hele günümüz şartlarında “akıl ve mantık dışı” gelebilir. Çünkü günümüzde herkes, kendi dünyasını garantiye almak peşindedir. Evi, arabası, iyi gelir getiren bir işi olmayan bir erkek, ne kadar sâlih bir kimse olursa olsun, müracaat ettiği pek çok kapıdan geri çevrilebilmektedir. Hâlbuki Peygamber Efendimiz:
“Dîninden ve ahlâkından hoşnut olduğunuz birisi size geldiğinde ona kızınızı nikâhlayınız. Şâyet böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve fesat çıkar.” buyurmuştur.
Bunun üzerine ashâb-ı kirâmın:
“–Yâ Rasûlallâh, şâyet onda fakirlik ve soy düşüklüğü (kimsesizlik, gariplik veya mâruf bir sülâleden olmama durumu) varsa?” şeklindeki sorularına da yine:
“–Dîninden ve ahlâkından hoşnut olduğunuz birisi size geldiğinde ona kızınızı nikâhlayınız. Şâyet böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve fesat çıkar.”buyurmuş ve bu sözü üç defa tekrar etmiştir.[1]
Yâni evlilikte aranacak ilk şart, “dindarlık”tır. Nitekim Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de kızı Hazret-i Fâtıma’yı Hazret-i Ali’ye nikâhlarken dindarlık ve güzel ahlâkın, maddî imkânlardan daha önemli olduğunu bizzat yaşayarak göstermişlerdir.
Kıssada bahsedilen o mübârek hanım sahâbî de, müstakbel beyinin fakr u zarûret içinde olduğunu bile bile onunla evlenmeye râzı olmuştur. Çünkü evleneceği sahâbî, Kur’ân-ı Kerîm okumayı bilmekte ve bunu kendisine öğretmeyi kabul etmektedir. Yani o hanım sahâbî, kendisini dünyevî olarak değil, uhrevî olarak teminat altına alabilme gayreti içinde idi.
Çünkü o mübârek hanım, dünyanın geçici olduğunu, bu dünyada rahatlık içinde yaşasa da, âkıbet, kendisini ölüm ve âhiretin beklediğini bilmektedir. O âhiret yurdu ki, orada tek geçer akçe, îman ve sâlih ameldir. Bu hanım sahâbî de, önce hiçbir dünyevî karşılık beklemeksizin kendisini Allah Rasûlü’ne hibe etmeyi düşünmüş, ardından da O’nun işaretiyle yine hiçbir maddî talepte bulunmaksızın Kur’ân öğrenmeyi mihir olarak kabul etmiştir.
Ten rahatlığı ve nefsâniyet planında bir hayatı arzulayanlar, bu hanımın nikâh esnâsında gösterdiği fedâkârlık ve teslîmiyet anlayışını, tuhaf ve acâyip karşılayabilirler. Çünkü günümüzde bilhassa rûhânî ve mânevî kıymet hükümleri tepetaklak olmuş ve bazı çarpık bakış açıları toplumda iyice kök salmıştır. Bundan dolayıdır ki, fedakârlık unutulmakta, hattâ enâyilik olarak görülmektedir. Böyle mâneviyattan uzak ve materyalist temellere oturan bir düşüncenin, uhrevî saâdet bakımından doğru hükümler vermesini beklemek zordur.
Diğer taraftan, misâlimizdeki hanım sahâbînin gösterdiği fazîlete bakarak bütün hanımların, mihir gibi en önemli haklarından birisinden vazgeçmelerini beklemek de doğru değildir. Nitekim Hazret-i Ömer devrinde yaşanmış şu hâdise, meseleye farklı bir açıdan da bakmayı îcâb ettirmektedir:
Hazret-i Ömer’in halifelik yıllarında hanımların yüksek miktarlarda mihir talep etmeye başlaması sebebiyle birçok insan evlenemez hâle gelmişti. Bu husustaki şikâyetler üzerine, Halîfe Hazret-i Ömer, kânunî bir düzenleme yapma ihtiyacı hissederek Rasûlullâh’ın minberine çıktı ve:
“–Görüyorum ki kadınlar, çok yüksek mihirler istiyorlar. Bu da evlenmeyi zorlaştırıyor. Ben, mihrin 400 dirhemden fazla olmasını uygun bulmuyorum!..” dedi.
Hazret-i Ömer daha sözünü tamamlamamıştı ki, dinleyen cemaat arasından Kureyşli bir hanım itiraz ederek:
“–Ey halîfe! Senin buna hakkın yoktur! Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’inde mihir için herhangi bir üst sınır tâyin etmemiştir. O hâlde sen, nasıl olur da kadınların mihirlerini 400 dirhemle sınırlandırabilirsin?” dedi ve ilgili şu âyet-i kerîmeyi okudu:
“Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahî ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alır mısınız?” (en-Nisâ, 20)
Kadının bu haklı îtirâzı ve âyet-i kerîmeden getirdiği delil, Hazret-i Ömer’i yaptığı hatadan geri döndürmeye yetti. Tekrar minberden şu târihî hitapta bulundu:
“–Allâh’ım, beni bağışla! Bütün insanlar, Ömer’den daha âlim!.. Ey insanlar! Ben size 400 dirhemin üzerindeki mihri yasaklamıştım. Artık dileyen dilediği kadar mihir vermekte serbesttir.”(İbn-i Hacer, Metâlib, II, 4, 5)
Bu kıssada Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın ilâhî sınırlar karşısındaki gösterdiği hassâsiyet de takdîre şâyandır. O, kalabalık bir cemaat önünde yaptığı yanlışı düzeltmeyi, bir gurur meselesi hâline getirmemiş ve Allah Teâlâ’nın hükmüne bütün kalbiyle boyun eğmiştir.
Velhâsıl, mihir için maddî olarak alt sınır bulunmadığı gibi, üst sınır da yoktur. Dileyen hanım, dilediği kadar mihir talep edebilir. Dileyen de ilk başta verdiğimiz misaldeki gibi, sadece uhrevî bir kazancı, mihir olarak talep edebilir.
Yine takdîre şâyandır ki, günümüzde de birçok kıymetli kızımız, nikâhlarında dünyevî miktara ehemmiyet vermeyerek az bir dünyalığa ilâveten, ekseriyetle hac ve umre masraflarını mihir olarak teklif etmektedirler. Böylece kendilerine tanınan bu hakkı, mânevî bir kazanca dönüştürme firâsetini göstermektedirler.
Cenâb-ı Hak, kalplerimizi her türlü şeytânî ve nefsânî vesveseden muhâfaza buyursun! Bizleri, içinde hiçbir sıkıntı bulunmadan ve gönül huzû...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mihrin Böylesi
« Posted on: 19 Nisan 2024, 10:28:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mihrin Böylesi rüya tabiri,Mihrin Böylesi mekke canlı, Mihrin Böylesi kabe canlı yayın, Mihrin Böylesi Üç boyutlu kuran oku Mihrin Böylesi kuran ı kerim, Mihrin Böylesi peygamber kıssaları,Mihrin Böylesi ilitam ders soruları, Mihrin Böylesiönlisans arapça,
Logged
13 Kasım 2009, 21:47:57
nln_ogz

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 19


« Yanıtla #1 : 13 Kasım 2009, 21:47:57 »

çok güzel bir paylaşım olmuş Allah razı olsun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Niceleri Geldi , Neler İstediler,
Sonunda Dünyayı Bırakıp Gittiler:
Sen Hiç Gitmeyecek Gibisin , Değil Mi?
O Gidenler De Hep Senin Gibiydiler...
           Ömer Hayyam
14 Ocak 2012, 02:43:25
süleyman hancı

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 488


« Yanıtla #2 : 14 Ocak 2012, 02:43:25 »

amin! elinize sağlık aklımdaki sorunun da cevabını buldum bu yazıyla. ALLAH razı olsun emeği gecenden..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
14 Ocak 2012, 12:57:56
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #3 : 14 Ocak 2012, 12:57:56 »

çok güzel konu paylaşmışsınız Allah razı olsun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

30 Ekim 2012, 14:45:59
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #4 : 30 Ekim 2012, 14:45:59 »



   Hac masrafları şu anda ortalama 4000 euro civarında..Bu da pek azımsanacak bir rakam değil..Tabii ki işin uhrevi boıyutu, bu tarz bir mihri daha anlamlı hale getiriyor..Rabbim huzur ve mutluluk versin..Mihrimizi kullanmak zorunda bırakmasın,inşaallah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes