๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Uydurma hadisleri tanıma yolları => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 26 Mayıs 2011, 13:46:39



Konu Başlığı: Mehdî İle İlgili Görüşler
Gönderen: Ekvan üzerinde 26 Mayıs 2011, 13:46:39
Mehdî İle İlgili Görüşler

(Bazı) insanlar, Mehdî hususunda dört görüşe ayrılmışlardır:

Birincisi: Mehdî'nin, Meryem oğlu İsa olup gerçek Mehdi­nin de bu olması.

Bu görüşte olan kimseler, görüşlerine daha önce geçen [359] (ravi) Muhammed b. Hâlid el-Cenedî yolundan gelen hadisi delil getirmişlerdir.

Biz ise bu hadisin, durumunu belirttik ve sahih olmadığını kaydettik. Sahih olsa bile, bu konuda delil olarak getirilemez. Çünkü İsa, Resulullah (s.a.v) ile Kıyamet arasındaki en büyük Mehdî'dir.

Peygamber (s.a.v)'den gelen sahih sünnet, İsa'nın; Dımeşk'in doğusundaki Beydâ' camisinin minaresine ineceğini, Allah'ın Kitabı Kur'an'la hükmedeceğini, Yahudileri ve Hıristiyanları öldüreceğini, onlara zimmilik vergisi olan) cizye koyacağını ve zamanındaki diğer din müntesiplerini yok edeceğini be­lirtmektedir. [360]

Bu konuda "fayda sağlayan dışında ilim ve sahibini koru­yandan başka mal yoktur" denilebildigi gibi, "Her ne kadar İsadan başkası Mehdî olsa bile, gerçekte ise İsa'dan başka Mehdî yoktur" denilmesi doğru olabilir. Buna göre kâmil ve ma'sum Mehdî'yi kastederek; "Mehdî ancak Meryem oğlu İsa'dır" denil­mesi doğru olur.

İkincisi: Mehdî'nin, Abbâs oğullarından gelip onun zama­nının geçmiş olması.

340. Bu görüşte olan kimseler, görüşlerine;

a. İmam Ahmed'in "Müsned"de rivayet ettiği şu hadisi delil getirmişlerdir:

Bize Vekî', o da Serik'ten, o da Ali b. Zeyd'den, o da Ebu Kılâbe'den, o da Sevbân'dan tahdis edip o da dedi ki: Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

"Horasan'dan gelen siyah bayrakları (olan kimseleri) gör­düğünüzde, kar üzerinde sürünerek de olsa onlara katılın. Çünkü onların içerisinde, Allah'ın halifesi Mehdî vardır.” [361]

Bu hadisin ravisi olan Ali b. Zeyd'e gelince, Müslim, onun rivayet ettiği hadisleri, mutâbaat olarak rivayet etmiştir. Fakat Ali b. Zeyd, zayıf bir ravi olup tek başına rivayet ettiği münker hadisleri vardır. Dolayısıyla rivayetlerinde tek başına kalması sebebiyle (onun rivayet ettiği hadislerle) delil getirilmez.

341. b. İbn Mâce (ö. 273/886), Sevrî yoluyla Hâlid'den, [362] o da Ebu Kitâbe'den, o da Ebu Esmâ'dan, o da Sevbân'dan, o da Peygamber (s.a.v)'den bu hadisin bir benzerini rivayet etmiştir. [363]

Yine bu rivayete Abdulazîz İbnü'l-Muhtâr'da, Hâlid'den iti­baren katılır.

c. İbn Mâce (ö. 273/886)'nin "Sünen"inde Abdullah İbn Mes'ud'un şöyle dediği geçmektedir:

Biz Resulullah (s.a.v)'in yanında iken bir de baktık ki, Hâşim oğullarından bir grup (yanımıza doğru) geliyor. Peygamber (s.a.v), onların gelmekte olduğunu görünce, gözleri yaşla doldu ve rengi değişti. (Ona:)

Yüzünde hoşlanmadığımız kötü bir şey görmekteyiz?' diye sordum. Peygamber (s.a.v):

“Biz, Allah'ın, kendimize karşılık ahireti tercih ettiği Ehl-i Beytiz. Doğrusu benden sonra Ehl-i Beytim; (bazı) bela, ko­vulma ve sürgün edilmeyle karşılaşacaktır. Hatta beraberle­rinde siyah bayrakları bulunan Doğululardan bir topluluk gelip hak talebinde bulunurlar, (fakat onlara) hakk verilmez. Bunun üzerine onlar çarpışmaya girip zafer kazanırlar. Yenilenler, on­lara, önceki isteklerini vermeye razı olurlarsa da onu kabul et­mezler. Nihayet o (emirliği), Ehl-i Beytimden bir adama verir­ler. O da, daha önce zulümle dolu olan yeryüzünü adaletle dol­durur. Sizden kim bu duruma yetişirse, kar(lar) üzerinde sürü­nerek bile olsa, onlara gelsin” buyurdu.[364]

Bu hadisin senedinde, Yezîd b. Ebi Ziyâd yer almaktadır. Bu kişi, seyyiu'i-hıfz [365] (ezberi körü) olup ömrünün sonuna doğru /bildiklerini birbirine karıştırmaya başlamıştı. Ayrıca sahte paralarda basardı.

Bu ve bundan önceki hadis sahih olsa bile, Abbasilerden olan Mehdî'nin, ahir zamanda ortaya çıkacak olan Mehdî oldu­ğuna dair bir delil yoktur.

Bu Mehdî, bir çok Mehdilerden biri olabilir. (Örneğin,) Ömer İbn Abdulazîz bir Mehdî idi. Hatta Ömer İbn Abdulazîz, Mehdî adı verilmeye Halife Mehdî'den daha fazla layıktır.

342. d. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

"Size, benim Sünnetim ile benden sonra gelen Râşîd (ve) Mehdî olan halifelerimin sünnetine sarılın.” [366]

İmam Ahmed -kendisinden yapılan iki rivayetin birisinde- ve birçok kimse, Ömer İbn Abdulazîz'in, Râşîd (ve) Mehdî olan ha­lifelerden olduğunu ileri sürmüşlerdir. Şüphesiz ki Ömer İbn Ab­dulazîz, Râşîd (ve) Mehdî olan bir halifedir. Fakat ahir zamanda ortaya çıkacak olan Mehdî değildir.

Hayr ve Rüşd bakımından olan Mehdî, kötülük ve sapıklık bakımından olan Deccâl gibidir.

Bazı harikuladelikler yapacak olan asıl büyük Deccâl'den önce [367] yalancı Deccâller [368] olduğu gibi, asıl büyük Mehdî'den önce de Râşîd Mehdiler olacaktır.

Üçüncüsü: Mehdî, Peygamber (s.a.v)'in Ehl-i Beytinden olan Hz. Alî'nin oğlu Hasan'in neslinden birisi olup ahir za­manda ortaya çıkacak. Yeryüzü (o sırada) haksızlık ve zulümle dolmuş olacak. Mehdî ise, yeryüzünü, hak ve adaletle dolduracaktır.

Hadîslerin çoğu, bunu göstermektedir.

Mehdî'nin, Hz. Hasan'ın neslinden olmasında, [369] ince bir nükte var. Çünkü Hz. Hasan, hilafeti, Allah için terk etmişti. Bundan dolayı da Allah, gerçek halifeliğe layık olan ve yeryüzünü adaletle doldurmayı sağlayan kimseyi, Hz. Hasan'ın neslinden getirecektir.

Bu, Allah'ın kulları hakkında geçerli kıldığı "Kim Allah için bir şeyi terk ederse, Allah ona yada nesline terk ettiği şeyden daha üstününü verir" şeklindeki sünnetidir.

Bu durum, Hz. Hüseyin'in yaptığının aksinedir. Çünkü Hz. Hüseyin, halife olma hususunda hırslı davranmış, halifeliği elde etmek için (insanlarla) savaşmış ve halifeliği ele geçirme hususunda başarılı olamamıştır. Yine de doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

343. a. Ebu Nuaym (ö. 430/1038), Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.v) buyur­maktadır:

"Ehl-i Beytimden birisi ortaya çıkıp sünnetimle amel ede­cek. Allah, ona, gökten bîr bereket indirecek. Yeryüzü ona berektlerini çıkaracak. (Daha önce) zulümle dolu olan yeryü­zünü adaletle dolduracaktır. Bu ümmete yedi yıl hüküm süre­cek ve (Kudüs'teki) Beytü'1-Makdis'e/Mescid-i Aksa'ya inecek­tir.” [370]

344. b.Yine Ebu Nuaym (ö. 430/1038), Ebu Ümâme (r.a)'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:

Resulullah (s.a.v) buyurmaktadır:

Resulullah (s.a.v) bize hutbe verip Deccâl'i anlattı. Devamla şöyle:

“Körükçü, (körükteki) demirin pasını giderdiği gibi Medi­ne'de, (kendisine layık olmayan) kirli kimseleri (kendisinden) sürüp atar. İşte bu güne, 'Halâs/Kurtuluş Günü' denilir” buyurdu. Bunun üzerine Ümmü Şerîk:

Ey Allah'ın resulü! O gün Araplar nerede olacak?' dîye sordu. Resulullah (s.a.v):

“O gün onlar pek az olacaklar. Çoğu, (Kudüs'teki) Beytü'I-Makdis'de/Mescid-i Aksa'da olacak. İmamları da, Salih bir insan olan Mehdi olacak” buyurdu.[371]

345. c. Yine Ebu Nuaym (ö. 430/1038), Abdullah İbn Abbâs (r. anhümâ)'nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Resulullah (s.a.v) buyurmaktadır:

“Başında ben, sonunda Meryem oğlu İsa ve ortasında ise Mehdî olan bir ümmet helak olmaz.” [372]

Bu hadisler, senedleri itibariyle bir takım zayıflık ve gariplik­ler İçerse de birbirlerini takviye etmekte ve sağlamlaştırmaktadır.

İşte bu, Ehl-i Sünnetin görüşüdür. Üçüncüsü: İmamiyye Rafizilerinin görüşüdür.

Bu konuda onların dört görüşü [373] bulunmaktadır:

1. Mehdî, Hz. Ali'nin oğlu Hasan'dan değil de, Hüseyin'in neslinden olan Muhammed İbnü'l-Hasan el-Askerî [374] el-Muntazar (-beklenen)dir.

Her yerde hazır, gözlerden uzak, (Hz. Musa'nın) asa(sın)a sahip olup "ve yehtimu'l-fezâ" [375] dır.

Beşyüz yıl kadar önce küçük bir çocuk iken Sâmerrâ'daki evinin bodrumuna girip bundan sonra hiçbir göz onu görmemiş, onunla ilgili bir habere ve bir ize rastlanılmamıştır.

İşte Rafiziler, onu, hergün beklerler, borum kapısının önünde atın üzerinde durup kendilerinin yanına çıkması için ona:

Ey Efendimiz! Çık. Ey Efendimiz! Çık' diye seslenirler.

Daha sonra (çıkmayınca,) perişan ve bitkin bir şekilde geri dönerler.

İşte bu, onların ve onun durumudur.

Şöyle diyen ne güzel söylemiş:

Bodrumun, cehaletiniz sebebiyle hakkında konuştuğunuz kimseyi artık doğurma vakti daha gelmedi mi?"

Siz aklınızı yitirmişsiniz. Çünkü siz, (böyle bir şeyi bek­lemekle, Zümrüd-ü) Anka ile Gulyabanî (efsanesine bir) üçün­cüsünü eklediniz. "

Bu kimseler, (bu fikirleri sebebiyle) Adem oğullarının yüz ka­rası ve her akıllı kimsenin alaya aldığı gülünç bir duruma düştü­ler.

2. Mağribilerin Mehdisi: Bu, Muhammedb. Tûmert'tir. [376]

Bu kişi; yalancı, zalim ve batlı hakim kılan birisi olup zul­müyle, haksızlığıyla, hileciliğiyle tanınmıştır. Batıl davasını güç­lendirmek için insanları öldürmüş, Müslümanların kadınlarını cariye gibi kullanmayı mubah görmüş, çocuklarını esir alıp mallarına el koymuştur. Kötülük yönünden İslam milletine/toplu­muna/dinine, Haccâc-ı Zâlim'den çok daha fazla zararı olmuştur. Yerin altına bir kabir kazdırıp kendi arkadaşlarından bir grubu diri diri oraya indirip onlara:

"Kendisinin, Peygamber'in (s.a.v) müjdelediği Mehdî olduğunu" insanlara söylemelerini emreder, sonra da kendisini yalanlamasınlar diye onların üzerle­rini örterdi. Grubunu, "Cehmiyye" (Muvahhidler) adını verdi.

Rabbin sıfatlanın, kelamını, yaratıklara olan üstünlüğünü, Arş'a istiva etmesini, kıyamet günü müminlerin Allah'ı gözle gö­rülmesini inkar edip İlim ile iman ehlinden kendilerine muhalif olan kimseleri öldürmeyi mubah saymış ve (kendisini) "Ma'sûm Mehdî" diye isimlendirmiştir.

3. Daha sonra Mülhid bir Mehdî olan Ubeydullah b. Meymûn el-Kaddâh [377] ortaya çıktı. Dedesi, Mecusî ailesine mensup bir Yahudi idi.

(Bu sahte Mehdî,) Ehl-i Beyte, birçok yalan ve iftira nispet etti. Kendisinin, Peygamber (s.a.v)'in müjdelediği Mehdî olduğu­nu iddia etti. Kontrolü ve üstünlüğü ele geçirip idareleri, mülhid münafık soyu -bunlar, Allah ve Resulüne düşman olma bakımından insanların en ileri gelenleri olup Mağrib/Fas, Mısır, Hicaz, Şam şehirlerini ele geçirecek kadar ürkütücü oldu.

Bunlarla; İslam'ın garibliği, mihneti ve sıkıntısı iyice arttı.

Bunlar, ilahlık iddiasında bulundular ve şeriatın zahirine mu­halif bir batını olduğunu söylerlerdi.

Bunlar, din düşmanı olan Bâtinî olan Karâmita'nın taraftarlarıydılar. Rafıziliklerini ve müntesipliklerini, kendilerinin Ehl-i Beyt'ten olduğu yalanıyla gizlemişlerdi. Mülhidlerin dinine bağlı olup bu dini yaygılaştırmaya çalışmışlardır.

Onların bu idareleri, Allah bu ümmeti onlardan Selahaddin Yûsuf İbn Eyyûb'la [378] kurtarıp İslam'ın zafere ulaşmasına kadar açıktan devam etti.

Selahaddin Yûsuf İbn Eyyûb, İslam milletini/toplumunu/di­nini onlardan kurtarıp onların idarelerine son verdi. Mısır, onların zamanında nifak ve ilhad yurdu olmasından sonra yeniden İslam yurduna döndü.

Burada anlatılmak istenilen husus; bunlar, kendilerinin bîr Mehdîsi olduğunu, Muhammed b. Tûmert'in taraftarları da kendilerinin bir Mehdisi olduğunu ve Râfiziler de on ikinci imamın kendilerinin Mehdisi olduğunu ortaya koymaktır.

Bu fırkaların hepsi; zalim, insafsız, varlığı imkansız, asılsız Mehdîler hakkında: "Ma'sûm İmam, Ma'lûm Mehdî, Peygamber (s.a.v)'in müjdelediği ve ortaya çıkacağını haber verdiği" Mehdî olduğunu iddia edip Yahudilerin ahir zamanda ortaya çıkıp davalarını yüceltecek, dinlerini yerleştirecek ve bütün topluluklara karşı kendilerini üstün getirecek olan bir liderin geleceğini bekle­meleri gibi bu fırkalar da, bu gelecek Mehdî'yi beklemektedirler.

Hıristiyanlar da, kıyamet gününden önce İsa'nın yeniden gelip Hristiyanlığı yerleştirip diğer dinleri iptal edeceğini bekle­mektedirler.

Hıristiyanların inançlarına göre; "Hak ilah olan Mesîh, hak ilah'tan çıkıp babasının cevherinden Tâmînâ'ya iner [379] şek­linde kıyametten önce gelmesi bekle (nil)mektedir.

Üç dininin müntesipleri, ahir zamanda ortaya çıkacak olan bir imamı ve lideri beklemektedirler. [380]

346. Yahudilerin beklediği, İsfahan Yahudilerinden yermiş bin kişinin uyacağı Deccâl'dir.[381]

İmam Ahmed'in "Müsned"inde merfu olarak Peygamber'in (s.a.v) şöyle buyurduğu geçmektedir:

“Deccâl'in taraftarlarının çoğu, Yahudiler ile kadınlardır.” [382]

Hıristiyanlar ise, Meryem oğlu Mesîh İsa'yı beklemektedir­ler. Onun geleceği hususunda herhangi bir şüphe söz konusu değildir. Fakat İsa indiğinde; haçı kıracak, domuzu öldürecek, İs­lam dini dışındaki bütün dinleri sona erdirecektir.

347. İşte bu, Meryem oğlu İsa'dan başka Mehdî yoktur" hadisinin anlamıdır.

Doğruyu en iyi bilen Allah'tır. O'na dönülür ve varılır.

Salât ve Selâm, seyyidimiz ve efendimiz olan Muhammed (s.a.v)'in, aile fertlerinin ve sahabilerinin üzerine olsun.

Zikreden kimselerin zikrettiği ve dikkatsiz davranan kim­selerin yanıldığı müddete selam olsun.

Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.

(Kitabın) orijinal nüshası hakkında şu ifade geldi:

Orijinal nüshaya  mukabele yoluyla  ulaştı. Bu orijinal nüshanın da, Seyyid Nureddin Ali es-Semhûdî'nin el yazması olduğunu zan­netmekteyim.

Doğrusu -yine de doğruyu en iyi bilen Allah'tır- Seyyid Nureddin Ali es-Semhûdî (ö. 911/1505), Medineli bir tarihçi olup "Vefâu'1-vefâ" adlı kitabın sahibidir.

 




[359] 327 nolu hadis.

[360] Bu konuda daha geniş bilgi ve hadislerin tahrici için; ta'kkini de yaptığını İmam Keşmîrî'nin "et-Tasrîh bimâ tevâtere fî nuzûli'l-Mesîh" adlı eserine bakabilirsiniz.

[361] Ahmed b. Hanbel, 5/277

[362] Yani Hâlid el-Hazzâ'.

[363] İbn Mâce, Fiten 34 (4084)

[364] İbn Mâce, Fîten 34 (4082)

[365] Seyyiu'l-hıfz: Bu cerh hükmü verilmiş ravi, adalet vasfını kaybetmiş sayılır. Hadisleri atılmaz. İ'tibar için yazılır, (ç)

[366] Bu hadis, İrbâd b. Sâriye es-Sülemî'nin rivayet ettiği hadisin bir bölümü­dür. Bu hadisi; Ebu Dâvud, Sünnet 5; Tirmizî, İlm 16; İbn Mâce, Mukad­dime 6; Dârimî, Mukaddime 16; Ahmed b. Hanbel, 4/126, 127'de rivayet etmiştir. Bu hadis, (Nevevî'nin) "el-Erbaînu'n-Nebeviyye"sinde 28. sırada yer almaktadır.

[367] Genel itibariyle insanlık tarihinde, özel olarak da İslam Tarihi'nde ortaya çıkacak bir çok Deccâl vardır. Yalnız ortaya çıkışı, kıyametin büyük ala­metlerinden sayılan büyük Deccâl, yeryüzünde meydana gelecek en büyük fitnelerden biridir. Çünkü Deccâl, ilahlık iddiasında bulunacak ve elinden insanların pek çoğunu dinden çıkaracak harikuladelikler meydana gelecektir. Fakat Allah'ın hikmeti gereği; bu kimsenin, sıradan halk ile bil­gili kimselere karşı iddiasında yalancı olduğuna delil otsun diye körlük gibi açık bir eksikliğe sahip olmasını gerektirmiştir.

Bilgili insanlar, Deccâl'in yalan iddiada bulunduğunu; Allah, Allah'ın sıfat­tan ve Allah'ın, yaratıkların sıfatlarından uzak olduğuna dair bilgileriyle Resulullah (s.a.v)'den, Deccâl'in durumu hakkında almış oldukları bilgileri sayesinde bilirler. Hakkı batılla örttüğü için Deccâl'e, "Deccâl" denilmiştir, (ç)

[368] Bu konuda ta'likini de yaptığım İmam Keşmîrî'nin, et-Tasrîh bimâ tevâtere fi nuzüli'l-Mesîh, s. 102-103'de("Kıyamet, otuz tane yalancı deccâl çıkmadıkça kopmaz. Bunların sonuncusu, tek gözlü olan deccâldir" (İbn Hibbân, Sahîh, 11 102; Hâkim, Müstedrek, 1/479; Heysemî, Mecmâu'z-Zevâid, 2/210, 7/ 341; Beyhakî, Sünenü'l-Kübrâ, 3/339; Ahmed b, Hanbel, 5/16 ç.) şeklin­de geçen hadislerden bir bölümdür.

[369] Hz. Hasan, Hz. Ali'nin büyük oğludur. Hicretin 3. yılında doğmuştur. Seç­kin, güzel, akıllı, vakarlı, cömert, övgüye layık, çokça hayr işleyen, dindar, itibarlı ve dedesine çok benzemekteydi.

Hz. Hasan, hicretin 40 yılında hanımı Ca'de tarafından zehirlenerek öldü­rülmüştür.

Mehdî'nin, Hz. Hasan'ın soyundan mı, yoksa Hz. Hüseyin'in soyundan mı geleceği meselesi alimler arasında ihtilaflıdır, (ç)

[370] Suyûtî, el-Hâvî, 2/131'de bu hadisi buna benzer bir lafızla rivayet etmiştir.

[371] Suyûtî, el-Hâvî, 2/135'de bu hadisi rivayet etmiştir.

Bu hadis, uzunca bir şekildeki hadisten bir bölümdür. Bu hadisin tamamı için İmam Keşmiri'nin, et-Tasrîh bimâ tevâtere fî nuzûli'I-Mesîh, s. 142-158 adlı eserine bakabilirsiniz

[372] Suyûtî, el-Hâvî, 2/134'de bu hadisi rivayet etmiştir. Bununla ilgili olarak İmam Keşmîrî'nin, et-Tasrîh bimâ tevâtere fî nuzûli'I-Mesîh, s. 181-182 adlı eserine bakabilirsiniz

[373] Dört denilmesine rağmen üç görüş yer almaktadır, (ç)

[374] Bu kişi, 256/869 yılında doğmuş olup 275/888 yılında ölmüştür. Zirikiî "el-A'lâm" adlı eserinde bu kişinin var olduğu ile ilgili görüşe yer vermiş­tir.

[375] Orijinal nüshada da bu ifade yer almaktadır. Bu ibarenin manasını bilme­ye yönelik değil de, doğruluğuna dair bir bağa ulaşamadım.

[376] Ziriklî'nin "el-A'lâm" adlı eserinde geçtiğine göre, bu kişi, 485/1092 yılın­da doğmuş olup 524/1129 yılında ise ölmüştür. Burada bu kişiyle ilgili genişçe bir biyografi yer almaktadır.

[377] Ziriklî'nin "el-A'lâm" adlı eserinde geçtiğine göre, bu kişi de, 259/872 yı­lında doğmuş olup 322/933 yılında ölmüştür. Biyografisi için bu kitaba bakabilirisiniz.

[378] Selahaddin Eyyûbî, 532/1137 yılında doğmuş olup 589/1193 yılında öl­müştür. Allah ona rahmet eylesin ve ondan razı olsun

[379] Bu ifade, orijinal nüshada bu şekilde geçmektedir. Birçok araştırmalarıma rağmen bununla ilgili bir bilgiye ulaşamadım.

[380] Müellif İbn Kayyım; Yahudilerde, Hıristiyanlarda ve Müslümanlar arasın­da beklenen Mesîh/Mehdî  meselesini, el-Hidâyetü'1-hıyârâ fî'1-Yahûdi ve'n-Nesârâ, 41-44'de güzelce bir şekilde açıklamıştır.

[381] Müslim, Fiten 124 (2944)'de bu hadisi Enes'ten rivayet ettiğine göre, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

"Üzerlerinde sarıklar olduğu halde, İsfehân Yahudilerinden yetmiş bin ki­şi Deccâl'e tabi olacaktır."

[382] Bu, Osman İbn Ebi'l-Âs (r.a)'ın rivayet ettiği uzunca şekilde gelen hadisten bir bölümdür. Bu hadis; İmam Ahmed'in, Müsned, 4/216-217'de geçmek­tedir. Bununla ilgili olarak talikini de yaptığım İmam Keşmîrî'nin, et-Tasrîh bimâ tevâtere fî nuzûli'l-Mesîh, s.104, 162-165, 221-224, 254-257 adlı kitabına bakabilirsiniz.

Abdulfettâh Ebu Gudde, -Allah onu mağfiret eylesin- der ki: Bu kitap ile ilgili çalışmayı, Allah'ın kolaylaştırdığı ve yardım ettiği şekliyle Lübnan da­ğının sayfiye yerlerinden olan Karnâyei köyünde 21 Cemâdiye'l-Âhire 1389 (20 Mart 1969) Çarşamba Günü sabahı bitirdim. Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.


Konu Başlığı: Ynt: Mehdî İle İlgili Görüşler
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 05 Mart 2016, 22:48:32
Esselamu aleykum;
Mehdi ile ilgili bayağı rivayet var ama en çok kabul gören galiba Mehdi'nin Hz.İsa olduğu kabulü....Gerçeği ve bize göndereceği bile tek kişi Allah'tır...Rabbim hayırlısını versin inşallah hakkımızda...


Konu Başlığı: Ynt: Mehdî İle İlgili Görüşler
Gönderen: Sevgi. üzerinde 18 Nisan 2017, 06:25:52
Aleyna ve Aleykümüsselam.  Her şeyi bilen ve gören sensin Rabbim haklarda herdaim hayırlısını nasip eyle inşaAllah. Aminn
  Bilgiler için Allah Razı olsun.