Konu Başlığı: Hadis Terimleri Gönderen: Ekvan üzerinde 26 Mayıs 2011, 13:41:02 Hadis Terimleri Ahberanâ: Sözlükte "Bize haber verdi" anlamındadır. Hadis rivayet metotlarından birisiyle alınan hadislerin, başkalarına rivayeti sırasında isnada kullanılan eda lafızlarından biridir. Bu lafız; ravinin, hadisi, hangi rivayet metoduyla aldığını göstermekte ve onu şeyhine nispet etmekte kullanılır. Bu lafız, daha çok, hadis rivayet metotlarının en sağlamı olan ve şeyh ile tâlib (hadisi alan kimsen)in bir araya gelmesiyle rivayeti ifade eden semâ' yoluyla rivayette kullanılan üçüncü lafızdır. Batıl: Hadis terminolojisinde, uydurma hadis anlamında kullanılmaktadır. Cerh: Sağlam ve hafız olan bir alimin, bir ravinin rivayetini, kendisinde veya rivayetinde bulunan yaralayıcı illet sebebiyle reddetmesine denir. Ceyyid: Bazı alimlere göre, "sahih" hadisin karşılığı olarak kullanılmıştır. Bazı hadis alimlerine göre ise "hasen li zatini" ifadesinin karşılığıdır. Garîb: Genelde hangi tabakadan olursa olsun, bir ravinin tek başına rivayet ettiği hadis olarak tarif edilmiştir. Bu manada, "ferd-i nisbî"nin diğer adıdır. Sadece bir ravi tarafından rivayet edilen hadis, bir benzeri başka raviler tarafından rivayet edilmediği yada diğer rivayetler ona aykırı olduğu için tek kalan hadistir. Hasen: Sahih hadis ile zayıf hadis arasında yer alan, ancak sahihe daha yakın olan bir hadis çeşididir. Haddesenâ: "Bize tahdis etti" sözlük manasıyla eda lafızlarındandır. Ravinin, şeyhinden rivayet ettiği hadisleri talibe ( hadisi alan kimse)ye rivayet ederken kullanılır. Haddesenâ lafzının, hadis rivayet yollarından özellikle hangisiyle rivayet edilen hadislerin naklinde kullanılacağına dair hadisçiler arasında birlik yoktur. Bu lafzın sadece semâ' yoluyla alınan hadislerin edası sırasında kullanılması gerektiği görüşünde olanlarla birlikte arz, münâvele, icazet ve kitabet yollarıyla alınan hadislerin rivayetinde de kullanılmasını uygun görenler olmuştur. Ne var ki, semâdan başka yolla rivayette rivayet şeklinin belirtilmesi gerekir. İ'tibâr: "Ferd" zannedilen bir hadisin başka bir geliş yolu yada geliş yollarından rivayet edilip edilmediğinin, bir diğer ifadeyle ' ravisinin gerçekten tek olup olmadığının araştırılmasına denir. Lâ asle lehu: "Aslı yoktur" anlamında gelen bir ifade olup uydurma hadisler hakkında verilen hükümlerdendir. Bu ifadeyle nitelenen hadisin, nakledildiği bir herhangi bir isnadı yoktur. Leyse bi şey'in: "Lâ yusâvî şey'en" ile aynı manaya gelen cerh lafızlarındandır. Cerhin dördüncü derecesine delalet eden bu iki lafız, "bir para etmez, bir şeye değmez" manasına gelir. Bu itibarla hakkında "Leyse bi şey'in" yada aynı manada gelen aynı derecede bulunan "Lâ yusâvî şey'en" denilerek cerh hükmü verilen ravinin hadisleri terk edilir. Hiçbir şekilde itibar edilmez. Mahfuz: Hadis usûlünde Şâzın karşılığına denir. Şaz ise; sika ravinin, zabt ve rivayet çokluğu yönünden kendisinden daha üstün ravilerin rivayetine aykırı olarak rivayet ettiği hadise denir. Daha üstün ravinin rivayetine ise mahfuz adı verilir. Mahfuz hadis, şaz hadise nispetle üstün ve tercihe layık kabul edilmiştir. Maktu': Sahabeden sonraki tabiîlerin sözleri ve fiillerine denir. Ma'lûl (îlletli): "Görünüşte sahih olan, ancak aslında sıhhatine engel teşkil eden gizli bir kusur taşıyan hadis" diye tanımlayan varsa da, bunun yanında bunu tanımı kabul etmeyen kimseler de vardır. Merfu': Hz. Peygamber (s.a.v)'e nispet edilen söz, fiil ve takrirlere denir. Mevkuf: Sahabilerden rivayet edilen sözlere ve fiillere denir. Meçhul: Hadis terminolojisinde iki anlamı vardır. Birincisi: Gerek kimli ve gerekse de adalet durumu bilinmeyen ravilere denir. İkincisi: Zahiren adalet sahibi oldukları halde batinen adaleti meçhul olan ravilerdir. Mutâbaât: Ravisi rivayette tek başına kaldığından ferd olduğu sanılan bir hadis, başka yol veya yollardan rivayet edilip edilmediğini anlamak üzere çeşitli hadis kitaplarından araştırılır. İtibar adı verilen bu araştırma sonunda o hadisin bir başka ravi tarafından rivayetinde tek kalan ravinin şeyhi veya şeyhinin şeyhiden rivayet edildiği anlaşılırsa, mutabaat meydana gelmiş olur. Munkatı': Genellikle ne şekilde olursa olsun, senedinde ittisal bulunmayan hadislere denir. Senede ittisalin olmayışı, ya ravinin düşmesiyle veya müphem şekilde ifade edilmesiyle meydana gelir. Munker: Ravinin muhalefetinden doğan bir zayıf hadis çeşididir. Munkeru'l-hadis: Ravinin rivayet ettiği hadislerin, münker olmasıdır. Cerh lafızlarındandır. Hakkında "munkeru'l-hadis" cerh hükmü verilen ravinin hadisleri, dinî konularda delil sayılmaz. Ancak tamamıyla reddedilmez, itibar için yazılır. Mürsel: Sahabiden hadis rivayet etmiş bulunan tabiînin isnadında sahabiyi atlayıp doğrudan doğruya Hz. Peygamber (s.a.v)'den rivayet ettiği hadislerdir. Mütevâtir: Her tabakada Hz. Peygamber (s.a.v) üzerine yalan söylemeleri aklen mümkün olmayan çok sayıda ravi tarafından görerek yada işiterek rivayet edilen hadise yada habere denir. Mutâbî: Ravisine hadisi rivayet edilmeye elverişli bir başka ravinin muvafakat ettiği ve bu ikinci ravinin o hadisi şeyhinden yada daha yukarıdaki bir raviden benzer sözlerle rivayet ettiği hadistir. Muzdarib: Aynı hadisi, değişik şekillerde rivayet eden (r.a.)-vilerin hepsinin, adalet ve zabt bakımından birbirlerine yakın olduklarından bu rivayetlerden herhangi birini tercih etme imkanının olmaması haline denir. Muzadriblik, hadisin metninde yada senedinden olur. Senedinden daha çok olur. Muzdarib hadisler, ravinin vehmi yada zabt kusuru yüzünden hadisi iyi zabt edememesi sonucu kendi durumundaki ravilere muhalefetinden doğar. Bununla birlikte senedinde muzdariblik bulunan bazı hadislerin metni sahih olabilir. Ravî: Hz. Peygamber (s.a.v)'in hadislerini rivayet eden kimseye denir. Sahih: Adalet ve zabt sahibi ravilerin kesiksiz isnadla birbirlerinden rivayet ettikleri şaz ve illetli olmaktan uzak olan hadistir. Sadûk: Adaletine hükmedilen ravinin rivayet ettiği hadislerin gözden geçirilmesi. Seyyiu'1-hıfz: Bu cerh hükmü verilmiş ravi, adalet vasfını kaybetmiş sayılır. Hadisleri atılmaz. İ'tibar için yazılır. Sika: Adalet ve zabt vasfı taşıyan ravilere denir. Seyyiu'1-hıfz: Bu cerh hükmü verilmiş ravi, adalet vasfını kaybetmiş sayılır. Hadisleri atılmaz. İ'tibar için yazılır. Sika: Adalet ve zabt vasfı taşıyan ravilere denir. Şâhid: Bir hadise lafız veya mana yönünden yada sadece mana itibariyle benzeyen lafızlarla bir diğer sahabiden rivayet edilen ve bu rivayetle ötekine muvafakat eden hadistir Şazz: Genellikle umumi hükümlerden veya külli kurallardan hariç ve tek başına kalana denir. Tedlîs: Bir ravinin, çağdaşı olup görüşmediği veya görüştüğü halde hadis almadığı bir şeyhten işitmişçesine rivayette bulunmasıdır. Yine ravinin, hadis işittiği şeyhten gerçekte işitmemiş olduğu hadisi rivayet etmesi de tedlîstir. Terekûhû: Hakkında bu cerh hükmü verilmiş olan ravi, artık adalet vasfını yitirmiştir. Bu itibarla ravi ve ravinin naklettiği hadisler terk edilir. Yani bu tür hadisler, ne yazılır, ne de i'tibar için dikkate alınır ve ne de şahid olarak göz önünde bulundurulur. Uydurma: Çeşitli maksatlarla uydurulup Hz. Peygamber (s.a.v)'e iftira ve nispet edilerek rivayet edilen sözlere denir. Zayıf: Sahih ve hasen dışında kalan hadislerdir. Yani sıhhat şartlarını yaşıdığı için sahih denilen hadisler ile sahihlik şartlarını taşımakla birlikte ravileri zabt yönünden sahih derecesine çıkamayan ravilerin rivayet ettikleri hasen hadis hariç diğer hadislerdir. |