๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Üçbin Seçme Fetva => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 03 Kasım 2010, 23:18:59



Konu Başlığı: Yemin
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 03 Kasım 2010, 23:18:59
Yemin

1577 - Soru: Bazı kimselerin iki lâfın arasında bir yemin ettiği görülmektedir. Ağzından çıkan kelâmın dini sorumluluğunu dikkate almadan and içen şahıslar, Allah'ın (cc) mübarek adını kendi sözüne şahit olarak kullanırken, dini hükümleri hiç düşünmemektedirler.
Cevap: Dinimizin esasları incelendiği zaman görülmektedir ki, yemin, herhangi bir işi işlemek veya işlememek hususunda karara veya iddiaya kuvvet vermiş olmak için, Allah'ın (cc) adıyla and ederek ahitte bulunmaktır.
  Yaygın olan şekilde yemin, kasem için kullanılan "Vav", "bâ" ve "tâ" harflerinden birini Allah'ın (cc) isminin evveline getirerek, "Vallahi, billahi, tallahi" lâfızları ile yapılır, "Vallahi falan yere gideceğim, billahi bu malı şu kadara aldın, tallahi o kimseyi ben dövmedim" demek gibi.
  Cenab-ı Hakk'ın sıfatlarından birisiyle de yemin edilebilir. Kudret-i ilâhiye andolsun ki, ben o şahsı tanımam, İzzet-i ilâhiye kasem ederim ki, ben o şahsın evine girmem, Rahman'a yemin olsun ki o sözü ben söylemedim" demek gibi.
  Helâl olan bir yiyeceği kendine haram kılmak suretiyle ifade edilecek bir söz de yemin sayılır. "Bu yemek bana haram olsun" demek gibi.
  "Kabe hakkı için, evlâdımın başı için ve çocuğumun hayatı için" diyerek yemin edilmesi doğru ve geçerli değildir.
1578 - Soru: Ben bir gün babama, "Eğer ben sizden ayrılıp gitmezsem, üçten dokuza şart olsun" dedim ve sonra babamla barıştık. Bir türlü ona kıyıp da ayrılıp gitmedim. Sonra pişman oldum ve birçok bilginlere danıştım, çok kötü fetvada bulundular. Halihazırda iki çocuk sahibiyim. Bu sözle ailem boş oldu mu, olmadı mı?
Cevap: Dini hükümlere bakacak olursanız, ailenizin sizden üç talâkla boş olduğunu görürsünüz. Buna bir çare de yoktur. Bilginlerin verdiği fetvaları "kötü" diye vasfetmeniz ise çok yanlıştır. Bir işi yapmadan önce sormanız, daha sonra uygulamanız gerekirdi. Ya ağzımızı tutacağız, ya başımıza gelene katlanacağız. Patlayıcı maddelerle oynamaktan korkar gibi, bu sözleri ağıza almaktan son derece sakınmalıyız.
1579 - Soru: "Falancanın evine girmeyeceğim" diye yemin etse, bahsi geçen ev satıldıktan sonra o eve girebilir mi?
Cevap: Girebilir.
1580 - Soru: "Vallahi ben seni ziyarete geleceğim" diyen kimse, üç sene o kimseyi ziyarete varamasa, ne lâzım gelir?
Cevap: Yapılan yeminde bir zaman belirtilmediği için, bir şey lâzım gelmez. Ziyareti yapacak olan şahıs ile ziyaretine varılacak kimseden birinin ölümünden önce bu ziyaret yapılsa, yemin yerine getirilmiş olur. Fakat, yemin eden kimsenin veya ziyaret olunacak şahsın ölümü ile yemin bozulmuş olur. (Büyük İslâm İlmihali, Oruç bölümü mad: 204)
1581 - Soru: Bir oğlanla bir kız nişanlansalar, daha sonra bu nişan bozulsa, buna öfkelenen kızın babası "Üçten dokuza şart olsun ki, ben bu kızı ikinci bir defa o oğlana vermem" dese, daha sonra bazı kimselerin ısrarı ile yalvarması neticesinde o çocuğa verse ne lâzım gelir?
Cevap: Dini hükümler dikkate alınınca, bu şahsın karısı üç talâkla boş olur.
1582 - Soru: Bir kimse, karşısındaki şahsı ikna için, "Eğer bu işi ben yaptım ise namazım kâfirlerim olsun" dese yemin etmiş sayılır mı?
Cevap: Yemin etmiş sayılmaz.
1583 - Soru: Bir kimseye hakim veya herhangi bir şahıs "Yemin eder inisin?" dese, o da yemin ederim dese ve fakat "Vallahi" ve benzeri bir yemin lâfzını konuşmasa yemin etmiş sayılır mı?
Cevap: Evet, yemin etmiş sayılır. Yemin etmekte yaygın olan ve çokça kullanılan lâfızlar "Vallahi, billahi, tallahi" gibi kelimelerdir. Fakat hepsi bunlardan ibaret değildir. "Yemin ederim, şehadet ederim, and ederim, Allah Teala ile ahd-ü misakım olsun" gibi lâfızlar da yemin sayılır.
1584 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, bir işi işlemediğini zannederek, işlemedim diye yemin edip, işlediği hatırına gelse affolunmuştur" (H.Ec. c. 1/99)Açıklama: Yanlışlıkla veya doğru olduğu zannı ile yalan yere yapılan yemine "Yemini lağv" denilmektedir. Yanılarak yapmış, doğru olduğunu sanarak andetmiş olduğundan, kefaret lâzım gelmemekte ve ahirette de bağışlanacağı ümit olunmaktadır.
1585 - Abdürrahim Fetvalarından: "Kur'an hakkı için falan şeyi yapmayacağım dese, sonra o işi yapsa yemini bozmuş olmaz. (Tevbe ve) istiğfar lâzım gelir" (H.Ec. 1/97)
Açıklama: Yeminler, ya Allah Teala'nın zât ismini kasemle birleştirerek yapılır, "Vallahi, billahi, tallahi" demek gibi, ya yemin edilmesi alışkanlık haline gelmiş bir ism-i ilâhi ile olur, "Rahman hakkı için" demek gibi, "İzzet-i ilâhiye andolsun" demek gibi. Fakat "Kabe hakkı için, Kur'an hakkı için, çocuğumun başı için" ve benzeri ifadelerle yemin edilmez.
1586 - Soru: Bir şahıs, akrabası olan bir ailenin merdiveninden yukarı "Tövbeler tevbesi olsun" çıkmam diye bir söz konuştuğu zaman yemin etmiş olur mu?
Cevap: Bu söz, yemin lâfızlarından değildir. Kefareti gerektirmez.
1587 - Abdürrahim Fetvalarından: "Zeyd, he harfini fetha (üstün) ile Vallaha dese yemin etmiş sayılır" (H.Ec. 1/97)
Açıklama: Bir şahıs, Allah'ın ismi başına yemin edatları bulunan "vav, ba veya ta" harflerini getirerek kullansa, andetmiş olması için yeterlidir. O lâfzın irabında yapılacak hata, kelimeyi yemin olmaktan uzaklaştırmaz.
1588 - Soru: Ben sigara içmemek için söz verdim. "Şayet sigara içecek olursam karım, dünya ve ahiret kızkardeşim olsun" dedim. Sonra da sigarayı yine içtim. Bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Bu sözü sarf ederken boşanma niyetiyle söylemiş iseniz, bir talâk-ı bâin vaki olur.
1589 - Soru: İki kardeş bir mevzudan dolayı birbirine küsmüşler. Bunlardan biri, kendi karısına, "Eğer kardeşimle ve kardeşimin karısı ile konuşursan sen benden boşsun" demiş. İki sene küs durduktan sonra dördü de birbiri ile barışmışlar. Şimdi sen benden boşsun diyen adamın ailesi boş oluyor mu?
Cevap: Evet, dini hükümler muvacehesinde boş olur. Dini bakımdan nikâh akdini yenilemesi gerekir.

Yeminin Bozulması ve Keffareti

1590 - Soru: Bir Müslüman, "Babam izin vermedikçe falan şahısla konuşmam" dese, daha sonra babası vefat etse ne yapması gerekir? Müsaadeyi verecek merci kalmadığına göre o kimse ile hiç konuşmayacak mı?
Cevap: Bir gaye ile kayıtlı bulunan yeminler, o gayenin ortadan kalkması ile düşmüş olacağından, "Babam izin verinceye kadar" gayesiyle kayıtlanmış bulunan yemin, babasının ölümü üzerine düşmüş olacağından, bu kimse babasının vefatından sonra o kimse ile konuşabilir. Engel tamamen ortadan kalkmış olacağından bir şey lâzım gelmez.
1591 - Soru: Bir meclisteki şahsa hitaben, "Buyurunuz, biber dolması yiyelim" denilse, o da "Vallahi ben yemem" dese, sonra patetes kızartması yese yeminini bozmuş olur mu?
Cevap: Bozulmuş olmaz, çünkü yeminler, evvelce söylenmiş bulunan bir kayıtla kayıtlanmış olur. "Biber dolması" denildiği için, yemeyeceği yemek, bu taamla sınırlanmış olur. Bunun dışında kalan herhangi bir yemeği yemekle yemin bozulmuş olmaz.
1592 - Soru: Bir kimse yeminli iken yeminini bozacak olsa, keffaret olarak para dağıtması mı lâzım gelir? Bunun bedeli günümüzde ne kadardır? Veya başka bir şey mi yapması gerekir?
Cevap: Mali durumu çok iyi ise, on fakire alt ve üst olmak üzere elbise giydirir. Elinde hiçbir maddi varlığı yoksa, peşi peşine üç gün oruç tutar. Bu ikisinin arasında bir varlığa sahip olan kimseler, kendi aile fertlerine, yedirdiği yemeğin orta hallisinden on fakire iki öğün yemeğin ya bedelini verir veya iki öğün yemek yedirir.
1593 - Soru: "Şu evin kapısından çıkmam" diye yemin eden bir kimse, pencereden çıkacak olsa yeminini bozmuş sayılır mı?
Cevap: Hayır, bozmuş sayılmaz. Zira yeminler, sadece niyete göre hükme bağlanamaz. Örf itibariyle, kullanılan söz de dikkate alınır. "Şu kapıdan" denilmiş olması ile, çıkma işinin yeri de kayıtlanmış olmaktadır. Bu kimse, belirtilen yerden çıkmamış olduğundan, yeminini bozmuş olmaz.
1594 - Soru: Bir şahıs ile münakaşa eden kimse, onun ikram ettiği yemeği yemese, ev sahibi ısrar ettiğinde "Şu yemek bana haram olsun" demiş olsa, ne lâzım gelir?
Cevap: O kişi, sözü ile yemin etmiş sayılır. Bahsi geçen yemeği yiyecek olsa yeminini bozmuş olur ve keffareti yüklenmiş sayılır.
1595 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, Amr (adındaki şahıs) ile konuşmamaya yemin edip, içlerinde Amr'ın da bulunduğu bir cemaate selâm verse, yeminini bozmuş olur" (H.Ec. 1/99)
Açıklama: Selâm her ne kadar dini bir vazife ise de, beşeri münasebetleri tanzime âmil olan bir vazifedir. Bunun söylenilmesi, bir ferde veya topluluğa hitap suretiyle olduğundan, konuşmaktan sayılmıştır. Selâm verince, konuşma yolu ile dini bir vazife yapmış ve yeminini bozmuş olur.
1596 - Netice Fetvalarından: "Zeyd (adındaki şahıs), "Vallahi şu odaya girmem" diye yemin etse, kasem ettiği oda yıkılıp binanın eseri kalmasa, arsa boş vaziyette kaldıktan sonra yapılıp da girecek olsa yemini bozulmuş olmaz" (H.Ec. 1/97)
Açıklama: Yeminlerin hükmü, örfte kullanılan sözlere göredir. Yoksa mücerred onu söyleyenin garazına göre değildir. "Şu oda" kaydı, bağlayıcı bir ifadedir. Şayet işaret ettiğinden başka bir odaya girse veya gösterdiği oda yıkılıp sonradan onun arsası üzerine yapılacak bir odaya girse, yemin bozulmuş olmaz. Hatta şu odaya girmem diyen kimse, oranın harabesine girmiş olsa yeminini bozmuş sayılmaz.
1597 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, "Falan işi yaparsam -haşa-peygambere sövmüş olayım" dese ve o işi yapsa, yemin olmak inancı ile söyledi ise keffaret; kâfir olmak itikadı ile söylemiş ise imanını ve nikâhını yenilemek lâzım gelir" (H.Ec. 1/97)
Açıklama: Bu hususta aslolan, o sözü sarf ederken kalbin kastıdır. Yemin kastı ile söylenmesi halinde, yeminle ilgili hükümler uygulanır. Aksi halde, imanını zedelemiş olacağından, tecdid-i iman ve nikâh lâzım gelir. Buna benzer sözlerin tabi olacağı hükümler de aynıdır. Meselâ, "Falan şeyi yaparsam -haşa- Allah'a iki demişlerden olayım sözünü sarf eden kimse de, yukarıdaki fetvada ifade edilen hükme tabi olacaktır.
1598 - Ali Efendi Fetvalarından: "Allah ile ahdim olsun, sözü yemin olup keffareti gerektirir" (H.Ec. 1/97)Açıklama: Allah ile sözleşmiş olmayı ve ahitte bulunmayı ileri sürerek herhangi bir işi yapacağını söylediği bir işi yapmadığı zaman, yeminini bozmuş ve keffareti yüklenmiş olur.
1599 - Behce Fetvalarından: "Üzerime yemin olsun, diyen kimseye keffaret lâzım gelir" (H.Ec. 1/97)
Açıklama: Bir mü'min, yeminle ilgili bir hükmü ifade ve onun sonucunu yüklenmiş olsa, yemin etmiş sayılır. Fetva bu hususa ışık tutmaktadır. Aynen bunun gibi, "Üzerime and olsun, kasem olsun" gibi sözler de birer yemin sayılır.
1600 - Behce Fetvalarından: "Falan işi yaparsam kâfir olayım, diye yemin eden kimse, (sözü söylerken) yemin etme inancında idiyse keffaret lâzım gelir" (H.Ec. 1/97)
1601 - Behce Fetvalarından: "Anam helâlim olsun, diye yemin eden kimseye keffaret lâzım gelir" (H.Ec. 1/97)
Açıklama: Bu tarz bir ifade yemin sayılmaktadır. Halkın dilinde dolaşan "Anam avradım olsun" sözü de böyledir. Ananın nikâhı hiçbir zaman helâl olmayacağına göre, böyle bir ifade ile yemin edilmiş olur.
1602 - Behce Fetvalarından: "Zeyd, "Falan işi yaparsam" diye birkaç kere yemin edip her defasında o şeyi yapsa, her yemin için ayrı bir keffaret lâzım gelir (H.Ec. î/97)
Açıklama: Yeminlerin sayısı artınca keffaretler de artar. İsterse o yeminler bir mecliste yapılmış olsun. Bir şahıs, yemin lâfzının arasında atıf harfi konularak "Vallahi ve billahi seninle konuşmayacağım" dese, yahut bir yerde "Vallahi seninle konuşmayacağım" deyip, başka bir yerde "Vallahi" diyerek aynı şeyi tekrarlarsa yeminlerin sayısı artmış olur. Şayet bu şekilde yapılan bir yemin bozulacak olsa, kasem sayısınca keffaret lâzım gelir.
1603 - Behce Fetvalarından: "Sarhoşun yemini, ayık kimsenin yemini gibidir" (H.Ec. 1/97)
Açıklama: Sarhoşluk verici bir maddeyi kullanan kimse, zihni melekeleri tamamen yok olmadığından, yapacağı akid veya fesih geçerlidir. Bu itibarla, sarhoş bir halde iken yapacağı bir yemini, içkinin tesiri devam ederken veya ayıldıktan sonra bozmak keffareti gerektirir.
1604 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, Amr'a, Vallahi falan vakitte gelip sana borcumu öderim deyip, söylediği vakitte gelse ve fakat Amr'ı bulamadığı için borcunu ödeyemese keffaret lâzım gelmez" (H.Ec. 1/97)
Açıklama: Yemin eden şahıs, tayin ettiği zamanda, söz verdiği işi yerine getirmek üzere gelmiş bulunduğu ve fakat alacaklı kimseyi bulamadığı için yemininde hanis (günahkâr) olmaz. Amr'ın evde bulunmaması, Zeyd'in ihmaliyle meydana gelmiş değildir.
1605 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, kardeşim Amr ile bir evde oturmam, diye yemin edip (evden) çıktıktan sonra, Amr, Zeyd'in efrad-ı ailesi ile bir evde otursa, Zeyd, hanis (günahkâr) olmaz" (H.Ec. 1/97)
Açıklama: Yemini yapan Zeyd'in aile efradının Amr ile oturması, Zeyd'i yemininde hanis kılmaz. Bir şahsın yaptığı akid, ancak kendisini bağlar.
Başkasının onun yeminine aykırı bir davranışta bulunması, yemini yapan şahsı keffaret verme mecburiyetine itmez.
1606 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, "Amr'a olan borcumu falan günde ödemezsem" diye yemin etse, o gün (geldiğinde) borcuna karşılık bir mal verecek olsa, yeminini korumuş olur" (H.Ec. 1/97)
Açıklama: Fetvada gösterilen yemin şekli, zamanla kayıtlı ve borcunu vermekle sınırlı bulunmaktadır. O gün gelmiş olduğunda, borca mahsuben bir şey vermiş bulunursa yeminini bozmuş olmaz.
1607 - Ali Efendi Fetvalarından: "Zeyd, falan işi işlemezsem, dinimden dönmüş olayım, deyip işlemese, yemin olmak niyeti ile söylediyse, keffaret lâzım gelir" (H.Ec. 1/98)
1608 - Behce Fetvalarından: "Allah'ın laneti üzerime olsun diye yemin edip yeminini bozmuş olsa, kefaret lâzım olmaz" (H.Ec. 1/98)
Açıklama: Bu ifade, kasem değil, Allah'ın rahmetinden mahrum kalmayı ifade eden ve kendi aleyhine yapılmış bir duadır. Bu ifadeye bağladığı o işi yapacak olsa, keffaret lâzım gelmezse de merhamet-i ilâhiye iltica ve mağfıret-i sübhaniyi dilemek gerekir.
1609 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Bir işi işlememeye yemin etmiş olan kimse, vekâlet yoluyla o işi yapsa, yeminini bozmuş olmaz" (H.Ec. 1/98)Açıklama: Şayet o muamele, onu bizzat yapana ait işlerden ise vekâleten o işi gördüren kimse yeminini bozmuş sayılmaz. Bir mal alıp satma, bir yeri kiralama veya kiraya verme, akıl ve baliğ olan bir çocuğu evlendirmek gibi. Fakat o işin hakları yapana ait olmayıp, emri veren o işi vekâleten gördürene ait ise, o işi vekâleten yaptırmak ile yemin bozulmuş ve keffaret icap etmiş olur. Evlenme, boşanma, hibe, sadaka ve vasiyette bulunmak gibi.
1610 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Girmemeye yemin ettiği bir eve, duvardan atlamak suretiyle girecek olsa, yemininde günaha girmiş olur (H.Ec. 1/98)1611 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, şu buğdaydan yemem, diye yemin edip (onun) ekmeğinden yese yeminini bozmuş olur" (H.Ec. 1/98)1612 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Zeyd, Amr'ın menziline girmem diye yemin ettiğinde herhangi bir şahıs onu sırtına alıp zorla içeri kosa, yemininde günahkâr olmaz" (H.Ec. 1/98)
Açıklama: Yemin eden şahsın, başkası tarafından sırtlanıp girmem dediği eve sokulması, kendi ihtiyarına dayanmadığından yemininde günahkâr kılmaz. Fakat daha sonra kendi iradesiyle o eve girecek olsa, keffaret vermesi gerekir.
1613 - Soru: "Kur'an-ı Kerim hakkı için bu işi yapmam" deyip daha sonra işlemiş olsa keffaret vermesi gerekir mi?
Cevap: Bu söz, yemin sayılmayacağı için keffaret lâzım gelmez. Ancak, bu sözü sarfetmenin bir mahzuru yoktur sanmamalıdır. Böyle söyleyip de aksini yapan kimsenin tevbe etmesi ve Allah Teala'dan mağfiret dileğinde bulunması gerekir.
1614 - Soru: Bir kimse, oğluna hitaben "Şu işi yap" dese, o da "Bugün yapamam" diye cevap verse, buna kızan baba "Vallahi sen bu işi bugün mutlaka yapacaksın" dese, fakat oğlu da aksilik yaparak denilen işi işlemese ne lâzım gelir?
Cevap: Yemini yerine gelmemiş ve bozulmuş olacağından keffaret lâzım gelir.
1615 - Soru: Bir kadın, "Ben senin arabana binersem kardeşimle zina etmiş olayım" diye yemin etse, kocasına karşı sarfettiği bu sözden ne lâzım gelir?
Cevap: Yemin etmek, yemine mahsus lâfızlarla olur. "Vallahi billahi ve tallahi" demek gibi. Kadın, bu kelimelerden biri ile yemin etmiş ise, yemin keffareti vermesi, diğer yakışıksız söz için Cenab-ı Hakk'a tövbe etmesi gerekir.
1616 - Soru: Bir şahıs,  "Falancanın karısı ile konuşmayacağım" diye yemin etse, sonra bu kadın o kocadan boşansa, daha sonra bahsi geçen kadınla konuşmuş olsa, yemin bozulur mu?
Cevap: O adamdan tamamen ayrılmış olması halinde, onunla konuşmasında bir mahzur kalmaz. Çünkü, yeminler nisbetin zeval bulması ile son bulur. Kadın, boşandıktan sonra o kimsenin karısı olarak anılmamaktadır. Kendi adı ve soyadı ile yahut "Falancanın kızı" diye ifade edilmektedir.