> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Üçbin Seçme Fetva > Tasavvuf Tarikat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tasavvuf Tarikat  (Okunma Sayısı 786 defa)
30 Ekim 2010, 09:34:25
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 30 Ekim 2010, 09:34:25 »



Tasavvuf-Tarikat

2309 - Soru: Dindar geçinen birçok kimseler, "Biz falan tarikatın bağlılarıyız. Müntesip bulunduğumuz zat, şöyle büyüktür, böyle büyüktür, başkaca büyük mürşit tanımıyoruz. Siz hakikate bağlı değilsiniz, biz bağlıyız" diyerek kendilerinin bağlı olmadıkları bir zat hakkında, ağıza alınmayacak çirkin isnatlarda bulunuyorlar. Pek tabii bu durum, Müslümanlar arasında yan bakmalara ve düşmanlıklara yol açmaktadır. Bu hususta sizin tavsiyeniz nedir?
Cevap:  Hakikati bulmak ve bilmek, cahilane bir iddia ile olmaz. Kişi bir kimseyi ve bağlı bulunduğu zatı sevebilir. Fakat başkasına dil uzatmaktan çekinmeli ve edebini korumalıdır.
2310 - Soru: Vahdet-i vücut düşüncesi nasıldır? Mevlâna Celaleddin-i Rumi Hazretleri "ney"e üfürmüş müdür? Yoksa şimdiki Mevlevilerin yaptıkları uydurma mıdır?
Cevap:  Vahdet-i vücut; maneviyat erbabının, seyr-i sülük sırasında, taayyün mertebesine geçiş anında çok nurani bir halin gözleri kamaştırması üzerine hiçbir şeyi ve hatta kendi nefsini bile göremeyecek duruma gelmesi üzerine söyledikleri ve tashihe muhtaç bir sözdür. Bu söz manevi bir hazzın tesiri ile söylenmiş olduğu için sahibi mazur bulunmaktadır. O manevi hazzı o an tadanların dışındakilerin bunu sarfetmesi yanlış ve tehlikelidir. Cenab-ı Hak Vacibü'l Vücut'tur. Kâinat ise mümkinü'l vücuttur. Varlığı vacib olan Allah ile, olması ile olmaması müsavi bulunan kâinat nasıl bir olabilir? İmam Rabbani Hazretleri, "Vahdet-i vücut değil, vahdet-i şühud vardır" diyor. Allah'ın (cc) varlığı kâinatla birleşmiş olmamakta, görüş birliği olmaktadır. Yani o kimse, gözünün kamaşması sebebiyle, Allah'ın (cc) varlığından başka bir şey kalmamış sanmakta ve görüşteki birliği vücutta birlikmiş gibi his galatına düşmektedir. Elmalılı M.Hamdi Yazır (merhum) Hak Dini Kur'an Dili adlı tefsirinin 8. cildinde ve Sure-i İhlas'ın tefsiri sırasında şöyle demektedir: "Vahdetçilik diye mümkinattan ibaret olan âlemi, vacibü'l-vücut görmek isteyen panteistlerin küfrü ilhadına düşmekten sakınmalıdır. Mümkinat vücuda gelmek için illete muhtaçtır. Varlığı kendisinden olmayan şeyler, haddi zatında kendine kalınca yok demektir."
2311 - Soru: Varis-i nebide ve mürşid-i kâmilde bulunması gereken vasıflar nelerdir?
Cevap: Allah'ın (cc) emirlerine ve Peygamber (sav) Efendimiz'in sünnetlerine tam ittiba, yasakların tamamından, mekruhlardan ve hatta mubah olan şeylerin fazlasından sakınmak; füyuzât-ı Rabbani'ye mazhariyet ve irşada manen mezun olmaktır.
2312 - Soru: Büyük bir zatın türbesine para atmakta bir beis var mıdır?
Cevap:Hayatta paraya ve dünya malına değer vermemiş bir zatın vefatından sonra türbesine para atmak mânâsız bir hareket ve İslâm'a aykırı bir iştir
2313 - Soru:Mektubat-ı Şerifin birinci cildinde Rabbani (ks), 286. mektupta şöyle diyor: "Gerçek tasavvufçu, keşfinde yanılsa müctehide benzer." Keşfinde yanılan bu tasavvufçuya uyan müridin hali ne olacaktır?
Cevap: İmam Rabbani Hazretleri, diğer mektuplarında buna ışık tutacak cevaplar vermiştir. Mektubat-ı Şerifi bütün olarak inceleme imkânını bulursanız, sorunuzun cevabını bizzat O büyük zatın ifadelerinden almış olursunuz. Bilhassa 23. mektubu dikkatle okuyunuz.
2314 - Soru: On sekiz bin âlemi açıklayınız. Bunların hepsi dünyada mı ve hepsinde canlı var mı?
Cevap:  Bu ifade, ekseriyetle tasavvuf alimlerince kullanılmakta olup, dokuz felek, anasır-ı erbaa, cemad, hayvan ve insan, melekut âlemi ve bir de insan-ı kâmil olmak üzere sayılmış on sekiz olmaktadır. Bunlardan her biri, zuhur itibariyle bin kabul edilerek "On sekiz bin âlem" denilmiştir.
2315 - Soru:  Rabıtayı bırakan kimse, sonra yapmak isterse bu hususta hangi şartlar gerekir?
Cevap: Önce bir tesbih namazı kılmalı, daha sonra bu işe salahiyetli bir kimseden tekrar "destur" almalı ve aralıksız derslerine devam etmelidir.
2316 - Soru: İnsanların bazıları derler ki, "Bu zaman tarikat zamanı değildir, hakikat zamanıdır", siz bu hususta ne dersiniz?
Cevap: Hakikat yolu tarikattan geçer. Şeriat, tarikat, hakikat ve marifet birbirine bağlıdır. Bunları birbirinden ayırmak veya ayrı olarak düşünmek, fikri sapkınlık içinde bulunanların düşüncesidir.
2317 - Soru:  Tarikatla Şeriat arasındaki farklılık konusunda bir yazı okudum. Bunlar kafama takıldı. Bu hususta bizi aydınlatır mısınız?
Cevap: Bizim gayemiz, başka bir görüşün üzerinde fikir beyan etmekten ziyade, tasavvufun ulvi prensiplerini dile getirmektir. Mektubunuzda belirttiğiniz maddeleri sırayla ele alıp cevaplandırmaya çalışacağız.
a) "Tarikatlar, sadece kalbe ehemmiyet verir."
Bu ifadedeki kayd-ı ihtirazi "sadece" değil, "başlıca" olacaktır. Zira, kalp, vücut ikliminin sultanıdır. Onun ıslahı da vücudun diğer uzuvlarının salahına medar olur. Kalp, Rahmani feyze nail olunca aklı da akl-ı maaş olmaktan çıkarak "akl-i meâd" derecesine ulaşır. Tasavvufun ehemmiyet derecesine göre, ön planda ele aldığı hususu dikkate alıp diğer cihetleri ihmal etmiş şekilde göstermek yanlış ve ilim ölçülerine aykırıdır.
b) "Tarikatlar, geçmiş insanlara hitap eder."
Bu iddia eksiktir. Çünkü, tasavvuf hem geçmiş asır insanlarına hitap etmiş hem de içinde yaşadığımız asrın insanlarını -ezeli istidadları nisbetinde- irşada çalışmaktadır. Hedef aldığı hizmet anlayışı içinde, gelecek asırların insanlarına da hitap edecektir.
c) "Tarikatlar, belli bir şahsa bağlanmayı ve o şahıstan feyz almayı esas alır."
Tarikat, Aksa'l-ğaye bulunan Hakk'ın rızasını tahsilde mürşid-i kâmilin terbiyesinden istifade için takip edilen bir usuldür. İnsan kalbi, küçük watlı ampul gibidir. Şehir ceryanından faydalanıp etrafına ışık saçabilmesi için mutlaka bir transformotore ihtiyacı vardır. Aksi halde, gelecek ceryana ampul tahammül gösteremeyip patlayacaktır. Mahzen-i feyz-i ilâhi ve maksem-i nûr-i Rabbani olan mürşid, kendisine rabt-ı kalb edenlerin istifadesine yardımcı olur. Bu usul, bir talebenin üstadının önünde diz çöküp onun ders ve terbiyesinden faydalanmasına benzer.
d) "Tarikatlar, belirli bir insan grubunu tesiri altına alır."
Bu iddia, yuvarlak bir lâftır. Mesele, yapılacak hizmetin şer-i şerife uygun biçimde ifa edilmesi ve maşeri vicdanda ma'kes bulup gönüllere maya tutması ve halkın hidayete erişmesine vesile olmasıdır. Asr-ı saadetten beri safiyetini korumuş bulunan tasavvuf yolları, tarih boyunca, on binlerin, yüz binlerin hak yolu bulmasına vesile olmuştur ve olmaktadır da.
e) "Tarikat; müntesiplerini, dünyayı, hatta her şeyi terk ettirme yolu ile fani alemin gafletlerinden uzaklaştırmayı esas alır."
Bu iddia, boşlukları bulunan bir izah ve eksik bir tariftir. Tasavvufun feda ettiği dünya, kişiyi Rabbinden alıkoyan dünyadır. Yoksa, tarik-i dünya olmayı istemek değildir.
Hubb-ı nefsi değil, başkalarını kendinden önce sevmeyi emreden tasavvuf, elindeki imkânları insanlığın hayrına harcamaya teşvik eder ve fakat tazyikte bulunmaz. Hakiki tasavvuf erbabının elinde çok kere bir şey bulunmayışı, çalışmaya karşı olduğundan değil, elindeki varlığı beşeriyetin salâhına ve felahına feda etme gözü tokluğundan ileri gelmektedir. Tasavvuf erbabı, aşırı mal heveslisi değildir. Eline geçeni de "insanların hayırlısı, insanlara hayırlı olandır" Hadis-i Şerifinde müjdelenen ufka erişmek için tereddüt göstermeden harcamaya gayret göstermiştir. Onun için aşk-ı mutlak, rıza-i hakdır. Ona erişmek için gönül buhurdanındaki ateşle tutuşturduğu hayırhâhlık, etrafa buram buram hoş kokular ve insanlık örnekleri saçar. Balı elde eden kovanı fedada tereddüt gösterir mi?
Seyyid Ahmed er-Rıfai Hazretleri'nin "el-Bürhanü'l-Müeyyed" adlı eserinde ifade buyurdukları üzere, "Şeriat ayni tarikat, tarikat ayni Şeriattır" düsturundan hareket eden tasavvuf erbabı, İslâm'ın nasları ile bu yolun edebini hacimde şekil gibi birbirine bağlı görerek hareket eder.
f) "Tarikatlar, insanda mevcut olan imandan istifade cihetine gider."
Bu iddia tasavvufun kucakladığı hizmet anlayışının ancak bir yönünü dile getirmek ve fakat diğer cihetlerini görmezlikten gelmek olur. Bu iddia ilmi olmaktan uzaktır.
Tasavvuf daire-i feyzine girmiş bulunan mü'minlerden, taklidi inançlardan kurtulup iman-ı hakiki'ye ulaşmasını ister. Fakat tasavvufun hedef edindiği hizmet, bu kadarla son bulmuş değildir. Din kardeşlerimize tavsiyemiz şu olacaktır: "Semaya perde germekle ay karartılamaz. Güneşin balçıkla sıvanması hiç kabil değildir" diyerek, tasavvuf sevgisi içinde hak bildiğiniz yolda devam ediniz. Şair ne hoş demiş:
"Bir acep sevdaya düşmüş, çalışır emsi müdam,
Hakka makbul olmak ister, halka makhur olmadan"
2318 - Soru: Bazı kimseler konuşurlarken, "İslâm felsefesine göre şöyledir" gibi lâflar etmektedirler. İslâm felsefesi tabiri doğru mudur?
Cevap:  Bu ifade doğru değildir. Çünkü İslâm'ın hüküm vermedeki ölçüleri ile, felsefenin ölçüleri tamamen farklıdır. Felsefe, kendi sahasına giren meselelerde kanun-ı akle göre hüküm verir. Velev ki o mesele dinle ilgili bir husus olsun. İslâm kanun-ı nakle göre meseleleri hükme bağlamaktadır. İslâm felsefesi tabirini bırakın, Müslüman felsefesi sözü bile tarizden ve tenkitten uzak kalabilecek bir ifade değildir. Ancak "Müslüman filozof" sözü bir dereceye kadar doğru görülebilir.
2319 - Soru: Gerçek ihlâsı elde edebilmenin yolları nelerdir? İhlâs başlı başına bir mevzu ise bunun şubeleri nelerdir? Var mıdır?
Cevap: Allah'a (cc) karşı dini vazifelerini yaparken, Cenab-ı Hakk'ı görür gibi kulluk vazifesi yapmaya "ihlâs" adı verilmektedir. Yapılan her ibadeti yalnız O'nun rızası için yapmak ve katkısız bir kulluk anlayışı ile hareket etmektir. İhyâu'l-Ulûm'dan bu bahsi tetkik etmenizi tavsiye ederiz.
2320 - Soru: Kaç çeşit tarikat var, bunlardan bahseden bir kitap tavsiye eder misiniz?
Cevap:  Zikr-i cehri ve zikr-i hafi olmak ü...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tasavvuf Tarikat
« Posted on: 29 Mart 2024, 04:10:45 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tasavvuf Tarikat rüya tabiri,Tasavvuf Tarikat mekke canlı, Tasavvuf Tarikat kabe canlı yayın, Tasavvuf Tarikat Üç boyutlu kuran oku Tasavvuf Tarikat kuran ı kerim, Tasavvuf Tarikat peygamber kıssaları,Tasavvuf Tarikat ilitam ders soruları, Tasavvuf Tarikatönlisans arapça,
Logged
30 Ekim 2010, 13:29:39
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 30 Ekim 2010, 13:29:39 »

ALLAH razı olsun bu güzel paylaşımınız için..tabii emek verip hazırlayandan da Allah razı olsun..Rabbim okuduklarımızdan istifade ettirsin inşaallah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes