๑۩۞۩๑ Bilim Dunyası ๑۩۞۩๑ => Tıp Dünyası => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 06 Aralık 2010, 16:52:54



Konu Başlığı: Stres ve Kurtulma Yolları
Gönderen: Hadice üzerinde 06 Aralık 2010, 16:52:54
Stres ve Kurtulma Yolları

 

İçinde bulunduğumuz yüzyılda stresle daha fazla iç içeyiz…

 

“Medeniyet”in gelişmesiyle insanlığın problemlerinde artışlar oldu. Bilim ve teknolojinin baş döndürücü ilerlemesiyle; insanların düşünce ve davranış şekillerinde değişiklik oldu…

 

Teknoloji sayesinde hayatı kolaylaştıran birçok aygıt geliştirildi. Fakat sürekli düşünen ve üreten insan beyni, var olanla hiçbir zaman yetinmedi. Duygu dünyası da devamlı dalgalanmalar gösterdi…

 

Yeni dünya düzeni insanların ihtiyaçlarını dörtten yüzlere çıkarmıştır. Kötüye kullanımla zaruri olmayan ihtiyaçlar zaruri hükmüne getirilmiştir. Korkunç bir hırsla daha çok kazanma ve daha çok tüketme aşılanmaktadır. Bireycilik, egoizm ön plana çıktı. Böylece toplumları ayakta tutan; sevgi, saygı, paylaşma, yardımlaşma gibi öğeler erimeye başladı…

 

Bilimin “tabulaştırdığı” 19. be 20. yüzyılda insanın ve toplumların refahı arttıkça problemlerinin azalacağı söylendi, ahlâkî-moral değerlere itibar edilmedi.

 

Sonuçta, ben merkezcil davranışlarla sevgi-güven hisleri azaldı insan ve çevre kirlenmesi arttı. İnsandaki saldırganlık “dürtüleri” kontrolsüz bir tarzda dışarıya yansıdı. Ahlâksızlık, fuhuş, cinsel şiddet ve sapıklıklar ortaya çıktı. Alkol ve uyuşturucu kullanımı tırmandı. İntihar eden insan sayısı sürekli yükseldi.

 

Bütün bunlar insanın fıtrat dışı davranışlara itilmesi sonucu gelişti. Büyük bir yüklenme, zorlanma altına girdi… İşte organizmanın bedensel ve “ruhsal” sınırlarının “çağdaş dünya” tarafından tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan stres denen durum çıktı.

 

Stresin manevî dünyamıza olduğu kadar bedensel yapımıza da birçok olumsuz etkileri var. Baş ağrıları, kas gerginlikleri, kalp, damar sistemi hastalıkları; ülser, kolit vs. Şimdi bunların hepsini topluca gözden geçireceğiz. Stresle başa çıkmanın yollarını da göstermeye çalışacağız.



Stresi Atmak (kovmak) İçin En İyi Yol


 

Yirminci yüzyılın katiliyle başa çıkmanın en iyi yolunu biliyor musunuz?

 

Hipertansiyon, sesiz katil diye adlandırılmaktadır. Niçin? Çünkü stres, onun nihaî hasarını yapmadan önce hiçbir bariz fiziksel ağrı veya diğer ikazları yapmaz. Fakat o yine de bir katildir.

 

Stres, tüksek kan basıncında, ani durumlarda, kalp krizlerinde ve koroner-arter hastalıklarında büyük bir faktördür. Başka hiç bir kuvvet; ilaç ve alkol ve sigara kötüye kullanımının dünya çapındaki yaygınlığı dahi fazla mesul olamaz. Stres; sağlık problemlerinde, aile problemlerinde çok sık karşılaşılan bir başlatıcıdır.

 

Kaç tanemiz, patronun yaptığını düşündüğümüz bir adaletsizliği içimize sakladık (sinemize çektik)?

 

Hangi birimiz çok sevdiğimiz birinin ölümünden ızdırab çekmedik?

 

Günümüzün malî bakımdan şüpheli zamanlarında hesapların nasıl denkleştirileceğinden kim kaygılanmadı?

 

Hûlasa; bunların hepsi bir değişme hastalığı olarak tanımlanan bir durumun sonucudur.

 

İhtiyaç duyduğumuz, stres ile uğraşmak için etkili açıklamalardır. Çünkü, stres öyle basitçe gitmeyecektir. İyi haber şudur ki, strese karşı başarılı bir yol vardır.

 

Stres muhakkak bir negatif kuvvet değildir. Hepsinden öte, stres, yalnızca bize ne olduğu değil, bize ne olduğuna karşı nasıl reaksiyon gösterdiğimizdir. Ve nasıl reaksiyon gösterdiğimiz aklımız ve duygularımızla kontrol edilir.

 

Stresin Rolü:

 

Canlı olmak, belirli bir oranda stres altında olmaktır. Böylece o insanlarla birliktedir.

 

Stresin uygun seviyesi mükemmel olarak kabul edilebilir ve üreticidir.

 

Stres konusunda dünyanın en önde gelen yazarlarından bir olan Endokrinolojist Hans Selye, “Bir şey başarmak isteyen çoğu hırslı insanların stres içinde yaşadığı”nı söylüyor. Onların strese ihtiyacı vardır. Uygun miktarda stres bizi en üstün başarılarımıza iter.

 

Aynı zamanda, tehlikeli durumlarda stres, biz koruyuculuk yapar. Bir normal yolda hızla otomobil sürerken, önümüze bir başka otomobil saparsa başlıca beyin, kalp ve kas sistemi olmak üzere vücudumuzda bir çok acil değişiklikler olur. Vücut iç kuvvetleri tanzim eder ve çarpışmadan kaçınmak için pozitif durum oluşturarak buhranı karşılar.

 

Fakat; eğer bizi saran buhranlar ve basınçlar, sık ve yoğun olursa böylece bu dramatik durumu karşılamak için manevî kuvvetleri hatırlarız ve stres azalır. Organizma böyle talepleri kolay kolay karşılayamaz.

 

Sağlık eğitimcisi Leo R. Van Dolson diyor ki; “Şahıslar, sürekli olarak devamlı değişiklikleri, bilhassa anlaşmazlık ve şüpheyi kapsayan değişiklikleri kabul etmeye zorlandıkları zaman, hormonları tanzim eden bir uyumsal reaksiyon meydana gelir. Vücudun her tarafında onun enerji depolarını zarara uğratan kimyasal reaksiyonlara sebep olur.

 

Dr. Selye’nin hiperstres olarak betimlediği çok fazla stres içinde olma hem fiziksel, hem de duygusal sağlığımız için yıkıcı olabilir. Ve o, bu ihtiraslı dünyada birçok olaylarda olanın aynısıdır.

 

Aşırı stres insanların hayatında zararlı bir kuvvet oldu.

 

Acı Gerçekler


 

Araştırıcılar, stresi birçok hastalık vakalarında ortak bir faktör olarak tesbit etti. Eğer bir şahıs acil durumlarda ve hayal kırıklıkları ile karşılaşmışsa farklı hastalıklar daha kolay saldırabilir.

 

Stresle ilgili hastalıkların Amerikan endüstrisine zararı, brüt millî hasılanın tam olarak %2’sidir. Britanya’da brüt yurt içi hasılanın %2’si her yıl kaybedilir. Stres ve stresle ilgili hastalıklarda kaybedilen çalışma günü, grevlerde kaybedilenden 10 defa daha fazladır.

 

Birleşik Devletler Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi’ne göre bütün Amerikalıların %18’i hipertansiyonludur. (Tam hipertansiyon terimi 160/95’den daha yüksek bir kan basıncını izah eder.) Rakamlar diğer gelişmiş, hızla ilerleyen endüstriyel toplumlar için kıyaslanabilir.

 

Açık bir şekilde tanımlı fiziksel problemler, hipertansiyon vakalarının %5’i ile %10’unu oluşturur. Bununla birlikte hipertansiyon çoğunluğu, insanların nasıl düşündüğünü, nasıl faaliyet gösterdiği, ve kendilerine nasıl baktığı gibi, hayat stili ile ilişkilidir.

 

Alkol ve İlaç Kullanımı:

 

Birçok insan, 20. yüzyılın stres hastalığının ağrısını hafifletmeyi alkol ve ilaçlarda arıyor. Fakat bu “sözde tedavi” bir salgını geliştirdi.

 

(Planlı) Örgütsel gelişme danışmanı Karl Albrecht; günümüzün düşünce durumunu şöyle özetliyor: “Amerika’da ve diğer gelişmiş ülkelerde de yayılmaya başlayan duygu değiştirici kimyasal ilaçların kullanımı tamamıyla başıboş kaldı.” “Biz bayram ve ayinler gibi özel durumlarda bile tütün ilaç intoksikant kullanan toplumları “Primitive” diye yaftalamaktan hoşlanırız.”

 

Halbuki, “gerçekten kaçmanın” rutin vasıtaları olarak bu duygu değiştirici maddelere sarılma yalnızca bu “ilerlemiş” diye adlandırılan toplumlarda olmaktadır.

 

Birçok kişi duygusal olarak sinir bozucu olaylar ve aile kavgaları, fakirlik, korku, yalnızlık ve iş gerilimleri gibi durumlarla oluşturulan stresi hafifletmek için alkol ve ilaçlara yöneliyor.

 

Bu kişiler, stresle başa çıkmak için alkol ve ilaç kullanmanın, şahsın hayatında, zararlı ve kısır bir döngüye yol açarak, daha fazla strese yol açtığını anlayamıyorlar.

 

Alkol ve ilaç kullanımı, baskılarla başa çıkmak için etkili bir önlem değildir. Böyle yapmak, bir sineği, bir dinamit çubuğu patlatarak öldürmeye çalışmaya başlar. Sonuç, asıl problemden daha kötü olur.

 

Örneğin;
(stresle başa çıkmak için) strese karşı önemli bir anahtar, “dinlenmek” tir. Gittikçe daha fazla psikiyatrist ve doktorlar, aralıklı olarak eğlenmeyi, yalnızca bir yardımcı olarak değil ve aynı zamanda dengeli bir hayat tarzının vazgeçilmez bir parçası olarak görmeye başlıyorlar. Bir faaliyet değişikliği ile rahatlama bizi yeniler.

 

İlaç ve alkol problemleri olan insanlar rahatlamaya teşebbüs eder, fakat sonuçta alkol ve ilaçlarla dolu bir şişeye dönüşerek, ilaç müptelası, uygun şekilde nasıl rahatlayacağını öğrenmeden ziyade, ilaçların onu rahatlatacağına inanır. O, problemlerine yanlış bir şekilde karşı koyuyor. İlaca itimat, ilaç alışkanlığını geliştirerek(uyarıcı ve uyuşturucu) bir yığın başka hastalıklara yol açar ve stresi ortaya çıkarır. İlaç kullanıcısı bir kısır döngü içine düşer. Stresle başa çıkmak için daha fazla ilaç kullanır. Ve bu kullanım gittikçe daha fazla stresi kamçılar.

 

Dinlenme daha ziyade, egzersiz, meşguliyet değişikliği ve sıkıntıya sebep olan şeyi atmak şeklinde olmalıdır.

 

Düşünülecek Fiziksel Noktalar

 

Stres bir kişinin dış olaylara karşı olan aklî ve duygusal davranışlarını etkilediği için, etkili bir program bir dereceye kadar, hayat şartlarının yeniden düzenlenmesi gibi bir zihin değişikliğini içermelidir. Dinlenmenin gerisinde, stresin getirdiği yıpratıcı, zayıflatıcı etkileri azaltmak için başka etkili önlemler vardır.

 

Gerçekçi Olmak


Gelin, buna bir bakalım. Hayatta hayal kırıklıklarına uğrayacağımızı biliyoruz. Bizim hiç birimiz denediğimiz her şeyde her zaman başarılı olamayız.

 

Stresli şahıs çoğu zaman bu gerçeği kabul edemez. O kendi aklında problemlerinin oranını büyütür. Zorlukların içine öylesine saplanır ki, gerçek ve hayali birbirinden ayıramaz.

 

Tabii, bir kişinin problemleri gerçek ve ciddi olabilir, bozulmuş bir evlilik, işsizlik, parasızlık ve hasta bir çocuk ile problemler gibi. Fakat bu problemler ile felç oluncaya kadar, bunlara saplanma çözüm getirmez. Çözümler, akıl öğüdü ve hayatın kontrol altına alınmasını gerektiren duygusal olgunluktan gelir.

 

Örneğin; sürekli olarak sıkı çalışmaktan şikâyet etme, yalnızca stresi arttırır. Diğer yandan dikkati, çalışmaktan elde edilen ödüle verme, çalışmayı bir gerilimden ziyade bir tatmin kaynağı yapacak, stres olan baskılara karşı bu şekilde bir tutum geliştirme iç gerilimleri hafifletecektir.

 

Başaramadığın zaman ezilme, çünkü, tabii ki zaman zaman başarısızlığa uğrayacaksın. Eğer kendini zavallı, çaresiz görmeye alışırsan, yeni bir durum karşısında kendini yine yalnız bırakacaksın ve böylece hiçbir zaman başarıya ulaşamayacaksın.

 

Asla kontrol edemeyeceği bir durumu, altetmek için çabalarını artıran bir kimse sinirlenmeye hazırdır.

 

Örneğin; iyi niyetli anne-babalar yetişkin çocuklarının kulaklarına sokmaya çalıştıkları tavsiyeleri düşünür. Eğer çocuklar kendilerini dinlemeye ve işitmeye razı olmazlarsa, anne ve babalar, yalnızca kendilerini üzeceklerdir. Ellerine başkaca bir şey geçmez. Sonuç; bir başarısız çabadır ve bu stres oluşturur.

 

Zamanınızı Değerlendirin

 

Zaman değerlendirme önemlidir. Yapılması gereken şeyleri yapmak, sahip olunan zamanın en uygun şekilde değerlendirilmesini gerektirir.

 

Akıllıca bir şeyler yaparak zamanın değerlendirilmesi neşe ve unutkanlık verici ilaçlarla içe çekilmekten daha iyidir. İlacın etkisi geçtiği zaman aynı problemler hâlâ mevcut olur. Aynı işler yapılmamış olarak kalır ve sonra daha karmaşık hale gelebilir. Ve sonuçta şahıs onun “efsunlu”, “ilaçlı” dünyasına tekrar dönmeyi tercih eder.

 

Mesuliyetleri yerine getirmeden doğan başarı duygusu, onun kendi olaylar çemberini geliştirir. Bu, şahsın daha fazlasını başarması için bir pozitif cesaretlendirmedir.

 

Genel Sağlığı Koruma

Sağlıklı ve formunda olan bir şahıs birçok zorluklarla baş edebilir. O çevresine intibak edebilir. Olumlu ve genellikle ümitlidir. Kötü sağlık, küçük bir zorluğu, hastalığı büyütür ve hastalığın zamanını uzatır. Genel sağlığı korumak için diyet, egzersiz, dinlenme ve mümkün olduğu zaman bol bol taze hava ve güneş ışığı alma ve disiplini geliştirme düşünülecek şeylerdir.

 

Strese Karşı Başka Değişiklikler


 

Hayat, birçok endişe, gereksiz sıkıntı ve üzüntü kaynaklarıyla doludur. İlk planda gereksiz sıkıntılara yol açan bazı şeylerden kaçınmayı tercih edebiliriz. Devamlı yüksek ses, ahenksiz gürültü ve kötü şeylerle zihnimizi yorduğumuz zaman stresi gönüllü olarak çağırırız.

 

En Önemli Boyut

 

Bu fiziksel teknikler, fiziksel problemleri düzeltmeye yardım eder. Fakat hiperstresi tam olarak altetmek, insanın tabiî fonksiyonlarının temel şeklini değiştirmeyi gerektirir.

 

Yalnızca kendisi ile meşgul olma, bu dünyanın birok problemlerine sebep olan hiperstres ve onun beraberindeki kötülükleri çözümleme “alma” ve bencillik genel modelinden sıyrılarak, fedakar “verici”, iş bitirici, kendisini düşündüğünden daha çok başkalarını da düşünmek gibi tam bir hayat tarzı değişikliğini gerektirir.

 

Dr. Selye kendisini bir endokrinolojist olarak sık sık ifade eder ki; nefret sıkıntıya sebep olur, sevgi ise onun kökünü kazır. O soruyor: eğer bir kimse komşusunu kendisi gibi severse, bu insanlar arasında bir kavga, cinayet, anlaşmazlık, hatta en ufak bir olay olabilir mi?

 

Her durumda, nasıl memnun olunacağını düşün. Gülmeyi öğren. Hepsinden önemlisi kin ve öç arzusundan kaçın. Başkalarının iyiliğini düşün ve onlara mutluluk getirmeye çalış.

 

Psikiyatrist Erich Fromm bildiriyor; “Çok şeye sahip olan değil, çok veren zengindir.”

 

Fakat bencil insanın anlamadığı, onun sıkıntılarının kaynağı kendi bencilliğidir. Bencilliği onu boş ve sinirli bırakır.

 

Kısacası, eğer alma yerine verirsek, bizim kendi problemlerimiz yok olma yolundadır.

 

 

Biz bu verme, fedakârlık şeklini yaşadıkça bizi zayıflatan stres hayatımızda azalacak ––hatta görünmez olacak––. O halde Aziz Paul’ün söylediği gibi söyleyebiliriz: “Hiçbir şeyden endişelenme… Ve bütün anlayışların üzerinde olan Allah’ın rahmeti, hepimizi kuşatmaktadır.” İslam inancında da “veren el alan elden üstündür” anlayışı hakimdir.

 

Stres ve Moral Değerler:

 

Stresle başa çıkmada moral değerlere de ihtiyaç vardır. Dinin insanlara koruyucu bir şemsiye hüviyeti gördüğü bir gerçektir. Bilhassa tahrif edilmeden günümüze kadar gelen İslâm dini; insanlığa her asırda değişik açılımlar sunmuştur.

 

İslâm’ın insana ve olaylara bakış esprisi bütüncüldür. Oysa günümüzün materyalist, deterministik felsefeleri olayları belli nedenlere izafe ederek sonuca varmak istiyorlar. Daha başlangıçta, yani insanın ve evrenin ne olduğu konusunda ayrışma kendisini göstermektedir. İslâm, insanın içinde yaşadığı her şeyle bir Yaratıcı tarafından yaratıldığını öngörmektedir. Böylece tesadüf, başıbozukluk gitmekte; belli bir ilim, irade, kudretle iş yapma fiili ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede her canlı ve cansızın vazifeli olduğu kendi “temel içgüdülerine” göre yaşayamayacağı ortaya çıkmaktadır.

 

İnsanın kendi kendine sahip olmadığı bir düzlemde; aşırı hırs, kin, öfke, nefret, gayrî insanî ve ahlâkî davranışta bulunması da mümkün olmayacaktır. Çünkü bedeni de, nefsi de kendine ait değildir. Sahibinin çizdiği sınırları taşması halinde nelerle karşılaşacağı kendisine bildirilmiştir.

 

İşte “vahiy”le, beşerî dünya görüşlerinin en büyük farkı bu temel yaklaşım biçimidir.

 

Evreni kendi kendine oldu kabul eden ve kendi ekseninde yaşayan insanın stresle başa çıkması zordur. Fanatizmden ve taassuptan arınmış gerçek mü’min insan; cereyan eden olayların görünen cephesine değil, ardındaki hikmetlere bakar. Güzel görür,güzel düşünür; hayatından lezzet alır.

 

Yaratılanı hoş görür, Yaratan’dan ötürü… “Bu da geçer yahû” der…

 

“Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler” der. her şeyi kendine dert edinmez. Dünyanın gamını, kasavetini sırtına bindirmez.

 Dr.Nihat Kaya