๑۩۞۩๑ Bilim Dunyası ๑۩۞۩๑ => Tıp Dünyası => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 06 Haziran 2011, 15:05:41



Konu Başlığı: Sosyal fobi başarısızlık sebebi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 06 Haziran 2011, 15:05:41
Sosyal fobi başarısızlık sebebi

Fobik çocuk başarısız oluyor


İç Hastalıkları Uzmanı

Değerli okurlar, “Sosyal Fobi” en fazla çocukları ve gençleri etkiliyor. Çünkü bu hastalığın atlatılması öyle kolay olmuyor, uzun zaman alabiliyor. Şimdi dilerseniz bu gençlerin hayat boyu ne gibi zorluklarla karşılaştıklarını sıralayalım:

OKULU ETKİLİYOR

- Öğrenci ise tahtaya kalkamaz

- Soruları bildiği halde parmak kaldırmaz

- Öğretmen kaldırıp soru sorarsa aşırı heyecanlanır yüzü kızarır ve kekelemeye başlar ve dili dolanır.

- Bildiği halde şaşırıp yanlışlar yapar. Çok utanır. Arkadaşlarına ve öğretmenine karşı rezil olduğunu düşünür, bazen okula bile gitmek istemez.

- Arkadaş edinemezler, hep yalnızdırlar veya çok azının 1-2 arkadaşı vardır.

- Karşı cinsle iletişim kuramazlar.

- Yüzleri kızarır, elleri titrer çok heyecan yaparlar.

- Bazı çekingen çocuklar sürekli eve kapanırlar. Bilgisayar başında sanal alem bağımlısı olabilirler.

- % 40’ı zamanla depresyon geçirebilir.

- % 10-15’i alkol bağımlısı olabilir.

YÜZDE 40’I HİÇ EVLENMEZ!

- % 40’ı hayat boyu evlenemez. Çünkü karşı cinsle iletişim kuramazlar ve o kız isteme törenleri, nişan, nikah onlara işkence gibi geldiğinden bekar kalırlar.

- Bu gençler çalışmaya başladıklarında masa başı ve geride insanlarla göz göze iletişim olmayacak şekilde iş tercih ederler.

- Haklarını arayamazlar.

- İnsanlara ‘hayır’ diyemezler.

- Güçlü, etkili insanların etkileri altına girip onların her dediğini yapabilirler.

- Marjinal ideolojilerine kapılabilirler.

- Tanımadıkları bir şehre veya ülkeye göç edebilirler.

KALABALIKTAN KİM, NEDEN KAÇAR?

Sosyal fobikler, kalabalık bir ortamda kendilerini izleniyor gibi hissedip, bu yerlerden uzak dururlar. Zaruri ise o ortamın en kuytu sote yerini bulup gizlenmeye çalışırlar.

GENÇLERE İYİ DAVRANALIM

> Fobik çocuklar eleştirilmemeli, aktif olmaya zorlanmamalı

> Çocuğu-genci anlamaya yönelik yaklaşmalı, onun açılmasına yardımcı olunmalı

> Eğer hataları varsa süratle düzeltilmeli

> Çocuğu olan ailelerle diyalog arttırılarak doğal karşılanma, kaynaşma sağlanmalıdır.

> Küçük sorumluluklar yüreklendirilmeli, teşvik edilmelidir.

> Sonuç alınmadığı durumlarda bir uzmandan yardım alınmalıdır.

Çekingenlik ve utangaçlık hastalık mıdır?

Aşırı derecede çekingen ve utangaç olan çocuklar; gençlikte de, yetişkinlikte de bu problemle iç içedir...

Aşırı derecede çekingenlik, utangaçlık bir psikolojik bozukluktur. “Çekingen- kaçıngan kişilik bozukluğu” ve “sosyal fobik bozukluk” başlıca iki çekingen yapıyı temsil eder. Yaklaşık toplumun yüzde 10’u bu problemle karşı karşıyadır.

SORUMLU AİLE!

Çekingenlik, utangaçlık ve sıkılganlığın kaynağı; genetik, “silik anne-baba”, otoriter ebeveynler, aşırı koruyucu kollayıcı ve hep eleştiren anne-baba modelinin varlığıdır. Kısacası en büyük sebepler aileden ve çevreden kaynaklanır. Anne-babanın her ikisi veya biri aşırı evhamlı, titiz, koruyucu-kollayıcı ise; sürekli çocuğunu kollamaya, göz önünden ayırmamaya çalışır, veya çocuğun yaptığı işler beğenilmeyip hep eleştirilir ve küçümsenirse, diğer çocuklarla kıyaslanırsa veya çocuğa her yanlışında dayak atılıyorsa bu çocuklar potansiyel çekingenliğe adaydır.

Çocuğun kendine güvenli, girişimci olabilmesi için teşvik edilmesi, iltifat edilmesi gerekir. Çocuğun sırtını sıvazlamak, aferin demek onu motive eder. Çocuğa uygun ve kesinlikle zararlı olmayan şeylerde ona uymak ve onun tercihlerine saygı göstermek çocuğun yeteneklerinin gelişmesi için özgür ve öz denetime dayalı bir disiplin anlayışı olmalıdır. Çocukla hem oynamalı hem eğlenmeli hem de ciddi konularda ilgilenilmelidir.

Psikoterapiden ÇEKİNMEYİN!

> Sosyal fobinin ana kaynağı yersiz korku ve endişelerdir. Eğer o anda dikkatimizi başka bir yere çevirmeyi başarabilirsek o duygular da giderek azalır. Bu tedavinin temelidir.

> Kişinin kendi güvenini kazanmak için kendine karşı olumlu olmalı, güçlü ve zayıf yönlerini tanımalı, kendini ödüllendirmeli.

> İnsanlar yorum yapsa bile başkalarının görüşleri yüzünden kendimizi suçlamamalıyız. Övgü ve iltifatlar kabul edilmeli.

> Psikoterapi oldukça etkin olup kişinin yüz kızarmasına verdiği anlam ve yaşadığı duyguların sebebini anlaması çok işe yarar.

> Tedavi sürecinde ilaç desteği ve terapi süreci etkili olur. Kişi kendisi ve çevresi ile ilgili olarak olumsuz düşüncelerini kontrol etmeyi öğrenerek toplum içinde yer alma, iletişim kurma ve aktif rol alma ödevlerini yerine getirir. Tedavi sürecine güven ve kişinin tedaviye uyumu başarıda çok önemlidir.

Türkiye