๑۩۞۩๑ Bilim Dunyası ๑۩۞۩๑ => Tıp Dünyası => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 06 Mayıs 2010, 19:52:24



Konu Başlığı: Radyasyon ve Sağlık
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 06 Mayıs 2010, 19:52:24
Radyasyon ve Sağlık 

(http://www.sizinti.com.tr/images/konular/376/11.jpg)

Çevre, sağlığımıza tesir eden çok sayıda faydalı unsurun yanında, zarar verebilecek faktörler de barındırır. Bunların bir kısmının farkında olduğumuz hâlde, bazılarının hiç farkında olmayabiliriz. Gözle göremediğimiz, ancak sağlığımıza değişik şekillerde tesir eden faktörlerden biri radyasyondur. Radyasyon, enerjinin parçacıklar hâlinde yayılmasıdır. Atomdaki nötronların proton sayısından fazla olması neticesi ortaya çıkan kararsızlık hâli, atom yapısını radyoaktif duruma getirir ve çevresine alfa, beta, gamma ışınları yayılır. İşte, bu ışınlar radyasyondur.1

Günlük hayatta güneş ve kaplıca gibi kaynaklardan gelen (ültraviyole, x, kızılötesi ışınlar, normal ışınlar, mikrodalgalar ve radyo dalgaları vs.) tabiî radyasyonlar yanında, teknolojik gelişmelerin neticesinde oluşan sun'î (bilgisayar, cep telefonları, röntgen ışınları vs.) radyasyonlar da bizlere tesir eder. Kâinattaki her şey gibi radyasyon da bir hikmete binaen yaratılmıştır. Normal hayatımızın bir parçası olan radyasyon, tahammül edilebilir dozda kalmak şartı ile zararsız ve belki de gereklidir, hattâ bazı durumlarda şifa vesilesidir. Kaplıca sularının radyoaktif tesirlerinden belli bir ölçü içerisinde tedavi ve rehabilitasyon için faydalanırız. Bu hususiyetleri ile kaplıcadaki radyasyonun romatizmal bazı hastalıklara ve strese olumlu tesirde bulunduğu bildirilmektedir.2 Ayrıca, nükleer tıpta bilhassa tümör kitlelerini küçültmek, böylece hem tedavi hem de tümörün yaptığı basıyı, verdiği ağrıyı azalmak şeklinde faydası vardır. Bazı tümörlerde ise radyoaktif maddelerin kendisi, tedavi edici tesire sahip kılınmıştır. Bu yönü ile radyasyon bize Yüce Yaratıcı'nın büyük bir lütfu ve nimetidir. Ancak radyasyon yüksek nispetlerde olduğu zaman çevre kirliliğinin bir parçası durumuna dönüşür ve zarar vermeye başlar. Gıdalarla ve suyla alındığında veya kaynaktan yayılan ışınlara doğrudan maruz kalındığında insan vücudundaki radyasyon istenmeyen seviyelere çıkabilir.

Yüksek radyasyonun tesirleri, akut ve kronik olarak gruplandırılabilir. Atom bombaları veya nükleer patlamalarla ortaya çıkan yüksek dozdaki radyasyona maruz kalma durumlarında; akut radyasyon sendromu, radyasyon yanıkları ve ölümler oluşabilir. Geçmişte Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atılan (1945) bombaların tesiri ile yüz binlerce kişinin ölmesi, ayrıca yakın geçmişte Rusya'daki Çernobil Nükleer Santrali'nin patlamasıyla (1986) yaşanan ölüm ve sakatlıklar bu hususa iyi birer örnektir. Çernobil Nükleer Santrali'nin patlaması neticesinde yayılan radyasyonun atom bombasınınkinden çok daha yüksek olduğu bildirilmektedir.

Radyasyonun kronik tesirleri ise, daha düşük doza uzun süre maruz kalmayla ortaya çıkar. Bu durumda dokulardaki kimyevî moleküller ve hücrelerdeki genetik yapı zarar görür. Zararın sebebi ya doğrudan hücre içi molekülleri parçalaması veya serbest oksijen radikalleri ortaya çıkararak DNA zincirinde kırılmalar meydana getirmesidir. Bu tesirler bilhassa hızlı bölünen yumurtalık, testis, kan yapıcı sistemler ve mide-bağırsak dokularında daha fazla görülür. Vücut radyasyona çok geniş bir seviyede maruz kalırsa zatürre, radyasyon hastalığı, ciltte kızarıklık, akciğer dokusunun bozulması, keratoz (cildin kalınlaşması ile ilerleyen bir hastalık) veya kısırlık meydana gelir. Sadece bazı bölgelerin radyasyona maruz kalmasıyla ise lösemi (kan kanseri) ve diğer kanserler ortaya çıkabilir. Genetik yapıya tesir eden radyasyonun yaptığı tahribat diğer nesillere aktarılabilir.3

Güneş ışınlarının vücutta D vitamini sentezlenmesi ve kemikleri güçlendirmesi gibi faydalı tesirleri bilinmektedir. Ancak bu tesirleri abartarak güneşte çok fazla kalma, bazı cilt hastalıklarına (aktinik keratoz, cildin erken yaşlanması) hattâ cilt kanserlerine (melanom vs.) ve cilt dışı başka hastalıklara (katarakt, bağışıklık sisteminin zayıflaması) sebep olabilir.2

Hastalıkların teşhisi için her türlü radyoaktif madde kullanılarak çekilen filmlerde insanlar yoğun bir radyasyona maruz kalır. Bu konuya özellikle hamileler dikkat etmelidir. Kazara röntgen çekilen anne adaylarını hemen telaşa sokmak da gereksizdir. Yapılması gereken şey alınan dozun hesap edilmesi ve tehlikeli sınırda olup olmadığının belirlenmesidir. Hamileliğin 8–15. haftalarında risk en yüksektir ve 10.000 mrad. radyasyon alanlarda doğacak çocukta zekâ geriliği veya küçük kafatası durumu % 4 nispetindedir. Radyasyon miktarı 150.000 mrad. ise söz konusu riskler % 60 gibi yüksek bir seviyeye çıkar. Bu dozlar, günlük röntgen incelemelerindeki dozların çok üstündedir. Meselâ, ilâçlı böbrek filminde 686–1400 mrad. radyasyon alınır. Bu sebepten tek bir defa yapıldığında anne karnındaki bebeği tehlikeye sokacak radyolojik incelemelerin tehlikesi çok azdır. Daha fazla radyasyon veren sintigrafi, bilgisayarlı tomografi (BT) gibi incelemelerde de tetkik çok gerekli ise mutlaka radyoloji uzmanının görüşü alınmalıdır.4 Ancak yine de en iyisi hamilelerin hiç radyasyona maruz kalmamalarıdır.

Günlük hayatta çok kullanılan ve radyasyon yayan cihazların tesirlerine dikkat çekmekte fayda vardır. Bunlar arasında yer alan bilgisayarların günlük kullanımları belli bir süre ile kısıtlanmalı, az radyasyon yayan LCD tipi monitörler tercih edilmelidir. Pek çok bilgisayarın bir arada olduğu yerlerde uzun süre kalınmamalı, bu cihazlar daha çok eğitim ve ilim için belli sürede kullanılmalıdır.

Günlük hayatımızda alacağımız bazı tedbirlerle vücutta biriken fazla miktardaki radyasyonun zararlı tesirlerini azaltmak mümkün olabilir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

1-Fosfor ihtiva eden gıdaların (süt, yoğurt vs.) her gün belli miktarlarda tüketilmesi ve bu yolla serbest radyoaktif parçacıkların zararsız bileşiklere dönüştürülmesi,
2- B grubu vitaminler ve potasyum ihtiva eden gıdaların alınması (yeşil sebze, meyve, kavun, karpuz),
3-Temiz çevresi olan sakin yerlerde oturmak ve bol oksijenli, açık havada sportif faaliyetler yapmak,
4-Sık duş almak,
5-Radyasyon yayan cihazları kullanırken koruyucu tedbirler almak ve sürelerini azaltmak.

Radyasyona uzun süre ve fazla miktarda maruz kalmaktan kaçınılmalı, üretilen her cihazın radyasyon yayma kapasitesi incelenmeli ve insan sağlığını bozmayacak şekilde kullanma prensipleri belirlenmelidir. Radyasyon yayan tesisler mümkün olduğunca yerleşim yerlerinden uzakta ve gerekli tedbirler alınarak kurulmalıdır. Sağlığımız bize verilmiş bir emanettir ve bu emanetin en iyi şekilde korunması konusunda da hem fert, hem de toplum olarak üzerimize düşenleri yapmalıyız.

Dr. Alâeddin Hekim

Dipnotlar
T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Dokümanı http://www.cevreorman.gov.tr
Ekici M, Aksoy B, 2001 Ültraviyole Radyasyon Teknik Rapor (Eylül 2001) DMİ Genel Müd. ANKARA
Hakan Yaren, Turan Karayılanoğlu, Radyasyon ve İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni 2005:4(4) 199-208