Kişiye özel ilaç

''Kişiye özel ilaç, kanser tedavisinde büyük başarı sağlıyor''

Kanser tedavisinde artık her hastaya aynı kemoterapi tedavisinin uygulanmadığı, genetik faktörlerle birleştirilerek geliştirilen kişiye özel ilaçlar ve tedavi yöntemleriyle büyük başarı elde edildiği bildirildi.

Pfizer Gelişen Pazarlar Uzmanlık ve Onkoloji Direktörü Peter Sajben, yaptığı açıklamada, kanser tedavisinde geçmişte doğrudan hücre bölünmesini hedefleyen kemoterapi ilaçlarının kullanıldığını belirtti.

Peter Sajben, ''Mesela akciğer kanseri için bir tane ilaç vardı ve tüm akciğer kanseri hastalarında bu kullanılıyordu. Günümüzde ise bazı genetik testler yapılarak belli hastalara belli ilaçların daha faydalı olabileceği yönünde genel kabul var. Yani hücre bölünmesi üzerinden değil kişiye özel ilaçların daha etkili olduğu görüldü. Dolayısıyla bu yeni tedaviler genetik faktörlerin de ele alınmasıyla gerekmeyen hastaya gereksiz yere kemoterapi verilmemesini sağlıyor'' dedi.

Sajben, kişiye özel tedavinin temel prensibini ''Bir ilacın o hastalığa sahip tüm hastalara verilmesi değil hastanın genetik yapısına bakılması, buna uygun ilacın verilmesi, böylece hastanın o ilaçtan maksimum fayda elde edilmesi ve gereksiz diğer tedavileri görmemiş olması'' olarak açıkladı.

Onkoloji alanında çok önemli bir dönemden geçildiğini ve bu konudaki bilgi dağarcığının sürekli arttığını ifade eden Sajben, ''Tümörlerle, genetikle ilgili çok fazla bilgiye sahibiz. Tümör hücrelerinin işleyişini, nasıl büyüdüğünü ve yayıldığını artık daha iyi biliyoruz. Bu bilgiler arttıkça imkanlarımız, fırsatlarımız artıyor, yeni ve daha etkili ilaçlar geliştirebiliyoruz'' diye konuştu.

-''Üç yeni ilaç ruhsat aşamasında''-

Peter Sajben, Pfizer olarak klinik çalışmaların ''faz1 ile faz3'' arasını kapsadığını, bunların çeşitli tümör tiplerine yönelik olduğunu, yaygın tümör tiplerinin yanında ender görülen tümör tipleri üzerinde de çalışma yürüttüklerini bildirdi.

Yakında piyasaya sürmeyi planladıkları ve ruhsat aşamasında olan ilaçlar bulunduğunu söyleyen Sajben, ''Üç ilaç için klinik çalışmalarımızı tamamladık. Ruhsat aşamasındayız. Bunlar akciğer, renal hücreli kanser ve kronik lösemi tedavisine yönelik'' dedi.

10 yıl sonrasına projeksiyon yapıldığında kanser hastaları için nasıl bir geleceğin öngörüldüğü sorusuna Sajben, şu yanıtı verdi:
''Dünya çapında kanserden kaynaklı ölümlerde artış olmaya devam edecek. Bugün dünyada yılda 8 milyon civarında kanserden kaynaklanan ölüm var. Bunun artarak devam edeceğini öngörüyoruz. Ancak tedaviler bağlamında son derece önemli yöntemler var. Hem klinik çalışmalar aşamasında hem de son evrede olan çalışmalar var. Kişiselleştirilmiş tedavi konusunda son aşamalara gelindi diyebiliriz. Artık tümörleri daha biliyoruz ve buna uygun tedavilerle eşleştirebiliyoruz. Dolayısıyla bu tedavilerin daha başarılı olacağını, hangi hastalar üzerinde daha etkili olacağını daha iyi öngörüyoruz. Bugün dünya çapındaki kanser merkezleri, ilaç endüstrisi, kurum ve kuruluşları bu seçenekler üzerine yoğunlaşmış durumda. Bu sayede tedavilerde yakın gelecekte çok önemli gelişmeler yaşanmaya devam edecek. Ama hasta sayısı arttıkça bu gelişmeler de yeterli olmayacak. Halen tütün ürünlerinin kullanımı çok yüksek. Sadece akciğer değil birçok tümörde tütünün çok önemli etkisi olduğunu biliyoruz. Birtakım sınırlamalar getirilebilse bile ancak on yıllar sonra bunun olumlu etkilerini görebiliriz.''

-Ülkelerarası farklılıklar-

Peter Sajben, gelişmiş ülkelerle yoksul ülkeler arasında kanser tanısı ve tedavisi bakımından ne gibi farklılıklar olduğu yönündeki soruya, ''Bu durum en çok sağlık sistemine erişebilmekle alakalı. Çünkü kanserde erken tanı çok önemli. Birçok kanser tipi potansiyel olarak aslında tümüyle tedavi edilebilir, önemli olan erken tanı konulmasıdır. Birçok ülkede halen maalesef sağlık sisteminde zayıflıklar var'' karşılığını verdi.

Özellikle serviks (rahim ağzı) kanseri için bu durumun çok açık bir fark yarattığını kaydeden Sajben, ''Serviks kanseri hızla yayılan ve mortalitesi yüksek bir kanser tipi. Avrupa ülkelerinde, Amerika'da çok fazla görülmüyor. Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde özellikle çok sık görülüyor ve daha ölümcül. Sağlık sisteminin optimal olmaması ve korunmanın yapılamamasından kaynaklanıyor. Tedavinin kalitesinde de eksiklikler var'' dedi.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın