> Forum > ๑۩۞۩๑ Bilim Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tıp Dünyası > Karanlıktan Aydınlığa Yolculuk
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Karanlıktan Aydınlığa Yolculuk  (Okunma Sayısı 309 defa)
15 Kasım 2011, 02:11:14
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 15 Kasım 2011, 02:11:14 »



Karanlıktan Aydınlığa Yolculuk

Sabahın ilk ışıklarıyla belirmeye başlayan ve asfalt pistin üzerinde sağa sola savrulan kumlar, minik tepecikler oluşturuyor, üzerinden geçen ışıklarla bir hayal ülkesini hatırlatıyor.

Geniş bir alana kurulu bu yer; kulesi, ışıkları, bekleşen uçaklarıyla bir havaalanıdır.

Onlarca uçakta yüzlerce insan, yüzlerce insanın zihninde binlerce hatıra, binlerce hatırada bir o kadar sima, ses, kelime... Bu hatıra oradaki yüzlerce insandan biri olan Özden Bey'e ait.

Özden Bey, yanında oturan arkadaşlarını göz ucuyla süzer; başından geçenleri düşündükçe içi içine sığmaz.

Yıllar önce onlarla görüşmemesini tavsiye eden insanların sözleri gelir aklına:
"Yahu kardeşim, bırak şunların peşini. Başka arkadaşlar edin. Hem ne buluyorsun onlarda. İçmekten başka bir şey bilmezler..."

Her ne kadar "Etmeyin eylemeyin. Onlara da birilerinin doğruları anlatması lâzım..." dese de değiştiremez bu sabit fikirleri.

Hayal perdesinde birbiri ardına eklenmiş hatıralardan biri silinir biri belirir.

Özden Bey yine dalar gider: Arkadaşlarıyla yurt içinde, yurt dışında değişik yerlere seyahat etmişlerdi. Bunlardan biri de İtalya'ya idi. İş görüşmeleri yapıp geri döneceklerdi.

Gittikleri şehirde İtalyan işadamlarından biri onları akşam yemeğine davet eder. Ne olduysa o akşamdan sonra olur. Eve vardıklarında onları mükellef bir sofra beklemektedir. Müzik bile düşünülmüştür. Çeşit çeşit İtalyan yemeğinin bulunduğu masanın baş tarafına oturan ev sahibi, misafirlerine yemekleri tanıttıktan sonra servis yapılır. Ev sahibi içki ikram etmeye başlayınca Özden Bey: "Ben almayayım." der.

Bu davranışın sebebini anlayamayan ev sahibi:
- Beğenmediyseniz başka alternatiflerimiz var. Hangisini arzu ederseniz onu...
- Hayır hayır; siz beni yanlış anladınız.
- ...
- Ben Müslüman'ım ve bizim dinimizde içki içmek yasak! Onun için içmiyorum. Lütfen beni yanlış anlamayın.
Öten kuşlar, şakırdayan şadırvan, gitar sus pus olur âdeta. Bu söz doldurmuştur bütün bahçeyi. Elinde şişesiyle sandalyesine oturan İtalyan, bir Özden Bey'e bir de diğer misafirlerine bakar. Ardından da:
- Peki onlar... Onlar da Müslüman... Onlar niçin içiyor?
Bu soru üzerine Özden Bey, aynı mütebessim çehresiyle:
- Hah!.. İşte bu soruyu, bana değil onlara soracaksınız!
- ...
Lokmaları ağzında kalan arkadaşlarının hâli geçti hayalinden. Özden Bey'in gayesi arkadaşlarına bazı hakikatleri lâtifeyle hatırlatmaktı. Bu samimiyeti bilirdi gönül teli; bilirdi arkadaşları... Bu sebeple hak verdiler, dostlarına suskunlukla...
....

Bu hatırayla gözleri dolan Özden Bey, daldığı düşüncelerden sıyrılır; uçağın koltuğunda olduğunu hatırlar.
Önünde duran dergilerden birini alır. Derginin sayfalarını çevirmez, âdeta zaman içinde yolculuğuna devam eder.
Özden Bey, İtalya seyahatinden haftalar sonra arkadaşlarına şöyle der:

- Her seferinde değişik yerlere gidiyoruz; var mısınız bir de Umre'ye gidelim...
- ...
- Umre'ye mi!
- !...
Beklemedikleri bu teklif karşısında birbirine bakışan dört arkadaş donakalır.
Akıllarında buz yangınları fırtına olur evvelâ. Ardından ılık meltemler, yanaklardan kulaklara doğru eser. Akıllarını çelebilecek kötü fikirleri savuşturmak isteyen Özden Bey atik davranır:
- Yahu, değişik ülkelere turistik gezi yapmadık mı?
- ...
- Yaptık... Farz edin ki bu da öyle bir seyahat...
Kimi başını yere eğip bekler, kimi sanki duymamış gibi çevresiyle ilgilenir, kimi de yırtık elbisesini arkadaşlarından gizleyen küçük bir çocuk masumiyetine bürünür.
En cesur olanı, hâlini anlatmaya çalışırken dili dolanır, gözleri küçük misketler kadar ufalır, kendisinin bile inanmadığı şeyler söyler.
- Ama ben...
- !..
- Şey aslında... Yaşımız biraz ilerlesin diye bekliyordum. Hem bizim hayatımızı biliyorsun Özden. Nasıl olur?
- Olur olur. Haydi, hayırlı olsun...

Özden Bey, onlara kötülüğü işleten bu sese bir dur diyebilmek için "Ne var bunda bu kadar korkacak. Hem bir geziden ne çıkar ki..." der.

Bir oldubittiyle ikna olmak kaygısı, eski hayatlarına mukabil mukaddes mekânların mesuliyeti dağ olup dikilir karşılarına. Hep zor bir hayat gibi gördükleri, çevresi meşakkat surlarıyla çevrili saadet yurdunu hisseder gibi olunca heyecanlanırlar. "Esintisi bu kadar güzelse kim bilir kendi nice güzeldir." der içlerinden bir ses. Ayıklarlar zorluklar arasından iyilikleri, güzellikleri, huzuru...

"Olsun madem öyleyse..." der içlerinden biri. Diğerleri ses etmez.
...

Bir perde daha bir tatlı tebessümü peşine takıp kapanır. Şimdi üçüncü bir perde açılmak üzeredir boş boş baktığı derginin sayfalarında...

İşte şimdi arkadaşlarıyla birlikte çölün orta yerinde arınmış, billurlaşmış bir su damlası gibi parlayan Kâbe'nin karşısında duruyorlardır; onca allı pullu nefis engeline rağmen...
Su kaynağının başına koşuşan diğer susuzlar gibi diz kırıp kana kana ondan içerler. İçerler ve daha önce yaşamadıkları hazlar yaşarlar.

Kelimeler, sinelerinde büyüttükleri buz dağlarını eritmiş, gözyaşına dönüştürmüştür. Mânâ veremedikleri bir hâl bütün bedenlerini sarmıştır. Ağlar, ağlarlar... Yıllar boyu anlatılsa ifade edilemeyecek hakikatler, birkaç dakikada sarıp sarmalamıştır onları.

Ağlamak bilerek yaptıkları bir şey değildir; ama ağlarlar. Ağladıkça açılır, açıldıkça rahatlarlar..

Okyanusa ulaşan ırmaklar gibi coşarlar. Beyaz güvercinler uçar yüreklerinden. Kanat şakırtıları çağlayan gibi akan gözyaşlarına karışır.

Ellerini değil kalb kapaklarını açıp dua dua uçarlar ötelere. Serin dereler geçer, yeşil ormanlar aşar içlerindeki kumrular. Âdeta bir dağın yücesinden seslenirler bir ömür aradıkları mutluluğu yaratan Rablerine:

"Allah'ım... Allah'ım Sen ne yücesin... Hâlimizi biliyorsun, bizi affet..."
...

Özden Bey, son sayfasına geldiği dergiyi yerine bıraktığında uçak hareket etmeye başlamıştı.
Gün, aydın; kalbler, ak; yol, ışık; insanlar, pür-nur...
Koltuk koltuk uçar; beyaz kuşlar gibi yolcular...
Kelimeler sıralanır art arda...
"Yahu kardeşim, bırak şunların peşini. Başka arkadaşlar edin."
"Peki; onlar neden içiyor?.."
"Yani, şey henüz böyle bir şey düşünmüyoruz ama..."
"Özden Bey, sen bizim hayat tarzımızı biliyorsun kardeşim."

Bütün bu kelimeler yok oldu, beyaz bulutlara erdiklerinde. Güzel bir seyahat biter, güzel bir hayat başlar. Kaçar karanlıklar, aydınlıklar gelince.

sızıntı

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Karanlıktan Aydınlığa Yolculuk
« Posted on: 19 Nisan 2024, 22:55:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Karanlıktan Aydınlığa Yolculuk rüya tabiri,Karanlıktan Aydınlığa Yolculuk mekke canlı, Karanlıktan Aydınlığa Yolculuk kabe canlı yayın, Karanlıktan Aydınlığa Yolculuk Üç boyutlu kuran oku Karanlıktan Aydınlığa Yolculuk kuran ı kerim, Karanlıktan Aydınlığa Yolculuk peygamber kıssaları,Karanlıktan Aydınlığa Yolculuk ilitam ders soruları, Karanlıktan Aydınlığa Yolculukönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes