๑۩۞۩๑ Bilim Dunyası ๑۩۞۩๑ => Tıp Dünyası => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 03 Ekim 2010, 03:06:25



Konu Başlığı: İştahsız Çocuğa Yaklaşım
Gönderen: Sefil üzerinde 03 Ekim 2010, 03:06:25
  İştahsız Çocuğa Yaklaşım

Prof. Dr. İbrahim ERKUL

Hayatın idamesi için lüzumlu olan hava, su ve enerjinin alımı ve kullanımı çok ince bir mizan çerçevesinde cereyan eder. Vücudun enerji ihtiyacı; bazal metabolizma hızı, yiyecek alımıyla meydana gelen ısı üretimi ve fizikî aktiviteye göre ayarlanır; yani, fizikî aktivite enerji harcamasının en önemli belirleyicisidir. Bazal metabolizma hızı; yağsız vücut kütlesine, yaşa, cinsiyete ve genetik faktörlere bağlıdır.

Enerji alımına ise iştah artırıcı ve azaltıcı faktörler tesir eder. Kortizol ve noradrenalin gibi iştah artırıcı, insülin ve leptin gibi iştah azaltıcı faktörlere neredeyse her gün bir yenisi eklenmektedir. İnsan gerçekten de bu yönüyle bir meçhul kalmaya devam etmektedir.

Beynimizdeki hipotalamus bölgesinde beslenmeyle alâkalı bütün mesajlar bir araya getirilir. Sadece iç faktörler değil, dış faktörler de devrededir: Yiyecek görme, koku duyma, (bilhassa yanmış yağ kokusu) gibi sinyallerle iştah artar. İştah, bir besinin istenerek, sevilerek ve zevkle yenmesi; iştahsızlık ise, beyinden gelen açlık sinyallerini alamama olarak tarif edilebilir.

İştahsızlık çocuklarda çok erken başlayabilir ve yaş gruplarına göre farklılık gösterir. Süt çocukluğu döneminde bazı anneler çocuğunu zorla emzirdiklerini ifade ederler. Altıncı aydan itibaren katı gıdalara alıştırılmayan bebekler 12–18 ay arasında sadece anne sütü almaya ve gıdaları reddetmeye temayül gösterir, anne sütü tiryakiliği denebilecek bir süreç yaşarlar.

Oyun çağı çocuklarında (2–6 yaş) iştahsızlık çoğu defa annelerin abartılı beklentilerinden kaynaklanır. İştahsız çocuğun gelişme grafiklerinde yeri belirlenmeli, boy ve ağırlık yaşa göre normal sınırlarda ise ve çocuğun sağlık problemi yoksa hâdisenin psikolojik boyutları araştırılmalıdır. Aileler beslenmeyi ceza ve mükâfatla yönlendiriyorsa, çocuklar bunu kullanırlar. Bu yaşta, annelerin aşırı beslemeye çalıştığı çocuklar 3–5 sene sonra şişmanlıkla karşılaşabilir. Bu dönemde çok çeşitli gıdaların sunulmasıyla, çocuğun damak tadı değişir ve çocuğa büyük kısmı zararlı olan hazır gıdalar daha câzip gelir. Anneleri tarafından beslenen bu çocuklarda iştahsızlık daha fazladır. Evde iştahsız olan çocuğun okulda veya yuvada daha iyi yemek yediği müşahede edilmektedir.

Bir buçuk-iki yaşından itibaren çocuklara kaşık verilerek yemeklerini kendileri yeme alışkanlığı kazandırılmalıdır. Çocuğun döke-saça yemek yemesine titizlenen ve yediğini az bulan anneler onun bu alışkanlığı kazanmasına mâni olurlar. Beyindeki iştah merkezinin gıdaların görüntüsü, kokusu ve tadı ile uyarıldığı unutulmamalı, sofrada çocuğa farklı yemek verme uygulamasından vazgeçilmelidir. Çocuğun dengeli beslenmesi için, gıdaların tadını, kokusunu alması, şeklini görmesi gerekir. Sofradaki düzen, anne-baba kavgaları ve kardeşlerin olup olmaması da iştaha tesir eder.
İştahsız çocukları gruplara ayırmak gerekebilir:

1- Herhangi bir metabolik veya sistemik hastalığı olanlarda ve bulaşıcı hastalıkların seyrinde geçici iştahsızlık olur. Böbrek, kalb, karaciğer ve Çölyak hastalıklarında iştahsızlık kaçınılmazdır. İştahsız çocukların bu açıdan dikkatle muayene edilmesi ve bazı lâboratuvar tetkiklerinin istenmesi gerekir.

2- Tek taraflı ve bilhassa ayak-üstü (fast food) beslenmeye alışmış, sebze-meyve tüketmeyen ve sofraya oturmayan çocuklar yemek seçici olurlar.

3- Çiğneme ve yutma problemi olan iştahsız çocuklar.

4- Gelişmesi normal, ancak anneleri tarafından iştahsız oldukları iddia edilen çocuklar. Çocuğun annenin beklentisinden az yemesinin her zaman iştahsızlık mânâsına gelmediği unutulmamalıdır. Aynı yaştaki çocukların aldıkları gıda miktarı birbirinden farklı olabilir. Bu yüzden çocuğun gelişmesi takip edilmeli, gelişmesinde problem yoksa, çocuğa daha fazla yemesi için ısrar edilmemelidir.

İştahsız çocuklarda kötü beslenmeye bağlı büyüme-gelişme geriliği ve boy kısalığı görülebilir. Vitamin ve mineral eksikliği de varsa ciddi sağlık problemleri ortaya çıkar.

Okul çağındaki çocuklarda gözlenen iştahsızlık ise birkaç sebebe bağlı olabilir:

1- Anne-babanın meşguliyeti (çalışma hayatı),

2- Kurs, okul vs. sebebiyle çocuğun zamanının azlığı,

3- Ayak-üstü beslenme kültürü neticesinde çocuklar evde hazırlanan yemeklerden ve sofra âdâbından giderek uzaklaşmakta, sağlığa zararlı olabilecek tek taraflı beslenmeye alışmaktadır.

Buluğ çağındaki çocuklarda (12–15 yaş) genellikle aşırı beslenme ve şişmanlık sık görülür. Bu dönemde, zayıflama isteği ve estetik kaygısı ön plâna çıkar ve psikolojik yememe hastalığına (anoreksi nevroza) bağlı aşırı iştahsızlık ve kilo kaybı görülebilir. Bu tip iştahsız gençlerde sigara vs. gibi zararlı alışkanlıkların aile tarafından gözden kaçırılmaması gerekir.

İştahsızlığı olan çocuklarda yaşa göre boy ve ağırlık takibiyle konu objektif hâle getirilmeli ve çocuk için zararlı olabilecek sınırlar belirlenmelidir. Televizyon, internet, sokak ve okuldaki kötü örneklerin çocuklar üzerinde kalıcı tesir bırakmaması ailenin ve bütün bir toplumun mesuliyeti altındadır. Allah'ın bir emaneti olan ve içine girdiği kaba göre şekil alan masum çocuklarımızın yiyip-yememeleri kadar yediklerinin temiz olması da önemlidir.