๑۩۞۩๑ Bilim Dunyası ๑۩۞۩๑ => Tıp Dünyası => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 06 Kasım 2010, 21:49:08



Konu Başlığı: Ellerimiz Yeterince Temiz mi
Gönderen: Hadice üzerinde 06 Kasım 2010, 21:49:08

                                                                      Ellerimiz Yeterince Temiz mi?    


El temizliğinin önemini bilmeyen yok gibidir. Ne var ki, ülkemizde 1.000 kişi üzerinde yapılan bir saha araştırmasında, el kirliliğiyle bulaşan hastalıklar konusunda bilgi sahibi olanların nispeti % 10'un altındadır. Dünyada her yıl görülen yüz binlerce grip, mide-bağırsak hastalığı, dizanteri ve hepatit A vakasının sebepleri arasında, "yetersiz el yıkama ve kötü el hijyeni" ilk sıralardadır. Her yıl ülkemizde, ortalama, 30 bin tifo-paratifo, 25 bin dizanteri, 15 bin hepatit A hastalığı görülmekte, çocukların üçte biri ishal olmaktadır. Çocuk ölümlerinin başlıca sebeplerinden biri olan ishalden dünyada yılda beş milyona yakın çocuk ölmektedir. Bunun önde gelen sebepleri kirli su, temiz olmayan gıdalar ve el kirliliğidir.

Ellerimizdeki mikroplar
Eller, insanın neredeyse bütün işlerinde kullandığı uzuvlarıdır. Cildimiz çok fazla mikroorganizma (flora) barındırmaktadır. Bunlar hastalık yapmaz, ayrıca koruyucu tesire de sahiptir. Yağ ve ter bezlerinin yanısıra derimizin asitlik derecesi de, bizi dıştan gelen mikroorganizmalara karşı korumaktadır.

Deri florasını oluşturan bakteriler iki gruptur. Deride çoğalıp büyüyen, sayı ve kompozisyon bakımından kısmen sabit olan mikroorganizmalara derinin sürekli flora bakterileri denir. İkinci grup ise, deri sathında serbest olarak bulunan ve dış kaynaklardan bulaşan bakterilerdir. Bunlara da derinin geçici florası denmektedir.

Yapılan bir çalışmaya göre ellerde yaşamakta olan mikroorganizma sayısı, kişinin mesleğine ve temizliğe verdiği öneme göre santimetre karede 40 bin ile 5 milyon arasında değişmektedir. Flora denen bu yerleşik mikroorganizmaların bir kısmı, derinin üst tabakalarındaki hücre arası boşluklar ile ter ve yağ bezlerinin kanallarına yerleşir. Derideki faydalı floraya yağlardan sentezletilen çeşitli asitler ve diğer bazı maddelerle deri zararlı mikroplara karşı korunur. Dışarıdan bulaşan yabancı mikroorganizmaların uzun süre kalması engellenir. Bu kalıcı floranın tipik üyelerinde, su ve sabun ile yapılan mekanik yıkama işlemleri neticesinde bir azalma olmaz. Dışarıdan bulaşan mikroplar ise, ellerin derisinde uzun süre yaşayamaz ve çoğalamaz.


Sıcaklık ve nemin yükselmesi, bakterilerin yerleşme ve üremelerinde artışa, florayı oluşturan mikroorganizmaların nispetlerinin değişmesine sebep olur. Genelde çevre sıcaklığının düşüşüyle de hastalık yapıcı bakteri sayısı azalır. Bu yüzden sıcak ve nemli yerlerde çalışanların floraları diğer insanlardan farklıdır. Normal floranın yapısı vücuttaki yerine göre değişmektedir. Eller, yüz ve boyun vücudun dış ortamla en sık karşı karşıya olduğu bölgelerdir. Bu sebeple, bu bölgelerde daha yoğun nispette geçici bakteri bulunur.

Sağlıklı insanlarla hastanede yatan hastaların deri floralarında belirgin farklılıklar vardır. Hastanede yatan hastaların ve hastane çalışanlarının florası daha çok, hastalık yapıcı ve antibiyotiklere dirençli bakterilerden oluşmaktadır. Çeşitli ortamlarla temasından dolayı ellerimiz fazla kirlenir ve derinin mikrobiyolojik dengesi bozulur. Temizlenmek, yıkanmak suretiyle, bu dengenin yeniden kurulmasına yardımcı olmak gerekir.

Deriye verilen mükemmel mücadele gücü
Normal deri, birçok bakterinin yerleşip üremesine karşı dirençli yaratılmıştır. Dış tabakanın (stratum corneum) sağlam yapılması bu direnç mekanizmalarından biridir. Yanık veya hastalık sebebiyle veya dış tabakanın batma, çizilme veya kesilme yoluyla zarar görmesi durumunda streptococcus mikroplarının yol açtığı enfeksiyonlar için uygun bir ortam oluşur. Sürekli floranın deriye tutunma gücünün daha yüksek olması da hastalık yapıcı geçici bakterilerin deriye bağlanmalarını zorlaştırır.

Bazı sürekli flora bakterilerinin lipaz enzimiyle yağları parçalaması neticesinde ortaya çıkan oleik, stearik ve palmitik asit gibi yağ asitlerinin deri yüzeyinde koruyucu bir asit tabaka oluşturması sağlanır. Bu yüzden normal derinin pH'ını (asiditesini) ve yağ yapısını değiştiren faktörler zararlı bakterilerin ellerde tutunmasını kolaylaştırır. Ayrıca, bağışıklık sistemi tarafından bakterilere karşı meydana getirilen antikorlar, deri içinde koruyucu vazife yapar. Derimizdeki faydalı birçok mikroorganizma da zararlılara karşı tesiri olan proteinler veya antibiyotik maddeler üretir.

El temizliği ve önemi
Ellerimizin mikroplarla en çok nasıl ve hangi yollarla kirlendiğine bir göz atalım. Öncelikle vücudumuzun atıklarında bulunan mikroplara elin teması hâlinde kirlenme meydana gelir. Bunların başında taharetlenme vardır. Ayrıca dış ortama açık vücut boşluklarına dokunma, onları kaşıma, kurcalama (göz, kulak, burun vb.) ile de eller kirlenir. Vücudumuzun çeşitli kısımlarında bulunan farklı cinsteki mikroplar, el teması ile başka kısımlara geçtiğinde hastalık oluşturur. Normalde ağızda bulunan bir mikrop gözde, gözde bulunan bir mikrop da burunda hastalık yapabilir. Rabb'imizin bir rahmeti olarak farkında olmadığımız vakalar bir düzenin ifadesi olarak sürüp gitmektedir. Faydalı mikropların bile kendileri için hazırlanan yerlerde yaşamaları, başka bölgelere taşınmamaları gerekmektedir.

Elleri kirleten ve mikrop bulaştıran ikinci bir faktör dış çevredir. Bu yolla bulaşma asıl kirlilik kaynağını oluşturur ve çok çeşitlidir. Ortak kullanılan lâvabo ve tuvaletlerdeki kapı kolu ve musluklara; telefon ahizelerine ve bardağa temas; kirli sularla yıkanmış meyve ve sebzelere; hastalara ait eşyalara dokunmak ellerin hijyenini bozar.

İstanbul'daki umuma açık yerlerdeki tuvaletlerle ilgili bir araştırmada, daha iyi durumda olduğu düşünülen benzin istasyonlarındaki tuvaletlerin % 50'sinde sabun bulunmadığı, sadece % 30'unda sıvı sabun bulunduğu, % 85'inde tuvalet ve kurulama kâğıdı olmadığı, havalandırma, çöp kutusu gibi hususlar da dikkate alındığında tamamının "sağlığa uygun olmadığı" tespit edilmiştir.

El yoluyla bulaşabilen hastalıklardan bazıları şunlardır: grip, cildin yaralı hastalıkları, çıbanlar, dizanteriler, tifo, paratifo, kolera, trahom, hepatit A, mikrobik ishaller, bağırsak parazitleri... Hastalık taşıyan bir kanın gözle görülmeyecek miktarı dahi bir başkasına hastalık bulaştırılabilir.

El yıkama olağanüstü durumlarda büyük önem kazanır. Deprem gibi felâketler neticesi temiz su sıkıntısı olduğunda, bulaşıcı hastalık salgınlarında, göçlerde, toplumun yerleşik düzeni bozulduğunda, kimyevî-biyolojik savaş hâllerinde el temizliği daha da önem kazanır. Hastalık yapıcı mikropların savaşta veya terörist saldırı neticesi kullanılmaları halinde, temizliğinden emin olunmayan ellerin ağza, göze dokundurulmaması ayrı bir önem arz eder. Bilindiği gibi biyolojik saldırılarda tifo, kolera, viral hepatit A, şarbon ve kuduz gibi hastalık mikropları, sıvı veya toz hâlinde su ve gıdalara katılabilmekte, yaşanan ortamlara serpiştirilebilmektedir. Domuz gribi ve SARS gibi bazı viral hastalıkların da biyolojik bir silâh olarak üretildikleri iddiası henüz gündemden düşmemiştir.

El temizliğinin ekonomik yönü de önemlidir. Meyve, sebze, patates, salatalık, kesme çiçek gibi bahçe ürünlerinin derlenmesi, ambalajlanması sırasında el hijyenine uyulmaması hâlinde, gıdalar bozulabilmekte, hastalık bulaşabilmektedir. Böyle bir durum, büyük ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Bunun için EUROGAP gibi milletlerarası tarım uygulamaları protokollerinde işçilerin hijyenik kurallara uymalarının sağlanması için, altyapı desteği ve eğitim yapılanması şart koşulmaktadır. Bu şartların başında; işçinin çalıştığı mekânda tuvalet ve el yıkama yerlerinin olması, işçinin hijyen konusunda eğitilmesi, el yaralarının örtülmesi, deri kesiklerinin kapatılması, hijyenik el yıkamanın sağlanması gelmektedir.

Başkaları için el hijyeni
El kirliliğinden sakınmak, sadece kişinin kendini değil, başka insanları korumak için de gereklidir. Bu hususa birçok meslekte titizlikle uymak gerekmektedir. Çocuk bakımı yapan anne, hemşire, ebe ve bakıcıların, çocuğa her temastan önce ellerini yıkamaları lâzımdır. Hekim, ebe, hemşire ve bakıcılar hasta olan kişilere ayrıca elleriyle mikrop taşımamalıdır. Cerrahlar ve yardımcıları ameliyat öncesi, ellerini tekniğine uygun olarak dezenfekte etmelidirler ki, hastaya zarar vermesinler. Son zamanlarda hastanelerde el hijyeni ile ilgili iki konu dikkati çekmektedir. Birincisi çok sayıda mikrop kırıcı antibiyotik ve dezenfektan maddenin varlığına ve eldiven kullanımına güvenmenin sonucunda el yıkamanın ihmal edilmesidir. İkincisi hastane personelinin el yıkamanın önemini biliyor olmasına karşılık, bunu davranış şekline dönüştürememeleridir.

Unutulmamalıdır ki, hastanelerde yatan hastaların onda biri mikrobik hastalıklar yönünden hastaneye sağlam girip hasta çıkmaktadır. Bu sayı Amerika Birleşik Devletleri'nde yılda 2,5 milyondur ve maliyeti 2,7 milyar dolar civarındadır. Türkiye için bu rakam yılda 5 milyon hastanın 500 bini demektir ve maliyeti bilinmemektedir. Önemli ölçüde el kirliliği ile ortaya çıkan bu problemin büyük ölçüde el yıkama ile engellenebileceği hesaplanmıştır.

Başkası için el yıkamanın en önemli olduğu yerler, hastaneler ve diğer sağlık kuruluşlarıdır. El yıkamanın önemi 19. yüzyıl ortalarından itibaren ilmî olarak gösterilmiş ve kavranmaya başlanmıştır. Mikrop kırıcı olarak önce klorid, klorlu su, sonraları alkol kullanılmış, şimdilerde bunlara başka kimyevî maddeler de eklenmiştir.

El temizliğinin diğer insanlar için önemli olduğu alanlardan biri de gıda sektörüdür. Bu alan yemek fabrikalarından, hastane mutfaklarına, lokanta ve pastanelerden, ev mutfaklarına kadar herkesi ilgilendirecek genişliktedir. Evlerden toplu iş yerlerine, fabrikalardan hastanelere kadar görülen çeşitli bulaşıcı hastalıkların ve gıda zehirlenmelerinin temelinde hijyen kurallarına uyulmaması vardır. Bu hijyen kurallarının başında ise el-tırnak bakımı ve doğru el yıkama gelmektedir. İstanbul'da 4.995 gıda numunesi üzerinde yapılan araştırmaya göre bazı gıdaların mikrobik kirlilik oranları şöyledir: beyaz peynir % 68,7, kaşar peyniri % 55, tereyağı % 69,4, yoğurt % 37,5, sosis-sucuk-salam % 41, kıyma % 76,7, hazır salatalar % 70... Bu kirlilik nispetlerinde en önemli pay sahibi, üreten ve çalışanların kirli elleri ve hijyenik davranış eksikliğidir. Berber, masör, fizik tedavi uygulayıcıları gibi kişilerin de el hijyenine özen göstermesi gerekir.

Eller ne zaman yıkanmalı?
Önceleri, el yıkamanın sadece mide-bağırsak hastalıklarını önlemede müessir bir yol olduğu düşünülürdü; oysa artık, solunum yolu enfeksiyonlarının yayılmasının da bu yolla belirgin derecede azaldığını biliyoruz. Çocukların ağız ve burunlarına dokunmalarının engellenmesi, solunum yolu enfeksiyonlarının yayılmasını sınırlandırır. Ancak bebeklerde bunu sağlamak pratikte mümkün değildir. Burundan sonra göze götürülen eller, gözde enfeksiyon gelişmesine zemin hazırlar. Sabun kullanılmasa bile, ellerimizi sadece suyla yıkayarak bir ölçüde temizleriz. Tuvalet sonrası çocukların el yıkaması mutlaka denetlenmeli, kreş ve gündüz bakım evlerinde bu konu üzerinde hassasiyetle durulmalıdır.
Günlük hayatta şu durumlarda eller mutlaka yıkanmalıdır:

Yemekten önce ve sonra,
Yataktan kalktıktan sonra,
Topluma açık yerlerde çeşitli nesnelere temastan sonra (otobüs tutacakları, kapı sapları, telefon ahizeleri vb.)
Tırnak kestikten sonra,
Gıda maddesi üretimine başlarken,
Yemek hazırlarken,
Hayvanlara dokunduktan sonra,
Bebek bakımına başlarken (emzirmek dâhil),
Bebeklerin altlarını değiştirdikten sonra,
Burun, göz, kulak akıntılarına temastan sonra,
Bilhassa nezle-gripte burun silinmesinin ardından,
Hasta bakımı öncesinde ve sonrasında,
Akvaryum suyuna dokunduktan sonra.

Efendimiz'in (sallallahü aleyhi ve sellem) günlük temizlikle ilgili mü'minlere yaptığı tavsiyelerin, yukarıdaki tedbirlere ne kadar uygun düştüğü çeşitli hadîs-i şerîflerde açıkça görülmektedir. "Temizlik imandandır." gibi çok önemli bir düstur ortaya koyan İslâm dininin mensupları olarak, temizlik hususunda bize yakışan davranışları yerine getirmeliyiz. 

 Dr. Abdurrahman ŞAHİN   



Konu Başlığı: Ynt: Ellerimiz Yeterince Temiz mi
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 06 Kasım 2010, 22:01:05
 El herşey ile sürekli temas halinde, temizlikte imandandır gerekçesi ile ılık su ile yıkanması lazım.

Önemli bilgiler için teşekkürler kardeşim..