> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Tencere > Yoldaş Dedeler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yoldaş Dedeler  (Okunma Sayısı 737 defa)
27 Temmuz 2011, 16:59:48
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 27 Temmuz 2011, 16:59:48 »



Tencere


Ekim 2009 130.SAYI
 

Serhat ALBAMYA kaleme aldı, TENCERE bölümünde yayınlandı.

Bir Gezginin Günlüğü 3

Uyandığımda sabah olmuştu, nerede olduğumu anlamak için sağıma soluma bakındım. Biraz kendime gelince traktörle bu “bağ evi” denen yere geldiğimizi hatırladım.  Bir de garip bir rüya gördüm, sanki gerçek gibiydi. Takkeli bir genç beni dürtüp “Uyan kurban, kalk kurban, sabah, namaz...” gibi şeyler söyledi. Fakat benim Türkçe bilmediğimi anlamış olacak ki beni uyandırmaktan vazgeçti. Şu anda bunun gerçek mi yoksa rüya mı olduğunu hatırlamıyorum. Çünkü çok yorgundum hatta yorgunluktan yemek yemeden uyumuştum.    

Ben bunları düşünürken içeriye İngilizce bilen genç girdi. Selam verip yanıma geldi. Bir isteğim olup olmadığını, buraya ne için geldiğimi, ne zamandır yollarda olduğumu sordu. İyi biri olduğu her halinden belliydi. İsminin Sedat olduğunu öğrendim.  Bana kahvaltılık bir şeyler hazırladı. Sonra da birlikte dışarı çıktık.

Sabah olmasına rağmen hava oldukça sıcaktı. Bir grup insan sulama borularını diziyor, başka bir grup meyve topluyor, bazıları da toprağı çapalıyorlardı. Yanlarına yaklaştığımda içlerinden birisinin kenarda üzgün bir halde oturduğunu fark ettim. Sedat’a onun neden tek başına üzgün bir halde oturduğunu sorduğumda, “Ona yapacak bir iş kalmamış ve çalışmak istiyor, bir şeyler yapamadığı için üzülüyor.” diye cevapladı. Dedim ki; “Küresel ekonomik kriz tüm dünyayı etkiledi. Sizin ülkenizi, hatta köyünüzü dahi etkilemiş gibi gözüküyor. İnsanlar işsizlikten bunalıma giriyor.” dediğimde uzun süre güldü. “Burada gördüğün insanlar para için çalışmıyor. O gördüğün arkadaş da iş bulamadığı için üzülmüyor, hizmet edemediği için üzülüyor.”

Gülmeye devam ediyordu. Ben duruma bir anlam vermeye çalışıyordum. Bu kadar insanın bir arada bulunmasının bir sebebi olmalıydı. Madem o sebep çalışıp para kazanmak değil, bunca insanın bu köyde ne işi olabilir ki?

Kafama takılan bu soruyu Sedat’a söylediğimde, bunca insanın kardeş olduğunu, burada bulunma sebeplerinin manevi olduğunu ve buraya gönül bağı ile bağlı olduklarını filan anlattı. Söylediklerine pek anlam veremedim ama samimiyeti yüzünden okunuyordu.

Sanırım bu köy beni daha çok şaşırtacak... (devam edecek...)

Yoldaş Dedeler

Bayramdı, tatildi, okuldu derken yine bol seyahatli bir dönem geçirdik. Yani epey yol kat ettik, epey yorulduk. Fakat beni yoran şey yollar değil. Beni yoran şey, senelerdir mıknatısmışım gibi en yakınımdaki koltuğa çektiğim “yoldaş dedeler”. Otobüste, trende, tramvayda hatta kimi zaman feribotta ve vapurda, yılların verdiği engin birikimlerini, torunlarının nasıl yaramazlıklar yaptığını ve gençken kocaman bir kalası tek başlarına nasıl sırtladıklarını anlatan dedeler...

“Nereye gidiyon?” diye başlayan sorularını “Nereliydin sen?” sorusu takip eder. Muhtemelen ya sizin memleketinizden kız almışlardır ya da memleketinizde bir asker arkadaşları vardır. Bu şekilde ortak noktalar üzerine bir muhabbet kuran yoldaş dedeler, arada bir ufka bakıp “ALLAH! Sana şükürler olsun..” diyerek iç geçirirler. Sonra da muhabbetlerine kaldıkları yerden devam ederler.  

İşte bu “yoldaş dedeler” sanki biletimi özellikle “dede yanı” alıyormuşum gibi her seferinde dibimde biter. Kimi zaman çok sevinir, anlattıklarını merakla dinlerim. Kimi zaman da pencereden bakıp ufka dalar, sohbeti başlamadan bitirmeye bakarım. Birkaç dede hatırası anlatayım da halimi anlayın.

Bir gün tren ile Eskişehir’e doğru giderken arkadaşım aradı, ne zaman garda olacağımı sordu. “7 gibi orada olurum inşALLAH..” der demez arka taraftan birinin sesi yükseldi: “Bu türen uraya yedüde vaamaz!” Arkamı dönüp baktığımda beş on dakika önce ayakkabılarını çıkarıp trenin ikili koltuğunda boylu boyunca uzanmış, şekerleme yapan dedenin bana cevap yetiştirmek için ayaklandığını gördüm. Sen misin arkanı dönen Serhat? Hemen hakkımı verdi “Eskişeerde bizim gız oduruyo onun yanına gidiyom. İki sene önce kaçıveedi gocaya...”

Haydaa! Ağzımdan bir kelime bile çıkmadan dede bana hayat hikâyesini anlatmaya başladı.  Meğer uyuduğunu sandığım o koltukta, yalnız geçen yolculuğu boyunca muhabbete öylesine susamış ki ilk fırsatta patlayıverdi. Bozüyük ile Eskişehir arası, yol boyunca dedemin maceralarını dinlemek zorunda kaldım haliyle.

Bir keresinde de pek kalabalık olmayan bir otobüste, yalnız başıma otururken iki koltuk geriden duydum yoldaş dedenin sesini... “Biz bu yolları at arabasiynen gideridik!” demesiyle başlamıştı kaçınılmaz sohbetimiz. Annemin yola çıkarken çantama koyduğu mandalinaları soyup uzatmamla daha da ilerledi. Söylediğine göre Eskişehir’den Gemliğe at arabasıyla gidip, zeytin alıp geri dönerlermiş. Bir an “değil zeytin, zeytin bahçesi vereceğiz deseler böyle bir işe girişmem ben dede” demek istesem de içime attım. Yolculuk boyunca o anlattı ben dinledim. İşin kötüsü iki koltuk arkamda oturuyordu ve ben söylediklerini duyabilmek için yol boyu ona dönük bir vaziyette oturmuştum. Yolculuk bittiğinde bana kalan şey, Eskişehir’den Gemliğe giden zeytin hayranı bir dedenin anıları ve boyun ağrısıydı.

Son yoldaş dede ise karşıma Bursa-İstanbul arası yolculuğumda çıktı. Sürekli bir şeyler söyleyerek kulaklığımı çıkartmama sebep oluyor ve tam kulaklığı geri takacakken bir şey daha söylüyordu. Yol boyu kulaklığı takayım, takmayayım derken elim havada kaldım.

Kâh oğlunun nasıl doçent olduğundan bahsediyordu, kâh eski öğrencilerinin onu nasıl sevdiğinden. Bana askerliğini, lisede oynadığı okul takımının başarısını, öğretmen olarak atandığı bir köyü nasıl daha medeni bir yer haline getirdiğini, iyi bir takım elbisenin özelliklerini, kızının nasıl iş bulduğunu anlattı. Yolculuk bitiyor, dedemin maceraları bir türlü bitmek bilmiyordu. Sizin anlayacağınız alakalı alakasız her şeyi anlatarak bana küçük çaplı bir hayat belgeseli izletti. Otobüsten indiğimde camda elleriyle bir şeyler anlatmaya devam ettiğini gördüm. Öğretmeye ve anlatmaya susamış bir “yoldaş dede”den daha zor da olsa uzaklaştım.

Tahmin ediyorum, yalnızlık fena duygu. Elde kalan kırık dökük hatıralarla avunmaya çalışmak, nezaketen dinleyen bir yabancıyla da olsa bu yalnızlıkla baş etmeye çalışmak trajik olsa gerek. Ama bir şeyi merak ediyorum. Bu dedelerin evlatları, torunları, eşi dostu onlarla yeterince ilgilenmiyor, konuşmuyor mu? Eğer böyleyse, bizim dedeler de yalnızlaşmışsa bence artık iflah olmayız.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yoldaş Dedeler
« Posted on: 29 Mart 2024, 03:42:37 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yoldaş Dedeler rüya tabiri,Yoldaş Dedeler mekke canlı, Yoldaş Dedeler kabe canlı yayın, Yoldaş Dedeler Üç boyutlu kuran oku Yoldaş Dedeler kuran ı kerim, Yoldaş Dedeler peygamber kıssaları,Yoldaş Dedeler ilitam ders soruları, Yoldaş Dedeler önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes