> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Tencere >  Otobüs yolculuklarını neden sevmem?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Otobüs yolculuklarını neden sevmem?  (Okunma Sayısı 642 defa)
05 Kasım 2011, 21:23:26
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 05 Kasım 2011, 21:23:26 »



Tencere


Temmuz 2005 79.SAYI


Ferzan TOPATAN
kaleme aldı, TENCERE bölümünde yayınlandı.


Otobüs yolculuklarını neden sevmem?


Otobüse binerken selam veririm, şöför ya da muavin adam gibi selamımı almazsa bir mendebura canımı teslim ettiğimi düşünür, yol boyu huzursuz olurum, bu yüzden sevmem.

Yanımda oturan iriyarı adam uyumaya başlayınca bir türlü yastık gibi davranamam. “Ben yastığım, ben yastığım .. ” diye kendimi motive etmeye çalışsam da nafile. Elimde olmadan bir anne şefkatiyle yavrucağıza nini söyleyip, terleyen alnına üfleyip perçemlerini düzeltmeye kalkarım. Bu yanlış anlaşılır, bu yüzden sevmem.

Otobüslerde limon kolonyası verilir. Ben, yıllarca babası ve kardeşleri limon kolonyasını her gün banyo yapar gibi kullandıkları için, Ulus'taki Eyüp Sabri Tuncer'den kiloyla limon kolonyası dökülen bir evde büyüdüm. Ve limon kolonyası benim semtime yaklaşamaz. Fakat yolculukta bütün otobüs baştan ayağa limonlanır, kolonyalanır ve ben çocukluk travmalarıma dönerim, bu yüzden sevmem.

Otobüs muavinleri ya da yedek sürücüler, otobüsün altında uyudukları bir bölmeden aniden yukarı çıkarlar. Birdenbire merdivenlerin orada biten limon yalamış ifadeli bir adam gidip şöförle çene çalmaya başlar. Kimdir bu adam, şöförün dikkatini niye dağıtmakta, niye söförün çayını karıştırmaktadır? Bütün bu soru işaretleri yüzünden gözüme uyku girmez. Olası bir felakette insanları uyarmak için hazır beklerim. Bu da adamı acayip gerer, bu yüzden sevmem.

Ne hikmetse bizde kapalı olan cep telefonları şöförde açıktır. Bu yüzden sevmem.

Bazen muavinler otobüsün arka koltuğuna uzanıp uyurlar ve sonra inecek biri olduğunda, sarkık atletli bir vaziyette, bir göz kapalı, öteki “n'oluyo lan” der gibi koridora fırlarlar. Bu enstanteneyi yaşamak yerine, acaba yürüyerek mi gitseydim diye düşünmekten kendimi alamam, bu yüzden sevmem.

Otobüslerde ortalamanın çok altındaki filmler gösterilir. Böylece herkesin ilgisini çektiklerini sanırlar. İyi film gösteren firmalar olsa da, çoluk-çocuk, hanım, anne, beyamca dört teker üzeri giderken, iç organları gözüken insanlar ekrana çıkınca benim tepemin tası atıyor. Müdahele edince, ordan bir takım zevat, “Kardeşim burası çağdaş bir ülke, biraz medeni olun!” demez mi!.. Buyur, sap burada, saman şurada, eşşek desen gani gani... Otobüsleri bu yüzden sevmiyorum.

Bizim köyün hikayesi


Üniversiteli çocuklar gelmiş, konuşuyoruz. Söz döndü dolaştı, Cahit'e geldi, ben de anlattım.

Cahit'le eski arkadaşızdır. Dükkanına uğramıştım. Sıkıntılı bir hali vardı. Geleni gideni haşlıyor, kiminin kalbini kırıyordu. Bir ara bana da bir şeyler diyecek oldu, ben kendi makamımda bir şeyler söyleyip oralı olmadım. Şaşırdı, üsteleyecek oldu, gönlünü titretecek bir iki şey söyledim, yumuşadı, yanıma oturdu. Bir sürü şey anlattı. İş ler yolunda gitmiyormuş, o öyle olmuyormuş bu böyle olmuyormuş, falanmış filanmış... Dedim, neden köye gitmiyorsun? Durdu, yüzüme anlamsız anlamsız baktı. Dedim ki, orada bir köy var uzakta, gitmesen de gelmesen de… Hafifseyip ayağa kalkacak oldu. Git babanı ziyaret et, dedim, seni bekler... Böyle küs kalırsan, duasından mahrum kalırsan, hangi işinin bereketi kalır? Ses etmedi, bir şeylerle oyalanır gibi sinirli sinirli gezindi. Dükkanı kapatacam , karşıda bir iki işim var, kusura bakma sonra görüşürüz, dedi. Böyle kalkmak kovulmak gibi olacaktı ama ben yapacağımı yapmıştım ona. Karşılara selam söyle, dedim ve çıktım oradan.

Beni arayıncaya kadar birkaç gün geçti sanırım. Sesi çok tuhaftı. Acele acele konuşuyordu. Bir şeyden korkmuştu sanki. Dükkana uğramamı istiyordu. Geleceğimi söyleyip telefonu kapattım. Galiba bir şeyler olmuştu.

Kalkıp gittim. Beni dükkanın kapısında karşıladı. Hemen çay istedi ikimize ve çok tuhaf şeyler olduğunu söyledi. Önceki gece Muratlarda kalmış ve sabah namazına yakın Samanpazarı'ndaki antika pazarına gitmek üzre yayan yola çıkmış. Vardığında henüz kimsecikler yokmuş ortalıkta. Bir duvarın dibine oturmuş, sokak lambasının ışığında beklemeye koyulmu ş. Fakat ortalık öyle bir sessiz, öyle bir garip ki... Rüzgâr esiyor, bir tabela gıcırdıyor, kedinin biri konserve kutusunu deviriyor, evlerden sanki bazı gölgeler çıkıyor, ama görünmüyor... Derken, bizimki en ufak bir hareketten, sesten huzursuz olmaya başlamış. Üstüne sinen havayı dağıtmak için bir sigara yakmış, içindeki ürpermeyi yenmeye çalışmış. Olmadı, ayağa kalkıp bir-iki volta atmış. Sonra birden kendine doğru yaklaşan o karaltıları fark etmiş. Bu nedir diye daha dikkatli bakınca, üç köpeğin hızla ona doğru yaklaştığını görmüş. En önde daha irice kara bir köpek... Kaçayım mı, kaçarsam kovalarlar, hem nereye kaçayım? En iyisi kımıldamayım, derken kara köpek bizimkinin göğsüne doğru atlayıp bir anda yere yıkmış. Öteki köpekler de gelmiş, paçalarından filan kapmışlar. Bizimkisi bir yandan yüzünü boynunu korumaya çalışıyor, bir yandan da can havliyle bağırmaya çalışıyormuş imdat diye. İmdat diyormuş demesine ama sesi mi çıkmıyor, kimse duymuyor mu, bir cevap yok! O an beni parçalayıp öldüreceklerini düşündüm, dedi biricik arkadaşım. Gözlerinde hâlâ o anın çaresizliği, korkusu vardı. Sonra ne oldu, dedim. Sonra birden bire bir el üstümdeki köpeği boynundan tutup havaya kaldırdı, öteki köpeklere doğru birer tekme savrurdu . Neye uğradığını şaşıran köpekler kaçışırken, o adam kara köpeği yere yatırıp yumruklamaya başladı. Ben dilim tutulmuş, şaşkın bir haldeyim. Bana döndü, sen iyi misin, dedi. Kekeleyerek, iyiyim, dedim. Hadi, dedi, burada durma git. Ve kara köpeği yumruklamaya devam etti. Ben şaşkınlıkla yerimden fırladım, koşarak oradan uzaklaştım. Koşmak diyorum ama dizlerimin bağı çözülmüş, nerdeyse bir ayağımı sürükleyerek, arada bir dizlerim tutmaz olunca durup soluklanarak dolmuş duraklarına kadar geldim. İki gündür gözüme uyku girmiyor, dedi.

Bu arada çaycı çocuk çaylarımızı getirmişti. Susmu ştuk. Bir şey söylemeden usul usul çayımı karıştırdım. Bir yudum aldım. Cahit her hareketimi süzüyor bir şeyler söylemem için sabırsızlanıyordu. İşlerini iyi yapmışlar, dedim. Ne, nasıl, dedi. Onları beni tuttum, dedim, köpekler o adamın. Arada bir ders vermek istediklerimiz olunca bunu yaparız, dedim. Ciddi misin abi , dedi üniversiteli çocuklar. Yahu saçmalamayın, der gibi baktım. Cahit, ciddi misin sen, dedi. Saçmalama, der gibi baktım. Yahu Cahit, dedim, Allah aşkına bu üst üste yaşadıklarının mantıklı bir izahı var mı? Ne diyeyim ben sana! Bu bir uyarı bence. Sen dilediğin gibi yapmakta özgürsün, benim karşılarda işim var, deyip kalktın. Geri dönüp çayı fondipledin . Cuma günü araba varmış, git babanı ziyaret et, dedim ve çıktım.

Cahit köyüne gitti sonunda. Geri döndüğünde eski Cahit gitmiş, yeni bir Cahit gelmişti. Olduğu yerde zıp zıplıyordu. Mübarek sanki sırıkla yüksek atlamaya hazırlanıyordu. Daha yolda giderken aylardır dizlerinden çektiği ağrıların nasıl birdenbire kaybolduğunu fark edip şaşırmış. Köye varınca utana sıkıla gitmiş, babasının elini öpmüş. Yahu insan babasına küser mi! Neyse oralarda biraz çalışmış, çabalamı ş, gönül almış gönül vermiş. Babasıyla beraber yıllar sonra namaz kıldıklarını öyle bir çocuksulukla anlatıyordu ki, belli ki o da özlemiş. Kerata, şuramda, kalbimde bir kuş var, durmadan cik cik ediyor, dedi. Bizim Cahit eşek kadar adam. Fazla konuşturmadım. Belli ki hâlâ köyündeydi. Müsaade isteyip kalktım. Buraya geldim.

Abi, dedi, üniversiteli çocuklardan biri, peki o köpekler neyin nesiydi? Dedim ki, biz kendi köpeğimize sahip çıkamıyoruz, ne bileyim el alemin köpeğini !..

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Otobüs yolculuklarını neden sevmem?
« Posted on: 29 Mart 2024, 11:39:21 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Otobüs yolculuklarını neden sevmem? rüya tabiri, Otobüs yolculuklarını neden sevmem? mekke canlı, Otobüs yolculuklarını neden sevmem? kabe canlı yayın, Otobüs yolculuklarını neden sevmem? Üç boyutlu kuran oku Otobüs yolculuklarını neden sevmem? kuran ı kerim, Otobüs yolculuklarını neden sevmem? peygamber kıssaları, Otobüs yolculuklarını neden sevmem? ilitam ders soruları, Otobüs yolculuklarını neden sevmem?önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes