> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Tencere >  Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır  (Okunma Sayısı 993 defa)
17 Ekim 2011, 19:18:16
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 17 Ekim 2011, 19:18:16 »



Tencere


Aralık 2006 96.SAYI


Ferzan TOPATAN
kaleme aldı, TENCERE bölümünde yayınlandı.


Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır

Bundan yıllar önceydi, henüz burada çalışmıyordum... O sıralar hem çalışıyor hem de okula gidiyordum. Eşimle aynı üniversitede tanışmış ve okulu bitirmeden evlenmiştik. Bir süre babamlarla oturduk. Sonra teyzemin tek odalı evine kiraya çıktık. Kıt kanaat geçindiğimizi hatırlıyorum. Okul harçları, beyaz eşya taksitleri derken, ay sonu zor geliyordu.

Sonra bir dergiden iş teklifi aldım. Yazı yazacaktım ve para kazanacaktım. Bu ne büyük bir güzellikti!.. Bu güzelliği yapan Mahmut abiydi. Sağ olsun, yazdığım hikâyeleri ona vermiştim de birkaç gün sonra beni arayıp bu iş teklifini yapmıştı. Ayda 100 lira alacaktım. Bu ev kiramız demekti. Nasıl sevinçliydim! İşin en güzel yanı, kendimi o dergide yazmaya layık bulmazken onlar beni aramış ve artık ben de o derginin bir parçası oluvermiştim.

İlk yazılarım pek iyi değildi belki ama Mahmut abi iyi olduğunu söylüyor ve beni yüreklendiriyordu. Bu yüzden aldığım ilk ücretleri hep utanarak almış, sevdiklerime hediyeler alarak harcamaya kalkmıştım. Bazen de yazdığın şeyin bir karşılığının olması insanı yüreklendiriyordu. Okuduğun kitaplar, çektiğin sıkıntılar, sabırlar, şükürler, birlikte yürümeler bir kalemin ucundan kağıda dökülüyor, kağıda dökülen de bir okurun gözlerinde bir şeyleri değiştirmeye duruyordu. Böyle düşünüyordum. Odun kırıyordum. Okuyanlar o odunları sobalarında yakıyor, ısınıyorlardı. Babam derdi ki, bu okuduğun kitaplar, yazdığın yazılar ne olacak? Sınıftaki, iş yerindeki arkadaşlar daha da kötüydü, alaycı, müstehzi, hafifserlerdi... Sonra ne oldu? Bir işe yarıyordu demek yazdıklarım. Üstelik buna verdiğim emek karşılığını buluyordu.

Bir zaman böyle devam etti. Galiba acemiliği üstümden atmış Mahmut abiyi de utandırmamıştım. Okurlar yazılarımla ilgili güzel şeyler söylüyorlardı. Fakat biz yine geçinemiyorduk. Çünkü bir yazarın ihtiyaçları vardı. Bir daktilo, bir bilgisayar, okuyacak yeni kitaplar... Sonra evlenirken edinemediğimiz eşyaları edinme kaygısı ağır bastı. Bir buzdolabımız olsa, teyzemin emanet buzdolabını kullanmasak, bir televizyon alsak, yere bir halı alsak mesela. Belki bir kanepe... Birdenbire borçlu bir adamdım artık. Borç yiğidin kamçısıydı ve yiğitçe kamçı yiyecektik.

Fakat sonra bir şey oldu. Dergi ödemeleri geciktirmeye başladı. Ben birkaç gün idare ettim. Sonraki ay daha da gecikti. O zaman da borç buldum. Sonra biraz daha borç ve kredi kartları geldi. Başkasından borç almayacak, gerektiğinde harcamayı kartla yapacaktım. Buna beni nasıl ikna ettiler, bilmiyorum. İşini iyi yapan bir satıcıydı galiba. Fakat bu tam bir felaketmiş...

Kendi kendime kızıyordum. Ölçüsüz biri oluvermiştim. Kış gelmişti. Muhasebeci üçüncü defadır ödeme yapacağını söylediği tarihi ertelemişti. Sonra o gün bir başka kişiye ödeme yapıldığını gördüm. Onun o paraya daha çok ihtiyacı vardı demek ki... Sonra biri dedi ki, “Senin başka işin de var. Buradakilerin tek maaşı bu. Kendini onlarla kıyaslama.”

Haklıydılar. Kendimi nasıl kapıp koyuvermiştim. Öyle ya.. Ya dergi yarın kapansa? Kime sormuş da borçlanmıştım! Ama ödeme artık o kadar gecikmişti ki... Dergiyi arayıp muhasebecilerin kendini yok dedirtmelerinden ben utanıyordum artık. Sonra ben, belki de iki satır yazı yazıyordum ve neredeyse muhasebeci kadar para alıyordum!

Bayram böyle geldi ve geçti. Artık ne yazmak istiyor ne de dergiye gitmek istiyordum. Birden bunun belki de artık benim dergide istenmediğim anlamına geldiğini düşündüm. Öyle ya, git demektense gitmem gerektiğini anlayıp, benim ayrılmamı istiyorlardı. Bunu daha önce anlamadığım için kendimden utandım.

Hemen Mahmut abiyi arayıp istediği zaman yazmayı bırakabileceğimi söyledim. Bana çok kızdı. Kendisinin de zaman zaman muhasebe konusunda sıkıntı çektiğini ama bunun geçici olduğunu, bunun bir tür kabızlık olduğunu, buna alışmak gerektiğini söyledi. Sevinmiştim. Kabızlık dediğin nedir ki, geçer nasılsa... Geçmedi...

Teyzemden kalan odun ve kömür bitmek üzereydi. Sonra çok soğuk bir gündü. Mahmut abi aradı. Muhasebeyle konuşmuş para hazırmış. O gün okula gitmedim. Doğruca muhasebede aldım soluğu. Muhasebeci nasıl olduğumu sordu. Allah Allah, ne kadar saçma bir soru! Neredeyse iki aydır para alamamıştım. Bana üç aydır para alamayan insanları söyledi. Sevinmeliydim yani. Ona bayramdan önce maaş alıp alamadığını sordum. Odadaki diğer insanlar saksıda sardunya oldular o an. O imzalamam için bir kağıt uzattı. Paranın tamamını alamayacaktım. Bir sebebi vardı. O sebep, beni yazı yazıp para kazandığım için öyle aşağılıyordu ki... Kalkıp gitmeliydim. Küçük kağıt paralardan bir deste para. Para sayamam ki. Cebime koydum. “Saymayacak mısın?” dediler. Saymayacaktım. Sayıp da beni satın aldıklarını hissetmek istemedim. Çıktım. Kar yağıyordu. Gökyüzü beyaz ayetlerle kaplıydı.

Bir ardiye buldum. Odun aldım. Hayatımda ilk kez odun aldım. Pazarlık yapamadım. Odunu getirdiler. Yükleyip boşaltma ücrete dahildi. Sonra telefon edip kömür istedim. Kömürü kapının önüne yıkıp, yağan karlar altında, cebimdeki neredeyse son parayı da aldılar. Şimdi kömürü içeri taşımalıydım. Sonra bir adam çıkageldi. “Taşıyım mı abi?” dedi. Benden en az yirmi yaş büyük, kara bir adam. “Yok” dedim, “ben taşırım.” Küreği alıp davranmıştım ki adamın beni izlediğini fark ettim. “Ne oldu?” dedim. “Abi bu işi sen yaparsan biz ne iş yapacağız?” dedi. Kar bir zonklama gibi yağıyordu. Benim bir mesleğim yok muydu? Vardı. Ama onun mesleği buydu ve onu da ben yaparsam o aç kalacaktı... Bir parça kömür boğazıma takıldı.

“Kaça taşıyacaksın?” dedim. Cebimde kalan son parayı söyledi. Kürek elimde dikilmiş, kar ikimizin gözleri arasında uçuşurken, zaman verdiği her şeyi geri istiyordu benden. “Peki, taşı.” dedim. “Sağol abi.” dedi. Kendi küreğinin sapına tükürüp, bismillah dedi ve kovaları doldurmaya başladı. Sonra hızla merdivenleri indirip kömürlüğe boşalttı. O kadar hızlı bitirmişti ki işini ve öyle temiz yapmıştı ki.. Keşke daha fazla param olsaydı, demiştim içimden. Ona vermek için. Gerçi almazdı herhalde. “Allah razı olsun abi.” deyip, parasını aldı ve kar taneleri içinde kayboldu.

Eşim okuldan geldiğinde sobayı nihayet yakmıştım. Yanan sobayı ve odun çuvalını görünce çok sevindi. Gözleri ışıl ışıl bana baktı. Ben elleri yüzü kara bir yazar müsveddesiydim. Ama soba yakabiliyordum işte...

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır
« Posted on: 19 Nisan 2024, 21:55:24 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır rüya tabiri, Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır mekke canlı, Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır kabe canlı yayın, Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır Üç boyutlu kuran oku Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır kuran ı kerim, Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır peygamber kıssaları, Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktır ilitam ders soruları, Ömrüm Seni Sevmekle Nihayet Bulacaktırönlisans arapça,
Logged
01 Şubat 2012, 22:06:53
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 01 Şubat 2012, 22:06:53 »



      Sobayı yakabildiğinden midir nedir,içimi ısıttı bu hikaye..Allah razı olsun..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes