๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Tencere => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 10 Temmuz 2011, 08:19:30



Konu Başlığı: Nedir Benim Bu Yaşlı Teyzelerle İmtihanım!
Gönderen: Zehibe üzerinde 10 Temmuz 2011, 08:19:30
Tencere


Kasım 2010 143.SAYI


Serhat ALBAMYA kaleme aldı, TENCERE bölümünde yayınlandı.

Kayda Değer Diyaloglar

İşe yeni giren bir arkadaş, müdürünün yanında Mısır’dan gelen tüccarlara katalogdaki malları tanıtacak, fakat aklına bir türlü “en iyisi bu” demek gelmiyor.

Heyecandan bildiği İngilizceyi unutan arkadaşımız tüccarlara ürünü göstererek şöyle diyor:

– This product is... eee... This product is Maşallah!..

Arkadaş durumu böyle toparlıyor. Neyse ki Mısırlı tüccarlar ürünü satın alıyor ve arkadaşımız da İngilizce ile olan imtihanını bu şekilde vermiş oluyor.

...

Birkaç arkadaşım lokantada pidelerini yiyip hesabı ödemek üzere kasaya gidince, müessesenin garip çırağı yanlarına gelip kendince hesabı çıkarıyor:

– Tamam abi, 3 lira, 6 lira, 7 daha ... 3 buçuuk...

Neyse ki usta duruma bir şamarla müdahale ediyor ve toplandıkça azalan fiyat normale dönüyor.

Nedir Benim Bu Yaşlı Teyzelerle İmtihanım!

Geçenlerde evden çıkmış, markete doğru yürüyordum. Sokağı döner dönmez onu gördüm. O, bizim muhitte pek fazla bulunan, gideceği yeri unutan, fakat ille de oraya gitmek isteyen yaşlı teyze!

Daha önce de başıma gelen “yaşlı teyzeleri evlerine geri götürme” tecrübelerimden dolayı daha ilk bakışta kaybolduğunu, bir yeri ya da birilerini aradığını anladım.

Ben ona doğru yürürken sessiz sessiz bekliyor, bir yandan da soluklanıyordu. Tam yanına yaklaşmışken maceramızı başlatan soruyu sordu:

– Evladım Esin hanım nerede oturuyor?

Daha önce de gideceği yeri unutan teyzeler görmüştüm ama bana bu kadar küçük bir ipucu vererek adres bulmamı isteyen bu teyze bambaşkaydı.

Söylediğine göre Esin hanımlar bu muhitin en eski sakinleriydi ve her eski mahalleli gibi, bütün buralar eskiden onlarındı. Zaten civarda pek kimseyi tanımayan ben, böyle çaresiz bir şekilde, ağır ağır ilerlemeye çalışan yaşlı teyzenin halini görünce dayanamayıp yardım etmeye karar verdim.

Tam yanına geçip apartman apartman zillerdeki isimlere bakacaktım ki epey ileride iki kadının bana el kol işareti yaptığını fark ettim. Ses etmeden beni çağırıyorlardı. Teyzeyi oraya yöneltip kadınlarla konuşunca durum aydınlandı.

Kadınlardan biri yaşlı teyzenin bakıcısıydı ve öğrendiğime göre teyzemiz çok huysuzdu. Benden ona gidip doktor olduğumu, derhal onu evine bırakmam gerektiğini söylememi istedi.

Tekrar yaşlı teyzenin yanına varınca olay iyice zorlaşmaya başladı. Maksat yardım ya, dedim ki:

– Teyzeciğim, ben doktorum, gelin sizi evinize götüreyim.

Teyze bastonunu havaya kaldırarak:

– Hadi ordan, hiç doktor tipi yok sende, diyerek azarlayıverdi.

Ben de durumu toparlamak için:

– Madem evinize gitmeyeceksiniz, gelin Esin hanımı beraber bulalım, deyiverdim. Bana biraz kızsa da yardım teklifimi geri çevirmedi.

– Gir koluma, dümdüz sokağın sonuna doğru gideceğiz, diye talimat verdiğinde bastonun korkusuyla çaresiz koluna uzandım fakat bu sefer de:

– Hiç mi bayan kolu tutmadın! Kol öyle mi tutulur, diye söylenmeye başladı.

Zor bir sınavın tam ortasındaydım, bir yandan Esin hanımın nerede oturduğunu, bir yandan da kafaya bastonu yemeden nasıl kurtulacağımı düşünüyordum. Derken aramızdaki buzları eriten sorusu geldi:

– Okuyo musun sen?

Sesi hâlâ beni sorgular gibiydi. Doktor olduğum yalanını hemen anladığından başka yanlış bilgi vermemeye karar vermiştim.

– Evet, İngilizce öğretmenliği son sınıf.

– Ooow! Really? (Ooo, gerçekten mi?)

Teyze beni şaşırtmaya devam ediyordu. Kusursuz aksanıyla ingilizce sohbete girişince dayanamadım, sohbeti sürdürdüm:

– Yes, I hope i’ll finish the school this year. (Evet, ümit ediyorum bu sene okulu bitireceğim.)

– Well. I’m a teacher since 1985. (İyi. Ben 1985’ten beri öğretmenim.)

Baktım ki bu sohbet Cambridge Üniversitesi kano yarışlarına kadar uzayacak, yavaştan teyzeyi bırakıp, bi’ koşu zillere bakmaya karar verdim. Fakat teyzemin buna müsadesi yoktu. Gideceksek beraber gidecektik! İçimden “Eveet! Serhat aldın başına macerayı” diye düşünüp etrafıma bakarken, birden arkamızda onu gördüm.

Hani beklediğiniz otobüs siz durağa varır varmaz yanaşır ya, onu görünce öyle mesut oldum. Gelen yaşlı teyzenin bakıcısıydı. Bana yavaş yavaş uzaklaşmamı işaret etti. Ben ona bakarken teyze beni fark etmiş olacak ki:

– Kime bakıyorsun sen? Bellii, sen gideceksin! Git o zaman, diyerek beni azat etti.

Kendisine güzel dileklerimi iletip uzaklaştım.