> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Tencere > Bir Merasim ki
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir Merasim ki  (Okunma Sayısı 632 defa)
13 Temmuz 2011, 07:37:24
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 13 Temmuz 2011, 07:37:24 »



Tencere


Eylül 2010 141.SAYI


Serhat ALBAMYA kaleme aldı, TENCERE bölümünde yayınlandı.

Bir Merasim ki...

Temmuz ayının ortası, bir ikindi vakti arkadaşımın evindeydik. Arkadaşım KPSS sınavına hazırlandığı için bulaşık yıkamayı bile bir zaman kaybı olarak görüyordu. Her akşam “bu gece sabaha kadar test çözeceğim” diyerek çalışacağı konuları ayarlıyor, günlük planını buna göre yapıyordu.

Dışarıdan gelen dua seslerini duyana kadar her şey gayet normal gibiydi. Caddenin karşısına bakıp bir apartmanın önüne dizilen sandalyeleri görünce bir cemiyetin başladığını anladık. İkindi vakti akşama dönerken başlayan mevlit beni şaşırtmıştı. Cemiyetin ne için toplandığını anlayamamıştım. Acaba bir sünnet düğünü mü, yoksa bir cenaze mi? İkindi vakti cenaze olur muydu?

Kafam karışmıştı. İnsanların tavır ve yüz ifadelerinden ne amaçla toplandıklarını çözmeye çalışıyordum. Fakat köşede suratını asıp oturmuş sigara içen adam ile arkadaşının ensesine vurup şakalar yapan gencin ruh hali bir tezat oluşturuyordu. Dolayısıyla cenaze de olabilirdi, düğün de. Bir saat kadar durumu çözemedim, birden o sesi duydum:

– Deneme deneme, pıssssss!.. See e e, ss e e e....

Bu ses yaz aylarının en dayanılmaz sesiydi, bu ses bütün gecenin karın ağrılarıyla geçeceğinin işaretiydi. Bu ses bir piyanist şantör ya da adı her neyse onun sesiydi. Belli ki cemiyet cenaze için değil, sünnet düğünü için toplanmıştı. Geçmiş olsundu...

Bir mahallede yani bir ortak yaşam alanında olduğunu tamamen unutmuş, hava kararana kadar yaz aylarının popüler parçalarını sanki bir stadyuma duyurması gerekiyormuşçasına devasa hoparlörlerle çalan piyanist, yaklaşan gecenin uzun olacağını inceden inceden hissettiriyordu.

Piyasanın meşhur şarkıları bitip hava kararınca, piyanistin gelen istekler üzerine seslendirdiği parçaları dinlemeye başladık. Coşkuyla çalıyor, nota kavramına bağımsızlığını ilan edercesine detone söylüyor ve bu çabasıyla “dans pisti” olarak adlandırdıkları yerde sadece üç çocuğu oynatabiliyordu.

Bir yandan arkadaşımın “Ders çalışamıyorum!” feryatları, bir yandan piyanistin “Ooo, arka sıra kolbastıya doymadı, öleyse devam!” sözleri, bir yandan da sıcaklığı gittikçe artan ev bilincimi yitirmeme sebep olmuştu. Tüm bunların üzerine sinir bozucu bir takı töreni başlayınca iyice koptum. Mikrofonu eline alan bir amca gelen misafirlerin sünnet çocuğuna ne kadar para taktıklarını söylüyor, verilen miktara göre de ses tonunu değiştiriyordu. Bu gürültüye bütün gece dayanamayacağımızı anlayıp evden çıkmaya karar verdik. Öyle de yaptık. Dışarıda bir iki saat geçirip, belki bitmiştir umuduyla sokağa dönünce karşılaştığımız manzara bizi daha da şaşırttı. İstekler gelmeye devam ediyor, piyanist çalıyor,  mahalleli camlara balkonlara yığılmış, ortada bilinçsizce hareket eden çocukları seyrediyordu. Çiftetelli bitiyor, halay başlıyordu, halay bitiyor kolbastı devreye giriyordu. Saat gece 12’yi beş geçiyor fakat sünnet düğününün coşkusu bitmek bilmiyordu. Saat 12.30 olunca klavyenin sesi kesildi, zaten fazla kalabalık olmayan izleyiciler dağıldı, sandalyeler ertesi gün toplanmak üzere sokakta bırakıldı.

Pencereden olup biteni seyrederken ders çalışmaktan ümidini kesmiş arkadaşım olayı özetleyen soruyu sordu:

– Şurada yaşanan sünnet olayı, Peygamberimizden kalan sünnet olayıydı değil mi?

Bir Gezginin Günlüğü-14

Sedat gülmeyi bırakıp kendine gelince önünde durduğumuz depoyu andıran mekana girdik. İçeri girmemle sevinç çığlığı atmam bir oldu. Çünkü tamiri yapan kişi motorumun tepesine oturmuş bana gülümsüyor, bir yandan da kornasına basıyordu. Günlerdir tamir edilmeyi bekleyen motorumun sağlamlığı sesinden bile anlaşılıyordu. Sedat;

– Hadi yine iyisin, diyerek omzuma vurdu.

Daha sonra tamiri yapan kişi motorun üzerinden indi ve bir el işaretiyle denememi söyledi. Direksiyonun başına geçince birden bu köye ilk geldiğim günü, beni minibüslerine alan insanları, bağ evine ilk gidişimi hatırladım. Sedat mutluluğumu yüzümden okuyormuş gibi bakıyordu. Küçük bir deneme turuna çıkmak için gaza bastım, bulunduğumuz sokaktan ileriye doğru sürüp geri döndüm. Eşyalarımı sabahtan hazırladığıma göre artık buradan ayrılabilirdim.

. . .

Birkaç saat sonra gideceğimi duyan insanlar bağ evinde toplandı. Herkes kendince bir şeyler getirmiş, çantama koymam için utana sıkıla bana uzatıyordu. Çoğu poşetliydi, fakat içlerine bakmadan verilen hediyelerin çoğunun ağızlarında gezdirdikleri o dal parçalarından olduğunu anladım. Hepsine tek tek teşekkür ederek motorumu yolculuğa hazırladım. Veda vakti geldiğinde de hepsiyle sarılıp kucaklaşım. Hepsi aynı şeyi söylüyordu:

– Kurban, Allah razı olsun, hakkını helal et.

Sedat’tan öğrendiğim üzere hepsine aynı cevabı verdim:

– Helal olsun.

Yavaş yavaş bağ evinden uzaklaşırken Sedat da bağ evinin motoruna binmiş bana eşlik ediyordu. Petrolün oraya kadar birlikte gittik. Veda vakti gelince de motordan inip birbirimize sarıldık. Sedat da ben de duygulanmıştık. Kendisine teşekkür edip dostluğundan dolayı çok memnun olduğumu söyledim.

– Yolun düşerse belki yine gelirsin, dediğinde de gülerek;

– İnşallah kurban, diye cevapladım.

– Gider ayak yaptın yine yapacağını, diye gülümsedi ve motoruna atladı.

Ben de direksiyonun başına geçip dikiz aynasında gittikçe ufalan görüntüsüne baktım...

Başlangıçta bana biraz garip gelen bu köyü ve insanlarını, sebebini çözemediğim bu kalabalığı tam geride bırakacakken, köyün çıkışını geçmemden kısa bir süre sonra motordan gelen bir ses her şeyi değiştirdi. Motor birden duruverdi, teklemeden, gürültü etmeden... Ne olduğunu anlayamadan indim, tamir edilen bölgeye baktım, hiçbir sorun yoktu. Orada durmuş motoru seyrederken bir korna sesiyle kendime geldim. İçerisi dolu bir minibüstü. Kapısını açan genç;

– Motor mu bozuldu? Gel seni yakındaki köye kadar bırakalım, diyordu.

Şaşırdım, kendi kendime güldüm. Sanki aslında bunu bekliyordum, bir bahaneyi...

– Peki olur, dedim, çok sağ olun.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir Merasim ki
« Posted on: 26 Nisan 2024, 14:58:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir Merasim ki rüya tabiri,Bir Merasim ki mekke canlı, Bir Merasim ki kabe canlı yayın, Bir Merasim ki Üç boyutlu kuran oku Bir Merasim ki kuran ı kerim, Bir Merasim ki peygamber kıssaları,Bir Merasim ki ilitam ders soruları, Bir Merasim kiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes