> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Tencere >  Ben Metrobüse Binecek Adam mıyım?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ben Metrobüse Binecek Adam mıyım?  (Okunma Sayısı 909 defa)
06 Haziran 2012, 20:14:43
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 06 Haziran 2012, 20:14:43 »



Tencere


Serhat Albamya |
Mart 2012 | TENCERE   
   

Ben Metrobüse Binecek Adam mıyım?


Geçtiğimiz yaz bir iş için Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçmem gerekti. Kadıköy’den metrobüse bindim. İçerisi tıklım tıklım doluydu ve daha da kötüsü milyonlarca liralık aracın kliması çalışmıyordu.

Hani aynı dertten muzdarip olma duygusu insanları birbirine yakınlaştırır, konuşmak için ortak bir payda oluşturur ya… Mesela fatura sıraları veya uzun banka kuyrukları böyle yerlerdir. Birisi mırıldanmaya başlar ve ardından birkaç kişi daha yüksek sesle söylenir. Sırası gelip işi bitince de herkes çeker gider. Böyle yerlerde muhatabınız karşınızda olmadığı için rahatlıkla sistemi eleştirebilir, derdinizi yanınızdakilerle paylaşabilirsiniz. Zararı olduğu kadar faydaları olduğu bile söylenebilir.

Metrobüste o gün böyle bir hava esiyordu. İnsanlar sıcaktan pişmiş, patlayacak yer arıyor, birkaç kişi de sisteme, metrobüsü satın alanlara, bozuk klimaya söylenip duruyordu. Bu kişilerden biri maalesef tam da önümdeydi. İçimden “Göz göze gelme Serhat! Göz göze gelme!” diye kendimi uyarırken korktuğum şey başıma geldi ve derdini biriyle paylaşmazsa çatlayacak olan adamı gözlerimin içine bakarken buldum:

– Ya, dedi, bu kadar para veriyorlar, aldıkları arabalara bak!..

Bir huyum vardır, eğer birinin kulağında kulaklık varsa hiç selam vermem, konuşmaya yeltenmem. Haliyle ben de kulaklıkla bir şey dinlerken karşımdakinden aynı anlayışı beklerim. Ama bu adam kulaklıklarımı çıkartmam için ısrar ediyormuşçasına devam etti konuşmaya. Başlangıçta yarım yamalak duyduğum cümleleri adamakıllı anlayabilmek için iki kulaklığı da çıkarmak zorunda kaldım.

– Yazık bu kadar paraya, şu hale bak insanlar neredeyse üst üste çıkacak!

Bunları söylerken arada hak vermemizi beklermiş gibi bir bana bir de diğer yolculara bakıyordu. Ben, he diyip geçeyim, diye düşündüğümden dediklerine belli belirsiz kafa sallayıp karşılık vermeden dinliyordum. Konuştukça artıyordu öfkesi sanki:

– Hayatta en sevmediğim şeydir toplu taşıma aracı, şu kalabalığa bak, diyordu diğer yolcuları aşağılarcasına.

Tam konuşurken telefonu çaldı, konuşmasından arabasının serviste olduğu, onu almak için yolda olduğu anlaşılıyordu. Bağırarak sürdürdüğü konuşmayı bitirdi ve kapattı. Kapatır kapatmaz kaldığı yerden devam etti söylenmeye:

– Ben, dedi, hayatta kalabalık aracı sevmem! Misal, Ankara’da bir gün minibüse bindim, baktım tıklım tıklım dolmuş, hâlâ birileri binmeye çalışıyor. Verdim şoföre parayı, dedim al iki kişinin parasını, bindirme bunları!

Mavra ya da gerçek, adam yaptıklarını marifet gibi anlatırken köprü üzerindeki durağa gelmiştik. Birden açılan kapılardan giren insanların sesi, sesini bastırmıştı. “Ne biniyorsunuz be, burası zaten kalabalık!” diye çıkışıyordu binenlere. Bağrışları uçurumdan düşermiş gibi azalarak yok oldu.

Derken, ne oldu, nasıl oldu anlamadım ama adam, içeri doluşan insanların arasında itile kakıla bir anda kendini kapının dışında buluverdi. İşin ilginci, öfkeli halinde en küçük bir değişiklik yoktu. Hâlâ söyleniyordu. Kapılar yüzüne kapandı ve biraz önce metrobüse binmeyin dediği insanlarla yer değiştirdi. Kapısı kapanan metrobüs harekete geçip ilerledikçe adam küçüldü, küçüldü ve öyle söylene söylene bir sonraki metrobüsü beklemek üzere gözden kayboldu.

Bakış Açısı


Bir okul müdürü okul kadrosunu toplayıp sunum yapıyor. Sunumda fotoğraflar eşliğinde akan hikâyeyi öğretmenlerin izlemesini istiyor. Hikâye şöyle:

Bir baba, yirmi otuz yaşlarındaki oğluyla parka gider, bir banka otururlar. Baba karşıdaki kuşu gösterip oğluna sorar:

– Bu ne?

Çocuk tereddütsüz cevap verir:

– O bir serçe…

Aradan biraz zaman geçer ve bir süre sonra baba aynı kuşu göstererek tekrar sorar:

– Bu ne?

Çocuk şaşırır ama bozuntuya vermeden cevaplar:

– E, serçe baba!

Aradan biraz daha zaman geçer ve baba kuşu göstererek yeniden sorar:

– Bu ne?

Oğlan bu sefer kendini tutamaz:

– Baba, kırk kere mi söyleyeceğim? O bir serçe dedim ya!..

Adam oğlunun bu öfkesini sükunetle karşılar ve şöyle der:

– Oğlum, bundan 20 yıl önce bu parkta seninle oturuyorduk. Sen bana bu soruyu art arda tam on sefer sordun, ben sana her seferinde usanmadan, öflemeden cevap verdim.
Hikâyenin sonunda çocuk hatasını anlar, mahcup olur. Müdür de hikâyenin etkisinde kalan öğretmenlere kıssadan hisseyi söyler:

– Siz de bu çocuk gibi idareye sık sık soru sorup durmayın!..

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ben Metrobüse Binecek Adam mıyım?
« Posted on: 25 Nisan 2024, 10:31:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ben Metrobüse Binecek Adam mıyım? rüya tabiri, Ben Metrobüse Binecek Adam mıyım? mekke canlı, Ben Metrobüse Binecek Adam mıyım? kabe canlı yayın, Ben Metrobüse Binecek Adam mıyım? Üç boyutlu kuran oku Ben Metrobüse Binecek Adam mıyım? kuran ı kerim, Ben Metrobüse Binecek Adam mıyım? peygamber kıssaları, Ben Metrobüse Binecek Adam mıyım? ilitam ders soruları, Ben Metrobüse Binecek Adam mıyım?önlisans arapça,
Logged
07 Haziran 2012, 06:13:13
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 07 Haziran 2012, 06:13:13 »



    Hikâyenin sonunda çocuk hatasını anlar, mahcup olur. Müdür de hikâyenin etkisinde kalan öğretmenlere kıssadan hisseyi söyler:

– Siz de bu çocuk gibi idareye sık sık soru sorup durmayın!..


      Kıssadan hissede bir acayiplik yok mu ?Burada müdürün,  '' çok soru sorsanız da, ben sabırla cevap veren kişi olacağım'' demesi gerekmez mi ?
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes