> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Tencere >  İçtenlik Zor İş
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İçtenlik Zor İş  (Okunma Sayısı 2465 defa)
24 Ekim 2011, 20:22:45
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 24 Ekim 2011, 20:22:45 »



Tencere


Mart 2005 75.SAYI


Ferzan TOPATAN
kaleme aldı, TENCERE bölümünde yayınlandı.


İçtenlik Zor İş


Niye zor iş anlatayım.

İçten insan potansiyel avdır. Ne avı? Ne avı olacak, komiklik avı. İçten adam girdiği her mecliste, ha-ha hi-hi ile uğurlanır. İçten adam ne yapsa içtenlikle yaptığı için, o an dıştan olan adamlar arasında kabak çiçeği gibi kalır. Böylelerine kek, sazan gibi çiğ ve pişmiş yiyecek adları konur.

Neyse efendim, bir hadisten öğrendiğim kadarıyla hediyeleşmek çok güzel şeymiş. Bunu okudum ve sarsıldım. 10 yaşlarında filandım bu sarsıntı olduğunda ve birilerine hediye vermek için yanıp tutuşmaya başladım. Para yok tabii, ne vereceğiz ki? Kime hediye vereceğimizi biliyoruz. Babamıza annemize, kardeşlerimize ve arkadaşlarımıza...

Karlı bir gündü. Sahip olduğum en kıymetli şeyleri halıya dizdim. Birkaç misket, çocuk dergileri, hikaye kitapları, deniz kabuğu koleksiyonum.. Çok fedakârca bir şey yaptım, ne var ne yoksa hediye etmek için bölüştürdüm. Biraz deniz kabuğu Ünsal'a, bir Tercüman Çocuk Murat'a, Ömer misketleri sever. Hele şu misketi görse nasıl sevinirdi. Babama Senatör marka kalemimi vereyim...

Babama kalemi hemen verdim. Al baba, istersen bu kalem senin olabilir, diye. O da teşekkür etti. İşte bu kadardı. Fakat diğer arkadaşlara utanıp sıkılmadan nasıl verecektim bu hediyeleri. Bir menfaat mi beklemekteydim? Ne deyip de verecektim? Sonunda şöyle karar verdim: Akşam olunca arkadaşlarımın evine gidecek, kapılarının önüne hediyelerimi bırakacak, sonra da zile basıp saklanacaktım. Vay canına, birden bire bu fikir beni iyice sardı. Böylece ben onlara hediye verecektim ama onlar hediyeyi kimin verdiğini bilmeyeceklerdi. İçimden bunu sonsuza kadar da söylememeyi kararlaştırdım. Gözlerim doldu. Bu ne güzel bir davranıştı! Hoş, biraz tuhaf duruyor ama niyetimiz sünnete uymak.

Akşam hediyelerimi ceplerime doldurup bakkala gidiyorum diye evden çıktım. Bizimkilere de belli etmek istemiyordum. Ünsalların evine geldiğimde kapının önünde kalbim güm güm atmaya başladı. Tam o anda apartmana biri girince merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. Adam arkada ben önde, en üst kata kadar çıktık. Allah'tan adam dördüncü katta oturuyormuş. Aşağı inip bir an hızlıca ne yapmam gerektiğini düşündüm. Kapının önündeki ayakkabılar babasının olmalıydı. Hemen cebimdeki en sevdiğim deniz kabuklarını ayakkabının birine, bir iki misketi de diğerine yerleştirdim. Ayakkabının üstüne de geçen ayın Tercüman Çocuk dergisini koydum ve zili çalıp hemen girişteki merdiven boşluğuna saklandım. Biraz sonra babası kapıya çıktı. Nefesimi tutmuş bekliyordum. Onu görmüyordum ama salladığı küfürden babası olduğunu anladım. Kapıyı çarpıp içeri girdi. Şaşkındım. Neden sonra çıkıp baktığımda hediyeler yerli yerinde duruyordu. Son kez kapıyı çalıp apartmandan koşarak uzaklaştım. İlerideki bir ağacın arkasından içeriyi görebiliyordum. Babası çıktı, yanında da Ünsalın kızkardeşi. Kız, “kim o baba?” diye sorunca kıza da küfredip sağa sola bakınırken nihayet yerdeki dergiyi gördü ve dergiye bakarak içeri girdi. Bir süre ağacın arkasında kaldım. Hava soğuktu. Ciddi ciddi soğuktu, nefesimin buğusunu görebiliyordum. Vazgeçmemeliydim. Sırayla diğer arkadaşların hediyelerini de kapılarına bıraktım.

Eve geldiğimde içim huzur doluydu. Fakat babam işten gelmiş, bana öyle bir fırça atmıştı ki... Neymiş, ben onu kandırmışım! Bitmek üzere olan kalemi güya hediye etmiş gibi yapıp üçkağıt yapmışım! Bu haksızlıktı. Bitip bitmediği aklıma bile gelmedi ki. O kalemi seviyordum ve ondan vazgeçip babama hediye etmiştim. Yıkılmıştım.

Ama en kötüsü ertesi gündü. Sınıftaki çocuklar bir sapıktan bahsediyordu. Ünsal'ın babası ayakkabıları giymiş, deniz kabukları kırılıp ayağını kesmişti. Faciaydı. Ömer'in babası da misketleri onun koyduğunu düşünüp, sen ne zaman akıllanacaksın diye Ömer'i pataklamıştı. Murat salak birinin kapılarına dergi bıraktığını, annesinin de onunla sobayı tutuşturduğunu anlattı.

Eve dönerken tam bir kazma olduğumu düşünüyordum. Barış Manço'nun şarkısı kulaklarımda çınlıyordu: “Kazmaaaaa!..” Bir an durdum. Kimseyi memnun edememiştim. Peygamber Efendimiz'in duasını almak için hediye vermek istemiş, fakat her şeyi elime yüzüme bulaştırmıştım. Kendimi karlara sırtüstü bırakıp ağlamaya başladım. Birileri yaklaşınca kalkıp karda bir şeyler yazmaya başladım. Sonra donmuş karın üzerine bir kalp çizdim. Bunu usul usul kenarlarından delip yerinden çıkardım. Elimde kardan bir kalp vardı. Bu ne enteresan bir şeydi! Düşürmeden eve kadar koştum. Kapıyı açınca anneme uzattım. Annem baktı. Muhtemelen ne can alacak gibi zile basıyorsun diyecekken, öylece kaldı. Sonra kalbi eline aldı, kolunu boynuma dolayıp, yavrum diye beni bağrına bastı. Ben gelemem böyle şeylere. “Uf anne ya boğacaksın beni!” deyip gözleri ıslak annemi kapıda bırakıp odama kaçtım.

İşte o yıllar böyle geçti. O gün bugün içtenlikle alıklık arasındaki ince çizgiyi düşünür dururum.

Diyaloglar


- Abi ne biçim horluyorsun sen?

- Hıı horluyor muyum?

- Evet abi ya. Kes abi ya şu horlamayı!

- Peki bıçak getir

***

- Çayı ters karıştırıyorsun..

- Farkında değilim. Olsun, ne olacak ki?

- Olmaz, değiştir onu. Öyle karıştırma!

- Hasta mısın oğlum, niye karıştırmayım?

- Zaman sanki tersine dönüyor, yapma.

- Cık cık...

En Gerideki Adam


Bir sabah tramvaydan indikten sonra yavaş yavaş yürürken, benimle birlikte tramvaydan inen ve önümde yürüyen üç adamın hareketlerini izlemeye koyuldum.

En öndeki, sanki arkasından biri kovalıyormuş gibi acele adımlarla yürüyordu. Herkesi bir hayli geride bırakmıştı. Kendi kendime, “bu adam hayatta mutlaka başarılı olacaktır” diye düşündüm. Onun arkasından giden adam sakin adımlarla ilerliyordu. “Belki bu adam da hayatta bir şeyler başarabilir” dedim. En arkadaki adam ise elini kolunu sallayarak yürüyordu. “Bu adam hayatta hiç bir şey başaramaz” diye mırıldandım.

Sonra birden şunu farkettim: Ben bu adamların en arkasındayım...

(Okuyucumuz Sevgi Aykurt'a teşekkürler.)
 


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İçtenlik Zor İş
« Posted on: 28 Mart 2024, 12:53:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İçtenlik Zor İş rüya tabiri, İçtenlik Zor İş mekke canlı, İçtenlik Zor İş kabe canlı yayın, İçtenlik Zor İş Üç boyutlu kuran oku İçtenlik Zor İş kuran ı kerim, İçtenlik Zor İş peygamber kıssaları, İçtenlik Zor İş ilitam ders soruları, İçtenlik Zor İşönlisans arapça,
Logged
10 Haziran 2012, 18:02:35
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 10 Haziran 2012, 18:02:35 »



    Sonra donmuş karın üzerine bir kalp çizdim. Bunu usul usul kenarlarından delip yerinden çıkardım. Elimde kardan bir kalp vardı. Bu ne enteresan bir şeydi! Düşürmeden eve kadar koştum. Kapıyı açınca anneme uzattım. Annem baktı. Muhtemelen ne can alacak gibi zile basıyorsun diyecekken, öylece kaldı. Sonra kalbi eline aldı, kolunu boynuma dolayıp, yavrum diye beni bağrına bastı. Ben gelemem böyle şeylere. “Uf anne ya boğacaksın beni!” deyip gözleri ıslak annemi kapıda bırakıp odama kaçtım.

İşte o yıllar böyle geçti. O gün bugün içtenlikle alıklık arasındaki ince çizgiyi düşünür dururum.


    Yazan kardeşim anlamış olmalı.. Bu dünya mükafat ve ücret yeri değil..Hizmet ve çalışma yeri..Mükafatlar, öbür alemde inşaallah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

12 Haziran 2012, 00:40:25
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« Yanıtla #2 : 12 Haziran 2012, 00:40:25 »

Emeğine sağlık kardeşim..
Bazen yaptığımız hataların hiçde farkında olamayabiliyoruz..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

18 Kasım 2015, 17:59:05
Yağmur Gmş

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 3.554



« Yanıtla #3 : 18 Kasım 2015, 17:59:05 »

Bismillah...
Allah herkese içten olmayı nasip etsin. Bir insan ne kadar içten olmaya çalışsa da bir davranışı içten olmadığını gösterir.
Allah cc. razı olsun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

İnsanın büyüdükçe mi artıyor dertleri,
Yoksa insan büyüdükçe mi anlıyor gerçekleri...
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes