Konu Başlığı: Tekfir konusuyla ilgili bazı görüşler Gönderen: Safiye Gül üzerinde 27 Ekim 2010, 15:37:13 Tekfir Konusuyla İlgili Bazı Görüşler Ve Bu Görüşlerin Değerlendirilmesi Tekfir konusuna geçmeden önce bu konuda aşırı görüşlere sahip insanların belli başlı iddialarını sıralamak istiyoruz. Tekfirde aşırı gidenlere göre: 1- Toplumların hepsi kafir ve müşriktir (özellikle bugünkü toplumlar). 2- Toplumlara müşrik demeyenler de müşriktir. 3- Kendi fikirlerini kabul etse bile onlara biat etmeyenler de müşriktir. 4- Günümüz toplumlarında et yenmez, selam verilip alınmaz. 5- Günümüz toplumlarına mürted gözüyle de bakılabilir. 6- Tüm mezhep imamları -güya- onların görüşlerinin aksini söylememişlerdir. Keza Seyyid Kutub Mevdudî, E. Hamdi Yazır gibi alimler de onların fikirlerini savunmuşlardır. Onlar tarafından ortaya atılan diğer görüşlere de ileride değineceğiz. Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla Şimdi yukarıdaki meseleleri bir bir ele alalım: 1- Herhangi bir konuda fetva sahibi olmak, hüküm ve fikir belirtmek öncelikle alimlerin işidir. Yani avamdan bir müslüman da pekala Kur'an'ı, sünneti uğraş vererek anlayabilir ama takdir edilmeli ki bu uğraşı öncelikle halleden kişiler alimlerdir. Dolayısıyla önce alimlere danışılmalıdır. Çağımızda tevhid ehli müslümanlarının güvenilir bulduğu alimler de bellidir. Bunlar: Seyyid Kutub, Mevdudî, A. Udeh, M. Bakır, M. Kutub, Mutahhari, E. Hamdî, Y. El-Kardavî, Said Havva... Tabi günümüz-çağımız alimleri olarak bunları saydık. Bu alim ve araştırmacılarımız da kitaplarından anladığımız kadarıyla, çağımızda içinde yaşadıkları toplumların tüm fertlerine müşrik olarak bakmamış ve müşrik muamelesi yapmamışlardır. Bu alimlerimizin görüşleri nakle de akla da uygun olduğu için kabul edilmelidir. Gerçi her insan hata yapabilir ancak itikadi konularda yukarıda adı geçen alimlerin çok hassas davrandıklarına içtenlikle inanıyoruz. Bununla beraber bir insan: "Hayır bu alimlerin dediklerine katılmıyorum, benim fikirlerim daha doğrudur ve bana kendi fikirlerim yeter" diyorsa o zaman o kişinin dinde ne derece ilim ve anlayış sahibi olduğuna bakmak gerekir. Ayrıca yukarıdaki alimlerden -varsayalım ki- birkaçını bir kenara bıraktık, peki diğer kalan alimlere ne yapacağız. Tüm alimleri silip atarsak geriye kim ve ne kalacaktır? Mevzuya dönecek olursak, bir kişi "toplumlara bakış açısı meselesinde" kendisi Kur’an alimi değilse alimlere tabi olması gerekmektedir. Gelelim alimlerin görüşlerine: Seyyid Kutub eserlerinin çoğunda ve özellikle Fîzılali'l-Kur'an'da günümüz insanını lügat anlamıyla müşrikler gibi görse de ıstılahı anlamda müşrik görmemektedir. Örneğin "İslam Kapitalizm Çatışması" adlı eserinde[2], (günümüzde) halkında müslümanların yaşadığı toplumları İslam ümmeti olarak anmaktadır. Yine yukarıda adı geçen eserinde yaşadığı toplumu -Mısır toplumunu- büyük çoğunluğu müslüman olan bir ülke olarak tanımlamaktadır. Peki, Seyyid Kutub, bazı eserlerinde[3] günümüz toplumlarını tamamen kafir saymamasına rağmen neden "Fîzılaül-Kur'an"da ve "Yoldaki işaretler"de günümüz toplumlarına yine neden kelime anlamıyla müşrik olarak bakmaktadır. Aslında burada anlaşılmayan veya çarpıtılan şudur. Bir kelimenin -lügat- anlamı ayrıdır, ıstılahı anlamı ayrıdır. Istılahî anlam bir kelimenin Kur'an ve Sünnette sosyal hayatta çerçevesini bulan anlamıdır. Örneğin Yunus (a.s)'ın dilinden söyletilen "muhakkak ben zalimlerden oldum" ayetinde zulüm lügat anlamıyla kullanılmıştır. Oysa yine başka bir ayete göre "Zalimler, Allah'ın hükümleriyle hükmetmeyenlerdir."[4] Bu iki ayet arasında asla çelişki yoktur. İlk ayette zulüm lügat anlamıyla, amelî anlamıyla kullanılmış ikinci ayette ise itikadı anlamıyla-istilahî anlamıyla kullanılmıştır. Kelimelerin ve özellikle Kur'anî kelimelerin lügat ve istilah anlamları ile kelimelerin itikadî ve ameli anlamlarıyla ilgili olarak Yusuf El-Kardavi’nin, İbn-i Hacer Askalani’nin eserlerine bakılabilir ki bu eserlerden ileride bahsedeceğiz. Seyyid Kutub'a tekrar dönelim. Çağımızda dünya toplumuna göre sayısı fazla olmayan muvahhid neslin medar-ı iftiharı olan bu şehidimiz “İslam Düşüncesi I" adlı eserinde, "İstikbal İslam'ındır" adlı eserinde, Fizılal'in 16. cildinde İhlas Suresi tefsirinde yaşadığımız toplumları da önceki toplumları ve devletleri de hiç de kafir saymamaktadır. Yani, geçmişte ve günümüzde halkında müslümanların yaşadığı toplumlara müşrik olarak bakmamaktadır. Sonuç olarak Seyyid Kutub'un kullandığı cahiliye kavramı da müşrik kavramı da insanlığın ve toplumun genel yapılanması hakkında kullanılmıştır. Yani S. Kutub toplumu tüzel bir kişilik olarak kabul etmiştir. Eğer böyle kabul etmese mahkemede yargılandığı günlerde son sözlerinde şunları söyler miydi?: "Biz insanları tekfir etmiyoruz. Bu çarpıtılmış bir nakil... Biz diyoruz ki insanlar inanç sisteminin hakikatini bilmemeleri, onun gerçekten ne demek olduğunu kavrayamamış olmaları ve İslamî yaşantıdan uzak bulunmaları bakımından, cahiliye toplumunu andırır bir hale gelmiştir..."[5] Cahiliye kelimesi de nasslarda -Kur'an ve Sünnette- "mutlak küfür" anlamında değildir. Yani bu kelime her zaman kafirleri nitelemez. Bu konuyla ilgili ayet, hadis ve alimlerin görüşleri hiç de az değildir. Daha geniş bilgi için İ. Kayyım el-Cezvî, "Namazın Hükmü-İmanın ve Küfrün Mahiyeti" adlı eserinden ileride bahsedeceğiz. Gelelim İbn-i Teymiyye ve diğer müçtehid imamların toplumlar hakkındaki görüşlerine: İ.Teymiyye, Türkçe adıyla Külliyat denilen eserinin üçüncü cildinde tekfir konusunda görüşlerini izah ediyor. Teymiyye eserlerinden anladığımız kadarıyla yaşadığı zamanda tasavvufçulardan, kelamcı ve felsefecilerden açık şirkini-hatasını ve küfrünü gördüğü kişileri tekfir etmiştir. Yoksa tasavvufun ilk şekillerine veya hepsine de karşı çıkmamıştır. İ. Teymiyye bu konularda çok makuldür ve Selef metoduna bağlıdır. Teymiyye'ye göre insanları tekfir etmek ayrı bir şeydir ve "kim şunları yaparsa kafir olur" demek de ayrı bir şeydir. Yine İbn-i Teymiyye insanların kendilerine doğru bilgiler ulaşmadığı sürece veya bu bilgiler ulaştığı halde hükmünü iyi anlamadıkları sürece bu insanları da tekfir edilmemesi gerektiğini söyler. Kur'an-ı Kerim'de onlarca ayette "bilmemenin mazaret olmadığına dair" bilgiler vardır. Peki İbn-i Teymiyye bu ayetleri bilmiyor mu? Şüphesiz Teymiyye gibi muvahhid bir alim bu ayetleri okumuştur. O halde anlaşılması gereken şudur. İbn-i Teymiyye de insanların kalû belada söz verdiklerini, elçilerle muhatap olduklarını, Allah'ın kendilerine akıl verdiğini biliyor; fakat onun söylemek istediği şu olmalı: İnsanlar bazı seri hükümleri ve esasları iyi anlayamamış olabilirler. Ya da unutmuş olabilirler, Bu da gayet makul bir durumdur. [6] İbn-i Teymiyye'nin cezaevine atılmasının sebebi de yaşadığı toplumu-devleti kafir sayması değildir. O, müteşabih ayetler konusunda diğerleriyle anlaşamadığı için bir komployla hapse atılmıştır. Onun Muhiddin-i Arabi'yi tekfir ettiği ise doğrudur. M. Arabî konusunda Teymiyye gibi düşünen alimlerin sayısı da az değildir. İ. Teymiyye buna rağmen Külliyat'ta bazı tasavvufçuları hayırla anmakta (Cüneyd-i Bağdadi'yi, A. Geylani’yi, Selçuklu Sultanı Mahmut Sebüktekin'i de) açıkça övmektedir. Onun zindana atılış sebeplerinden biriside "Hameviye" adlı fetvadan dolayıdır. Bu konuda Mısır kadısıyla görüş ayrılığına düşmüştür. Yine Teymiyye'nin yaşadığı toplumla beraber Moğollara karşı savaşa gittiği de bilinmektedir. Yine İbn-i Teymiyye yaşadığı toplumu da "müslüman ümmet" olarak anmaktadır. Peki, İ. Teymiyye'nin yaşadığı toplumun özellikleri neydi? Teymiyye'nin yaşadığı toplum, hilafetle idare edildiği iddia edilen bir saltanat rejimiydi. İslam'ın hükümlerinden birçoğu uygulanmıyor ve açıkça sultanlar tarafından Kur'an ve peygambere de karşı çıkılıyordu. Abdulkadir Udeh adlı alimin de "İhvan-ı Müslimin" cemaati mensubu olduğunu biliyoruz. İhvan Cemaatinin de "Tekfir Cemaatinin" görüşlerine karşı olduğu herkesçe malumdur. Ayrıca İslam inkılabı yapılan coğrafi bölgelerdeki alimlerin de Mısır kökenli Tekfir Grubunun görüşlerini savunmadıklarını bilmekteyiz. Keza Yusuf El-Kardavî tekfirde aşırı gidenlerle ilgili özel eserler kaleme almıştır. El-Kardavî, toplumları genel olarak cahil görmekte, tebliğe muhtaç görmekte ama herkesi kafir saymamaktadır. Herkesi kafir saymayı haricî metodu olarak adlandırmaktadır. Elmalılı Hamdî Yazır'ın da görüşleri bellidir. Örneğin "Hak Dini" adlı tefsirinde [7] günümüz toplumunda kesilelerin yenilebileceği fetvasını verir. Ve Mevdudî, büyük düşünür ve muvahhid, öncü alimlerimizden olan bu şahıs çeşitli eserlerinde günümüz toplumlarını tekfir etmediğini, müşrik muamelesi yapamayacağını ve bu konuyla ilgili, Kur'an'da sayısız araştırma yaptığını söylüyor. [8] Çağımızın tanınmış düşünürü ve alimi Muhammed Kutub da eserlerinde, kardeşi Şehid Seyyid gibi toplumları dışlamakta, tenkid etmekte, İslam'dan uzaklaşmış saymaktadır. Fakat asla herkesi kafir saymamaktadır. Son eserlerinden olan "Kavramlar" adlı kitabında herkese kafir demediğini açıkça beyan etmektedir. [9] Bu satırların sahibini Kur'an'ın ve Sünnetin görüşleri ve bunların gölgesinin altında barınan alimlerin görüşleri bağlar. Yukarıdaki açıklamalara bakarak günümüzde yaşayan herkesi müslüman saydığımız da zannedilmemelidir. Bilinmesi gereken başka bir durum da şudur: Tekfir konusundaki görüşlere kaynaklık eden bazı yazarların ilmi konumu da İslam ülkelerinde tartışılmaktadır. Tekfir konusunda aşırı giden kesimlerin ayet ve hadisleri sistemli bir şekilde ele almadıklarına ve alimlerin kitaplarından da istedikleri görüşleri istedikleri gibi ele alıp yorumladıkları iyi bir incelemeden sonra anlaşılabilir. Yoksa insanların bol sayıda ayet-hadis okumaları cazip gelebilir ki bu Haricilerin de uyguladığı bir yöntem idi. [10] [2] Seyyid Kutub, İslam Kapitalizm Çatışması Bir Yay. s. 37-91. [3] Seyyid Kutub, Son Sözler, Nehir Yay, s. 46-85. [4] Maide Suresi: 44-47. [5] Seyyid Kutub, Son Sözler, Nehir Yay. s, 46-47. [6] İbn-i Teymiyye, Mecma'ul-feteva, Külliyat, Tevhid Yay. c. 3, 5 s. 197-237. [7] Elmalılı Hamdi, Yazır, Hak Dini Kur’an Dini Kur’an Dili, Azim yay. c. 3. s. 167. [8] Mevdudi, Gelin Müslüman Olalım, Pınar Yay. s. 50. [9] Muhammed Kutub, Kavramlar, Risale Yay. s. 60, 82, 91, 94, 98, 115, 142, 162, 168, 263. [10] Hüseyin Yunus, Tekfir Meselesi, Ahenk Yayınevi: 9-17. Konu Başlığı: Ynt: Tekfir konusuyla ilgili bazı görüşler Gönderen: Ceren üzerinde 09 Nisan 2016, 04:06:10 Esselamu aleykum.Yasamina rehber oalrak kur ani kerimi ve sunnetleri alan ve helal dairede yasayip yanlisa dusmeyen ve rabbimin rizasini kazanan kullardan olalim inşallah.Rabbim razi olsun bilgiler den kardesim....
Konu Başlığı: Ynt: Tekfir konusuyla ilgili bazı görüşler Gönderen: Sevgi. üzerinde 09 Nisan 2016, 06:55:18 Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Mevlam bizleri Kur'an'ı Kerîmi kendine rehber edinen ve hakkıyla öğrenip hayatına nakşedebilen kullarından olabilmeyi nasip etsin inşaAllah. Amin
Paylaşım için Allah Razı olsun. |