๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Tavan Arası => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 10 Kasım 2011, 00:18:44



Konu Başlığı: Pakistanın Hatırasına
Gönderen: Zehibe üzerinde 10 Kasım 2011, 00:18:44
Tavan Arası


Kasım 2005 83.SAYI


Akif GÜLER kaleme aldı, TAVAN ARASI bölümünde yayınlandı.


Pakistan'ın Hatırasına


Doğu Hakk'ı görüp dünyayı görmemiştir,

Batı dünyada kalıp Hak'tan kaçmıştır.

Batılılarda akıl ve maharet bir hayat nizamıdır.

Doğuda ise kainatın sırrı aşktır.

Akıl aşka sahip olursa Hakk'ı bulabilir

Aşkın da esaslı temeli akıldır.

Aşk akılla el ele verirse, yepyeni bir alem vücuda getirir.

Kalk! Aşkı akılla imtizac ettir de yepyeni bir alem vücuda getir!

Muhammed İkbal - Pakistan'ın Milli Şairi

Milli Kimliğimize Dair

Birçoğumuzun son yıllarda yeniden basılan ‘ Amak -ı Hayal' adlı eseriyle tanıdığımız Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi Efendi, Osmanlı'nın son döneminde yetişmiş büyük mütefekkirlerdendir. Ahmed Hilmi Efendi özellikle batı felsefesine olan hakimiyetiyle , bu felsefelerin yıkıcı etkilerine karşı İslâm medeniyetinin üstünlüğünü ispat etmiştir. Üstelik bu duruşu, İslâm dünyasının bütünüyle fikrî ve fiziki saldırılara maruz kaldığı bir devirde sergilemiştir.

Bugün de tıpkı o zamanlar gibi Türkiye'de yeniden tartışmaya açılan “üst ve alt kimlik” tartışmaları, büyük bir taarruzun ayak sesleri gibi görünüyor. Kimin neyi, nasıl ve niçin savunduğu ise pek belli değil.

Ahmed Hilmi Bey'in Yeni Tasvir-i Efkâr gazetesinde 1910'da yayınlanan “Osmanlı Ne Demektir ve İttihad -ı Anasır Nasıl Mümkündür?” başlıklı makalesi bugünün güncel tartışmalarına cevap niteliğinde. Dili biraz ağır olmakla birlikte, şu kafa karışıklığında bir nebze olsun iyi gelir diyerek sunuyoruz.

“Türkiye denilen ülkenin yerli ahalisi... İşte bu, Osmanlı kelimesinin ifade etmesi lâzım gelen hakiki bir manasıdır. En mantıkî ve makul mana da budur. Irk ve kavmiyeti ifade eden nitelemelerin bu kelimenin matbuu ve mütemmimi olarak kullanılması caizdir, bu bir haktır. Meselâ Osmanlı Türk, Osmanlı Arap, Osmanlı Arnavut. Osmanlı Rum ilh …

Arnavutların Türklerden, Türklerin Arnavutlardan ayrılması mümkün değildir. Gayri müslim vatandaşlarımızın, yalnız bir ciheti itiraf etmeleri lâzım geliyor. ‘Bu memleket Osmanlı memleketidir. Türk memleketi olmamalı.' diyorlar. Şüphe yok ki bizim anlayışımıza göre “Osmanlı” kelimesinde yalnız Türk, Arap Arnavut, Kürt, Çerkez, Laz vs. gibi müslümanlar değil; Ermeni, Rum, Bulgar, Sırp Ulah, Musevî vs. gibi gayri müslimler de dahildir . Bununla beraber hiçbir vakit ‘ Osmanlılık'ın birimi ne Rumluk, ne Ermenilik ve ne de Musevîlik olur.

Mevcut unsurlar arasında birleştirici çizgi ve birlik sebebi Türklüktür. Eğer bu birleştirici çizgi kabul edilmezse her unsurun birleştirici çizgi olmak dâvası ortaya çıkar. Demek ki müşkülât kaldırılmış değil, bir iken birçok olmuş olur.

Hüviyetleri, lisanları, adetleri, dinleri mahfuz ve baki kalacak unsurları bir ittihat noktasına bağlayacak, aralarında birleştirici çizgi olacak ‘Türklük' kabul edilmezse, bu unsurları aynı noktada toplamak, bir millet meydana getirmek mümkün olur mu? Bin kere asla!

Türkiye'de birleştirici çizgi Türklüktür ve Türklerdir. Bundan ne hakimiyet ve ne de tegallüp ve tahakküm manası çıkabiliyor. Ancak bu sayededir ki, bir Bulgarla bir Rum birbirini sevebilecek, birleşebilecektir. Eğer Rumlarla Bulgarlar arasından Türkler çıkmış farzolunsa , bu iki milletten birinin mahvolacağı muhakkaktır.” (Yeni Tasvir-i Efkâr, sayı 214, 4 Kânunisâni 1910)

Sübhaneke Deyince

Sübhaneke, diyordum. Dedim ki, Sübhaneke'nin anlamı şudur:

Eğer kalbin güzelliğe meylediyorsa, O, “Kusursuz güzellik burada!” diyor.

Eğer mala mülke gidiyorsa, O, “Mükemmel zenginlik burada!” diyor.

Eğer makama meylediyorsa, O, “En yüksek makam burada!” diyor.

Eğer sema'a ve diğer insanların konuşmasına eğilimin varsa; “Kusursuz konuşma burada!” “Kusursuz rahmet ve lütuf burada!.. ”

Ve bütün sıfatlar böyledir ki, O, “Ben koruyup gözetenim!” (Haşr, 23) diyor.

Yani “bir tavuk civcivlerini, benim dostlarımı kanatlarımın altına aldığım gibi alıp koruyup gözetemez!”

Bütün bunlar, umudu kesip, “Allah beni sevmiyor. O, kendi güzelliğinin tadına beni mahrem etmez.” demeyesiniz diyedir. Allah'tan gelecek tatlılığı başka herhangi bir müşfik kanattan bulamazsınız.

Sübhaneke , “Sevdiğiniz ve aradığınız hiçbir şey kusursuz değildir.” diyor Allah; “Saf ve kusursuz olan ben olduğuma göre, buraya boşaltın sevgiyi!”

Maarif, Sultan Veled k.s.

    Oyun Havası

    Nice vurdumduymazlar, ne geniş yürekliler

    Fıkır da fıkır

    Fıkır da fıkır

    Enseleri kalınlar, yağlılar, göbekliler

    Şakır da şakır

    Şakır da şakır

    İşleri bir çırpıda, o milyon çalanların

    Tıkır da tıkır

    Tıkır da tıkır

    Adları, yaşadıkça namuslu kalanların

    Fakir de fakir

    Fakir de fakir

    Senelerdir çaldığı zillerin, düdüklerin

    Şıkır da şıkır

    Şıkır da şıkır

    Memlekette en büyük eksiği büyüklerin

    Fikir de fikir

    Fikir de fikir

    Her tarafta kaynayan bir fesat tenceresi

    Fokur da fokur

    Fokur da fokur

    O beyinsiz başlarda memleket meselesi

    Takır da takır

    Takır da takır

    Yüzleri alışıktır yine yağmur sanırlar

    Tükür de tükür

    Tükür de tükür

    Diyorlar ki üzülme beterin beteri var

    Şükür de şükür

    Şükür de şükür