Konu Başlığı: Gam Yükünün Kervanı Geldi Gönderen: Zehibe üzerinde 15 Ekim 2011, 06:31:15 Tavan Arası Ekim 2006 94.SAYI Akif GÜLER kaleme aldı, TAVAN ARASI bölümünde yayınlandı. Gam Yükünün Kervanı Geldi Gam, yani kederlenmek insanın fıtratından. İnsanın istemediği bir durumdan dolayı yüreğinin dağlanması, içinin karalar bağlaması demek. Azı karar çoğu zarar bir duygu. Bireyselliğin gemi azıya aldığı, paylaşımın, sıla-i rahmin, komşuluğun yok olmaya tutuğu bu zamanlarda kederlenmek artık bir hastalık. Git gide yalnızlaşmamız ve yabancılaşmamız kederlenme seviyemizi düşürdü. Artık yitirdiğimiz en ufak şeylere bile tahammülümüz kalmadı. Tabii ki insanın kendini hesaba çekmesi, yitirdiklerinin üzüntüsüyle elindekilerin kıymetini bilmesi kederlenmenin olumlu yönü. Ama fırsat ve tedbir zamanını geçirdikten sonra üzüntü çekmek abes değil mi? Kederlenmek, gamla dolmak eski den de günümüzde de zengin fakir, amir memur, ünvanlı ünvansız herkesi pençesine alan bir duygu. Vatan-ı asliden gurbete düşmenin, bir de o gurbette olur olmaza gönül bağlamanın sonucu kederlenmek. Rivayet edilir ki, Emevi halifelerinden Abdülmelik oğlu Yezid bir gün “Dünyada insan kedersiz olamaz!” sözünü gurura kapılıp reddeder. Aradan üç gün geçince, çalgı nameleri arasında zevke gelip: “Ah! Ben senin aşkınla uçacağım ve saltanatımı feda edeceğim!” dediği meşhur sevgilisi Habâbe’nin yemek sırasında boğazında kalan bir nar tanesi ile öldüğünü görür. “Dünyada insan kedersiz olmaz” sözünü doğrulamaya mecbur kalır. Yedi gün hasret ateşiyle yanıp, sekizinci gün Habâbe’nin peşinden gidiverir. Yine rivayet edilir ki, Endülüs padişahı Üçüncü Abdurrahman ölünce, cebinden çıkan bir kağıt parçasına şunları yazmış olduğu görülür: “Ben tam elli sene saltanat sürdüm ve her teşebbüs ettiğim şeyde muvaffak oldum. Hiçbir harpte mağlup olmadım, hiçbir sebeple zaruret çekmedim. Bununla beraber ömür boyunca kedersiz geçen vaktim yalnız on dört gündür!” Bu sebeple derler ki: Bu dünyanın gamsız sefasını süren ancak âriflerdir. Onlar Allah’tan başkasına rağbet etmezler, ehil olmayanların tekdir ve azarlamalarından, dünya afetlerinden müteessir olmazlar. Böyle olunca elbette ki bizim gibi gam ve keder çekmezler. Onların bakışı daima şu nokta üzerinde sabit bulunur: Gam değildir gide dünya, kala din, Gam odur ki; kala dünya, gide din! “Hikmet Müminin Yitiği” Bâbından • Ne yaparsak yapalım, ne akıl, ne erdem ne de yasalar kamuoyunu yenebilir. Onu değiştirme sanatını bulmaktan başka yol yoktur. Bir kez daha diyelim ki, bu sanatın da zorbalıkla hiç ilgisi yoktur. • İnsanların en kötüsü en fazla kabuğuna çekilen, yüreğini yalnız kendine çevirendir. En iyisi de sevgilerini eşitçe herkesle paylaşandır. • Çocuğun her yaptığı işin neye yaradığını, her inandığı şeye niçin inandığını bilmesi bana yeter. Bir daha söyleyeyim ki benim amacım ona bilimi vermek değil, gereğinde bilimi kendi edinmesini, ona tam değerince önem vermesini öğretmek, her şeyden önce doğruyu sevdirmektir. Bu yöntemle az ilerlenir, ama yararsız hiçbir adım atılmış olmaz ve geri dönmek zorunda da kalınmaz. • Her kötülük güçsüzlükten gelir; çocuk yalnız güçsüz olduğu için kötü olur. Güçlendirin onu, iyileşecektir. • Şunu gördüm ki insanlar yalnız Avrupa’da parayla konaklar. Bütün Asya’da sizi bedava konuk ederler. Orada bütün rahatlıkları bulamazsınız elbet ama: “Ben bir insanım ve insanlar evlerine alıyor beni” diyebilmek az şey midir? Yüreğin bedenden daha çok rahat ettirildiği yerde, insan küçük yoksunluklara kolayca katlanır. • Gençlik bilgeliği öğrenme çağıdır, ihtiyarlıksa onu uygulama. • İnsanın elindeki para özgürlüğün, ardına düşülen paraysa köleliğin aracıdır. • Hükümetin en önemli işlerinden biri aşırı varlıktan doğan eşitsizlikleri önlemektir, ama para yığınlarını sahiplerinin elinden alarak değil, herkese para yığma kapılarını kapayarak; yoksullara hastaneler yaparak değil, yurttaşların yoksul düşmemelerini sağlayarak. Jean Jacques Rousseau (Fransız düşünür, 18. Yüzyıl) Ramazannâme Edesiz her dem safâlar Budur Hüdâ’dan recâlar Vakt-i şerifler hayr ola Gözümün nuru ağalar Şekkimiz yok, birdir Hüdâ Yoluna bu canlar fedâ Vakt-i sahur oldu diye Eylerler müminler nidâ Temcid okundu her taraf Minareler buldu şeref Cümle camiler doldu hep Müminler ile saf be saf Sahur sünnet irâdettir Bize lâyık ibadettir Beyim, sahura uyanmak Ne devlet ne saadettir Hilaf değil, gözüm nuru Sever dahi zevk süruru Mümin olan medhin eder Cânâ bu vakt-i sahuru Hak Tealâ kılsın yâri Bahr-i rahmet oldu câri Sanman cismini herkesin Yakmaz cehennemin nâri Açıldı gülşende güller Figan eylesin bülbüller Buldu ziynet bunca âlem Nice medh eylesin diller? Dinleyin bekçi kemteri Hemîşe ol gamdan beri Bu aya hürmet edenler Firdevs-i a’lâdır yeri Ah edip her dem ağlarım Derya misali çağlarım Hak’tan ümidim kesmezem Gönlümü Hakk’a bağlarım Tâb u tâkat yoktur tende Gezerim âlemde zinde Vakt-i sahur oldu uyan Hâb içinde kalma sen de Böyle günler girmez ele Sâim olun güle güle Bu Ramazan hürmetine Safâda ol devlet ile Devr etmededir bu felek Dopdoludur içi melek Ömrümüz olsun ziyade Budur Mevlâ’dan dilek Devlet erdi sâimlere Hem gecesinde kâimlere Kalkın ibadet edelim Vakt-i sahurdur müminlere Sizlere hürmet eyledim Hürmette izzet eyledim Ağalarım ben sizleri Hakk’a emanet eyledim. |